İHLAS RİSALESİ
*Vela tenezeu fetefşelu ve tezhebu rihukum (enfal 46)
Allah?a ve resulüne itaat edin, sakın birbirinizle ihtilaf etmeyin sonra korkuya kapılıp zaafa düşersiniz, rüzgarınız (kuvvetiniz) gider, ayetin devamında; Birde tam manasıyla sabır edin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir(innallaha maassabirin)
Bu ayet müminler arasında ihtilaf ve tetrikanın pek büyük zarar olduğunu ehli hakkın ittifakının ise tevfiki ilahinin yani Allah?ın muavvakiyet vermesinin başlıca vesilesi olduğunu bildirmektedir.
*Ve gumullahi ganitin (Bakara 238)
Namazlara, hele salat-ı vuslaya dikkat edin ve kalkın huşu ile Allah?ın divanında durun.
Salat-ı vusta:Farklı görüşler vardır.Beş vakit namazdan her biri olma ihtimali vardır. Fakat çoğunluk ikindi namazı üzerinde durmaktadır. Zira ikinde namazı 5 vaktin tam ortasıdır.Gece ve gündüz meleklerin toplanma zamanıdır. Ayrıca günlük meşagalelerin en çok olduğu zamandır.
Ama Kuran müphem bırakmakta bütün namazlara dikkatle devama teşvik etmektedir.
*Gadeflehamen zekkeha ve gad ha bemin desseha
Nefsini günahlardan arındıran kurtuluşa ermiştir. Nefsini günahlara daldıranda hüsrana uğramıştır.
Azgınlığı yüzünden Semud halkı Peygamberlerinin bildirdiği hakikatleri nefislerine uyup yalan saydılar.
Peygamberleri kendilerine mucizevi olarak verilen Allah devesini ve onun su içme sırasını gözetin ona dokunmayın dedi. Fakat onlar o Peygamberlerini yoka sayıp deveyi kestiler. Allah?ta bu yaptıklarına onlara azap indirdi ve yerle bir etti.
*Vela teşteru bi ayeti semenen galila (Bakara 14)
Benim ayetlerimi az bir dünya menfaati ile değiştirmeyin.
1.Dustur:İnananların kendi arasında ihtilafa düşmemesi.
İhtilafa düşmemek için şu 9 emir düstur edilmelidir:
a)Müspet hareket etmektir, yani kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek. Başka mesleklerin adaveti ve başkalarının tenkisi, onun fikrine ve ilmine müdahale etmesin, onlarla meşgul olmasın.
b)Belki daire-i İslâmiyet içinde, hangi meşrepte olursa olsun, medar-ı muhabbet ve uhuvvet ve ittifak olacak çok rabıta-i vahdet bulunduğunu düşünüp ittifak etmek.
c)Ve haklı her meslek sahibinin, başkasının mesleğine ilişmemek cihetinde hakkı ise mesleğim haktır yada daha güzeldir diyebilir, veyahut güzel benim meşrebimdir diyemez.
d)Ve ehli hakla ittifak,tevfık-i ilahinin bir sebebi ve diyanetteki izzetin bir medarı olduğunu düşünmekle
e)Ehli dalaletin hücumu sırasında ehli hakkı mağlûp düşürmek için ittifak ile o dalaletin karşısına şahsı manevîyi çıkarıp hakikati muhafaza etmek
f)Hakkı batılın savletinde kurtarmak için
g)Nefsini ve enaniyetini
h)Ve yanlış düşündüğü izzetini
ı)Ve ehemmiyetsiz, rekabetkarane hissiyatını terk etmekle ihlas kazanılır
2.Dustur:Allah?a tam manasıyla yönelme ve namazları tastamam kılma
Namaz dinin direğidir. Nasıl insan kainatın küçük bir misalidir. Aynen onun gibi namazda ibadetin fihristidir. Onsuz kabir zindan, onsuz sırat kılıçtan keskindir. Onun sayesinde Rabbimize yaklaşırız, Rabbin tahtına baş koruz. Ruhun gıdası kalbin ilacı namazdır.
O halde namazı tas tamam kılmamız gerekir.
3.Dustur:Allah?ın merhametini elde etmek için, günahlara baş kaldırıp, günahların hacaletini vicdanda duyma
Günahların hasıl ettiği üzüntüyü vicdanda duyma.
Hz. Şafi 55 yaşında vefat edeceği zaman ellerini açmış şöyle yalvarıyor: Kalbim kaskatı oldu ve yollar daraldı Allah?ım.
Günahlarım beni büyüttükçe büyüttü .Şu anda bakıyorum da Everest tepesi gibiyim. Ama senin affın benim günahlarımdan daha büyük diye inliyordu.
Evet gönül ızdırabı günahla dökerek merhameti cetb eder.
4.Dustur:Allah?ın ayetlerini az bir dünya metaı ile değişmeyin. Yani o ayetleri hayatınıza tatbik etmek istediğinizde karşınıza dünya menfaatleri çıkmasın.
Sahabe efendilerimiz nazil olan her ayeti hayatlarında tatbik ediyorlardı. Örneğin içkinin yasaklandığı ayet geldiği zaman bazı sahabeler içki içiyordu ama ayeti duyunca döktüler ve bir daha içki içmediler. Evet bir sahabe anlayışı içinde Kur-an ı hayata tatbik etmek.
5.Dustur:Bu dünyada hedef ve gaye uhrevi hayatı kazanmaktır.
Sahabe efendilerimiz uhrevi hayatı kazanmak için dünyayı adeta yok saymış ve ahret için çalışmışlardır.
Sahabenin biri Efendimiz (s.a.v)bir hasırın üzerinde yatarken görüyor. Hasırın bütün şekilleri efendimizin(s.a.v) vücuduna çıkmış. Bunu görünce o sahabe ağlamaya başlıyor. Efendimiz bunun üzerine dünya onların ahrette bizim olsun istemezmisiniz diye o sahabeyi teselli ediyor. Evet amaç ahiret.
6.Dustur:Gayemizi yerine getirmede bize yardımcı olacak en büyük kuvvet Allah (c.c)?dır.
Uhutta, Bedirde, Yemende sahabenin karşısına kendilerinin 30-40 misli ordu ile çıkılmıştı. Ama hiçbir zaman Allah (c.c)?tan ümitlerini kesmemişlerdi.
Rum kralı Heraklius 80 bin kişiyle Amr bin As?ın 5 bin kişilik ordusunun karşısına çıkmıştı. Ama hiçbir sahabe geri çekilmemişti. Allah?ta onlara yardım ederek Heraklius un ordusunu yerle bir etti.
7.Dustur:İki tarafta şefaatçin Allah rızasıdır.
8.Dustur:Tek dayanak nokta O? dur.
:Üstat hazretleri ?İman hem nurdur hem kuvvettir. Evet hakiki imanı elde eden adam kainata meydan okuyabilir? derken müminin tek dayanak noktasının O olduğunu açıkça ifade ediyor. Zaten kendiside hayatında hiçbir zaman o kuvvetini kaybetmemiş ve karşısına kim çıkarsa çıksın kesinlikle geri adım atmamıştır.
9.Düstur:En makbul manevi dua ihlastır.
Hizmetimiz eğer bu gün bu seviyeye gelmişse, bunun en büyük nedeni, hizmet eden insanların ihlaslı olmaları yani Allah?ın rızasını kendilerine maksat yapmalarıdır.
10.Düstur:En kerametli maksada vesile ihlastır.
Adını bilmediğimiz büyük bir zat senelerce müritlerine irşat dersi verir. Ve hakikaten onlar irşat eder. Hem öyleki kalp gözleri bile açılır. Bir zaman gelir müritler şeyhlerinin ne olduğunu ve nerede bulunduğunu keşfen görürler.
?Şakiler arasında ve ateşte yanacaklardandır?Bunu böylesine gören müritler yavaş yavaş mürşitlerini terk eder giderler. Yalnız birisi ne olursa olsun ben bu makamı bu zatın eliyle elde ettim, der ve ondan ayrılmaz. Üstad bu talebesine sorar;
?Evladım, arkadaşların neden terk ettiler? Talebe cevap verir; ?Efendim arkadaşlarım sizin şaki olduğunuzu, ehli cehennem olduğunuzu keşfen görmüşler, ondan ayrıldılar?der. Bunun üzerine O büyük zat ?Ben kendimi tam kırk senedir orada görüyorum ama var mı hakkın kapısından başka bir kapı ki ona yüz süreyim? Bunun üzerine rahmet kapısı birden açılır ve o şaki yazısı Said ile değiştirilir.
11.Düstur:Eğer bir kişi Allah?ın rızasını kazanıp onu razı ederse o kişi den ve o kişinin düşünlerinden razı olmayanlarıda Allah ondan razı eder. 12.Düstur:Hizmetteki tek maksadımız rıza-ı ilahi olmalıdır
-Tarih koridoruna dönüp baktığımızda bu iki düsturun ehemmiyetini bizlere alelade gösteren çok hadiseler olduğunu görüyoruz. Bu düsturların ehemmiyetini gözler önüne seren ve insanın beyninde şimşekler çaktıran bu hadiselerden biri de şöyle;
Bir vakit imam-ı Ali Radıyallahü Anh bir kafiri yere atmış. Kılıcını çekip keseceği zaman; o kafir O?na tükürmüş. O kafiri bırakmış, kesmemiş. Kafir ona ?Neden beni kesmedin??diye sormuş. O?da ?Seni Allah için kesecektim. Fakat bana tükürdün, hiddete geldim. Nefsimin hissesi karıştığı için ihlasım zedelendi. Onun için seni kesmedim.? Kafir ?Amacım seni beni çabuk kesmen için seni hiddete getirmekti. Madem dininiz bu derece safi ve halistir; o din haktır?dedi.
Evet bu vakadan da gördüğümüz gibi Hz. Ali yaptığı işi başka bir amaçla değil sadece Allah rızası için yaptığından ve Allah?ın rızasından başka bir şey düşünmediği için , Hz. Ali?nin ve dininin karşısındaki kafire Allah iman etmiştir. Hz. Ali den O razı olduğu için, düşmanını da ondan razı etmiştir
13.Düstur:Hayır işler yapanların önlerine çok engel çıkar.
Adam bir oğlu dünyaya geldiğinde çok sevinmişti. Adeta bayram yapıp, kurban kestirmişti. Yavrusunu yanından hiç ayırmıyor, incinmemesi için aşırı gayret gösteriyordu.
Çocuğunu en iyi şekilde yetiştirmek en büyük gayesi olmuştu.?görsünler bakalım çocuk nasıl yetiştirilir?diyordu.
Adam bu gaye için çok çalışıyor, kitaplar okuyup, çalışmalar yapıyordu. Kendi yavrusunu ?çağdaş? dedikleri sisteme uygun hale getirmeye çalışıyordu. İstediği yere harcama yapmasına, istedikleri ile arkadaşlık yapmasına, istediği filmleri seyretmesine izin veriyordu. Böylelikle baskı altında kalmadan kendi kişiliğini bulacaktı.
Adam dindar olmasına rağmen, aç kalmasın diye çocuğuna oruç tutturmuyordu. Sabah namazına kalktığında, uykusuz kalmasın diye çocuğunu kaldırmıyordu. Yazın ise dinlensin diye Kur-an kurslarına göndermiyordu.
Yıllar geçmiş, adam ihtiyarlamış, çocuk fakülteyi bitirmişti. Her nedense ailesiyle ilişkisini kesip, izini kaybettirmişti. Adam uzun çabalar sonunda yetiştirdiği çocuğu bulmuş ve ziyaretine gitmişti.
Bir süre sonra gardiyan ziyaret saatinin bittiğini söyleyerek,
?Sizi tebrik ederim bey amca mahkumlar arasında oğlunuzdan daha terbiyelisini görmedim?der.
14.Düstur:Şeytanlara ihlas kuvvetiyle dayanmak sabretmek gerekir.
Hz. Eyyüb?ün hastalığa karşı dayanması, şeytanın vesveselerine aldırmayarak sabretmesi, taki hastalık kalbine dokununcaya kadar, o onada sabretmekte, ama Allah?ı zikkredememekten koktuğu için şifa dilemektedir
15.Düstur:Enaniyetle hareket etmeyiniz.
Benlik ve enaniyet hem tebli eden hem de muhttab açısından hem hidayeti hemde onun bereketini engelleyici bir faktördür.Onun için mürşit ve mübelli bu zararlı duygudan sıyrılıp söyleyeceklerini mahviyet içinde söylemelidir. Onun bu mahviyetidir ki muhattabınıda bir bakıma peşin fikirlilikten ve inttan kurtarmış olur.
Aslında hiç kimsenin benlik ve enaniyete hakkı yoktur. Zira nice defalar görülmüştür ki tebliğedici akıl, mantık, belakat ve ferasetin her çeşidini kullanarak söylediği sözlerinde ve dilinde beyan ırmakları çatlatdığı anlarda hiç kimseye hiçbir şekilde tesir edemezken;kabz cenderesinde ve iki kelimeyi bir araya getirip konuşamadığı demlerde muazzam denebilecek çapta tesirli olmuş ve cenabı Hak onu bir kısım insanların hidayetine vesile kılmıştır.
16.Düstur:Amellerimizi nefsimizin isteğine göre değil Alah?ın isteğine göre yönlendirmeliyiz.
Nefsimizin savcısı olma yani kendi kusurlarımızı görme, başkalarının ise avukatı olma, yani onları müdafa etme mülahazası ile hareket ettiğimiz taktirde dış mihraklar içimize sızmaya, hasım güçlerde tahribe fırsat bulamayacak bulanık suda balık avlayamayacaklardır.
Ey nefis!
Sıyrıl hazan duygularından ve yeşillik ol,
Uçuşsun kuşlar, kuşçular çevrende
Bir su kaynağı ol, koşsun bütün bağrı yanıklar semtine,
Unlar gibi eri ve etrafına ışık saç, hem öyle bir saç ki, mehtabı temaşaya dalmış olanlar onu bırakıpta senin iklimini pervanesi olsunlar.
İnsanları tıpkı bir anne gibi öyle sıcak ve içten kucakla ki,
Hışmından korkanlar bile tereddüt etmeden kendilerini senin kucağına atsınlar.
Allah?ın sana ihsan ettiklerini sende saç cömertçe etrafa; saç ki insanı insana, cennete ve Allah?a yaklaştıran en sırlı formül civan mertliktir. Bu formülü ruhuna mal edip kullanabilirsen meshebi kin, nefret,düşmanlık olan en kaba ruhlar bile bir gün mutlaka senin atmosferine girebilmek için kuyruklar oluşturup bekleyeceklerdir.
17.Düstur:Yaptığınız bütün işlerde amacınız Allah rızası olmalı.
Günlük hayatta yaptığımız işler Allah rızası için yapılmalıdır. Çünkü ameller niyetlere göre değerlendirilir.
18.Düstur:Allah?ın istediği yolda (yani kulluğumuzu eda ederken) hiçbir engele takılmamalıyız
Kulluğun sebebi Allah?ın emridir; neticesi, Cenab-ı Hakk?ın rızasıdır; meyve vesemeresi ise rabbin ahirette verecekleridir. Kulluk bütün bir hayatı içine alır ve müminin bütün davranışlarında bir şuur ve izan olarak kendisini hissettirir.
Gelmiş geçmiş 124 bin enbiyadan öyleleri vardır ki, hiçbir ümmeti olmamıştır. Fakat bunlar doğru bildiklerinden yani ;Allah?ın emrettiği yolda ne durmuşlardır nede bu yoldan sapmışlardır.
19.Düstur:İhlas?ı kıracak sebeplerden, yılandan, akrepten çekindiğiniz gibi çekininiz (hubb-u cah?tan, enaniyetten, tamah, kibirden vb.)
?Kim yüzünü yerlere kadar indirirse, kim kendisini nefsi itibarıyla hor ve hakir görürse, Allah (c.c) onu yücelttikçe yüceltir. Kim burnunu büyütüp alemi küçük görürse vb. Allah?ta onu alçalttıkça alçaltır.
Minberden yükselen ses serisinde (7) A yüzünün son hutbesinde Hoca efendi muhbir-i sadık?tan ferman ediyor;
?İçinde caka yaptığı, çalım sattığı elbisesiyle, marurrane ve mütekebbirane gezen bir insan vardıki bir aralık kendini beyendi, büyük gördü Allah?da onu yerin dibine batırdı. İkbalini, idbare çevirdi.?kıssası örnek verilebilir.
Bizlerinde ihlas?ı kırmamamız için kibirden, tamahtan vb. ?den yılandan ve çıyandan kaçar gibi kaçmamız gerekir. Çünkü bunlar insana sinsi ve sessiz yaklaşırlar ve yer edinirler.
20.Düstur:Nefs-i emareye itimat edilmez. Çünkü enaniyet ve nefs-i emanere bizleri aldatır.
19.lemada 3.nüktede hassas bir mesele geçmektedir.
Bir zaman Hz. Gavs-ı azam Şeyh Geylaninin terbiyesinde, nazdar (şımarık) ve ihtiyare bir hanımın bir tek evladı bulunuyormuş. Kadın kendi evladının bir parça kuru ekmek, buna karşı Hz. Gavs?ın kızarmış ekmek yediğini görünce sormuş:?Ya üstad ! Benim oğlum açlıktan ölüyor, sen tavuk yersin.?
Hz. Gavs tavuğa demiş ?Kum laiznillah !?
O pişmiş tavuğun kemikleri toplanıp tavuk olarak yemek kabından dışarı fırlamış.
Hz. Gavs demiş:
?Ne vakit senin oğlunda nefsine hakim olur, lezzeti şükür için isterse o vakit oda yiyebilir.?
*Demek ki nefsine kulak verenlerle, vermeyenlerin farkı yukarıdaki örnekten anlaşılabilir.
21.Düstur:İhlas?ı kazanmak: bunu yapmanın bir yoluda ?Dövene elsiz, sövene dilsiz ve gönül kıranada gönülsüz olmaktır.?Mesela Allah (c.c) Hz. Musa (a.s)!ya firavun hakkında ?Ona yumuşak söz söyle, belki düşünür?diyor.
22.Düstur:İhlası muhafaza etmek ve manileri def etmektir.
Doğrulardan şaşılmamalı, sahip, sahip olunan değerleri korumalı, taviz verilmemelidir
23.Düstur:Allah?ın emirlerini yerine getirme.
Yolda karşılaşdığımızda ezan okunuyordu;
-Gel seni camiye götüreyim dedim. Bu gün Cuma biliyorsun.
Daha önceki tekliflerimi reddetiği için;
-Sen de benim camiye ditmediğimi biliyorsun, dedi.
-Biliyorum ama sebebini de merak ediyorum, dedim.
-Ne bileyim olmuyor işte, diye karşılık verdi. Belki çevreninde tesiri var. Hem pantolonumun ütüsü bozulup dizleri aşınır diyede endişe ediyorum.
İster istemez gülerek;
-Herhalde şaka yapıyorsun, bunun için camii terk edilir mi hiç? Dedim.
-Ciddi söylüyorum, giyimime ve özelliklede yeşile çok düşkün olduğumu bilirsin, dedi.
Gerçektende öyleydi. Giydiği birbirinden güzel elbiseyi mutlaka yeşilin bir başka tonundan seçer ve her zaman ütülü tutardı.
-Peki, hayatında hiç camiye gitmedin mi? Dedim.
-Çocukken dedemle birkaç kere gitmiştim, fakat artık gidebileceğimi sanmıyorum, dedi.
Söyledikleri beni son derece şaşırtmış ve bu konuyu açtığıma pişman etmişti. Daha sonra el sıkışıp ayrıldık.
Onunla konuştuğumuzdan 2 ay sonra camide olduğu haberini aldım. Hemen gittim.Bahçede namaz saflarının en önünde duruyordu ve üzerinde yine yeşiller vardı.
Yavaşça yanına yaklaştım ve kısık bir sesle;
-Hani camiye gelmeyecektin? Dedim.
Hiç sesini çıkarmadı çünkü yeşillere sarılmış musalla taşının üzerinde yatıyordu.
24.Düstur:Allah?ın yasaklarından kaçının.
Soğuk bir kış gece eve dönerken, kaldırımın ortalık yerinde duran genç bira dama rastladım. Derin derin soluk alıyor ve düşmemek için elk.direğine tutunuyordu.
Bir vitrine bakıyormuş gibi yaparak göz ucuyla onu seyrettim. 35-40 yaşlarında olmalıydı. Ve üstü başıda bir sarhoştan beklenmeyecek kadar temizdi. Yanından geçenlerin bazılarını yükses sesle konuşarak içki içmenin kötülüğünden bahsediyor bazılarıda sadece alaylı gülüşlerle yetiniyordu. Yolun boşalmasını kolladıktan sonra yavaşça yanına sokularak iyimisin diye sordum ,bir ihtiyacın varmı. Zorlukla aralayabildiği dudaklarından tek bir kelime çıktı.?hastayım?. Düşmemesi için bir kolumu beline dolayarak taksi beklemeye koyuldum. Akşam vaktinde kesilen kar yağışı tekrar başlamıştı. Gece yarısını geçtiğimiz için araba bulmakta ümidi kestiğim sırada yanımda bir taksi duruverdi. Hastamızı arka koltuğa yatırarak hastahananin yolunu tuttuk. Veserum bitene kadar bekledik. Hasta kendine geldikten sonra arabaya bindirip evine götürdük.
Hastanın eşi onun sık sık şeker komasına girdiğini bildiğinden paniğe kapılmış ve 6 yaşındaki çocuğunu alıp sokağa fırlamıştı. Bizi görünce yanımıza gelerek kocasıyla büyük bir sevinçle kucaklaştılar. Saatler süren yorgunluğumuz bir anda kaybolmuştu. Bize nasıl teşekkür edeceğini şaşıran o ailenin mutluluğu karşısında gözlerimiz dolu dolu olmuştu. Ellerimize sarılarak bizi uğurladıklarında şöföre borcumun ne kadar olduğunu sordum.borçlu değil alacaklısın dostum dedi. Böyle bir iyiliğe benide ortak etmekle borcunu zaten ödemiştin ama belki 20yılsır ağlamayı unutan bir adama bu güzel duyguyu hatırlattığın için alacaklı duruma düştün. O mert adamla kucaklaşıp helalleşirken artık gecenin ayazını duymuyor evime yürüyerek gitmek istiyordum.
25.Düstur :Fani olan dünya hayatını baki olan ahiret hayatına tercih etmeyi
Çocukluğumdan beri dar mekanlarda sıkılır ve bu tür yerkerden fergat edercesine uzaklaşırdım.İleri yaşlarda bunun bir hastalık olduğunu anlamış fakat kurtulamamıştım.Oysaki dar mekanlara ister istemez
girecektim.
Beni bir tabuta koymuşlardı ama her nasılsa gözlerim kapalı olmasına rağmen onları görebiliyordum.
-genç yaşta öldü zavalı halbuki yapacak birçok işi vardı.
gercektende birçok işim yarım kalmıştı.Evin taksitini ödeyememiş çocuğuma bisiklet alamamış v.b
Bunları düşünürken biğr sesle irkildim .Geçtiartık geçti diyordu. Halbuki nekadarda güzel araba kullanıyordum.
Olup bitenleri hatırlamaya çalışırken dostlarımın tabutun ön kapağını kapatmaya başladıklarını fark ettim.Avazım çıktıgı kadar bağırmaya çalıştım.Olmadığını görünce dehşet içinde içeriye sızan ışığa baktım
--Aman Allahım ne olacak şimdi halim
Bu arada omuzlara alınıp götürülmeye başlanmıştım.Dışarıdaki seslerden yağmur yağdığı fark ediliyordu.Camiye gidiyor olmalıydık.Şu yakınımda olupda gidemediğim yer.....
Evet şu kaza olmasaydı ne kadarda iyi ibr adam olacaktım
Yine o sözler kulağıma gelmeye başladı,
Geçti artık geçti.
Biraz sonra tekrar omuzlara alındım.Mahalle kahvesinin önünden geçerken arkadaşlarım günlük sohbetkerini duydum.Tabutun eğildiğini fark edince son yokuşu çıktıgımızı anladım.tabutun başındakilerden biri ; -Rahmetlinin tersliği öldüğü günden belli baksana sırılsıklam olduk diyordu,duyduklarıma inanamıyordum.
Bir süre sonra yere indirilip tabutun kapağının açıldığını gördüm,beni içine su dolmuş derin bir çukura koydular.
Aman Allahım bu kabir değilmi .o ana kadar buraya geleceğimi hiç düşünmemiştim.Feryatlarımı kimse duymuyor ve üzerimi örtmek için yarıştıklaını hissediyordum.Yine karanlıkta kalmış ve dua etmeye başlamıştım.
-Ya rab bir fırsat daha yokmu diye inliyordum.Aynı ses yine kulaklarımda çınlıyordu;geçti artık geçti.
Yattıgım yerden yavaşca dogruldum dışarıda sağnak bir yağmur yağıyordu .Terden sırılsıklam olmuştum.Son bir gayretle fırlayarak gözlerimi açtım .Yatağımdaydım ve başımdaki doktor GEÇTİ ARTIK GEÇTİ diye bağırıp duruyordu.
Etrafımdakilerin şaşkın bakışları karşısında toparlanmaya çalıştım.
Ya rabbi sana zerelerim adedince şükürler olsu iyi bir kul olmak için ya bir şans daha vermeseydin
İHLAS RİSALESİ
*Vela tenezeu fetefşelu ve tezhebu rihukum (enfal 46)
Allah?a ve resulüne itaat edin, sakın birbirinizle ihtilaf etmeyin sonra korkuya kapılıp zaafa düşersiniz, rüzgarınız (kuvvetiniz) gider, ayetin devamında; Birde tam manasıyla sabır edin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir(innallaha maassabirin)
Bu ayet müminler arasında ihtilaf ve tetrikanın pek büyük zarar olduğunu ehli hakkın ittifakının ise tevfiki ilahinin yani Allah?ın muavvakiyet vermesinin başlıca vesilesi olduğunu bildirmektedir.
*Ve gumullahi ganitin (Bakara 238)
Namazlara, hele salat-ı vuslaya dikkat edin ve kalkın huşu ile Allah?ın divanında durun.
Salat-ı vusta:Farklı görüşler vardır.Beş vakit namazdan her biri olma ihtimali vardır. Fakat çoğunluk ikindi namazı üzerinde durmaktadır. Zira ikinde namazı 5 vaktin tam ortasıdır.Gece ve gündüz meleklerin toplanma zamanıdır. Ayrıca günlük meşagalelerin en çok olduğu zamandır.
Ama Kuran müphem bırakmakta bütün namazlara dikkatle devama teşvik etmektedir.
*Gadeflehamen zekkeha ve gad ha bemin desseha
Nefsini günahlardan arındıran kurtuluşa ermiştir. Nefsini günahlara daldıranda hüsrana uğramıştır.
Azgınlığı yüzünden Semud halkı Peygamberlerinin bildirdiği hakikatleri nefislerine uyup yalan saydılar.
Peygamberleri kendilerine mucizevi olarak verilen Allah devesini ve onun su içme sırasını gözetin ona dokunmayın dedi. Fakat onlar o Peygamberlerini yoka sayıp deveyi kestiler. Allah?ta bu yaptıklarına onlara azap indirdi ve yerle bir etti.
*Vela teşteru bi ayeti semenen galila (Bakara 14)
Benim ayetlerimi az bir dünya menfaati ile değiştirmeyin.
1.Dustur:İnananların kendi arasında ihtilafa düşmemesi.
İhtilafa düşmemek için şu 9 emir düstur edilmelidir:
a)Müspet hareket etmektir, yani kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek. Başka mesleklerin adaveti ve başkalarının tenkisi, onun fikrine ve ilmine müdahale etmesin, onlarla meşgul olmasın.
b)Belki daire-i İslâmiyet içinde, hangi meşrepte olursa olsun, medar-ı muhabbet ve uhuvvet ve ittifak olacak çok rabıta-i vahdet bulunduğunu düşünüp ittifak etmek.
c)Ve haklı her meslek sahibinin, başkasının mesleğine ilişmemek cihetinde hakkı ise mesleğim haktır yada daha güzeldir diyebilir, veyahut güzel benim meşrebimdir diyemez.
d)Ve ehli hakla ittifak,tevfık-i ilahinin bir sebebi ve diyanetteki izzetin bir medarı olduğunu düşünmekle
e)Ehli dalaletin hücumu sırasında ehli hakkı mağlûp düşürmek için ittifak ile o dalaletin karşısına şahsı manevîyi çıkarıp hakikati muhafaza etmek
f)Hakkı batılın savletinde kurtarmak için
g)Nefsini ve enaniyetini
h)Ve yanlış düşündüğü izzetini
ı)Ve ehemmiyetsiz, rekabetkarane hissiyatını terk etmekle ihlas kazanılır
2.Dustur:Allah?a tam manasıyla yönelme ve namazları tastamam kılma
Namaz dinin direğidir. Nasıl insan kainatın küçük bir misalidir. Aynen onun gibi namazda ibadetin fihristidir. Onsuz kabir zindan, onsuz sırat kılıçtan keskindir. Onun sayesinde Rabbimize yaklaşırız, Rabbin tahtına baş koruz. Ruhun gıdası kalbin ilacı namazdır.
O halde namazı tas tamam kılmamız gerekir.
3.Dustur:Allah?ın merhametini elde etmek için, günahlara baş kaldırıp, günahların hacaletini vicdanda duyma
Günahların hasıl ettiği üzüntüyü vicdanda duyma.
Hz. Şafi 55 yaşında vefat edeceği zaman ellerini açmış şöyle yalvarıyor: Kalbim kaskatı oldu ve yollar daraldı Allah?ım.
Günahlarım beni büyüttükçe büyüttü .Şu anda bakıyorum da Everest tepesi gibiyim. Ama senin affın benim günahlarımdan daha büyük diye inliyordu.
Evet gönül ızdırabı günahla dökerek merhameti cetb eder.
4.Dustur:Allah?ın ayetlerini az bir dünya metaı ile değişmeyin. Yani o ayetleri hayatınıza tatbik etmek istediğinizde karşınıza dünya menfaatleri çıkmasın.
Sahabe efendilerimiz nazil olan her ayeti hayatlarında tatbik ediyorlardı. Örneğin içkinin yasaklandığı ayet geldiği zaman bazı sahabeler içki içiyordu ama ayeti duyunca döktüler ve bir daha içki içmediler. Evet bir sahabe anlayışı içinde Kur-an ı hayata tatbik etmek.
5.Dustur:Bu dünyada hedef ve gaye uhrevi hayatı kazanmaktır.
Sahabe efendilerimiz uhrevi hayatı kazanmak için dünyayı adeta yok saymış ve ahret için çalışmışlardır.
Sahabenin biri Efendimiz (s.a.v)bir hasırın üzerinde yatarken görüyor. Hasırın bütün şekilleri efendimizin(s.a.v) vücuduna çıkmış. Bunu görünce o sahabe ağlamaya başlıyor. Efendimiz bunun üzerine dünya onların ahrette bizim olsun istemezmisiniz diye o sahabeyi teselli ediyor. Evet amaç ahiret.
6.Dustur:Gayemizi yerine getirmede bize yardımcı olacak en büyük kuvvet Allah (c.c)?dır.
Uhutta, Bedirde, Yemende sahabenin karşısına kendilerinin 30-40 misli ordu ile çıkılmıştı. Ama hiçbir zaman Allah (c.c)?tan ümitlerini kesmemişlerdi.
Rum kralı Heraklius 80 bin kişiyle Amr bin As?ın 5 bin kişilik ordusunun karşısına çıkmıştı. Ama hiçbir sahabe geri çekilmemişti. Allah?ta onlara yardım ederek Heraklius un ordusunu yerle bir etti.
7.Dustur:İki tarafta şefaatçin Allah rızasıdır.
8.Dustur:Tek dayanak nokta O? dur.
:Üstat hazretleri ?İman hem nurdur hem kuvvettir. Evet hakiki imanı elde eden adam kainata meydan okuyabilir? derken müminin tek dayanak noktasının O olduğunu açıkça ifade ediyor. Zaten kendiside hayatında hiçbir zaman o kuvvetini kaybetmemiş ve karşısına kim çıkarsa çıksın kesinlikle geri adım atmamıştır.
9.Düstur:En makbul manevi dua ihlastır.
Hizmetimiz eğer bu gün bu seviyeye gelmişse, bunun en büyük nedeni, hizmet eden insanların ihlaslı olmaları yani Allah?ın rızasını kendilerine maksat yapmalarıdır.
10.Düstur:En kerametli maksada vesile ihlastır.
Adını bilmediğimiz büyük bir zat senelerce müritlerine irşat dersi verir. Ve hakikaten onlar irşat eder. Hem öyleki kalp gözleri bile açılır. Bir zaman gelir müritler şeyhlerinin ne olduğunu ve nerede bulunduğunu keşfen görürler.
?Şakiler arasında ve ateşte yanacaklardandır?Bunu böylesine gören müritler yavaş yavaş mürşitlerini terk eder giderler. Yalnız birisi ne olursa olsun ben bu makamı bu zatın eliyle elde ettim, der ve ondan ayrılmaz. Üstad bu talebesine sorar;
?Evladım, arkadaşların neden terk ettiler? Talebe cevap verir; ?Efendim arkadaşlarım sizin şaki olduğunuzu, ehli cehennem olduğunuzu keşfen görmüşler, ondan ayrıldılar?der. Bunun üzerine O büyük zat ?Ben kendimi tam kırk senedir orada görüyorum ama var mı hakkın kapısından başka bir kapı ki ona yüz süreyim? Bunun üzerine rahmet kapısı birden açılır ve o şaki yazısı Said ile değiştirilir.
11.Düstur:Eğer bir kişi Allah?ın rızasını kazanıp onu razı ederse o kişi den ve o kişinin düşünlerinden razı olmayanlarıda Allah ondan razı eder. 12.Düstur:Hizmetteki tek maksadımız rıza-ı ilahi olmalıdır
-Tarih koridoruna dönüp baktığımızda bu iki düsturun ehemmiyetini bizlere alelade gösteren çok hadiseler olduğunu görüyoruz. Bu düsturların ehemmiyetini gözler önüne seren ve insanın beyninde şimşekler çaktıran bu hadiselerden biri de şöyle;
Bir vakit imam-ı Ali Radıyallahü Anh bir kafiri yere atmış. Kılıcını çekip keseceği zaman; o kafir O?na tükürmüş. O kafiri bırakmış, kesmemiş. Kafir ona ?Neden beni kesmedin??diye sormuş. O?da ?Seni Allah için kesecektim. Fakat bana tükürdün, hiddete geldim. Nefsimin hissesi karıştığı için ihlasım zedelendi. Onun için seni kesmedim.? Kafir ?Amacım seni beni çabuk kesmen için seni hiddete getirmekti. Madem dininiz bu derece safi ve halistir; o din haktır?dedi.
Evet bu vakadan da gördüğümüz gibi Hz. Ali yaptığı işi başka bir amaçla değil sadece Allah rızası için yaptığından ve Allah?ın rızasından başka bir şey düşünmediği için , Hz. Ali?nin ve dininin karşısındaki kafire Allah iman etmiştir. Hz. Ali den O razı olduğu için, düşmanını da ondan razı etmiştir
13.Düstur:Hayır işler yapanların önlerine çok engel çıkar.
Adam bir oğlu dünyaya geldiğinde çok sevinmişti. Adeta bayram yapıp, kurban kestirmişti. Yavrusunu yanından hiç ayırmıyor, incinmemesi için aşırı gayret gösteriyordu.
Çocuğunu en iyi şekilde yetiştirmek en büyük gayesi olmuştu.?görsünler bakalım çocuk nasıl yetiştirilir?diyordu.
Adam bu gaye için çok çalışıyor, kitaplar okuyup, çalışmalar yapıyordu. Kendi yavrusunu ?çağdaş? dedikleri sisteme uygun hale getirmeye çalışıyordu. İstediği yere harcama yapmasına, istedikleri ile arkadaşlık yapmasına, istediği filmleri seyretmesine izin veriyordu. Böylelikle baskı altında kalmadan kendi kişiliğini bulacaktı.
Adam dindar olmasına rağmen, aç kalmasın diye çocuğuna oruç tutturmuyordu. Sabah namazına kalktığında, uykusuz kalmasın diye çocuğunu kaldırmıyordu. Yazın ise dinlensin diye Kur-an kurslarına göndermiyordu.
Yıllar geçmiş, adam ihtiyarlamış, çocuk fakülteyi bitirmişti. Her nedense ailesiyle ilişkisini kesip, izini kaybettirmişti. Adam uzun çabalar sonunda yetiştirdiği çocuğu bulmuş ve ziyaretine gitmişti.
Bir süre sonra gardiyan ziyaret saatinin bittiğini söyleyerek,
?Sizi tebrik ederim bey amca mahkumlar arasında oğlunuzdan daha terbiyelisini görmedim?der.
14.Düstur:Şeytanlara ihlas kuvvetiyle dayanmak sabretmek gerekir.
Hz. Eyyüb?ün hastalığa karşı dayanması, şeytanın vesveselerine aldırmayarak sabretmesi, taki hastalık kalbine dokununcaya kadar, o onada sabretmekte, ama Allah?ı zikkredememekten koktuğu için şifa dilemektedir
15.Düstur:Enaniyetle hareket etmeyiniz.
Benlik ve enaniyet hem tebli eden hem de muhttab açısından hem hidayeti hemde onun bereketini engelleyici bir faktördür.Onun için mürşit ve mübelli bu zararlı duygudan sıyrılıp söyleyeceklerini mahviyet içinde söylemelidir. Onun bu mahviyetidir ki muhattabınıda bir bakıma peşin fikirlilikten ve inttan kurtarmış olur.
Aslında hiç kimsenin benlik ve enaniyete hakkı yoktur. Zira nice defalar görülmüştür ki tebliğedici akıl, mantık, belakat ve ferasetin her çeşidini kullanarak söylediği sözlerinde ve dilinde beyan ırmakları çatlatdığı anlarda hiç kimseye hiçbir şekilde tesir edemezken;kabz cenderesinde ve iki kelimeyi bir araya getirip konuşamadığı demlerde muazzam denebilecek çapta tesirli olmuş ve cenabı Hak onu bir kısım insanların hidayetine vesile kılmıştır.
16.Düstur:Amellerimizi nefsimizin isteğine göre değil Alah?ın isteğine göre yönlendirmeliyiz.
Nefsimizin savcısı olma yani kendi kusurlarımızı görme, başkalarının ise avukatı olma, yani onları müdafa etme mülahazası ile hareket ettiğimiz taktirde dış mihraklar içimize sızmaya, hasım güçlerde tahribe fırsat bulamayacak bulanık suda balık avlayamayacaklardır.
Ey nefis!
Sıyrıl hazan duygularından ve yeşillik ol,
Uçuşsun kuşlar, kuşçular çevrende
Bir su kaynağı ol, koşsun bütün bağrı yanıklar semtine,
Unlar gibi eri ve etrafına ışık saç, hem öyle bir saç ki, mehtabı temaşaya dalmış olanlar onu bırakıpta senin iklimini pervanesi olsunlar.
İnsanları tıpkı bir anne gibi öyle sıcak ve içten kucakla ki,
Hışmından korkanlar bile tereddüt etmeden kendilerini senin kucağına atsınlar.
Allah?ın sana ihsan ettiklerini sende saç cömertçe etrafa; saç ki insanı insana, cennete ve Allah?a yaklaştıran en sırlı formül civan mertliktir. Bu formülü ruhuna mal edip kullanabilirsen meshebi kin, nefret,düşmanlık olan en kaba ruhlar bile bir gün mutlaka senin atmosferine girebilmek için kuyruklar oluşturup bekleyeceklerdir.
17.Düstur:Yaptığınız bütün işlerde amacınız Allah rızası olmalı.
Günlük hayatta yaptığımız işler Allah rızası için yapılmalıdır. Çünkü ameller niyetlere göre değerlendirilir.
18.Düstur:Allah?ın istediği yolda (yani kulluğumuzu eda ederken) hiçbir engele takılmamalıyız
Kulluğun sebebi Allah?ın emridir; neticesi, Cenab-ı Hakk?ın rızasıdır; meyve vesemeresi ise rabbin ahirette verecekleridir. Kulluk bütün bir hayatı içine alır ve müminin bütün davranışlarında bir şuur ve izan olarak kendisini hissettirir.
Gelmiş geçmiş 124 bin enbiyadan öyleleri vardır ki, hiçbir ümmeti olmamıştır. Fakat bunlar doğru bildiklerinden yani ;Allah?ın emrettiği yolda ne durmuşlardır nede bu yoldan sapmışlardır.
19.Düstur:İhlas?ı kıracak sebeplerden, yılandan, akrepten çekindiğiniz gibi çekininiz (hubb-u cah?tan, enaniyetten, tamah, kibirden vb.)
?Kim yüzünü yerlere kadar indirirse, kim kendisini nefsi itibarıyla hor ve hakir görürse, Allah (c.c) onu yücelttikçe yüceltir. Kim burnunu büyütüp alemi küçük görürse vb. Allah?ta onu alçalttıkça alçaltır.
Minberden yükselen ses serisinde (7) A yüzünün son hutbesinde Hoca efendi muhbir-i sadık?tan ferman ediyor;
?İçinde caka yaptığı, çalım sattığı elbisesiyle, marurrane ve mütekebbirane gezen bir insan vardıki bir aralık kendini beyendi, büyük gördü Allah?da onu yerin dibine batırdı. İkbalini, idbare çevirdi.?kıssası örnek verilebilir.
Bizlerinde ihlas?ı kırmamamız için kibirden, tamahtan vb. ?den yılandan ve çıyandan kaçar gibi kaçmamız gerekir. Çünkü bunlar insana sinsi ve sessiz yaklaşırlar ve yer edinirler.
20.Düstur:Nefs-i emareye itimat edilmez. Çünkü enaniyet ve nefs-i emanere bizleri aldatır.
19.lemada 3.nüktede hassas bir mesele geçmektedir.
Bir zaman Hz. Gavs-ı azam Şeyh Geylaninin terbiyesinde, nazdar (şımarık) ve ihtiyare bir hanımın bir tek evladı bulunuyormuş. Kadın kendi evladının bir parça kuru ekmek, buna karşı Hz. Gavs?ın kızarmış ekmek yediğini görünce sormuş:?Ya üstad ! Benim oğlum açlıktan ölüyor, sen tavuk yersin.?
Hz. Gavs tavuğa demiş ?Kum laiznillah !?
O pişmiş tavuğun kemikleri toplanıp tavuk olarak yemek kabından dışarı fırlamış.
Hz. Gavs demiş:
?Ne vakit senin oğlunda nefsine hakim olur, lezzeti şükür için isterse o vakit oda yiyebilir.?
*Demek ki nefsine kulak verenlerle, vermeyenlerin farkı yukarıdaki örnekten anlaşılabilir.
21.Düstur:İhlas?ı kazanmak: bunu yapmanın bir yoluda ?Dövene elsiz, sövene dilsiz ve gönül kıranada gönülsüz olmaktır.?Mesela Allah (c.c) Hz. Musa (a.s)!ya firavun hakkında ?Ona yumuşak söz söyle, belki düşünür?diyor.
22.Düstur:İhlası muhafaza etmek ve manileri def etmektir.
Doğrulardan şaşılmamalı, sahip, sahip olunan değerleri korumalı, taviz verilmemelidir
23.Düstur:Allah?ın emirlerini yerine getirme.
Yolda karşılaşdığımızda ezan okunuyordu;
-Gel seni camiye götüreyim dedim. Bu gün Cuma biliyorsun.
Daha önceki tekliflerimi reddetiği için;
-Sen de benim camiye ditmediğimi biliyorsun, dedi.
-Biliyorum ama sebebini de merak ediyorum, dedim.
-Ne bileyim olmuyor işte, diye karşılık verdi. Belki çevreninde tesiri var. Hem pantolonumun ütüsü bozulup dizleri aşınır diyede endişe ediyorum.
İster istemez gülerek;
-Herhalde şaka yapıyorsun, bunun için camii terk edilir mi hiç? Dedim.
-Ciddi söylüyorum, giyimime ve özelliklede yeşile çok düşkün olduğumu bilirsin, dedi.
Gerçektende öyleydi. Giydiği birbirinden güzel elbiseyi mutlaka yeşilin bir başka tonundan seçer ve her zaman ütülü tutardı.
-Peki, hayatında hiç camiye gitmedin mi? Dedim.
-Çocukken dedemle birkaç kere gitmiştim, fakat artık gidebileceğimi sanmıyorum, dedi.
Söyledikleri beni son derece şaşırtmış ve bu konuyu açtığıma pişman etmişti. Daha sonra el sıkışıp ayrıldık.
Onunla konuştuğumuzdan 2 ay sonra camide olduğu haberini aldım. Hemen gittim.Bahçede namaz saflarının en önünde duruyordu ve üzerinde yine yeşiller vardı.
Yavaşça yanına yaklaştım ve kısık bir sesle;
-Hani camiye gelmeyecektin? Dedim.
Hiç sesini çıkarmadı çünkü yeşillere sarılmış musalla taşının üzerinde yatıyordu.
24.Düstur:Allah?ın yasaklarından kaçının.
Soğuk bir kış gece eve dönerken, kaldırımın ortalık yerinde duran genç bira dama rastladım. Derin derin soluk alıyor ve düşmemek için elk.direğine tutunuyordu.
Bir vitrine bakıyormuş gibi yaparak göz ucuyla onu seyrettim. 35-40 yaşlarında olmalıydı. Ve üstü başıda bir sarhoştan beklenmeyecek kadar temizdi. Yanından geçenlerin bazılarını yükses sesle konuşarak içki içmenin kötülüğünden bahsediyor bazılarıda sadece alaylı gülüşlerle yetiniyordu. Yolun boşalmasını kolladıktan sonra yavaşça yanına sokularak iyimisin diye sordum ,bir ihtiyacın varmı. Zorlukla aralayabildiği dudaklarından tek bir kelime çıktı.?hastayım?. Düşmemesi için bir kolumu beline dolayarak taksi beklemeye koyuldum. Akşam vaktinde kesilen kar yağışı tekrar başlamıştı. Gece yarısını geçtiğimiz için araba bulmakta ümidi kestiğim sırada yanımda bir taksi duruverdi. Hastamızı arka koltuğa yatırarak hastahananin yolunu tuttuk. Veserum bitene kadar bekledik. Hasta kendine geldikten sonra arabaya bindirip evine götürdük.
Hastanın eşi onun sık sık şeker komasına girdiğini bildiğinden paniğe kapılmış ve 6 yaşındaki çocuğunu alıp sokağa fırlamıştı. Bizi görünce yanımıza gelerek kocasıyla büyük bir sevinçle kucaklaştılar. Saatler süren yorgunluğumuz bir anda kaybolmuştu. Bize nasıl teşekkür edeceğini şaşıran o ailenin mutluluğu karşısında gözlerimiz dolu dolu olmuştu. Ellerimize sarılarak bizi uğurladıklarında şöföre borcumun ne kadar olduğunu sordum.borçlu değil alacaklısın dostum dedi. Böyle bir iyiliğe benide ortak etmekle borcunu zaten ödemiştin ama belki 20yılsır ağlamayı unutan bir adama bu güzel duyguyu hatırlattığın için alacaklı duruma düştün. O mert adamla kucaklaşıp helalleşirken artık gecenin ayazını duymuyor evime yürüyerek gitmek istiyordum.
25.Düstur :Fani olan dünya hayatını baki olan ahiret hayatına tercih etmeyi
Çocukluğumdan beri dar mekanlarda sıkılır ve bu tür yerkerden fergat edercesine uzaklaşırdım.İleri yaşlarda bunun bir hastalık olduğunu anlamış fakat kurtulamamıştım.Oysaki dar mekanlara ister istemez
girecektim.
Beni bir tabuta koymuşlardı ama her nasılsa gözlerim kapalı olmasına rağmen onları görebiliyordum.
-genç yaşta öldü zavalı halbuki yapacak birçok işi vardı.
gercektende birçok işim yarım kalmıştı.Evin taksitini ödeyememiş çocuğuma bisiklet alamamış v.b
Bunları düşünürken biğr sesle irkildim .Geçtiartık geçti diyordu. Halbuki nekadarda güzel araba kullanıyordum.
Olup bitenleri hatırlamaya çalışırken dostlarımın tabutun ön kapağını kapatmaya başladıklarını fark ettim.Avazım çıktıgı kadar bağırmaya çalıştım.Olmadığını görünce dehşet içinde içeriye sızan ışığa baktım
--Aman Allahım ne olacak şimdi halim
Bu arada omuzlara alınıp götürülmeye başlanmıştım.Dışarıdaki seslerden yağmur yağdığı fark ediliyordu.Camiye gidiyor olmalıydık.Şu yakınımda olupda gidemediğim yer.....
Evet şu kaza olmasaydı ne kadarda iyi ibr adam olacaktım
Yine o sözler kulağıma gelmeye başladı,
Geçti artık geçti.
Biraz sonra tekrar omuzlara alındım.Mahalle kahvesinin önünden geçerken arkadaşlarım günlük sohbetkerini duydum.Tabutun eğildiğini fark edince son yokuşu çıktıgımızı anladım.tabutun başındakilerden biri ; -Rahmetlinin tersliği öldüğü günden belli baksana sırılsıklam olduk diyordu,duyduklarıma inanamıyordum.
Bir süre sonra yere indirilip tabutun kapağının açıldığını gördüm,beni içine su dolmuş derin bir çukura koydular.
Aman Allahım bu kabir değilmi .o ana kadar buraya geleceğimi hiç düşünmemiştim.Feryatlarımı kimse duymuyor ve üzerimi örtmek için yarıştıklaını hissediyordum.Yine karanlıkta kalmış ve dua etmeye başlamıştım.
-Ya rab bir fırsat daha yokmu diye inliyordum.Aynı ses yine kulaklarımda çınlıyordu;geçti artık geçti.
Yattıgım yerden yavaşca dogruldum dışarıda sağnak bir yağmur yağıyordu .Terden sırılsıklam olmuştum.Son bir gayretle fırlayarak gözlerimi açtım .Yatağımdaydım ve başımdaki doktor GEÇTİ ARTIK GEÇTİ diye bağırıp duruyordu.
Etrafımdakilerin şaşkın bakışları karşısında toparlanmaya çalıştım.
Ya rabbi sana zerelerim adedince şükürler olsu iyi bir kul olmak için ya bir şans daha vermeseydin