Editörler : E.Kayı Han

emineas
Genel Müdür
29 Nisan 2007 00:41

Efendim, Sen yücelerin yücesisin

Efendim, Sen yücelerin yücesisin

Rabbimin gönderdiği örnek rehbersin

Kaldırdın ortadan, kasvetli bulutları.

Nurunla aydınlattın, karanlık ufukları

Bir güneş gibi doğdun üzerimize,

Aydınlığından faydalanmak düşer bize

Etrafını sarmış, çepe çevre yıldızlar.

Yıldızlarından huzme huzme ışık var.

Gül kokuyor senin bütün mevsimlerin

Kuşların sesinde yankılanır billur sesin.

Rüzgar bile getirir bize senin haberini.

Ey gönüllerimizin sultanı, şanlı fatihi.

Bütün alemler, senin nuruna muhtaç,

Sensin bizim başımıza nurdan taç.

Nasıl anlatayım, kelimerler yetmez seni

Kalemim aciz kalır, durdurur beni

Şefaat et bize ey sevgili kutlu nebi.

Ancak senin şefaatin kurtarır bizi.

Sen resülallah, resül-ü kibriyasın.

Sen Hazreti Muhammet Mustafa (s.a.v) sın.

selam ve dua ile..


maraşlı
Kapalı
29 Nisan 2007 15:05

Sevgili!

Kapına geldik; aşkı öğret bize; ve aşkını ver yüreklerimize.

Bir nihânice gamzene gamzede âşıkların adına.. Hani uykuya dalınca kenti ve yalnız başına kalınca kendi... Hani yalnız gecelerde konuşmadan kalınca dilleri ve hâl üzre gönüller anlar olunca bütün dilleri... Vicdan sesinden bizar kürek mahkûmlarınca, hani âşıkların hasreti özleme karınca... Hani gurbetin uzunda gönlüme gömen de sen, hani sen gurbet gurbet gönlüme gömende.. Güneş ve ay nurunu aşkından alırken; güneşin ışığı aya vurur gibi âşığı aydınlatırken.. Gel ey Sevgili bir huzmecik bahşeyle asi ve âciz üftadene ve umut ver peykin olmaya teşne kem zerrene. Aşkları unutan bendene aşkını unutturma!

Her şey sen olsun şu dünyada ve olmasın sen olmayan dünya da.

iSKeNDeR PaLa


maraşlı
Kapalı
29 Nisan 2007 17:03

Efendim?

Sen bir gece gelseydin, güneş görmüş kar tanesi

olur, erirdim. Sen göğüm olurdun, ben de yıldızın?

Gündüzlere döner, yürür giderdim.Efendim?

Sen bir gece gelseydin, çok çiçekli bahar olur, sana

koşardım. Sen dalım olurdun, ben tomurcuğun?

Rüyasına girerdim bin bir çocuğun?

Efendim?

Sen bir gece gelseydin, ılık bir meltem olur, köşe

bucak demez eser dururdum. Sen gülüm olurdun,

ben de bülbülün? Sana söyleyecek yüzlerce nağme

bulurdum. Efendim?

Sen bir gece gelseydin, bulutuna kavuşmuş yağmur

olur, seni arardım. Sen yuvam olurdun, ben yavru

kuşun? Uçar gelir, kenarına konardım.

Efendim?

Sen bir gece gelseydin, kuru ağaçta sallanan yaprak

olur, titrer dururdum. Sen toprağım olurdun ben de

yaprağın? Dalda durmaz düşer, sana dokunurdum.

Efendim?

Sen bir gece gelseydin, sahilini bulmuş dalga olur-

dum. Sen denizim olurdun, ben de tek damlan?

Büyüklüğünde küçüklüğümü bulurdum.

Efendim?

Sen bir gece gelseydin, yıldız yüzlü bir çocuk

olur, yine beklerdim. Sen çiçeğim olurdun, ben

kelebeğin? Kırılsa kanadım, gölgende emeklerdim.

Efendim?

Sen bir gece gelseydin, parmaklarından akan suyu

kana kana içerdim. Sen pınarım olurdun, ben yanık

kuzun? İçtikçe kendimden geçerdim.

Efendim?

Sen bir gece gelseydin, aşkınla hilâl olur,

parçalanırdım. Sen güneşim olurdun, ben de

yıldızın? Işığını aldıkça aydınlanırdım.Efendim?

Sen bir gece gelseydin.

Bir kerecik gelseydin?

Yok yok! Keşke her gece gelseydin


maraşlı
Kapalı
02 Mayıs 2007 22:11

EY NEBİ!

"Nurunun bereketi bu dünyada var olmak,

Ey Nebi, ne devlettir, gül dalında hâr olmak!

Sen öyle bir Rahmetsin, öyle bir güzelsin ki,

Yer ehli ve gök ehli ister Sana yâr olmak!

Bastığın kum tanesi birer ince kesildi,

Mâni değil aşkına genç ve ihtiyar olmak!..

Tüm ümmetler içinde ümmetinin yüz akı,

Bir Hazma, bir Mus'ab, bir Câfer?i Tayyâr olmak!

Leblerinden hikmetler saçıldı bu zemine,

Kim sever, kim toplarsa, işte bahtiyar olmak!..

Cennetler müştakındır, Server?i âlemsin Sen,

Ey Nebi, Sana mahsus cihana Medâr olmak!..

Firdevs Seninle hoştur, her şey Seninle güzel;

Necati hiç ister mi mahrûm?i didâr olmak?..

Bu gülistanda her can, herkes gül koklayamaz,

Yiğitlerin işidir aşka giriftar olmak!..

Seni seveni Allah âlemde aziz eder,

Kim Sana düşman ise onun hakkı nâr olmak!

Şahlıktan, vezirlikten bin kat daha iyidir,

Ey Hâtemü'l?Enbiyâ, lütfuna mazhar olmak!..

İnsan için ne devlet, ne bulunmaz nimettir,

Senin gülistanında bir bülbül?i zâr olmak!..

Eğer nurundan hisse almamışsa bir gönül,

Artık öyle gönüle evladır mezar olmak!..

Güneşler yanağından parlaklık aldı Senin,

Ey Sultanım, kolay mı nâtını yazar olmak?

Gün geçtikçe hicranım büyüdü de büyüdü,

Bu dünyanın huyudur dertlere pazar olmak!..

Yûsuf'u yitik Yakûb "Yâ esefâ!" demekte,

Gönlü yanan kişiye yok bir dem?güzâr olmak!..

Benim bütün ümidim, kereminin incisi,

O güzel cennetlerde isterim civar olmak!..

Sultânü'l?enbiyasın, mahşerin de Seyyidi,

Ey Nebi, şânındandır Ahmed?i Muhtar olmak!..


"ikra"
Kapalı
13 Mayıs 2007 12:57

~~~~~~RAVZA~~~~~~

Gördüğüm günden beri ey gül-i ra?nâ seni,

Gözlerim yollarda ol gözleri elâ seni..

İstemem kalsın artık gönlümde gül arzûsu,

Ararım her yerde ey kâmet-i bâlâ seni.

Sarmışdı rûhumu köyünün anber kokusu,

Dolaştığım her yerde duymuştum cânâ seni..

Bahçenin içindeki yemyeşil fistanınla,

Gördüm güzeller arasında müstesnâ seni...

M.fethullah gülen.


ögretmennn
Aday Memur
13 Mayıs 2007 13:06

Konsun yeni pervazlara güvercinler

Hu hu lara karışsın aminler

Mübarek akşamdır

Gelin ey Fatihalar Yasinlar

Şimdi seni ananlar

Anıyor ağlar gibi

Ey yetimler yetimi

Ey garipler garibi

Düşkünlerin kanadıydın

Yoksulların sahibi

Nerde kaldın ey Resul

Nerde kaldın ey Nebi..

Arif Nihat Asya


gullere.vurgun
Genel Müdür
15 Mayıs 2007 12:55

GÜLLERİN EFENDİSİ

RABBİMİN EMANETİNE SELAM OLSUN

BEKLİYORUZ EFENDİM BELKİ RÜYAMIZA GİRERSİN DİYE..

HASRETİN VUSLATA ERECEĞİ GÜNE HASRETİZ EFENDİM!

SEN GEçERKEN GÜLLERİN O ENFES KOKUNA DAYANAMAYIP

BAŞLARINI BÜKMESİ GİBİ BEKLİYORUZ EFENDİM...

SANKİ AYAĞIMIZI ATINCA MEDİNE'NE GELECEKMİŞİZ GİBİ

O RESİMLERE BAKINCA İŞTE O AN...

HASRETLE YANIYOR VÜCUDUM SANA KAVUŞMAK İSTİYORUM O AN..

çAĞLAR öNCESİNE UZANABİLMEK İSTERDİM

TAİFTE TAŞLANIRKEN SENİ KORUMAK İçİN SAF OLUŞTURMAK..

O AŞK İLE YANIP TUTUŞMAK İSTERDİM

HAMZAYA O çETİN SAVAŞTA EVET UHUD'DA

O GİREN"MIZRAK"BANA GİRMESİNİ DİLERDİM...

SENİ BEKLEYEN O NEMLİ GöZLER VAR SEVGİLİ

BİR SÜMEYYE OLABİLMEK İSTERDİM

EFENDİM BEKLİYORUZ HASRETLE,

AŞKLA, SANA KAVUŞACAĞIMIZ GÜNE HASRET!

MEDİNENE HASRET

GöZLERİNDEKİ İNCİ YAŞIN OLABİLMEK İSTERDİM

AçLIKTAN MİDENE BAĞLADIĞIN TAŞIN OLMAK İSTERDİM

CANIMIN CANANI EFENDİM!GÜLLERE BAKINCA SENİ DÜŞLEMEK

TERLEDİĞİNDE ALNINDAKİ TERİN OLMAK...

BİLİRLER Mİ Kİ TENİNİN KOKUSUNUN GÜLLERİ BAYILTTIĞINI

SANA SELAM OLSUN


"ikra"
Kapalı
24 Mayıs 2007 20:55

Bin asra sıgmazdı,ki ihtişamın.

Mahlukun gönlüne düşen halesin.

Gönüller hasretle yanar rüyanın,

Görenin bagrında açan şulesin

**********************

Adem'in alnını pak eden nurun,

Yusuf cemalinde gezen çehresin.

İsa'ya Musa'ya hepsine sorun.

Alemi insanda en pak zühresin.

************************

Melekler haya'ile seyrinde gezer,

Nahoş temas etmez çünkü berraksın.

Sırtında rasulü kibriya yazar.

Güzelin uğradıgı en son duraksın

*************************

Göklere nam salmış ismi azamın,

Sıddıkın gönlünde yarsın ihvansın.

İsmini zikreden her bir duanın

Müminin kalbine akan imansın.

************************

Aşkile açmadı gül senden sonra.

ümmetle vuslatın vecdi ibramsın

Yanar içimizde her gün Kerbela,

Rabbin Rahmetinden büyük ikramsın.


beyzaca
Daire Başkanı
24 Mayıs 2007 21:32

MEKKE

Doyasıya seyredilir, Hira nur dağı yamaçları,

Bir göre bilsem ?Resûle?selam veren ağaçları

Cennetül Mualla?dadır, dava arkadaşları.

Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Bekler durur, makamı İbrahim,babusselam

Kokuyor misk gibi,tütsü yor buram buram.

Günde yüz yirmi şifanın indiği Bey tül Haram.

Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Mescidi Hayıf peygamberlerin namazgahı durağı

Mina?dan ötesi,Müzdelife,mübarek Arafat dağı.

Göz kamaştıran,mor sümbüllü bahçeleri bağı.

Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Görsen şaşar kalırsın, o mukaddes diyarı.

Zül mecâz,Zülmecenne, Okaz panayırı.

Şimdi yerinde yerler esiyor görülmez gayrı.

Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Yüzlerce deve sürüsünü güderdi Rukkana,

Yan bakılmazdı, namı duyulmuş pehlivana.

Sırtı yere geldi, dokununca ?Resûlün? eli ona.

Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Mekke den Taife dolambaçlı yollar,

Kırılsaydı ?Resûle? taş atan eller kollar.

Nur getiren elçiyi insan böyle mi karşılar.

Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Ali Aziz Kılıç


Ş@h-in
Müsteşar
24 Mayıs 2007 21:41

Yağmur - Nurullah Genç


aler_aler
Aday Memur
25 Mayıs 2007 15:39

KERBELA

Hicretin dördüncü yılı.

Birer yıl arayla Medine?de iki doğum,

İki bayram, iki ay parçası?

Yeryüzünün en hayırlı dedesinin gözbebekleri doğuyor.

Rasûl-üs Sakaleyn?in kokladığı reyhanları

Fatıma?t-üz Zehrâ?nın körpecik fidanları

Ali?yi Mürteza?nın eşsiz kahramanları doğuyor.

Cennet gençliğinin iki seyyidi.

Ehl-i Beyt?in ilk nazlı çiçekleri?

İki ay parçası, ?merhaba? diyor o incecik sesiyle

İsimlerini Rahman koyuyor, Cebrail nefesiyle

Siz onlara Allah?ın iki lütfu diyin;

Birinin adı Hasan; diğerinin Hüseyin.

Zaman, saadetli günleri yaprak yaprak okurken

Onlar peygamber dizinde büyüdüler

