İlk defa Emile Durkheim tarafından kullanılan kolektif bilinç terimi, "insanda, birey olarak ruhi hayata ait olayları aşan ve zümrenin ortak düşünce, istek ve heyecanlarını temsil eden ortak bir bilinci" ifade etmektedir.
Şu örneği birçoğumuz bir şekilde okumuş/ duymuşuzdur; bir grup insan ikiye ayrılır. İlk gruba yeni, sıfır bir bulmaca hazırlanır ve çözdürülür. Daha sonra gruplar görüştürülmeden ikinci gruba da aynı bulmaca çözdürüldüğünde bulmacanın çözümünde ikinci grubun başarısının %20 oranın arttığı görülür. Bu örnekten hareketle, ortak aklın toplumlarda varlığına ve yayılmasının da telepati gibi bir alt bilinç yoluyla olduğu varsayımına ulaşılır.
Kolektif aklın varlığından hareketle, toplum ya da fert için pratik değerine yoğunlaşacak olursak;
Gürcan Ulusoy Kolektif Akıl adlı yazısında "100 insandan sadece birinde olan dehayı aramak mı, yoksa 99'unun aynı anda aynı şeyi düşünüp uygulamasını sağlamak mı?" diye soruyor ve kendince de cevaplıyor.
Peki, biz ne deriz bu konuda? 100 farklı insan profili oluşturup, onların içindeki potansiyeli kinetiğe dönüştürmek için vereceğimiz çaba mı -ki bu çabanın sonunda yüz kişinin birinde bile bir değişiklik olmayabilir ya da potansiyellerinin seviyesi arzu ettiğimiz kinetiği karşılamıyor da olabilir- önemlidir? Yoksa hizmet içi eğitim seminerinde eğitim müfettişinin dediğine kulak verip; "biz, üste çıkan belirli isimlere yoğunlaşacağız, herkese her şeyi vereceğiz diye bir şey yok. Sizler inşaat işçisisiniz. Elinizde ki malzemeler ise inşaatın ana ve dolgu malzemeleridir. Siz ana malzemelere yoğunlaşacaksınız. Dolgu malzemelerinin de sizden alacağı şeyler mutlaka vardır, onları da belirlediğiniz kriterlere uyumlu bireyler yapacaksınız" düşüncesinde mi olacağız?..
Buradan hareketle;
Bireylerin kolektif bütünsellik içinde ferdiyetlerinin erimesi mi?
Bireylerin kolektif bütünsellik içinde yalnızlığından arınıp ait olma duygusunu sonuna kadar tatması mı?
Bireylerin kolektif bütünsellik içinde yurt, vatan, vatandaş zihniyetiyle yekvücut olması mı?
Yoksa bireylerin kolektif bütünsellik içinde erimeden fert olarak kalabilmesi ya da kalması mı? Peki, bu mümkün müdür? Mümkünse nasıl mümkün olur?..
İlk defa Emile Durkheim tarafından kullanılan kolektif bilinç terimi, "insanda, birey olarak ruhi hayata ait olayları aşan ve zümrenin ortak düşünce, istek ve heyecanlarını temsil eden ortak bir bilinci" ifade etmektedir.
Şu örneği birçoğumuz bir şekilde okumuş/ duymuşuzdur; bir grup insan ikiye ayrılır. İlk gruba yeni, sıfır bir bulmaca hazırlanır ve çözdürülür. Daha sonra gruplar görüştürülmeden ikinci gruba da aynı bulmaca çözdürüldüğünde bulmacanın çözümünde ikinci grubun başarısının %20 oranın arttığı görülür. Bu örnekten hareketle, ortak aklın toplumlarda varlığına ve yayılmasının da telepati gibi bir alt bilinç yoluyla olduğu varsayımına ulaşılır.
Kolektif aklın varlığından hareketle, toplum ya da fert için pratik değerine yoğunlaşacak olursak;
Gürcan Ulusoy Kolektif Akıl adlı yazısında "100 insandan sadece birinde olan dehayı aramak mı, yoksa 99'unun aynı anda aynı şeyi düşünüp uygulamasını sağlamak mı?" diye soruyor ve kendince de cevaplıyor.
Peki, biz ne deriz bu konuda? 100 farklı insan profili oluşturup, onların içindeki potansiyeli kinetiğe dönüştürmek için vereceğimiz çaba mı -ki bu çabanın sonunda yüz kişinin birinde bile bir değişiklik olmayabilir ya da potansiyellerinin seviyesi arzu ettiğimiz kinetiği karşılamıyor da olabilir- önemlidir? Yoksa hizmet içi eğitim seminerinde eğitim müfettişinin dediğine kulak verip; "biz, üste çıkan belirli isimlere yoğunlaşacağız, herkese her şeyi vereceğiz diye bir şey yok. Sizler inşaat işçisisiniz. Elinizde ki malzemeler ise inşaatın ana ve dolgu malzemeleridir. Siz ana malzemelere yoğunlaşacaksınız. Dolgu malzemelerinin de sizden alacağı şeyler mutlaka vardır, onları da belirlediğiniz kriterlere uyumlu bireyler yapacaksınız" düşüncesinde mi olacağız?..
Buradan hareketle;
Bireylerin kolektif bütünsellik içinde ferdiyetlerinin erimesi mi?
Bireylerin kolektif bütünsellik içinde yalnızlığından arınıp ait olma duygusunu sonuna kadar tatması mı?
Bireylerin kolektif bütünsellik içinde yurt, vatan, vatandaş zihniyetiyle yekvücut olması mı?
Yoksa bireylerin kolektif bütünsellik içinde erimeden fert olarak kalabilmesi ya da kalması mı? Peki, bu mümkün müdür? Mümkünse nasıl mümkün olur?..