"Aşk"
Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde.
1246-2008 yılları arasında, Boston?dan Konya?ya gidip gelen bir roman Aşk. Matruşka gibi ,bir roman diye başlıyor iki ayrı öyküyü birlikte okuyup bitiriyorsunuz: Ella?nın öyküsü ve hakkında rapor yazması gereken: Aşkın Şeriati kitabı.
Ella-Aziz yazışmaları,ikincil kitaptaki Rumi-Şems ilişkisi,Mesnevi?nin doğuşu,40 kural,Şems?in yeter artık dedirten sınavları hep birlikte harmanlanmış koskoca bir roman oluvermiş.
Anlatıcı tek bir kişi değil,her bölümü farklı kişilerin gözünden görüp,onun ağzından dinliyorsunuz.Bir ilginç özellik de: Mesnevi?ye duyulan saygının göstergesi. Her bölüm Mesnevinin başlangıç kelimesi olan Bişnev ( Dinle) ?in ilk harfi B ile başlıyor.
İçiçe geçmiş iki ? farklı başlayıp sonunda kesişen- hikayeyi okumak keyifliydi,Elif Şafak yine şaşırtmadı. (Bence) yine çok başarılı bir eser ortaya çıkarmış.
Son olarak bir de gündeme gelen magazinsel haber kitapla ilgili: Kitabın ön ve arka kapağı pembe. Denmiş ki: Erkek adamlar pembe kaplı kitap almak,okumak istemezler o yüzden yeni baskılarda kitabın kapağı gri olacakmış.
Her sayfasını dışarda okudum,hiç pişman değilim. Zaten bir kitabı kapağının rengiyle değerlendirlenlerin fikrinden kime ne?
Kitabın tümüne yayılmış kırk kuraldan sevdiklerim ise;
Beşinci Kural: Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. ?Aman sakın kendini? diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: ?bırak kendini, ko gitsin!?
Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!
Altıncı Kural: Şu dünyada çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk diyarında dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.
On Yedinci Kural: Esas kirlilik, dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.
On Dokuzuncu Kural: Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı sevin. Yakında gül yollayacak demektir.
Otuz Sekizinci Kural: ?Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım?? diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.
Tek bir gün bile tıpatıp aynıysa yazık. Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.
Kırkıncı Kural: Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalı, mecazi mi, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. AŞK?ın ise hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde.
"Aşk"
Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde.
1246-2008 yılları arasında, Boston?dan Konya?ya gidip gelen bir roman Aşk. Matruşka gibi ,bir roman diye başlıyor iki ayrı öyküyü birlikte okuyup bitiriyorsunuz: Ella?nın öyküsü ve hakkında rapor yazması gereken: Aşkın Şeriati kitabı.
Ella-Aziz yazışmaları,ikincil kitaptaki Rumi-Şems ilişkisi,Mesnevi?nin doğuşu,40 kural,Şems?in yeter artık dedirten sınavları hep birlikte harmanlanmış koskoca bir roman oluvermiş.
Anlatıcı tek bir kişi değil,her bölümü farklı kişilerin gözünden görüp,onun ağzından dinliyorsunuz.Bir ilginç özellik de: Mesnevi?ye duyulan saygının göstergesi. Her bölüm Mesnevinin başlangıç kelimesi olan Bişnev ( Dinle) ?in ilk harfi B ile başlıyor.
İçiçe geçmiş iki ? farklı başlayıp sonunda kesişen- hikayeyi okumak keyifliydi,Elif Şafak yine şaşırtmadı. (Bence) yine çok başarılı bir eser ortaya çıkarmış.
Son olarak bir de gündeme gelen magazinsel haber kitapla ilgili: Kitabın ön ve arka kapağı pembe. Denmiş ki: Erkek adamlar pembe kaplı kitap almak,okumak istemezler o yüzden yeni baskılarda kitabın kapağı gri olacakmış.
Her sayfasını dışarda okudum,hiç pişman değilim. Zaten bir kitabı kapağının rengiyle değerlendirlenlerin fikrinden kime ne?
Kitabın tümüne yayılmış kırk kuraldan sevdiklerim ise;
Beşinci Kural: Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. ?Aman sakın kendini? diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: ?bırak kendini, ko gitsin!?
Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!
Altıncı Kural: Şu dünyada çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk diyarında dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.
On Yedinci Kural: Esas kirlilik, dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.
On Dokuzuncu Kural: Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı sevin. Yakında gül yollayacak demektir.
Otuz Sekizinci Kural: ?Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım?? diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.
Tek bir gün bile tıpatıp aynıysa yazık. Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.
Kırkıncı Kural: Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalı, mecazi mi, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. AŞK?ın ise hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde.