Bizim en büyük kusurlarınızdan birtanesi de önyargı olsa gerek. Kendi eksik noktalarımıza bakmadan değerlendirmeden karşımızdakileri suçlayabilmek ve karalayabilmek için elimizden gelenin en iyisini yaparız maaşallah, yerine göre bir kanlı katille yere izmalit atan adam aynı kefede olur, örneğin cezaevinde cinayetten, gasptan, hırsızlıktan, tecavüzden ve terörden yatanlar olduğu gibi birtakım bürokratik, ideolojik ve asılsız temele dayanan sebeplerden dolayı yatanların olduğu da bir gerçek ama ne oluyor cezaevi yaşamında katilde,hırsızda, teröristte, tecavüzcüde, suçsuzuda masumuda bir oluyor, şimdi diyeceksiniz ki sonuçta orası çocuk yuvası değil cezaevi yani hapishane, öyle ki binbir pisliğe bulaşmış, toplum için tehdit yaratan insanlara bebek gibi muamele yapılamaz, en ufak bir yumuşamada dahi orada kan gövdeyi götürür, genel anlamda durum bu şekilde, cezaevi idaresininde misyonu kanlı katili dahi kuzuya çevirebilmektir ancak kanlı bir katille basit bir suçtan yatan mahkumun durumu cezaevi ortamında dahi farklıdır, kimi mahkum gardiyanın gölgesinden dahi çekinirken kimi mahkum gardiyanla sohbet edecek kadar cesurdur, bürokratik olguya gelecek olursak herşey tekdüzedir, kurallar anlamsız ve gereksiz olsa da kuraldır, her şartta geçerlidir ve mutlaka uygulanmalıdır, diğer bir örnekte günümüz şartlarında kişi cezaevi yaşamına girmesede cezasını farklı alternatiflerde çeksede sabıka olgusu vardır, kişi çok basit bir suçtan yargılanıyor, ceza alıyor ve durum sabıkasına işlenerek sosyal hayatında bir engel yaratılıyor, iş fırsatlarında kendisinden istenen sabıka kaydında işlediği suç gözüktüğünden iş fırsatını kaçırıyor, sosyal hayatta kanlı bir katille, yüz kızartıcı bir suçluyla aynı kefeye konuyor, bürokratik düzen birtakım önyargıları teşvik ettiği gibi de destekliyor. Ülkemizde bir insan okul çağıyla birlikte kısmende olsa bürokratik düzenin içine girer, bizim zamanımızda hele ki devlet okulunda bir ilkokul öğrencisi olmanın dahi sorumlulukları çok daha fazlaydı, üzerimize giydiğimiz siyah önlük, saçımızın traşı, beslenme listemiz, asker gibi dizilmemiz sıra olmamız, öğretmenlerimizin otoritesi hepsi bürokrasinin birer parçasıydı,öğretmen öğrencisinin hem eğitiminden ve yetişmesinden hemde disiplininden ve düzeninden sorumluydu, icabında döverdi, şiddette uygulardı yani devletin gücünü temsil ederdi. ABD'de Avrupada öğrenciler pijamalarıyla derslere girerken, öğretmenlerin karşısında yiyip içerken bizde insan daha küçücük yaşlardan hizaya sokulmaya alıştırılırdı.
Sinan Çetin'in oğlu için yeniden dava açılıyor, 7,5 yıl hapis cezası isteniyor, yargılanıp, hapis cezası infaz edilse dahi tutuklu kaldığı 7 aylık sürede dahil edilerek sadece 13 ay hapis yatacak, üstelik sadece alkollü araç kullanmamış, bir polisin ölümüne sebep olmuş, bir polisin yaralanmasına sebep olmuş, devletin polis otosunu akordiyona çevirmiş, yatacağı ise ancak 20 ay. İfadesine göre fazla alkollü değilmiş, polisten korkmuş paniğe kapılmış, madem ki fazla alkollü değil neden paniğe kapılıyor, neden dur ihtarına uymayıp polisten kaçmaya çalışıyor? Bense alkollü araç kullandım ama sarhoş değildim, herşeyin farkındaydım, kimseye bir zararım olmadı, polisler bana dur dediler durdum, alkolmetreyi uzattılar üfledim, 1.00 promilden fazla alkollüsün dediler kabul ettim, seni merkeze götürüp işlem yapacağız dediler buyrun götürün dedim, herhangi bir zorluğum ya da mukavemetim olmadı, beni çeviren ve işlem yapan polisleri bugün yolda da görsem simalarını gayet iyi hatırlarım, alkollüydüm ama bilincim gayet yerindeydi, sonra da Sinan Çetin'in oğlu bir polisin ölümüne bir polisinde yaralanmasına sebep olduğu halde taksirli suçlu olarak yargılanacak, birde fazla alkollü olmadığını da iddia ediyor, oysa ki ben kimseye bir zararım olmadığı halde bilincim yerinde olduğu halde, hiçbir olumsuzluğum olmadığı halde kasıtlı bir suç işlemekten yargılanacağım.
İşte bürokrasi böyle birşey.
Bizim en büyük kusurlarınızdan birtanesi de önyargı olsa gerek. Kendi eksik noktalarımıza bakmadan değerlendirmeden karşımızdakileri suçlayabilmek ve karalayabilmek için elimizden gelenin en iyisini yaparız maaşallah, yerine göre bir kanlı katille yere izmalit atan adam aynı kefede olur, örneğin cezaevinde cinayetten, gasptan, hırsızlıktan, tecavüzden ve terörden yatanlar olduğu gibi birtakım bürokratik, ideolojik ve asılsız temele dayanan sebeplerden dolayı yatanların olduğu da bir gerçek ama ne oluyor cezaevi yaşamında katilde,hırsızda, teröristte, tecavüzcüde, suçsuzuda masumuda bir oluyor, şimdi diyeceksiniz ki sonuçta orası çocuk yuvası değil cezaevi yani hapishane, öyle ki binbir pisliğe bulaşmış, toplum için tehdit yaratan insanlara bebek gibi muamele yapılamaz, en ufak bir yumuşamada dahi orada kan gövdeyi götürür, genel anlamda durum bu şekilde, cezaevi idaresininde misyonu kanlı katili dahi kuzuya çevirebilmektir ancak kanlı bir katille basit bir suçtan yatan mahkumun durumu cezaevi ortamında dahi farklıdır, kimi mahkum gardiyanın gölgesinden dahi çekinirken kimi mahkum gardiyanla sohbet edecek kadar cesurdur, bürokratik olguya gelecek olursak herşey tekdüzedir, kurallar anlamsız ve gereksiz olsa da kuraldır, her şartta geçerlidir ve mutlaka uygulanmalıdır, diğer bir örnekte günümüz şartlarında kişi cezaevi yaşamına girmesede cezasını farklı alternatiflerde çeksede sabıka olgusu vardır, kişi çok basit bir suçtan yargılanıyor, ceza alıyor ve durum sabıkasına işlenerek sosyal hayatında bir engel yaratılıyor, iş fırsatlarında kendisinden istenen sabıka kaydında işlediği suç gözüktüğünden iş fırsatını kaçırıyor, sosyal hayatta kanlı bir katille, yüz kızartıcı bir suçluyla aynı kefeye konuyor, bürokratik düzen birtakım önyargıları teşvik ettiği gibi de destekliyor. Ülkemizde bir insan okul çağıyla birlikte kısmende olsa bürokratik düzenin içine girer, bizim zamanımızda hele ki devlet okulunda bir ilkokul öğrencisi olmanın dahi sorumlulukları çok daha fazlaydı, üzerimize giydiğimiz siyah önlük, saçımızın traşı, beslenme listemiz, asker gibi dizilmemiz sıra olmamız, öğretmenlerimizin otoritesi hepsi bürokrasinin birer parçasıydı,öğretmen öğrencisinin hem eğitiminden ve yetişmesinden hemde disiplininden ve düzeninden sorumluydu, icabında döverdi, şiddette uygulardı yani devletin gücünü temsil ederdi. ABD'de Avrupada öğrenciler pijamalarıyla derslere girerken, öğretmenlerin karşısında yiyip içerken bizde insan daha küçücük yaşlardan hizaya sokulmaya alıştırılırdı.
Sinan Çetin'in oğlu için yeniden dava açılıyor, 7,5 yıl hapis cezası isteniyor, yargılanıp, hapis cezası infaz edilse dahi tutuklu kaldığı 7 aylık sürede dahil edilerek sadece 13 ay hapis yatacak, üstelik sadece alkollü araç kullanmamış, bir polisin ölümüne sebep olmuş, bir polisin yaralanmasına sebep olmuş, devletin polis otosunu akordiyona çevirmiş, yatacağı ise ancak 20 ay. İfadesine göre fazla alkollü değilmiş, polisten korkmuş paniğe kapılmış, madem ki fazla alkollü değil neden paniğe kapılıyor, neden dur ihtarına uymayıp polisten kaçmaya çalışıyor? Bense alkollü araç kullandım ama sarhoş değildim, herşeyin farkındaydım, kimseye bir zararım olmadı, polisler bana dur dediler durdum, alkolmetreyi uzattılar üfledim, 1.00 promilden fazla alkollüsün dediler kabul ettim, seni merkeze götürüp işlem yapacağız dediler buyrun götürün dedim, herhangi bir zorluğum ya da mukavemetim olmadı, beni çeviren ve işlem yapan polisleri bugün yolda da görsem simalarını gayet iyi hatırlarım, alkollüydüm ama bilincim gayet yerindeydi, sonra da Sinan Çetin'in oğlu bir polisin ölümüne bir polisinde yaralanmasına sebep olduğu halde taksirli suçlu olarak yargılanacak, birde fazla alkollü olmadığını da iddia ediyor, oysa ki ben kimseye bir zararım olmadığı halde bilincim yerinde olduğu halde, hiçbir olumsuzluğum olmadığı halde kasıtlı bir suç işlemekten yargılanacağım.
İşte bürokrasi böyle birşey.