Sayın ölüm_hak,
Bir bölüm kılavuzdan çıkartıldıktan sonra, ertesi yıl tercih kılavuzuna giremiyor, 1 yılı boş geçere yine YÖK'e başvurularak ve olur alınarak girebiliyor. Ancak uygulamada bu kadar basit değil. Son 4 - 5 senedir, kendi üniversitemde de kılavuzda yer verilmeyen pek çok bölüm var.
Şimdi ise durum daha da zor, çünkü bir bölüm öğrenci alımına durdurulduysa yani öğrenci tercih kılavuzundan çıkartıldıysa, devlet üniversitelerinde (her yıl güncellenen) doluluk oranı % 90'ının üstüne çıkana kadar başvurusu bile YÖK tarafından kabul edilmiyor. % 90'ının üstünde olsa bile, bizim başımıza geldiği gibi, YÖK tekrar öğrenci alımına açmayabiliyor.
Örneğin Türkiye'de belki 90 tane jeoloji mühendisliği bölümü var, ama bunlarında sadece 20'si kılavuzda yer alıyor. (ki bu 20'nin doluluk oranı % 60'larda, yani doluluk oranı %90'ının altında olan 70 bölümün tekrar lisans eğitimine açılma durumu yok). Bu durumda her bölümde 10'ar kişi olsa, 700 kişi boşa çıkıyor.
Lisans üstü eğitime gelince, bölümden mezun olan öğrenci olmayınca, yüksek lisans ve doktora da olmuyor. Şehir dışından gelip, düzenli derslere girerek yüksek lisans yapan çıkmıyor (ders programı kağıt üstünde kalıyor, ders yapılmıyor, ödev ile göstermelik yürüyor). Kaldı ki sırf öğrenci gelsin diye, lisans üstü öğrenci alımı, neredeyse ilgili ilgisiz tüm mühendislik dallarına açık oluyor. Buna rağmen, 3-5 kişi geliyor. Bunlarda 3-5 hocaya dağıtılıyor, 1 dersi alan 1 öğrenci oluyor. Öyleki 5 ayrı öğrenci için bir dönemde 20 ayrı ders (ders saat ücreti düşünülerek) açılıyor. Bu durumda, kamusal zarar oluyor. Yani, lisansta diğer bölümlerden derse girerek 5-6 saate giren hoca, yüksek lisanstan ders yükünü 30 saate tamamlayabiliyor (bu da maaş dışında aylık ekstra 2 bin lira ders ücreti demek oluyor, ki zarar budur). Oysaki, her hocaya bir dönemde sadece 1 lisans üstü ders açma izni verilse, hem öğrenciler sadece danışmanlarından ders almaktansa, başka hocalarda ders alacaklar hem de hocalara verilen ek ders ücreti yarı yarıya düşecek.
Benim önerilerim şu,
1. Aynı ildeki veya çok yakın komşu illerdeki bölümler birleştirilmelidir. Böylece toplam boşta kalan program sayısı azalır, kılavuzda yer alan program sayısı azaldığı için, arz talep dengelenir.
2. Yeni programların açılması durdurulmalıdır. Örneğin her ilde inşaat, elektronik, bilgisayar vb üst mühendislik dalları açılıyor ama bunlar açıldığı için zaten maden, jeoloji, vb bölümler yerine bu üst mühendislik dalları seçiliyor. Ve aynı nedenle, yer yıl, kazanan öğrencilerin net sayıları ve kaliteleri de azalıyor.
3. Bunların mümkün olmadığı durumlarda araştırma enstitüleri kurulmalıdır. Örneğin, Kapadokya için Nevşehir'de jeoloji enstitüsü ve turizm enstitüsü kurulabilir. Ancak buradaki personelin aktif araştırma yapması teşvik edilmelidir. Madem öğrenci yok ve derse giremeyecekler, aktif araştırma yapmaktan sorumlu olmalılar.
4. Tüm bunların mümkün olmadığı alanlarda (bölümlerde) ise, öğretim elemanları yakın alanlara dağıtılarak hem laboratuar/atölye, kadro gibi kamusal kaynakların israfı önlenmeli, hem de bu bölümlerdeki personelin bankamatik memuru olmalarının önüne geçilmelidir.
(Bazı bölümlerde bu öyle bir hal aldıki, akademisyenin mesaisi olmaz denerek, kişiler günde 1 saat gelip giderek odalarında oturmadan bile maaş alabilmekteler).
Sayın ölüm_hak,
Bir bölüm kılavuzdan çıkartıldıktan sonra, ertesi yıl tercih kılavuzuna giremiyor, 1 yılı boş geçere yine YÖK'e başvurularak ve olur alınarak girebiliyor. Ancak uygulamada bu kadar basit değil. Son 4 - 5 senedir, kendi üniversitemde de kılavuzda yer verilmeyen pek çok bölüm var.
Şimdi ise durum daha da zor, çünkü bir bölüm öğrenci alımına durdurulduysa yani öğrenci tercih kılavuzundan çıkartıldıysa, devlet üniversitelerinde (her yıl güncellenen) doluluk oranı % 90'ının üstüne çıkana kadar başvurusu bile YÖK tarafından kabul edilmiyor. % 90'ının üstünde olsa bile, bizim başımıza geldiği gibi, YÖK tekrar öğrenci alımına açmayabiliyor.
Örneğin Türkiye'de belki 90 tane jeoloji mühendisliği bölümü var, ama bunlarında sadece 20'si kılavuzda yer alıyor. (ki bu 20'nin doluluk oranı % 60'larda, yani doluluk oranı %90'ının altında olan 70 bölümün tekrar lisans eğitimine açılma durumu yok). Bu durumda her bölümde 10'ar kişi olsa, 700 kişi boşa çıkıyor.
Lisans üstü eğitime gelince, bölümden mezun olan öğrenci olmayınca, yüksek lisans ve doktora da olmuyor. Şehir dışından gelip, düzenli derslere girerek yüksek lisans yapan çıkmıyor (ders programı kağıt üstünde kalıyor, ders yapılmıyor, ödev ile göstermelik yürüyor). Kaldı ki sırf öğrenci gelsin diye, lisans üstü öğrenci alımı, neredeyse ilgili ilgisiz tüm mühendislik dallarına açık oluyor. Buna rağmen, 3-5 kişi geliyor. Bunlarda 3-5 hocaya dağıtılıyor, 1 dersi alan 1 öğrenci oluyor. Öyleki 5 ayrı öğrenci için bir dönemde 20 ayrı ders (ders saat ücreti düşünülerek) açılıyor. Bu durumda, kamusal zarar oluyor. Yani, lisansta diğer bölümlerden derse girerek 5-6 saate giren hoca, yüksek lisanstan ders yükünü 30 saate tamamlayabiliyor (bu da maaş dışında aylık ekstra 2 bin lira ders ücreti demek oluyor, ki zarar budur). Oysaki, her hocaya bir dönemde sadece 1 lisans üstü ders açma izni verilse, hem öğrenciler sadece danışmanlarından ders almaktansa, başka hocalarda ders alacaklar hem de hocalara verilen ek ders ücreti yarı yarıya düşecek.
Benim önerilerim şu,
1. Aynı ildeki veya çok yakın komşu illerdeki bölümler birleştirilmelidir. Böylece toplam boşta kalan program sayısı azalır, kılavuzda yer alan program sayısı azaldığı için, arz talep dengelenir.
2. Yeni programların açılması durdurulmalıdır. Örneğin her ilde inşaat, elektronik, bilgisayar vb üst mühendislik dalları açılıyor ama bunlar açıldığı için zaten maden, jeoloji, vb bölümler yerine bu üst mühendislik dalları seçiliyor. Ve aynı nedenle, yer yıl, kazanan öğrencilerin net sayıları ve kaliteleri de azalıyor.
3. Bunların mümkün olmadığı durumlarda araştırma enstitüleri kurulmalıdır. Örneğin, Kapadokya için Nevşehir'de jeoloji enstitüsü ve turizm enstitüsü kurulabilir. Ancak buradaki personelin aktif araştırma yapması teşvik edilmelidir. Madem öğrenci yok ve derse giremeyecekler, aktif araştırma yapmaktan sorumlu olmalılar.
4. Tüm bunların mümkün olmadığı alanlarda (bölümlerde) ise, öğretim elemanları yakın alanlara dağıtılarak hem laboratuar/atölye, kadro gibi kamusal kaynakların israfı önlenmeli, hem de bu bölümlerdeki personelin bankamatik memuru olmalarının önüne geçilmelidir.
(Bazı bölümlerde bu öyle bir hal aldıki, akademisyenin mesaisi olmaz denerek, kişiler günde 1 saat gelip giderek odalarında oturmadan bile maaş alabilmekteler).