Ve zaten onlar semâda büyüktüler.

Bir gün peygamberlerin incisi oturuyorlar.

Hasan?

la Hüseyin

Birbirlerini yakalama oyununda?

Buyurdular;

?Ha Gayret Hasan! Göreyim seni, yakala Hüseyin?i.?

Hz. Ali; ?Ya rasulallah!? diyor,

?Hüseyin?den taraf olmanız gerekmez mi?

Hüseyin daha küçük.?

Rasulullah buyuruyorlar;

?Baksana! Cebrail de Hüseyin?i tutuyor;

Ha gayret Hüseyin! Göreyim seni diyor.?

Yine birgün,

Efendimiz, ashabıyla yürüyorlar.

Hz. Hüseyin çocuklarla oynuyor.

Peygamberimiz, ellerini açıyor;

Tutmak için Hüseyin?i?

Hz. Hüseyin, bir oraya bir buraya kaçıyor.

Ve gülerek yakalıyor onu, Nebiler serveri.

Bir elini kafasının arkasına,

Öbür elini, çenesinin altına koyup öpüyor, kokluyor, öpüyor.

Sonra zamana ve mekana sesleniyor;

?Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin?denim!

Allah?ı seven Hüseyin?i sever!

Hüseyin, torunlardan bir torundur.?

Ve bir gün Cebrail bir haberle gelir;

Hüseyin Fırat kıyısında şehit edilecektir.

Orası, üzüntülü, tasalı, mihnetli ve belalı bir yerdir.

Kerb-ü beladır!

Orası Kerbeladır!

Hicretin altmış birinci yılı.

Aylardan Muharrem?

Kan renginde fırat

Kan renginde yakamoz.

Ve dudaklar susuz,

Yürekler susuz?

Kerbelada bir oğul var,

Yoluna oğullar feda.

Bir

torun, Kerbelada?

Dedesinden elli yıl uzakta.

Onun gibi bembeyaz giyimli

Bembeyaz yüzlü.

Atının üzerinden sesleniyor

Kalpleri mühürlü olanlara

Merhametten yoksun olanlara;

?Ben Peygamberiniz Aleyhisselamın kızının oğlu değil miyim?

Ben Hz.Muhammed Mustafa?nın torunu değil miyim?

Şehitler seyyidi Hamza, babamın amcası değil mi?

Çift kanatlı şehit Cafer, benim amcam değil mi??

Kerbelada bir oğul var,

Çevresinde Yeminler ediliyor şehadete.

Ve birbir toprağa düşüyor yiğitler

Ehl-i Beyt?in solan ilk çiçeği Aliyyül Ekber?di.

Sonra sıra sıra soldu civanlar;

Avn b. Abdullah b. Cafer,

Muhammed b. Abdullah b. Cafer,

Abdurrahman b. Akîl,

Cafer b. Akîl?

İşte bakın, biri daha yürüyor ölüme;

Hz. Hasan?ın oğlu Kâsım!

Onun da yüzü ay parçası.

Elinde kılıç, üzerinde gömlek ve pelerin.

Ayak sandallarından birisinin bağı kopmuş.

Başına bir kılıç iniyor,

Ve ?Amca!? diyerek yüz üstü düşüyor kerbela?ya.

Kerbela?da bir oğul var

Bir şahin var.

Kucağında üç yaşında bir seyyid;

Adı abdullah!

Ve bir ok, Abdullah?ı boğazından vuruyor

Hz. Hüseyin, kanla dolan avuçlarını yere boşaltıyor

?Yâ Rab!? diyor.

?Bize göklerden yardım etmeyeceksen,

Hakkımızda ondan daha hayırlısını ihsan et.?

Hicretin altmış birinci yılı

Muharrem ayının onu?

Bir şehit var kerbelada

Tam otuz üç mızrak yarası,

Otuz dört kılıç yarası

Ey Muhammed?im nerdesin nerde?

Hüseyinin başı bir yerde; gövdesi bir yerde!

Bu Hz. Zeyneb?in feryadıdır dedesine;

?Ey Muhammed?im! Ey Muhammed?im!

Sana göklerdeki melekler salatü selam getiriyorlar.

Hüseyin ise şu otsuz bozkır çölde

Tozlara, topraklara, kanlara bulanmış,

Azaları kesilmiş yatıyor.

Ey muhammedim! senin kızların esir edilmiş,

Zürriyetin hep öldürülmüş.

Sabah yelleri onların üzerine toz toprak savuruyor.?

Abdullah bin Abbâs da, o gün Medinede

Rasulullah aleyhisselam?ı görür rüyada

Yanında içi

kan dolu cam bir bardak vardır,

Ve şöyle buyurur:

?Benden sonra Ümmetimin yaptığı şeyi biliyor musun?

Hüseyin?i şehit ettiler.

Bu, Onun ve ashabının kanlarıdır.

Bunu Allah?a sunacağım.?

Ya Rasulallah!

Biz asırlar sonra geldik.

Eğer o gün olsaydık Kerbela?da

Allah?a kasem olsun ki

Ashabının seni koruduğu gibi

Korurduk Ehl-i Beyt?ini

Ya da o uğurda verirdik canımızı.

Bu sözümüzün bir isbatı olarak

Bu gün biz senin kapındayız.

Taşıdığımız ehl-i beyt isimleri.

Kimimiz Ali, kimimiz

fatıma

Kimimiz hasan ve hüseyin.

Ve iftiharla senin ismini taşıyor çoğumuz.

Allah ruhumuzu senin kapında

Ehl-i Beytine layık olduğumuz bir anda alsın.

Aliyi Asğar?la,

Zeynelabidin?le her asırda hüseyni çiçekler açarken

Yanaklarında peygamber busesi,

Ve her biri senden bir koku taşırken çağlara.

Allah, bizi onlardan ayırmasın.


!!!A Y D I Z !!!
Aday Memur
27 Mayıs 2007 12:28

arkadaşlar hayırlı günler allahın selamı üzerinize olsun ama siz burayı şiir köşesine çevirmişsiniz ben insanın kendi içinden gelen doğal olan sözleri söylemiş olmanızı tecih ederdim.Şiir güzel ama beyanlarda bulunmak kendinde birşey katmış olmanızı tercik etmenizi isterdim sonuçta düşünen bir varlığız.


"367"
Memur
29 Mayıs 2007 23:48

Muhammedun beşer-ü la kel beşer,

Bel hüve kel yakut-i beynel hacer.?

(Muhammed?de insandır,ancak diğer insanlar gibi değil. O, taşlar arasında bulunan (kendiside bir taş olan) Yakut gibidir.)


"367"
Memur
30 Mayıs 2007 00:11

"Asr-ı Saadet?ten bugüne kadar müslüman şairlerce Hazret-i Fahr-ı Kâinât efendimiz s.a.v, hakkında şiirler yazılmıştır. Bu güzel adet yahut geleneğe ?Na?t sanatı? denilir. Saadet asrı şairlerinden Hassan bin Sâbit ile Bânet Suâd yahut Kaside-i Bürde adıyla meşhur şiirin sahibi Kâab ibni Züheyr bizzat Allah Resûlü?nün s.a.v iltifatlarına mazhar olmuşlardır. İslâmî Türk edebiyatı da Peygamber sevgisi ile yanıp tutuşan gönüllerin aynası olmuştur. Fuzûlî?nin Su Kasidesi türünün, en başarılı olanlarından biridir."

.....................

Resûlullah s.a.v'in şefaati onların ve bizlerin üzerine olsun.

***

Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su

Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su...

...........

Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar

Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su...


mehmed78
Aday Memur
07 Haziran 2007 15:46

Yağmur

Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur

Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından

Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur

Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından

Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat

En müstesna doğuşa hamiledir kainat

Yıllardır boz bulanık suları yudumladım

Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları

Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

Hasretin alev alev içime bir an düştü

Değişti hayel köşküm, gözümde viran düştü

Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde

Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü

İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin

Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla

Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin

Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla

Evlerin arasına dikilir yesil bayrak

Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak

Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım

Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı

Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydim

Yağmur, gülsenimize sensiz, baldiran düştü

Düşmanlik içimizde; dostluklar yaban düştü

Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe

Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü

Bir güzide mektuptur, çağlarin ötesinden

Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına

Yayılır o en büyük mustu, pazartesinden

Beyazlik dokunmuştur gecenin siyahina

Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin

Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin

Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım

Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamiş, mazide

Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydim

Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü

Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü

Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin

En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü

Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan

Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar

Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan

Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar

Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri

Paramparça, ateşler sahinin hayalleri

Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım

O mücella çehreni izleseydim ebedi

Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım

Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü

Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü

Katil sinekler deldi hicabın perdesini

İstiklal boşluğunda arılar nadan düştü

Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında

Tablosunu yapardim yıkılan her kulenin

Ebedi aşka giden esrarlı yollarında

Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin

Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü

On asırlık ocağın savururdum külünü

Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım

Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak

Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım

Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü

Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü

Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara

Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü

Badiye yaylasında koklasaydım izini

Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar

Seninle yıkasaydım acılar dehlizini

Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar

Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya

Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya

Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım

Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu

Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

Haritanın en beyaz noktasına kan düştü

Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü

Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi

Hakların temeline sanki bir volkan düştü

Firakınla kavrulur çölde kum taneleri

Ahuların içinde sevdan akkor gibidir

Erdemin, bereketin doldurur haneleri

Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir

Şemsiyesi altında yürürsün bulutların

Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların

Devlerin esrarını aynalara sorsaydım

Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler

Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü

İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü

Güvenilen dağlara kar yağdi birer birer

Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü

Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini

Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir

Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini

Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir

Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından

Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından

Madeni arzuların ardında seyre daldım

Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini

Senin için görülen bir düş de ben olsaydim

Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü

Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü

Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali

Hazindir ki; dertleri asmaya umman düştü

Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır

Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur

Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır

Sesini duymayanlar girdabında boğulur

Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin

Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin

Saatlerin ardında hep kendimi aradim

Bir melal zincirine takıldı parmaklarım

Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü

Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü

Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül

Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü

Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde

Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay

Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde

Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray

Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin

Mekanın fırçasında solmayan resim senin

Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım

Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme

Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım

Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü

Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü

İniltiler geliyor doğudan ve batıdan

Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü

Islaklığı sanadır ahımın, efgahımın

İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler

Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın

Nazarın ok misali karanlıkları deler

Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin

Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin

Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım

Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar

Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım

Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü

Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü

Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün

Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü

Nefsinle yeniden çizilecek desenler

Çehreler yepyeni bir degişim geçirecek

Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler

Anneler çocuklara hep seni içirecek

Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin

Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin

Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım

Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın

Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü

Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü

Şarrkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın

İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü

Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım

Dokunduğun küçük bir nakiş da ben olsaydım

Sana sırılsıklam bir bakiş da ben olsaydım

Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım

Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

Senin için görülen bir düş de ben olsaydım

Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım

Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım

Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım

Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın

Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

Nurullah Genç


BAHAR_23
Şef
07 Haziran 2007 16:19

SENİN AŞKINDAN

Ayaklarının altından bir toz düşer mi diye

Arkandan bir ümit yürüyenler var

Sana dokunan rüzgar ne zaman gelir ey sevgili

Okyanusun tam ortasında çakılıp kalmış

Nefessiz yelkenler,yorgun kaptanlar var

Azad ettiklerin gidemedi,bir ümit kapının önünde

Sensizliği ebedi esaret sayana kölelerin var

Sarayların önünde çağrını bekliyor bak

Tacını tahtını yakıp sana koşacak sultanların var

Analar babalar uğruna feda olmadı mı bir bir

Daha feda olunacak canlar cananlar var

Adım adım gezdiğin topraklar bahtiyar ensevgili

Ayaklarını öpememiş daha nice mekanlar var.

Bir gör başını okşadığın çocukların mutluluğunu

Başları tozlu,avuçlarına hasret nice yetimlerin var

Seni gören gözler ışıltıya gark oldu,sırrına erdi görmenin

Gözünün yaşı silinmemiş daha bekleyenlerin var

En güzel şarkısını sana saklıyor bülbül

Güllerin de senin için ayırdığı bir demet gülü var

Şair son noktasını kayamadı şiirinin

İlhamına muhtaç son dörtlüğü var

Bir sürü eksik paletinde ressamların

Fırçalar bir bir boşluğa vurup duruyor

Ab-ı hayat terin?e banıp tamamlanacak resimler var

Müezzinlerin yetmiyor nefesi bir duy

La ilahe illallah?ınla tamamlanacak ezanların var

Kucağında binlerce şehit gözlerini yummadı mı

Bak ufuklara mıh gibi çakılmış kalmış

Mübarek ellerini bekleyen açık kalmış gözler var

Mezarların başında yazısız taşlar,isimsiz ölüler

Gelip kaleminle ?ümmetimdir? yazarsın diye

Sabırla bekleyen naaşlar var ölüler var

Ordular dağınık,kumandanlar şaşkın

Eğeri hazırlanmış başıboş duruyor en önde

Seninle şaha kalkacak,bembeyaz küheylanın var

Cehenneme götürülüyorken günahkarlar saf saf

İçlerinde dönüp dönüp ardına bakanlar var

Ne kadar olsalar da günahkar

Son anda yetişecek peygamberleri var

Dünya döner,Şems döner,Aşkınla feza döner

Daha ellerinden tutup dönecek Mevlanalar var

Sevgisi tükeniyor Yunus?un tereddüdü bundan

Sevgisini tazeleyeceği sevgilisine ihtiyacı var

Var olanlar,senin varlığınla vardı..

Her varlığın sana ihtiyacı var

Sensiz çıkılan yollar yokluğa vardı

Varlığımızın sebebi efendim

Ümmetin sana ihtiyacı var

TAHA.


iklim_ege
Aday Memur
08 Haziran 2007 14:48

bence sevgiliye yazılmış bütün şiirler çok güzel ama onları en güzel okuyanı sorarsanız dursun ali erzincanlı derim hissederek okumak dedikleri öyle olmalı


emineas
Genel Müdür
09 Haziran 2007 17:50

Senin gibi olmak zor geldi bize ya Rasul!

Senin gibi anlamak, senin gibi ağlamak, senin gibi olmak zor geldi bize...

Neler yapmadık ki,

neleri atmadık ki hayatımızdan,

düşünmeden, anlamadan geçen nice zamanlarımız oldu...

Neler demedik düşünmeden...

Hep biz olmalıydık, dedik

Her şeyi ben bilir ben yaparım, dedik

Herkes bana bakmalı, benimle ilgilenmeli, benim olduğum yerde başkası olmamalı, dedik...

En yakışıklı erkek, en güzel kız ben olmalıydım nidaları hiç düşmedi dilimizden, bu uğurda neler yapmadık, kimleri harcamadık ki...

Hep büyük olmak istedik,

her zaman her yerde tek olmayı, ulaşılmaz olmayı istedik...

Para dedik, parayı aradık ve onu bulduğumuz yerde herşeyi kaybettik...

Neler yaptırmadı ki bize, kimleri sevdirmedi, kimlerden nefret ettirmedi,

nice dostları kaybettik onu kazanmak için

ve

nice düşmanlar kazandık onu kaybetmemmek için...

Para dedik parayla yandık...

Şöhret dedik şöhretle yandık...

Hep ben dedik benlikle yandık...

Ama ALLAH deyip ALLAH aşkıyla yanmak zor geldi bize...

İnsanları küçük görmek en büyük zevkimiz oldu.

Makamımız, mevkimiz enaniyetimizi körükledikçe bizden daha büyük kimse yok dedik.

Her halimiz, her sözümüz benlik emarelerinden kurtulamıyordu...

İsmimiz altın harflerle yazılmalıydı kitaplara...

Resmimiz yapılmalı ve her yere asılmalıydı...

Dillerden düşmemeli, akıllardan hiç çıkmamalıydık...

Ve istediklerimiz oldu...

İsmimiz altın harflere olmasa da altın yaldızlı harflerle yazıldı kitaplara...

Resmimiz yapıldı ve resmimizin altına "işte o" yazıldı...

Heykellerimiz dikildi köşe başlarına ve herkes hayran gözlerle izledi...

