CUMA GÜNÜ TATİL OLSA
Günümüzde kuşaklar çatışması denilen sosyolojik git-geller fazlasıyla aileleri germeye ve toplumu yozlaştırmaya,meseleleri içinden çıkılmaz bir duruma sokmaktadır.Okul-dersane-iş boyutu içinde çocuklarını göremeyen,birlikte kahvaltı bile yapamayan ailelerin sayısı her geçen gün artmaktadır.Çalışan anne-babalar artık kendi sosyal sorumluluğunu bile okullara devretmiş durumdalar.Tanıdığım bir ailede eşlerden biri işten gelirken,biri de işe giderken parkta karşılaşıp görüşebildiklerini söylemişlerdi.Bu çok manidar bir durumdur.
İşte bu gibi olumsuzlukları giderecek belki de Hacer?ül Esved taşı gibi toplumu birleştirecek,aileleri bir araya getirecek,akrabalarımızın ve dostlarımızın olduğunu hatırlatacak,hatta çocuklarımızın artık kuzen-kanka değilde amca,dayı,hala,teyze,dede,nine,amca kızı-amcaoğlu,hala kızı-halaoğlu,dayı kızı-dayı oğlu gibi akrabalık ilişkilerinin sonucu güven ve dostluğun tarihten ve hısımlıktan gelen bir değer olduğunu ortaya çıkaracak bir formül?Hatta insanların birbirlerini ziyaret edip,ziyafetler verebileceği,çıkarsız dostlukların kurulacağı,izzet ve ikramın da ibadet sayılacağı bir faydanın senelerce kayıp kabul edilmesi sonucu ne hallere geldiğimizin bu günkü ağır bilançosu bertaraf edilebilir..
Sadede gel diyenlere eğri oturup doğru düşünmelerini tavsiye ederim.Bu asla bir icat,buluş değil.Sadece mahzene kilitlenen hazinenin vitrindeki rafa konulmasıdır.Evet ülkemizde çeşitli boş bahanelerle tatil kabul edilen cumartesi ve pazar günlerinin bizim için hiçbir değer arzetmemesi ama Cuma günü söz konusu olunca elimiz kanda olsa da ne yapıp edip hiç olmazsa farzı kılayım dediğimiz,hatta ibadet uğruna işimizden olduğumuz bu kutlu güne acaba tekrar eski değerini iade edebilir miyiz.Kime ne zararı olur.
Düşünsenize baba-oğul el ele tutuşup tertemiz elbiseler,mis kokularla dost-akraba ziyaretleri yapıyor;ya da anne-kız o gün gelecek misafirlerini ağırlama telaşı içinde izzet-ikram ile meşgul oluyor,ya da ziyaret edecekleri ahbap ve dostlarına ulaşıp muhabbetin tadını teneffüs ediyorlar.Sorarım size bu tadından yemeye kıyamayacağımız nefasetten nezaketten neden uzak duruyoruz anlamış değilim.Ha bu arada asla fincancı katırlarını ürkütme niyetimiz de olmamalı.Hatta bence karşımızda gibi duranlarla dostluğumuzun da artması muhtemeldir.Amacımız toplum dinamiğini olumlu olarak harekete geçirmektir.
Amacımız insanların her iki cihanda mutlu olmasıdır.Gidecekse de öbür dünyada cennete gitmesini istiyoruz.Bakın görün ki camilerimiz gençlerle dolup taşacak,ibadet amacı da hasıl olduğu için saygı,sevgi ve muhabbet topluma bir nefes aldıracaktır.
Sonra malumunuz şimdi kıyafetim müsait değil deyip Cuma namazına gitmeyenler eğer bu günümüz için kolaylıklar sağlanırsa tertemiz elbiselerle camilere akın edip Allahın rahmet ve bereketiyle de karşılaştığında aile saadetine katacağı mutluluğu bilmem ne kadar artırır,onu da Rabbimiz bilir.Oysa günümüzde yağlı,kirli, elbiselerle alel acele camiye gidip bir de ter kokusuyla namaz kılmak durumunda kalanların yanında saf tuttuğunuzu düşünün.Ne yazık ki özellikle işletmelerde,küçük işletmelerde ve fabrikalarda nice gençlerimiz üst baş yetersizliği ve uygunsuzluğundan ya hiç gitmemekte ya da mahcup bir şekilde camiye gidip sıkılganlıkla namaz kılmaktadır.Bizim dinimiz kesinlikle ihtiyarlar,yaşlılar dini değildir.Ölümüm yaklaştı diye ibadet ve hayat tarzı sadece Hindistandaki sapkın dinlerde var. Onlar Ganj nehri kenarına gidip ölümü bekliyorlar.Biz çocuklarımızı ve gençlerimizi toplum yararına olacak ne varsa hapsiyle donatmakla mükellefiz.Yüce kitabımızda herkesin güdümünde olanlardan sorumlu olduğu yazmakta iken boş verme gibi bir lüksümüz yok.Bu yüzden tertemiz bir beden ve tertemiz bir manevi yetişmişlik içinde toplum hizmetini sağlamak herkese fayda getirir.Yanlış anlaşılmasın el emeğinin terine göz nuruna tabi ki de saygımız sonsuz ama bunu daha güzel hale getirebiliriz diye çare üretmek de imkansız değildir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki sosyologların,psikologların,din adamlarının ,anne-babaların,hatta çocukların da fikrinin alındığı bir anket veya araştırma yapılıp sonuçların değerlendirilmesi artık ülkemizi idare eden sağduyulu büyüklerimizin takdirine kalmaktadır.
Bu ülke hepimizin ,bindiğimiz gemi batarsa hepimiz batarız,ama bir de hedefe varırsa bu hepimizin kurtuluşu olacaktır.Baki selamlarla?
SUNGUROĞLU
CUMA GÜNÜ TATİL OLSA
Günümüzde kuşaklar çatışması denilen sosyolojik git-geller fazlasıyla aileleri germeye ve toplumu yozlaştırmaya,meseleleri içinden çıkılmaz bir duruma sokmaktadır.Okul-dersane-iş boyutu içinde çocuklarını göremeyen,birlikte kahvaltı bile yapamayan ailelerin sayısı her geçen gün artmaktadır.Çalışan anne-babalar artık kendi sosyal sorumluluğunu bile okullara devretmiş durumdalar.Tanıdığım bir ailede eşlerden biri işten gelirken,biri de işe giderken parkta karşılaşıp görüşebildiklerini söylemişlerdi.Bu çok manidar bir durumdur.
İşte bu gibi olumsuzlukları giderecek belki de Hacer?ül Esved taşı gibi toplumu birleştirecek,aileleri bir araya getirecek,akrabalarımızın ve dostlarımızın olduğunu hatırlatacak,hatta çocuklarımızın artık kuzen-kanka değilde amca,dayı,hala,teyze,dede,nine,amca kızı-amcaoğlu,hala kızı-halaoğlu,dayı kızı-dayı oğlu gibi akrabalık ilişkilerinin sonucu güven ve dostluğun tarihten ve hısımlıktan gelen bir değer olduğunu ortaya çıkaracak bir formül?Hatta insanların birbirlerini ziyaret edip,ziyafetler verebileceği,çıkarsız dostlukların kurulacağı,izzet ve ikramın da ibadet sayılacağı bir faydanın senelerce kayıp kabul edilmesi sonucu ne hallere geldiğimizin bu günkü ağır bilançosu bertaraf edilebilir..
Sadede gel diyenlere eğri oturup doğru düşünmelerini tavsiye ederim.Bu asla bir icat,buluş değil.Sadece mahzene kilitlenen hazinenin vitrindeki rafa konulmasıdır.Evet ülkemizde çeşitli boş bahanelerle tatil kabul edilen cumartesi ve pazar günlerinin bizim için hiçbir değer arzetmemesi ama Cuma günü söz konusu olunca elimiz kanda olsa da ne yapıp edip hiç olmazsa farzı kılayım dediğimiz,hatta ibadet uğruna işimizden olduğumuz bu kutlu güne acaba tekrar eski değerini iade edebilir miyiz.Kime ne zararı olur.
Düşünsenize baba-oğul el ele tutuşup tertemiz elbiseler,mis kokularla dost-akraba ziyaretleri yapıyor;ya da anne-kız o gün gelecek misafirlerini ağırlama telaşı içinde izzet-ikram ile meşgul oluyor,ya da ziyaret edecekleri ahbap ve dostlarına ulaşıp muhabbetin tadını teneffüs ediyorlar.Sorarım size bu tadından yemeye kıyamayacağımız nefasetten nezaketten neden uzak duruyoruz anlamış değilim.Ha bu arada asla fincancı katırlarını ürkütme niyetimiz de olmamalı.Hatta bence karşımızda gibi duranlarla dostluğumuzun da artması muhtemeldir.Amacımız toplum dinamiğini olumlu olarak harekete geçirmektir.
Amacımız insanların her iki cihanda mutlu olmasıdır.Gidecekse de öbür dünyada cennete gitmesini istiyoruz.Bakın görün ki camilerimiz gençlerle dolup taşacak,ibadet amacı da hasıl olduğu için saygı,sevgi ve muhabbet topluma bir nefes aldıracaktır.
Sonra malumunuz şimdi kıyafetim müsait değil deyip Cuma namazına gitmeyenler eğer bu günümüz için kolaylıklar sağlanırsa tertemiz elbiselerle camilere akın edip Allahın rahmet ve bereketiyle de karşılaştığında aile saadetine katacağı mutluluğu bilmem ne kadar artırır,onu da Rabbimiz bilir.Oysa günümüzde yağlı,kirli, elbiselerle alel acele camiye gidip bir de ter kokusuyla namaz kılmak durumunda kalanların yanında saf tuttuğunuzu düşünün.Ne yazık ki özellikle işletmelerde,küçük işletmelerde ve fabrikalarda nice gençlerimiz üst baş yetersizliği ve uygunsuzluğundan ya hiç gitmemekte ya da mahcup bir şekilde camiye gidip sıkılganlıkla namaz kılmaktadır.Bizim dinimiz kesinlikle ihtiyarlar,yaşlılar dini değildir.Ölümüm yaklaştı diye ibadet ve hayat tarzı sadece Hindistandaki sapkın dinlerde var. Onlar Ganj nehri kenarına gidip ölümü bekliyorlar.Biz çocuklarımızı ve gençlerimizi toplum yararına olacak ne varsa hapsiyle donatmakla mükellefiz.Yüce kitabımızda herkesin güdümünde olanlardan sorumlu olduğu yazmakta iken boş verme gibi bir lüksümüz yok.Bu yüzden tertemiz bir beden ve tertemiz bir manevi yetişmişlik içinde toplum hizmetini sağlamak herkese fayda getirir.Yanlış anlaşılmasın el emeğinin terine göz nuruna tabi ki de saygımız sonsuz ama bunu daha güzel hale getirebiliriz diye çare üretmek de imkansız değildir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki sosyologların,psikologların,din adamlarının ,anne-babaların,hatta çocukların da fikrinin alındığı bir anket veya araştırma yapılıp sonuçların değerlendirilmesi artık ülkemizi idare eden sağduyulu büyüklerimizin takdirine kalmaktadır.
Bu ülke hepimizin ,bindiğimiz gemi batarsa hepimiz batarız,ama bir de hedefe varırsa bu hepimizin kurtuluşu olacaktır.Baki selamlarla?
SUNGUROĞLU