Bir insan tribüne neden oynar?.. Bir sporcu demiyorum, çünkü sporcu sırf spor için oynar ve her maç sonunda "kazanan dostluk olsun" der. Ve hatta bir çok maçını sırf dostluk için yapar; adını Dostluk Maçı koyar...
Peki tekrar soralım o halde; bir insan neden tribüne oynar?..
Saha içinde iyi olmadığından bunu kamufule etmek için. Nasıl yani?..
Kendisi olamadığından, bir başkasının adımlarını da takip edemediğinden, suya sabuna dokunmadan ortak bir adım bulmak için...
Diğer maçlarda aldığı yenilgilerle, kırılmaya uğrayan ego duvarını yeniden tamir için...
Kendi alkışlarının uğultusundan bıktığından, damara taze kan misali, kulağa yeni alkış sesleri duyurmak için...
Tribüne oynarken duyduğu alkış sesleriyle yalnızlığını kamufule etmek, kalabalıklara karışarak sesinin desibelini arttırmak için...
Müslüman mahallesinde salyangozun gitmediğini bildiğinden, açıktan satış riskini göze almaktansa, onu allayıp pullayıp, servise sunmak için...
Kültürlü olduğunu; popülist kültürden yeterince nasiplendiğini göstermek için...
Bu, gibilere hatırlatmakta fayda var;
Tribüne oynarken de tüm hareketleriniz kaydediliyor... Oyunun sonunda kendinizi ve takım arkadaşlarınızı küçük düşürmek de var...
Peki bu riske rağmen nihai amaç ne?!. Muhtar olmak. Bu gibiler er ya da geç, doğru söyleyenlerin kovulduğu 9 köyden birine muhtar olurlar...
Ve bir hatırlatma daha; hayat bir tiyatro sahnesi olsa da roller şahsa özel ve gerçek. Bu yüzden rolden role girmek anlamsız...
Bir insan tribüne neden oynar?.. Bir sporcu demiyorum, çünkü sporcu sırf spor için oynar ve her maç sonunda "kazanan dostluk olsun" der. Ve hatta bir çok maçını sırf dostluk için yapar; adını Dostluk Maçı koyar...
Peki tekrar soralım o halde; bir insan neden tribüne oynar?..
Saha içinde iyi olmadığından bunu kamufule etmek için. Nasıl yani?..
Kendisi olamadığından, bir başkasının adımlarını da takip edemediğinden, suya sabuna dokunmadan ortak bir adım bulmak için...
Diğer maçlarda aldığı yenilgilerle, kırılmaya uğrayan ego duvarını yeniden tamir için...
Kendi alkışlarının uğultusundan bıktığından, damara taze kan misali, kulağa yeni alkış sesleri duyurmak için...
Tribüne oynarken duyduğu alkış sesleriyle yalnızlığını kamufule etmek, kalabalıklara karışarak sesinin desibelini arttırmak için...
Müslüman mahallesinde salyangozun gitmediğini bildiğinden, açıktan satış riskini göze almaktansa, onu allayıp pullayıp, servise sunmak için...
Kültürlü olduğunu; popülist kültürden yeterince nasiplendiğini göstermek için...
Bu, gibilere hatırlatmakta fayda var;
Tribüne oynarken de tüm hareketleriniz kaydediliyor... Oyunun sonunda kendinizi ve takım arkadaşlarınızı küçük düşürmek de var...
Peki bu riske rağmen nihai amaç ne?!. Muhtar olmak. Bu gibiler er ya da geç, doğru söyleyenlerin kovulduğu 9 köyden birine muhtar olurlar...
Ve bir hatırlatma daha; hayat bir tiyatro sahnesi olsa da roller şahsa özel ve gerçek. Bu yüzden rolden role girmek anlamsız...