Dillerden hiç düşmüyor, akıllardan hiç çıkmıyorduk.

İşte artık her şeye sahiptik...

Bütün bunları kazanırken birtek ve en önemli şeyi kaybettiğimizi hiç düşünemedik...

dünya öylesine sarmıştı ki bizi,

gözlerimiz öylesine perdelenmişti ki

kazandıklarımız öylesine tatlıydı ki...

en önemli kazancımızı

dünya ve ahiret saadetimizin anahtarını

gönlümüzün huzurunu

gözümüzün nurunu kaybettiğimizi göremedik, anlayamadık, hissedemedik.

Evet bunları kazanırken imanımız elden kaçıyordu.

Artık ALLAH'ı unutuyor, O'nun emirlerine karşı lakaydlaşıyorduk.

Bize sunulan nimetlere nankörlük

ve

emanetlere ihanet artık hayatımızın bir parçası haline gelmişti...

Bilemedik, anlayamadık...

Dönmek, doğruya yönelmek, hatalarımıza kalem çekmek zor geldi bize...

Ama ne pahasına olursa olsun;

dünyanın her türlü nimetinden mahrum kalmak,

insanların alaylarına maruz kalmak,

itilmek,

kakılmak,

küçük düşürülmek

evet ne pahasına olursa olsun

artık vazgeçiyorum dünyanın bütün nimetlerinden.

Artık RABBİME yönelmenin, O'nu bulmanın, O'nu anlamanın

O'nun aşkıyla yanmanın, O'nun varlığında yok olmanın zamanı gelmişti...

Bütün insanlara,

bütün sahte dostlarıma,

bütün düşmanlarıma,

bütün fantazilere,

bütün günahlara,

bütün dünyaya sesleniyorum...

Ben Rabbimi buldum sizi kaybetsem ne olur...

Ben Rabbimi sevdim sizi sevmesem ne olur...

Ben Rabbime kul oldum size köle olmasam ne olur...

Ben gerçeği buldum siz anlamasanız, dinlemeseniz ne olur...

Artık bırakma vaktidir sizi,

artık yönelme vaktidir Rabbime,

artık secdeye varıp ağlama vaktidir bugün,

artık Azraille olan buluşmaya en güzel bir şekilde hazırlanma vaktidir bugün,

artık dünyadan göçüş müjdesi gelene kadar

ALLAH'a kul olma

ALLAH aşkıyla yanma

ALLAH'ın varlığında yok olma vaktidir bugün.......!

selam ve dua ile..


"ikra"
Kapalı
01 Ekim 2007 15:00

********ŞEMAİL******

Ne uzun ne kısa kararında boy

Soyu İbrahim?den ne asil bir soy

Saçları hoş siyah dalgalı bir koy

Kemâlini giydir beni benden soy

Âlemlere rahmet yüzünü göster

Bu kul varlığından soyunmak ister

------------------------

Güneş pervânesi o güzel yüzün

Nurundan ışığı vardır gündüzün

Solmaz bir gül rengin ne kış ne güzün

Tecelli ediyor yüzünde özün

Hasretim, yanarım, yüzünü göster

Kölen bu devletle avunmak ister

------------------------

Simsiyah gözlerin âhû misâli

Dâim Hakk?a bakar her an visâlin

Beyazı ölçüsü gözde kemâlin

Kaşların sûreti gökde hilâlin,

Râzıyım rûyada yüzünü göster

Âşık maşukuna can sunmak ister

------------------------

Bir tutam sakalın birkaçı beyaz

Mübarek vücudun serin kış ve yaz

Cânımı yoluna kurban etsem az

Dostlar defterine köleni de yaz

Açıver kapını yüzünü göster

Gönül hasretinden yakınmak ister

-------------------------------

Duyular mükemmel, dişleri inci

Kokusuna tutkun, yaşlısı genci

Yürürken koşmadan olur birinci

Kapına gelmiş bir garip dilenci

Açıver ne olur yüzünü göster

Garip ayağına kapanmak ister

-------------------------

Yukarıdan aşağı heybetle iniş

Yürüyüşünde var hep bu görünüş

Âdetin baktığın tarafa dönüş

Bize nasip olsun hayırlı bir düş

Kerem et ne olur yüzünü göster

Kim böyle bir düşten uyanmak ister

-----------------------------

Seni ilk görenler korku çekermiş

Sonra ülfet eder hemen severmiş

Benzerini asla görmedim dermiş

Erenler yolunda giderek ermiş

Benzeri bulunmaz yüzünü göster

Gönüller nurunla yıkanmak ister

---------------------------

Zâtının nûrundan vermiş sana can

Hilkate ruhunla başlamış Rahman

Yûsuf?ta yok sende olan hüsnü an

Ahlâkındır Senin, mûcize Kur?an,

Alemlere Rahmet, cemâlin göster

Kölen rahmetine sığınmak ister

-----------------------------

Ümmetin üstüne titreyen sensin

Müjdeci, uyaran, gel diyen sensin

Kulunu Allah?a sevdiren sensin

Gecemi gündüze çeviren sensin

Ey Hakk?ın şâhidi yüzünü göster

Kul şehâdetinle tanınmak ister

---------------------------

Hakk?ın halilisin, habibi sensin

Gönüllerin eşsiz tabibi sensin

En güzel hutbenin hâtibi sensin

Ümmetin en büyük nasibi sensin

Aşkımın Leylası yüzünü göster

Gönül seni gözden sakınmak ister

------------------------

En güzel, en üstün ahlak senindir

Cömertlikte kemâl el-hâk senindir

Şefaatte en son durak senindir

Miraç senin, Refref, Burak senindir

Sen gördün, bize de cemâlin göster

Pervâne şem?ine hep yanmak ister

------

Hayreddin Karaman


Rüzgar Misali
Kapalı
01 Ekim 2007 15:08

Efendiler efendisine şiir yazılırda güzel olmaz mı?

Hepsi çok güzel.....

Efendmizin geçtiği kelam

Toplam 74 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi