Editörler : supporters.
«313233343536373839404142»

Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
02 Mart 2020 22:45

1.3.2020

Bu Şiiri Sana Yazdım.(Ali Lidar)

Bir mide dolusu yalnızlık ve buz gibi bir sessizlik

Ben bu şiiri kusarak yazdım kimseler temizleyemez

Sabaha karşı ağladım ama hiç sesim çıkmadı

Ben bu şiiri susarak yazdım dudaklarım kupkuru

Ağır aksak bir ağrı bir gelip bir giderken

Sen öylece oradayken ve ben yanına gelemezken

Hırsımdan deli gibi olmayışına sarılıp

Gıyabında öperek tüm jest ve mimiklerini

Ben bu şiiri uçarak yazdım tüm yüklerimden kurtulup

Uyudum sonra uyandım gelmedi bir daha uyku

Müezzini duydum sonra Allah'la karıştı adın

Meleksin ya o yüzden gözüm hep yukarlarda

Tavanda ve bulutlarda ve arş-ı ala'nın dışında

Başımın üstünde her yerde gözlerini aradım..

Ben bu şiiri sana yazdım sızayım diye rüyalarına


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
02 Mart 2020 22:49

Yağmur (Ali Lidar)

Belki yağmur yağar bugün, çıkıp dışarı dolaşalım

sen bir ucundan başla şehrin ben diğer ucundan

ortada buluşalım

Şemsiye alma yanına bütün tüylerin ıslansın

Saçaklardan da uzak dur onlar seni koruyamaz

buluşalım ortada ben seni kurutayım..

Bak başladı bile yağmur sen hala evde misin?

Farkında değil misin bütün insanlar delirmiş

Akıllarını kaybetmişler yağmurdan kaçıyorlar.

Eğer hemen çıkmazsan birbirimizi ıskalarız

Sonra ben kaybolurum anneme nasıl açıklarsın?

Hadi artık oyalanma çabuk tut şu elini

Ben hep beklerim bilirsin ama yağmur beklemez.

Sonra iklim değişir belki bir daha yağmaz

Belki sonra ben çıkmam, belki çıkacak ben kalmaz

İşte yağmur işte fırsat hadi ortada buluşalım

Sen de mi manyaklaştın yağmurdan mı kaçacaksın


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
03 Mart 2020 23:20

Alengirsiz Aşk Şiiri (Ali Lidar)

Ben seni seviyorum ve sanırım toplum buna hazır

Umurumda bile olmaz nükleer denemeler

Bıraktım Nietzsche'yi Kant'ı kafam hiç karışık değil

Ruhum en güzel yaşında ve sen yeterince büyüksün

Kitaplarda tanıdığım tüm kadınlardan güzelsin..

Ben seni severim ve ikimiz de bundan yararlanırız

Şiirler demlerim sana otlar yetiştiririm

Beşiktaş'ın maçı olur mesela

Diğer kanalda da senin sevdiğin dizi

Maç için öbür odaya geçmem

Seninle dizi izlerim..

Ben seni severim ve rabbim buna razı olur

Diyalektik dediğin zaten kanıtlanmamış bir varsayım

Kanıtlansa da fark etmez şu dakikadan sonra

Olsa olsa aşkımıza teorik gerekçe olur

Ben seni severim gülüm hadi bana iş çıkar

İşim gücüm sen ol benim ben seninle çok güzelim


Civanmert
Şube Müdürü
04 Mart 2020 09:51

YOL

Buhar oldu şüphe kuluçkaları

Kanım ki sürekli deli çağında

Bütün akımların ovası kalbim

Yerle gök arası gelgitler bende

Ben de bu denize girdim gireli

Her mahlûkun sesi arkadaşımdır

Güneştir gölgemin kefili artık

Yelkenim mehtabın dizginindedir

Başı sensin sonu sen yollarımın

Ruhumun adresi kalbinde saklı

Beni ele veren hicabımdır hep

Seni dillendiren güzelliğindir

Sahip olmadığın neyim kalmıştır

O inceliğin işgâlindeyim

Ardından bu yolun can görünür

Sevdan kan gibidir damarımızda

Mehmet Akif İnan


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
04 Mart 2020 23:29

Alışılmış Bir Vakit Tanımlaması (Edip Cansever)

Bir alışılmış vakit - her gün geliyor-

Sabahla öğle arası

Yaslanmışım koltuğuma, ağzımda sigaram

Okuyup bitirmişim çoktan gazetemi

Yağmur yağacak, peki, yağsın ve bitsin

Bir uzaklığı teraziyle ölçer gibi

Göğsümde yoğunlaşan sıkıntı

Ve

Masamın üstü karmakarışık

Şiirlerin de eski tadı kalmadı.

***

Sahi ne demek

Nasıl oluyor

Sardunyası çapraz bir gün ışığı

Tekel birasının tadı

Çıkmalı, birine filan mı uğramalı.

***

Radyoyu açıyorum, açar açmaz kapatıyorum

Çeviriyorum pikabı

Bugünlerde Mozart'ı seviyorum en çok

Kim ne derse desin Mozart'ı

Ve yağmur başlamadı.

***

Bir sigara daha

Neden kimse bugüne kadar

Kendini açıklamadı

Gizli bir hüzün dolanıyor gövdemi - neden -

Türü kalmamış çiçeklerden bir uzantı

Kabına bakıyorum plağın

İnsanlar, insanlar, hepsi birden bir gökkuşağı

Yağmura taktı aklımı, hayır başlamadı.

***

Yağarsa

Belki bir görümlük yaşamın tadı

Vurup pencereme gidecek

Belki tat bile değil, sanrı

Bu alışılmış vakit böyle her gün geliyor

Sabahla öğle arası.

***

Ben Etiler'de oturuyorum - herkesin bir adresi olmalı-

İniyorum yokuş aşağı her gün

Denize uğramadan yapamıyorum

Öğleyle akşam arası, akşamla öğle arası

Alışılmış vakit uzun uzun bitiyor

Açıyorum hafifçe kapalı dudaklarımı

Nereye

Turgut'a sormalı, iyi bilir O

Elinde limonlu votkası.

***

Ey masalar, ey iskemleler

Edip?in yeri boş mu, köşede masanın yanı

Değilim ben böyle mahzun

Öyleyse pulsuz bir dilekçe nasıl olmalı

Unutup baharı bile nasıl olmalı.

***

İşte

Turgut'a gidiyorum, yağmur nasılsa yağmadı.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
05 Mart 2020 23:25

Öncesi Mi? (Ahmet Telli)

Düşüşüp durmaktasın zihnin tökezliyor

Yırtık zamanın en ucundasın, uçurum

mu diyorlardı ne; işte orayı seçmişsin

Hırpalandıkça solan kelimeye ne denir

Uzak çok uzak kalbinle kurduğun söz

Yolcu unutmuş menzili ufuk bungundur

Çürüyen otlar çılgına çevirir börtüböceği

Başın dönüyor eprimiş hâtıralar ortasında

Söyleseler inanmazdın mekânsızdır aşk

Okunaksız bir elyazısı diyorsun hayata

Hayat bir kez doğrulasaydı seni

Kalbim mi diyorsun daha sormamışken

Hiç gitmemişken kaybettiğin kendine

Kendini gölge sanıyor her hatırlayış

Unut gitsin mi, unut gitsin öyleyse

Yol yakınken dönen hikayeler biriksin

Biriksin unufak ettiğin dar zamanlar

Haritanın denizde ıslanmış parçası

Bir şiire siktir çekip firar eden mısra

Keder yahut şehirden kovulma duygusu

Biriksin uçurumda ürperen her söz

Söz muammadır dilinde senin

Bir de ne yazıyor allahaşkına

Kâtipler, romancılar ve tanrı

Okumadığın, inanmadığın ne varsa

Biriktir ki tökezletsin seni

Seni bir kalbin dehlizinde unutsun

Yine de son günler vuruyor kapını

Israrla, inatla, kanırtarak bir şeyleri

Haysiyeti yağmur olan bir dağ düşün

Ufalanan zaman mıdır hâtıralar mı

Hadi yüzleş hiç beklemediğin yüzlerle

Omzuna yaslan ki bir karanlığın

Adına yakışan bir geçmiş bağışlansın


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
07 Mart 2020 23:25

06.03.2020

Başka Birisi Nasıl Sevilir Bilmiyorum (İlhan Berk)

Hangi şehre gidilir yalnız başına,

Hangi şarkı dinlenir senle olmayınca.

Kimle çay içilir?

En güzel sözlerin altı kim için çizilir

Kimin kokusu saklanır...

Hangi hayal hediye edilir,

Hangi gözle bakılır o çiçek yaprağı kirpiklerine

Nasıl anlatılır gülüşünün sesi

Adının güzelliğine hangi alfabe de rastlanır

Senin bakışın hangi şiire benzer

Kime dokunur, sarılır, uyur bu kalp

Hangi insanda rastlanır sana...

Gel de anlat...

Senden başkası nasıl sevilir?

Bilmiyorum ben...


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
08 Mart 2020 23:23

Sıfır (Şükrü Erbaş)

"O kadar çok şey geçti ki gözlerimizin önünden

Sonunda hiçbir şey göremez olduk."

Biz de sevgili Seferis, biz de

Güdük yaşamı benimsedik sonunda

Güdük ve tekdüze

***

Güne yeniliksiz başlıyoruz her sabah,

Aynı kör aynasında küflü alışkanlıkların,

Süsleyip saklayarak sıkıntılarımızı

-Kendimizden bile-

Düşüyoruz ömrümüzün o ölü çizgisine

Duyarsız, devinimsiz, umutsuz

Güne heyecansız başlıyoruz.

***

Duymadan dinleyip anlamadan konuşuyoruz.

Hepimiz ayrı ayrı kendi kıyılarında

Öyle kolay anlaşıyoruz ki...

Bir ayrılığı kalmadı düşüncelerimizin,

İncelik adına kimi, çoğu korkudan

Ustaca düzenledik duygularımızı;

Anılar acı vermiyor artık, bizi biz eden

Değerler yıkıntısında, onursuz oturuyoruz.

***

Eskimiş eşyalarız yeri hiç değişmeyen

Yalnızlığı çağrıştırıp yılgınlığı biçimleyen


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
09 Mart 2020 23:02

07.03.2020

Gecikme (Şükrü Erbaş)

Uyuyan şu insanların rüyaları adına

Geceyi hırka gibi giyinmiş uykusuzluğun acısı adına

Ağaçların yaprak yaprak gökyüzüne uzanmış arzusu adına

Sokak köpeklerinin ezanla başlayan ulumaları adına

Denizin büyük mavi karanlığı adına

İncinmiş gururun gözyaşı adına

Dağ başlarının mağrur ıssızlığı adına

Nar ağaçlarının kırmızı bereket çanı adına

Umudun umutsuzluktan ağır yükü adına

Kalbine inanmış bütün sevenlerin muradı adına

Yolların cezaya döndüğü uzaklıklar adına

Yolların bağışa döndüğü yakınlıklar adına

Saka kuşunun çembercik kuşuna söylediği şarkılar adına

Şarabın mumla seviştiği geceler adına

Arzusu gövdesinde kalmış ölüler adına

Yoksulluğun uzak derin gözleri adına

Yüzü yere düşen çaresizlik adına

Kavuşmanın kekeme sevinci adına

Herkesten yapılmış duvarlar adına

Kendinden başka doğrusu olmayan büyük aşklar adına

O ışık goncasının arzusu ve korkusu adına

Benim kırk yıl gecikmiş avunmaz zamanım adına...

***

Aşkı bir gövdeden doğuran dünya

Sen koydun bu kalbi bu güzelliğinin önüne

Ayrılığa bırakma beni

Ölüm bir gün nasılsa sürecek hükmünü


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
09 Mart 2020 23:10

Olsan Da Bir Olmasan Da (Nurullah Genç)

artık görünmüyor mevsimde hüzün

bulutlar bir garip rüyaya dalmış

ufukta güneşi ağlatan yüzün

bir mülteci gibi tenhada kalmış

toprak yandı gülüm; çeşmeler zehir

şimdi bilsen de bir, bilmesen de bir

kaç kere çağırdım seni öteden

turnalar uçurdum gittiğin yere

bin parça eyledin kalbimi neden

ruhum bir başına düştü göklere

bana tebessümle bakıyor kabir

şimdi gülsen de bir, gülmesen de bir

derdimin yangını sardı gölgeni

bir mahkûm kanıyla aktı izlerin

deniz ölesiye severken seni

neden gemileri yaktı gözlerin

yıkıldı yolunu bekleyen şehir

şimdi gelsen de bir, gelmesen de bir

yağmurun inceden yağdığı yerde

açan gül acıyı damıtır solar

ağustos böceği düşünce derde

içine kuşların sevdası dolar

ölü bir mahzene gömüldü kibir

artık sevsen de bir, sevmesen de bir

çatladı en kavi yerinden tohum

kıvılcım düşürdü sulara gonca

her akşam ölümü koklayan ruhum

seni de kuşanır hakan olunca

bu yerde bilinir destan-ı kebir

şimdi kalsan da bir, kalmasan da bir

zaman ki, ardımda pervane şimdi

mekân defineler döktü yoluma

fırtınadan umut bekleyen kimdi

söyle, deniz neden gömüldü kuma

zindan çöktü gülüm; kırıldı zincir

benim olsan da bir, olmasan da bir


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
10 Mart 2020 23:17

Sonuç (Şükrü Erbaş)

Şimdi ben bunca şiiri

Yazdım da ayrılıklar mı bitti.

Kim eşiğinden çıktı da dışarı

Ben yalnızım, bunaldım

Ne olur bir ses

Diye birini ünledi.

Herkes kendi yüzünün hapsinde

Gülüyor başkasının kusuruna

Lunapark aynalarında

Tükeniş kılıktan kılığa giriyor.

***

Şimdi ben bunca şiiri

Yazdım da ülke mi düzeldi.

Artık evlerde vuruyorlar çocukları

Babaların alkışları arasında.

Özgür dilediğini düşünmekte herkes

Ancak ışık vermeden

Yakacaksın mumunu!

Devletin bekası için

Karakollar değilse de

Dayaklar şeffaf oldu.

***

Şimdi ben bunca şiiri

Yazdım da yoksulluk mu bitti.

Bir kıyısız zenginliğin büyüsünde

Koca bir halk küçüldükçe küçüldü.

Bilet bacak fal

Bilet bacak fal

İki reklam arasında bolca hayal...

Kurtardı gemisini bu siste birileri

Varılan kıyılarda eyvah

Eyvah ki deniz bitti...


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
11 Mart 2020 23:47

Durup Dururken (Nazım Hikmet)

Durup dururken içimde bir şeyler kopup tıkıyor boğazımı,

Durup dururken sıçrayıp kalkıyorum yarıda bırakıp yazımı,

Durup dururken rüya görüyorum bir otelde, holde, ayakta,

Durup dururken çarpıyor alnıma kaldırımdaki ağaç,

Durup dururken bir kurt uluyor aya karşı bahtsız, öfkeli, aç,

Durup dururken yıldızlar inip sallanıyor bir bahçede, salıncakta,

Durup dururken mezardaki halim geçiyor aklımdan,

Durup dururken kafamda bir güneşli duman,

Durup dururken hiç bitmeyecekmiş gibi bağlanıyorum başladığım güne,

Ve her seferinde sen çıkıyorsun suyun yüzüne


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
12 Mart 2020 23:28

Tahrik (İsmet Özel)

Bırakın ince kavak seslerini şehrin içinde

paralar yaşlı kızların koynunda yatarken

bırakın köprülerin üstüne yağmur

ve basma perdelerden lânet bize.

Şaşılacak bir dünyada yaşamaktı; öğrendik

şimdi külçeler yüklüyüz şaşılacak bir biçimde

külçeler yüklüyüz ve çıkmak istiyoruz yokuşu

Sokaklar gittikçe katı bizim adımlarımıza

peşimizde bütün bahçeleri boşaltan ter kokusu

yankımız soyunup sevap rahatlığı alınan yataklarda

yürek elbet acıyor esvap değiştirirken

bizden artık akması beklenilen kan da aktı

kovulduk ölümün geniş resimlerinden.

Efsanelerden kovulduk

kan ve demir kelimeleri söyleyince

elbiseler içindeyiz, şehrin içinde

önümüz iliklenmiş, ayakkaplarımız bağlı

kimsenin uykusunun fesleğen koktuğu yok

altıkırkbeşte vapur ve sancı geç saatlerde

eski savaşçılar vesair geçmiyor bulutlardan

çiçek alıp eve götürüyoruz

bunun bir delilik olduğunu bile bile

en ıssız duyguların ucunda karakollar

asmaların altı tuzak ve tuzak caddelerde

külçeler yüklüyüz, çıkmak istiyoruz yokuşu

gözler kısılıp bakılıyor bize.

Biliniyor

bizim mahsustan yaşadığımız

biliniyor

şarkıların sırası bizde

biliniyor

hayat bizden razıdır

biliniyor

otların sarardığı yerlerde güneş

kurşunun değdiği tende heves kalmıştır


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
13 Mart 2020 22:16

Karanlık Duvarlar (Adil Erdem Bayazıt)

I

Önünü alamıyorum bu kör gidişlerin yollarda

Herkes bir yere gidiyor önünü alamıyorum

Çaresiz direniyorum bu dönüm noktalarında kimse

elini uzatmıyor

Bir gürültülü yaşamağa gidiyor dünya boşalan

bir deniz gibi

Bu sesler ormanında kaybolan bir çağ bu.

Nereye gitsem hep apartmanlar çıkıyor önüme

Alıp başımı duvarlara çarpıyor bu yollar

Gidip gelmelerim bu dar sokaklarda

İnsanların koşup dolduğu bu dar yapılarda

Bir kısır döngüye girmek için bütün çabalar

Biz bunun için mi geldik.

II.

Kara ağaç gibi bağlıyım katı bir çağ bu

Her şey bir makine düzenine gidiyor

- düzen diyorlar beni çağırıyorlar-

Irmak yatağına sığınıyorum sınırlı bir çağ bu

Baktığımız her şeyde bir yalan kabuğu

Bir mercek düzenine bağlanıyor gözlerimiz.

III.

Şu zaman çıkmazında alıp beni bir altmış yaşa

bağlıyorsunuz

Doğmadan ölüme yöneldik gerisi yok diyenler var

Sınırlı yıl oyunlarına inananlar var

Sizin güveniniz bir güneş düzeninde

Ben mezarların karanlık çağına dayanıyorum

Bir ağacı büyütüyorum her yerimle

Bir ağacı uyguluyorum - her şey bir ağaç düzeninde -

Yerde gökte ve her her yerde

Dallarında ben ağacın incecik köklerinde

Boğuluyorum - bağlanıyorum -

Ben mezarların karanlık çağına dayanıyorum.

IV.

Şu dar odanın katı yalnızlığında

Ve her şeyin çıplaklığında

Durup bir pencereyi deniyorum

Gizliliğin dışına çıkıyorum

Araçların

İnsanların

Şehrin ve meydanların ve kalabalığın ve herşeyin

İçimde yalnız ve yapraksız

Bir kavak ağacı büyüyor - Çıplak ve göğe doğru -

Ama küskün ama yalnız ama yapraksız ve uzun

Bir ağlama duvarı bu.

Yatak ve yorganın kuru yalnızlığında

Ve aklın dar yalnızlığında

Şehrin ve herşeyin

Ve kalabalığın yorgunluğunda

Saçların ve parmakların

Ve gözlerin ve gecenin bu bulanık çağında

Ve aynaların sığ görünümünde

Bunalıyorum.

V.

Susmanın kalesine sığınıyorum

Önümde karanlıktan duvarlar

Sırtımda insan yüklü bir gök var.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
14 Mart 2020 23:48

Benim (Yavuz Bülent Bakiler)

Ve büyür gözlerimde güvercin güzelliğin

Sonra bıkıp usanmadan sabahlara dek

Biri durur kapında korkulu ürkek...

O duran benim.

***

Bir gölge gibi düştüm ardına yıllardan beri

Sordum seni şehir şehir

Şimdi her gece yarısı rüzgâr değildir

Pencerene vuran benim.

***

Bir gün bölerse uykunu bir saat çıngırağı

Birdenbire yatağından kalkıp oturma

Öyle korkulu gözlerle etrafına bakınma

Saatleri kuran benim.

***

Senin bir suçun yok kabahat bende

Bitsin bu kıskançlık gayrı diyerek,

Boy verdiğin aynaları istemeyerek

Tekrar tekrar kıran benim.

***

Bir ceylan gibi durma artık gecenin ortasında

Ceylan gibi bakma oraya

Seni bir beyaz duvağa, altın halkaya...

Duyuran benim.

***

Kolay kolay unutulmaz adına yaktığım türküler

Kapanmaz yüreğime açtığın yara.

Her akşam saçlarını karanlıklara...

Savuran benim.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
15 Mart 2020 22:54

Bir Fotoğrafa (Nazım Hikmet)

Karşımdasın işte...

Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.

Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.

Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.

Tıkandığım o an,

Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,

Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.

Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.

Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.

Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,

bitti artık hepsi...

***

Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.

Bakış açım belli oldu yine.

Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.

Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.

Dağlara çarptım her esişimde.

Yollara küfrettim her gidişinde.

***

Demiştim sana hatırlarsan:

"Önemli olan 'zamana bırakmak' değil,

'zamanla bırakmamak'tir.."

Şimdi bana, geçen o zamanın

Unutulmaz sancısı kalır

***

Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?

Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim..


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
16 Mart 2020 23:23

Çok Sevmek (Ümit Yaşar Oğuzcan)

Bizi kandıran o şarkılar, o mavi gece

O sıcaklığı beyaz ellerin, o ilk bakış

Sebepsizliğin sebep olduğu şafak vakti

O çok sevmek gecelerde o çaresiz aldanış.

Uzayan saçlar, alnında avuçlarımızın

İşte o, insanın bir yerde, aşka boyun eğmesi

Kırılmak, bölünmek, o hep bütünlenmek

O çok sevmek, tenin bir başka tene değmesi.

Yanmak mı o eski çağlarda yanmak

Kül olup savrulmak rüzgara karşı

İlk kesilmişliği mağrur ellerimizin

O çok sevmek, kanımızın o ilk akışı.

İşte pınarlar, testiler, ırmaklar, çeşmeler

Kanlı avuçlarla içmek aşkı kanmadan

O kıyılarımızdaki denizin ilk coşkunluğu

O çok sevmek büyütmek onu hep, orada o zaman

***

Kazımak ulu ağaç gövdelerine adımızı

Yazmak her şeyi bir bir kumların üstüne

O her işkenceye mahkum olmuşluğumuz

O çok sevmek, daha çok sevmek günden güne.

***

Öyle delicesine, öyle korkunç, öyle çılgın

O çok sevmek o yanardağ, o ateş, o yangın


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
17 Mart 2020 23:29

Kayıp Adresteki-1 (Ahmet Telli)

Sen dostumdun benim, gülünce güneşler açardı

Su gibi azizdin, yurdumdun, alnında ateşler yanan

Işıklı bir ırmak gibi aktığımız o uzun yürüyüş

Daha dündü sanki, her patlayan sağanak bunu anlatır

Fabrika düdükleri bunu anlatır bana her vardiyada

***

Hazırladığımız ilk taş baskısı afişi anımsar mısın

Bükülüp giden kent sokaklarını, fabrika önlerini

Sonra kitapları (kokuları hala burnumda onların)

Hangi mayısta taşıdık kentlere küllerin rengini

Gerçi gülistan olmadı ömrümüz, gam değil

***

Belki tanırdın ilk vurulanı, o gün hiç ağlamadık

Hayır ağlamadık, çıldırdık o gün çıldırasıya

Adını çocuklarımıza verdik onun, çoğaldı

Mezarlar çoğaldı o günden sonra, yetişmedi bize

Öldürülecek kadar büyümüştük, öyle demişlerdi

****

Ve hayat öylece akıp durdu işte, akıp duruyor

Kimilerinin bakışlarına yine karlar yağmış

Saçları dumanlı bir geçit sanki, dudakları lâl

Kitap yakanlar eksilmiyor, şu uçuşup duran

Kırlangıç ölülerini görüyor musun kentin üstünde

***

Sen dostumdun benim, gülünce güneşler açan

Bulutlara, rüzgara asarım suretini her akşam

Her akşam bir mektup yazarım dağlar kadar

Kayıp bir adresten geliyor sesin şimdi, üşüyorsun

Unutma dostumsun sen, neredeysen orada ölmek isterim.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
18 Mart 2020 23:10

Kayıp Adresteki 2 (Ahmet Telli)

Kasabalı bir hüzün çökerdi söylediğin türkülere

Meşeler göğerir kalbin rehin kalırdı o huysuzda

Ve akşam soframıza ağarken bir yayla bulutu

Kuşları ürkütülmüş bir dal gibiydin, öylesine mahzun

Efkâr da yakışırdı sana, ilk kadeh kekik kokardı

***

Kısa pantalonlu resimlerimiz sararmadı daha

İlk sigarasını bölüşen iki okul kaçağı, iki haylaz

Hiç kimseler anlamıyor muydu o günlerde

İlk sevgilileriyle denizaşırı yolculuk düşleri kuran bizi

Ve ne çok yalnızdık sinemalar olmasa

***

Unutalım mı şimdi kente indiğimiz o ilk günü

Sabahlara kadar okuduğumuz o kitapları

Kar aydınlığında yürüdüğümüz yolları unutalım mı

Artık çok geç, işçiler seni soruyor ve ötekileri

Her karşılaşmamızda sizi konuşuyoruz uzun uzun

***

Anımsar mısın odamızın talan edilişini

Her katta yaralı bir kardeşin çığlığını sonra

Kantinde kitaplar yırtılıyordu, delik deşikti duvarlar

Mosmor bir çığlıktı gözleri malatyalı kızın

Sana hep o huysuzu anımsatırdı, bilirdim

***

Kimilerine göre ancak ölümü güzelleştirirdik biz

Birer çılgın mıydık gerçekten, serseri bir rüzgâr mıydık

Göğermiş meşeler kadar yakın mıydık bulutlara

Ve tarih upuzun bir hikâye miydi -öyle diyorlardı-

Bir işçi kıza söyledim bunları, yalandır, dedi

***

Anlamını yitiren birşeyler mi var şimdilerde

Yazdığım şiirlere yabancıyım, sokaklara yabancıyım

Taşı delemiyor bir çığlık ve apansız bir

Su oluyorum ipince, kendime sızıyorum

Dünya yetmiyor bazen, bırakıp gidebilir miyim

***

Ve hayat böylece akıp durdu işte, akıp duruyor

Kentler karıncalanmış birer namlu gibi

Upuzun yatıyorlar dizlerimde ama sımsıcak

Meşeler göğermiş diyorsun varsın göğersin

Her yaprak bir öpücüktür sana o huysuzdan

***

Sen dostumdun benim gülünce güneşler açan

Bulutlara rüzgâra asarım suretini her akşam

Her akşam bir mektup yazarım dağlar kadar

Meşeler göğermiş diyorsun varsın göğersin

Unutmadım bırakıp giderken söylediğin sözleri


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
19 Mart 2020 22:21

Hatırlama (Ümit Yaşar Oğuzcan)

Ne zaman elime bir kalem alsam

Sana seslenmek geliyor içimden

Güzelliğini hatırlıyorum bir yaz günü

Yine gemiler geçiyor uzaklardan

Biz yosun kokulu rıhtımlarda el ele

Şehirlerden İstanbul, aylardan temmuz

Ne zaman elime bir kalem alsam

Geçmişi seninle yeniden yaşıyoruz

Ne zaman elime bir kitap alsam

Hep seni okuyorum inanır mısın

İstiyorum seni anlatmalı bütün romanlar

Sevilen kadın hep sen olmalısın.

Ne zaman elime bir kibrit alsam

Yine İstanbul'u yakmak geçiyor aklımdan

Bu sensiz sokakları, bu evleri

Bu plajlari bu denizleri

Sensiz kaldığım bu şehri tüm yakasım geliyo

Yine alev alev bir İstanbul düşünüyorum

Ve çaresiz yaktığım bütün sigaraların

Dumanlarında seni görüyorum.

Ne zaman elime bir fırça alsam

Yüzünü çiziyorum kapılara, duvarlara

Bir bir hatırlıyorum bütün hatlarını

Gözlerini dudaklarını saçlarını

Baktığım her yere gölgen düşüyor

Dokunduğum herşeyde senin sıcaklığın

Sonra dağlar, denizler giriyor aramıza

Gitgide büyüyor uzaklığın

Ne zaman elime bir kadeh alsam

Delicesine sarhoş olmak istiyorum

İçkiler seni hatırlatıyor yine

Kırıyorum birbiri ardınca kadehleri

Artık hiç birşey kar etmez biliyorum

Ne dost, ne içki, ne aşk, ne kadın

Gözlerimde yıllardır eşsiz olan

Değişmeyen bir sen varsın

Ne zaman elime bir ayna alsam

Gözlerimden korkuyorum, bakışlarımdan

Bu seni unutamayan benden korkuyorum

Uçurum çizgiler, kara gölgeler

Bir sonun belirtileri yüzümde yer yer

Karşımdaki yüz sefil bir akşam

Hep sana sesleniyorum duyuyor musun

Ne zaman elime bir kağıt alsam.

Toplam 1076 mesaj
«313233343536373839404142»

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi