"Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir. ( Nisa Suresi - 58 )"
"İş, ehli olmayana verildiği zaman kıyameti bekle ( Hadis-i Şerif )"
Adalet, liyakat, ehliyet ne kadar güzel kavramlar değil mi?
Liyakat ve ehliyet adaletin mana ve mefhumunda esasen mündemiç olup; kamu idaresinin vazgeçilmez unsurudur.
Adalet, her yerde, herkese ve hatta her şeye hakkaniyet nazarıyla bakabilmektir.
Peki kamuda yani devletin görünen yüzü kurum ve kuruluşlarda liyakat ve ehliyet olmazsa ne olur?
Tarihe bakmak yeterlidir aslında, asırlara yayılan Osmanlı Devlet idaresi liyakatın ortadan kaldırılması ile hızla çöküşe geçmiştir.
Günümüzde ise liyakat ütopik bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır, kamu kurumlarına hizmetli alımından mühendis alımına, öğretmen alımından yargı mensubu alımına, unvan değişikliği sınavlarında, görevde yükselme sınavlarında, tayin ve terfide, sözün kısası takdir hakkının olduğu birçok durumda liyakat ayaklar altına alınmaktadır, dolayısı ile adalet mefkuresi hayal olarak kalmaktadır.
İzah edilen süreç sonunda ise; kul hakkı yenilmesini temin eden kamu yöneticilerinin ve kul hakkı yiyenlerin hem bu evveli dünyada hem de ahir dünyada sırtına altından kalkamayacakları bir vebal yüklenmektedir. Hak, sahibinindir ve helal etmediği müddetçe karşı taraf ateştedir. Ahir dünyada makam, mevki, rütbe, para, güç ve sair imkanlar hiçbir anlam ifade etmemektedir.
Kamu yönetiminde adalet mefkuresine nasıl ulaşılır?
Japonya'da ya da batı ülkelerinde kamuya personel seçiminin ne zorlu koşullarda yapıldığını merak edenler biraz araştırabilir.
Kamu idaresinin elbetteki takdir hakkı olacaktır; ancak idare bir tasarrufta bulunurken hak edeni öncelemelidir, söz gelimi bir görevde yükselme sınavında yüksek puan almış, mülakatta soruları belagatı ve üslubu ile güzelce cevaplamış biri elenerek kriterler bakımından daha alttaki personel başarılı kabul edilir ise bu bir düpedüz kayırmacılıktır. İşin kötü tarafı torpil modern karşılığı ile referans artık alenileşmiş ve çoğunlukça da bir yol ve yöntem olarak kabul edilmiştir; ancak bilindiği üzere bir şeyin aleni ve sayıca fazla olması o şeyi değerli yapmaz, hele hele meşru hiç yapmaz, örneğin fuhşun yaygınlaşması ve normalleşmesi fuhşu doğru kılmaz, fuhşu güzelleştirmez.
Ülkemizde milyonlar liyakatsizliğin mağduru durumundadır, bu insanların birçoğu da iyi ve yüksek eğitimli başarılı gençlerden ibarettir, ülkenin dinamik gücüdür, ancak bu insanların atiye dair hayal kurması bile mümkün değildir, defalarca girdikleri sınavlarda elde ettikleri başarı hiçbir işe yaramamaktadır.
Liyakatsız ve ehliyet sahibi olmayan kamu görevlilerinin görevlerini nasıl yaptıkları ve yapacakları sadece malumun ilamı olacaktır.
Devletimizin istikbali Milletimizin refahı için kamuda liyakat elzemdir.
Yapılması gereken bir zihniyet değişikliğidir, adalet kavramı devlet idaresinin temel dayanağı olmalıdır.
İlk aşamada önerilerim;
1-ilk atamalarda mülakat kalkmalıdır.
2-unvan değişikliklerinde mülakat kalkmalıdır.
3-görevde yükselmelerde mülakat hem dijital hem hem de yazılı olarak kayıt altına alınmalıdır, süreç şeffaf olmalıdır.
4-Sözlü sınavın objektif bir şekilde yapılacağı Anayasa'da yer almalıdır.
5-Sözlü sınavları incelemek ve denetlemek için yüce Meclis'e bağlı anayasal bir kurum teşkil edilmelidir.
"İnsansız adalet olmaz Adaletsiz insan olur mu? Olur, olmaz olur mu! Ama, olmaz olsun.( Özdemir ASAF )
Söz zamanı aşar elbet, umarım zihinleri de aşar.
"Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir. ( Nisa Suresi - 58 )"
"İş, ehli olmayana verildiği zaman kıyameti bekle ( Hadis-i Şerif )"
Adalet, liyakat, ehliyet ne kadar güzel kavramlar değil mi?
Liyakat ve ehliyet adaletin mana ve mefhumunda esasen mündemiç olup; kamu idaresinin vazgeçilmez unsurudur.
Adalet, her yerde, herkese ve hatta her şeye hakkaniyet nazarıyla bakabilmektir.
Peki kamuda yani devletin görünen yüzü kurum ve kuruluşlarda liyakat ve ehliyet olmazsa ne olur?
Tarihe bakmak yeterlidir aslında, asırlara yayılan Osmanlı Devlet idaresi liyakatın ortadan kaldırılması ile hızla çöküşe geçmiştir.
Günümüzde ise liyakat ütopik bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır, kamu kurumlarına hizmetli alımından mühendis alımına, öğretmen alımından yargı mensubu alımına, unvan değişikliği sınavlarında, görevde yükselme sınavlarında, tayin ve terfide, sözün kısası takdir hakkının olduğu birçok durumda liyakat ayaklar altına alınmaktadır, dolayısı ile adalet mefkuresi hayal olarak kalmaktadır.
İzah edilen süreç sonunda ise; kul hakkı yenilmesini temin eden kamu yöneticilerinin ve kul hakkı yiyenlerin hem bu evveli dünyada hem de ahir dünyada sırtına altından kalkamayacakları bir vebal yüklenmektedir. Hak, sahibinindir ve helal etmediği müddetçe karşı taraf ateştedir. Ahir dünyada makam, mevki, rütbe, para, güç ve sair imkanlar hiçbir anlam ifade etmemektedir.
Kamu yönetiminde adalet mefkuresine nasıl ulaşılır?
Japonya'da ya da batı ülkelerinde kamuya personel seçiminin ne zorlu koşullarda yapıldığını merak edenler biraz araştırabilir.
Kamu idaresinin elbetteki takdir hakkı olacaktır; ancak idare bir tasarrufta bulunurken hak edeni öncelemelidir, söz gelimi bir görevde yükselme sınavında yüksek puan almış, mülakatta soruları belagatı ve üslubu ile güzelce cevaplamış biri elenerek kriterler bakımından daha alttaki personel başarılı kabul edilir ise bu bir düpedüz kayırmacılıktır. İşin kötü tarafı torpil modern karşılığı ile referans artık alenileşmiş ve çoğunlukça da bir yol ve yöntem olarak kabul edilmiştir; ancak bilindiği üzere bir şeyin aleni ve sayıca fazla olması o şeyi değerli yapmaz, hele hele meşru hiç yapmaz, örneğin fuhşun yaygınlaşması ve normalleşmesi fuhşu doğru kılmaz, fuhşu güzelleştirmez.
Ülkemizde milyonlar liyakatsizliğin mağduru durumundadır, bu insanların birçoğu da iyi ve yüksek eğitimli başarılı gençlerden ibarettir, ülkenin dinamik gücüdür, ancak bu insanların atiye dair hayal kurması bile mümkün değildir, defalarca girdikleri sınavlarda elde ettikleri başarı hiçbir işe yaramamaktadır.
Liyakatsız ve ehliyet sahibi olmayan kamu görevlilerinin görevlerini nasıl yaptıkları ve yapacakları sadece malumun ilamı olacaktır.
Devletimizin istikbali Milletimizin refahı için kamuda liyakat elzemdir.
Yapılması gereken bir zihniyet değişikliğidir, adalet kavramı devlet idaresinin temel dayanağı olmalıdır.
İlk aşamada önerilerim;
1-ilk atamalarda mülakat kalkmalıdır.
2-unvan değişikliklerinde mülakat kalkmalıdır.
3-görevde yükselmelerde mülakat hem dijital hem hem de yazılı olarak kayıt altına alınmalıdır, süreç şeffaf olmalıdır.
4-Sözlü sınavın objektif bir şekilde yapılacağı Anayasa'da yer almalıdır.
5-Sözlü sınavları incelemek ve denetlemek için yüce Meclis'e bağlı anayasal bir kurum teşkil edilmelidir.
"İnsansız adalet olmaz Adaletsiz insan olur mu? Olur, olmaz olur mu! Ama, olmaz olsun.( Özdemir ASAF )
Söz zamanı aşar elbet, umarım zihinleri de aşar.