Editörler : supporters.
«42434445464748495051525354

Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
15 Şubat 2021 01:35

14.02.2021

Sorarlar (Yücel Kayıran)

sonradan hatırlıyorum bunları. birini arıyormuşum

gibi dolaşıyordum dünyada. neyi anımsamıştım, kredi

kartımı unuttuğum yerde. neden çarpıp duruyordum hep

sıfırla kendimi.

yalnızlığım vazgeçilmiş olmaktan olma. kasiyer kızın

güldüğünü hatırlıyorum. kesinlik yoktu kalbe açılan

güneşli kapıda. aşk da durdururmuş insanı dünyadaki

yürüyüşünden.

ifade edemedim biliyorum hissettim kendimi hep birhiç

konuşmada. ben mi günah içindeydim günah mı benim

içimde. sanki yoktu zaman, kararmış, seher vaktinden

başka.

ne kadar genişti dünya gövdemin içinde. iddiam yoktu

sesim yok. aklım, dargın bana. soru kime aitti, ben

kime. mahsus mu gizleniyormuşum, insanlardan bu kadar

uzaklara.

istedim hep, çıkmak sonu belli olmayan bir yolculuğa.

ve kalmak uykusuz bir rüyada. kefil değildi hiçbir cilve,

sadece telve. elimi kaldırsam gökyüzü, yeryüzü neden

uzak.

bir renk değil, bir koku hiç değil. ne aradım ikinci el

kıyafetlerin içinde. kendimi sorunun dışında sanırdım.

yetersizmişim iyilikte. istediğim görülmek istemediğim

bir yer.

sonradan hatırlıyorum bunları. meğer teslim olmakmış

tutkudan kurtulmanın yolu. iptaldi sesim. dalgınlığım

kayıptan olma, gözlerim girdap. aradığım yanıta neden

ulaşılamıyor.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
15 Şubat 2021 01:37

Güneş Yanığı (Yücel Kayıran)

yüzümdeki leke arzu güneşinden hatıra

sesimdeki girdap

içimden sökülen kökdala

uzun geceler bazen böyle

gövdeme vura vura içerden

uyandırıyorum ya kendimi Necati!

rüyada bana görünenler olmasa

beni uykuya götürenler olmasa

tekrar nasıl dönerim ben kendime Necati!

suçluluk izin vermiyor özgürlük duygusuna

günışığına çıkınca kamaşıyor göz

bakarken güneşin utkusuna

akın var akın, içimden akın

beni güneşe götürüp yakın

güneşe varamayanlar

güneşin uykusuna yakın

sökülerek gidiyor insan

boşluk halinde her durak düşerken benzine

kökleri iç açılarının toplamında

biriken bir krizle gidiyor

öyle akarak dipten dalın benzine

baksalar alevalır, ağır alev

baksalar güneşini yitirmişin benzine

doluluk yok bizim gecemizde

içimizde büyürdü güneş

sayrılık hatırlamadı uykusunu sesimizde

çok seneler geçti, geçmedi

öyle memnun ki yerinden

sadece "keşke"lerdi beliren gönümüzde

böyle çıktıkça dünyadaki yerimden

gölgeler neden kısalıyor içimde

bilen yok ne yapacağımı kaygı belirdiğinde

kefilim yok! yok kelimelerden başka

yok olan bu güneş tutulmasında

şimdi tekrar nasıl dönerim ben kendime

Bu cıvayı kim koydu kalbimize Necati?


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
22 Şubat 2021 00:30

16.02.2021

Chuang Tzu?nun Peşinden (Chuang Tzu)

Meyva vermeyen bir ağaç kadar

faydasız olsun bu yazdıklarım.

Dallarını meyvasına tamâ edip

kimse taşa tutmasın.

Bu yazdıklarım çok budaklı, cok bükümlü

bir ağaç kadar faydasız olsun.

O zaman marangozlar

kesip biçmeye değer bulmaz böyle bir ağacı.

Dokusu gevşek, gözenekleri geniş, reçinesiz

bir ağaç gibi faydasız olsun bu yazdıklarım.

Odun olmaz bu ağaçtan desinler,

yakmasınlar.

Faydasız olsun, yine de

bir ağaç gibi olsun bu yazdıklarım:

Kökü toprakta;

başı gökyüzüne dönük.

Belki kimse bahçesine dikmez,

şehrin bulvarlarına da sokmazlar onu.

Ama

uzak, kıraç bir ıssızlıkta

bunalmış bir yolcu

dibinde oturacağı,

sırtını dayayacağı bir ağaç buldu diye

ferahlarsa

bu yeter.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
22 Şubat 2021 00:39

17.02.2021

Onyedi Yaşım Gibi (İbrahim Sadri)

Sen benim onyedi yaşımsın,

Deli çağımsın...

Sen benim ayakkabılarımın arkasına ilk basışımsın .

İlk cigaram, ilk ıslığım, ilk kızgınlığım, ilk aldanışımsın.

Sen benim ilk ütülü beyaz gömleğim ,

İlk şiirim, ilk kavgam ,

Yaşamı ilk farkedişimsin .

Sen benim onyedi yaşımsın...

Yazlık sinemanın kapısında saçları taralı bir oğlan.

Cebinde iki gazoz parası

Gönlüne tarifsiz rüzgarlar dolan .

İki film bu akşam,

Birinde Yılmaz Güney oynuyor, birinde Fikret Hakan.

Bak Suat Sayın söylüyor cızırtılı plaktan:

'...Rüyadır gördüğün bütün düşler ,

Gözlerin aklımı perişan eyler ,

Aşk masalından şarkılar söyler ,

Beni hülyalara salan gözlerin ...'

Yazlık sinemanın kapısında saçları taralı bir oğlan ,

Bir külah çekirdeği, mangal gibi yüreği var, bilesin...

Sen benim onyedi yaşımsın,

Deli çağımsın...

Aynaya ilk bakışım ,

Babamla ilk kavgam,

Evden ilk kaçışımsın.

Serçeleri sevdimse senden,

Minibüslerde muavinlik ettiysem.

'Bir Teselli Ver'i dinlediysem Orhan Gencebay'dan,

Emirgan'da çay içtiysem,

Tophane'de sabahçı kahvelerini öğrendiysem ,

Nerden bildiysem şiirlerini Ümit Yaşar'ın,

Pazar sabahları kapının önünden geçtiysem,

İçimdeki kıpır kıpır bu soluk nereden ...

Sen benim onyedi yaşımsın,

Deli çağımsın...

Okulu ilk asışım,

İlk kez birine gümüş kolye alışımsın.

Sen benim ilk sakarlığım, ilk tuhaflığım, ilk yakalanışımsın.

Sen benim onyedi yaşımsın...

Mahallenin delikanlısı,

Elleri ceplerinde, dudağında ıslığı,

Başında kavak yelleri.

Şarkılar mırıldanıyor.

'Zalimin zulmü varsa sevenin Allahı var' yeni çalıyor 45lik plaklardan.

Hayri Şahin ortalığı kavuruyor.

Mahallenin delikanlısı,

Cebinde iki gazoz parası.

Yüreğinde garip bir pıtırtı

Alışmaya çalışıyor sana alışmaya.

Akşamları işportaya çıkıyor,

Bir defter, bir kalem, bir de çakı alana aynayı bedava veriyor.

Yani günler geçiyor onyedi yaşının bütün tadıyla ...

Sen benim onyedi yaşımsın,

Deli çağımsın...

İlk maça gidişim, Cemil Turan'ı ilk seyredişim, ilk sevincimsin.

Ben anamın muskasını nasıl astıysam göğsüme öyle güvendiğimsin.

Sabahları eskici geçiyor kapıdan

Karşı komşu Nafile Teyze bakkaldan ekmek istiyor

Çocuklar top kovalıyor mahallenin arsasında

Bir bakıyorum cama da iki güvercin konuyor iyi mi,

Herşey güzel oluyor.

Bu hengame nasıl yakışıyorsa İstanbul'a bana da aşk öyle yakışıyor.

Anam koş kapa diyor muslukları,üç gündür akmayan sular geliyor.

Ben onyedi yaşındayım, hayat benden yana duruyor ...

Sen benim onyedi yaşımsın,

Deli çağımsın...

Sen benim ayakkabılarımın arkasına ilk basışımsın.

İlk cigaram, ilk ıslığım, ilk kızgınlığım, ilk aldanışımsın.

Sen benim ilk ütülü beyaz gömleğim,

İlk şiirim, ilk kavgam, yaşamı ilk farkedişimsin...

Sen benim onyedi yaşımsın,

Sen benim, sen benim, sen benimsin.

Sen benim herşeyimsin.

Hiçbirşeyimsin, hiçbirşeyimsin..


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
22 Şubat 2021 00:41

18.02.2021

Aldırma Reis (İbrahim Sadri)

Sen içerdeyken ben

Sinemalara gittim

Bütün filmlerini seyrettim

O sevdiğimiz artistin

Sen içerdeyken ben

Vita kutularında çiçek yetiştirdim

Sokakta top oynadım çocuklarla

Ayakkabılarımı eskittim

Güneşe karşı durdum sabahları

Geceleri bir başıma yıldızları bekledim

Annenin gönlüne su serptim

Aldırma dedim aldırma

Bir şarkı söyle bir dilek tut herkes için

Bir ada rüzgarı gibi

Sürtünerek geç hayata

Bir sarmaşık gibi tutun

Ve değer ver hatıralara

Aldırma dedim

Sen annesin, aldırma

Sen içerdeyken ben

Kiramı ödedim pijamalarımı giydim

Haber bültenlerini izledim

Gazetelerden kupon kestim

Sen içerdeyken ben

Sigara içtim, öksürdüm

Otobüse bindim

Fotoğraflarımıza baktım

Acıyan yanlarımı körelttim

Deniz kıyısında yürüdüm

Manavdan soğan aldım

Yeni çıkan şarkıları dinledim

Kafeste beslediğimiz kuşu saldım

Islık çaldım

Sen içerdeyken ben

Hep uyandım, sayıkladım

Kanadım boyuna

Takvimler aldım

Her gün bir yaprağını kopardım

Deli ayrılığın

Sen içerdeyken ben

Gömleğimi ütüledim

Sobada elimi yaktım

Bir şiir yazdım

Bir hercai menekşe aldım çiçekçiden

Hani o alnına kader değmiş

Hani o dudaklarına deniz tuzu dokunmuş

Hani o erken vurulmuş

Gençliğimiz gibi dağıldım

Sen içerdeyken ben

Bir adını söyleyemedim

Şöyle bağıra bağıra

Bir yüzünü göremedim

Görüş günlerinde

Bir de eline değemedim

Bir de yüreğine

Şöyle kucaklayamadım bir de

Ölümüne

Sen içerdeyken ben

Kapı kapattım, pencere açtım

Mutfakta oyalandım

Kanepede yattım

Hatta bir yolluk aldım odaya

Çok ta kulak asmadım

Çokta koymadı bu bana

Alt tarafı içerdeydin

Alt tarafı bir yanımı alıp götürmüştün

Bir yanımı

Yani adamlığımı

Yani gözlerimin ferini

Yani canımı

Alt tarafı şarkılar ölecekti

Alt tarafı kanayacaktı kalbim

İşte sensiz

İşte nefessiz

İşte kimsesiz bir sesti alt tarafı

Her tarafım

Yıldızlar yine oradaydı oysa

Yazdıklarım

Gözden kaçan o defter yapraklarında

Boşver yüzyirmisekiz

Hayat bir gemi

Yürüt onu göreyim seni

Boşver yüzyirmisekiz ha...

Boşveriyor ya

Aldırma reis

Reis aldırmıyor ya

Bir adını söyleyemedim

Şöyle bağıra bağıra

Bir yüzünü göremedim

Görüş günlerinde

Bir de eline değemedim

Bir de yüreğine

Şöyle kucaklayamadım bir de

Ölümüne

Sen içerdeyken ben

Vitrinlerin önünden geçtim

Minibüs duraklarında bekledim

Simitçilerle yarenlik ettim

Üstüme bir ceket aldım

El tezgahlarında kitaplara baktım

Sen içerdeyken ben

Hiç oturup ağlamadım

Hiç karartmadım umudu

Hiç bulandırmadım onuru

Öyle dimdik durdum ortada

İşte burada ulan işte burada

Böyle burada

Hiç yıkılmadan

Hiç utanmadan

Ve hiç unutmadan

Sen içerdeyken ben

Gülen resmimi yaptırdım

Sokaktaki ressama

Her zaman yaptığım gibi

Buzdolabını ayağımla kapadım

Parkların banklarına adını kazıdım

Adını kazıdım duvarlara

Adını, adımın yanına yazdım

Hiç unutmadım, utanmadım

Korkmadım


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
22 Şubat 2021 00:43

19.02.2021

Kuş Hatıraları (İbrahim Sadri)

Benim çocukluğumda soframıza kuşlar konar

rüyalarımıza melekler uğrardı.

Kapımızdan yoğurtçu

bahçemizden ishakkuşu

kalbimizden yeni çıkan şarkılar geçerdi.

Kışın bir sobamız olurdu

sobanın yanında kedimiz

kedinin önünde yün yumağı

bir Hayat Bilgisi fotoğrafı gibiydik.

Yerli malı kullanan

yurdun üç tarafı denizlerle çevrili

kuru üzüm incir fındık

tütün çay narenciye kavun-karpuz yetiştiren

kuru üzüm ve inciri satan

karşılığında

çamaşır makinesi radyo ve otomobil alan

bir toprağın fertleri...

Biraz yoksul biraz mütevekkil

biraz mahçup biraz kırılgan

biraz naif ama hep umutlu...

Özlerdik.

Memleketteki halamızı

ince doğranmış bir dilim pastırmayı

yurttan sesler korosunu

akşam komşuluklarını

radyo tiyatrolarını

sabah ezanını

kalaycıyı bozacıyı

münir nureddin şarkılarını

orhan boran yarışmalarını

kandil gecelerini duvar sarmaşıklarını

bakkalımızın utana sıkıla veresiye hatırlatmalarını

okul önü koz helvalarını

akşam oturmalarını

ve hayatı...

Top oynardık

ip atlar kedi kovalar

taşlarla birbirimizin başını yarar

mahalle savaşları çıkarır

gece olunca da tutar babalarımızın elinden

yazlık sinemalara gider

Sadri Alışık Vahi Öz

Belgin Doruk Cüneyt Arkın seyreder

Olimpos gazozları içer

güler eğlenir bağırır çağırır

dönerken yıldızları sayardık.

Biz sıkı çocuklardık.

Hepimizin birer yıldızı vardı

onlara isim takardık

onlar da bize isim takardı

pus ve dumandan önce bu şehrin

geceleri gözkırpan ve isimleri takılan yıldızları

vardı.

Benim yıldızıma Mehlika adını vermiştik

biz kimseden yana değildik.

Kimsenin de kendinden yana olmasını istediği birileri

olmazdı

Bir değirmendeydik

öğütülen

öğütülürken türküler söyleyen

buğday başaklarına benziyorduk.

Ben

çorbalardan tarhanayı

yemeklerden kurufasulyayı

sigaralardan Harmanı

belki bunun için çok sevdim.

Yollar bozuk musluklar bozuk

ziller bozuk paralar bozuk

ama adamlar sağlam idi.

Bu şehrin yıldızları vardı.

Saçlarına kurdelalar takan

çivitle yıkanmaktan aşınmış beyaz çoraplarına

leke bulaşmasın diye su birikintilerinden sakınan

gözleri önünde

yürekleri ve beslenme çantaları ellerinde

küçük çocukları vardı bu şehrin

bu şehrin yıldızları vardı.

Ben Fenerbahçeyi amcam Vefayı tutardı.

Konya tahıl ambarı Mersin muz cennetiydi.

Taksimden Fatihe troleybüs kalkar

Şişhanede mutlak raydan çıkardı.

Vallahi hayat zor ve fakat çok matraktı.

Muammer Karacan?nın adına bir tiyatro binası yoktu

bizzat kendisi vardı.

Başımız ağrırdı komşumuz vardı

gönlümüz daralırdı komşumuz vardı

Çorbamızı umutlarımızı

memleket kadar kalbimizi paylaştığımız komşularımız

vardı.

Geceleri bekçimiz

gündüzleri sütçümüz

bizim kadar zayıf da olsa

nohuta ve makarnaya alışmış da olsa

Sarman adında bir kedimiz

ceplerimizde kırık misketlerimiz

çamur bulaşığı ellerimiz

ve gülümseyen bir yüzümüz

kimseye göstermekten utanmayacağımız bir içimiz

bir araya gelerek çektirebileceğimiz

bir aile fotoğrafımız vardı.

Bir sabah bütün iyi şeylerin

Ayvansaray iskelesinden

hayal ülkesine doğru demir alan

bir şirket-i hayriyye vapuru gibi

aramızdan ayrıldığını gördük

Sonra Ayvansaray?ın sularının çekildiğini yazdı

gazeteler.

Süheyla hanımın Raci beyin

Melahat mehveş ablanın

Niko?nun Ercüment efendinin çekildiğini ise

yazmadılar nedense.

Ama yok ama yoklar.

Ne Harman sigarası kaldı geriye

ne Olimpus gazozu

ne Sadri Alışık.

Kalan bir tortuydu belki.

Belki kırık bir rüya denizi

belki suya düşürdüğümüz suretimizin

cep aynamıza nüktedan bir yansımaydı herşey.

Herşey Maltepe sigarasının

hep arandığında

her bakkalda bulunabilmesi ile

büyüsünü kaybetmişti belki de .

belki de biz bir rüya mı görmüştük?

Hadi hepsi yalandı.

Hadi hepsi hayaldi.

Hadi hepsini ben uydurmuştum.

Ama rüyalarımızın melekleri

ve soframızın daim konukları kuşlar?

Ya onlar?

Onları siz de görmediniz mi?

Sizin de sofranıza konup

rüyalarınıza uğramadılar mı?

Onlar da mı yalandı?


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
22 Şubat 2021 00:47

20.02.2021

Bütün Erkekler Ölür (Ahmet Oktay)

Çünkü gök sıkıntıyla ağar

rüzgar buruşur, bir yaprak düşer

ve kaçıyordur solgun mavilikte

maviler ve al geyikler.

İşte altın ve kara akıntılar:

analar, yitirilmiş resimlik

yoksulluk, o korkunç kadın.

Susun, tümünün anıldığı gündür

kara yağmur ve ebem kuşağı

usulca bütün erkekler ölür.

Kıpırdamasın insandan gelen sesler

kamyonlar devrilir dağ yolunda.

Rehincide kalan bir gümüş saat

emanetçide unutulan bavul

geçip giden gök taşlarıdır

havadan ve selüloit mavilikten.

Ey mermeri bozuk yalnızlık

sanki kutsal bir avdır suskuda

ve bir yakut parıltısıdır artık.

Çünkü gök kanla ağıyordur

soluk soluğa atan bir damar

kalbinde hırçın denizin

ve toprağın nabzında

unutulmak gibi bir şahdamar.

Ürperir aynı rüzgarla

darağacı, çarmıh ve çiçek

sussun yatakların fısıltısı

avuçlarda parıldayan kehribar:

ekmekli, zincirli ve başları eğik

kadınların erkekleri geçiyordur.

Ve üzgün deltası kısacık ömürlerin

bir albüm, bir şarkı, bir çocuk.

Hangi doldurulmuş hüznün yakutu

çocukluk defterlerince soluk

ki savaş alanlarında parıldar

bütün koruluklardır ay ışığı

ey ulaşılmayan dayanak aşklar

elleri kanatan kesici ağıt.

Hep unutuştur akılda kalan

sıçrayan, yenilen ve ölen geyikler

derdin eksilmediği kalem ve kağıt.

Kısa ve kesin bir sözdür erkekler

İspanya'da "Non Pasaran"

kızaran kilise çanları

katedrallere çöken gölgelik

İtalya'da "Mamma Mia"

işte avuçların dünyayı duyduğu kayalar

sarkık bir bıyık Meksika'da, "Viva"

Nehirler kurur, susar aşk

ve en katı sözdür erkekler

kıraç ve yoksul Anadolu'da.

Büyük ve yeniktir erkekler

söz dinlemez serüvenci çocuk

su şırıltısında sayıklayan hasta

ve deli bir sevgilidir sabaha kadar

bulgulu, korkunç ve utançla.

Yararsız bütün leylak ağaçları

hiç bilmiyor erkekler

doğan ve ölen çocukların hüznünü

çünkü daha önceden ölürler.

Çünkü gök ağıyordur kanla

hep yenik yıldızlar vardır

anı defteri, kum saati, savaş alanı

bir yüz

işte o kandır.

Ey ışığını dağıtan kristal

ölümsüzlük, ele geçirilmeyen gömü

ayışığı denizle kendini sürdürür

işte her şey geçip gitmede

usulca bütün erkekler ölür.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
22 Şubat 2021 00:52

21.02.2021

Eski Bakır (Ahmet Oktay)

Bir çığlığın içinde yakalıyorum seni

Kaç kez İstanbulsu,

Parıldayan, ısıtan, yakan bir alev gibi.

Üstünde uzun, pis, yalnız sokakların yağmuru..

Odaların, merhabaların, gülücüklerin sıkıntısı

Tramvayların, vapurların sıkıntısı

Yitmiş aşkların, yitecek aşkların

Aynı vazoların, aynı öğütlerin, aynı yasakların sıkıntısı.

Yakalıyorum, öpüyorum, avutuyorum.

Karanlık etini kemiriyor,

Vaktimiz kısa,

Düşlerimizi kolluyorlar durmadan

Durmadan kovuşturuyorlar

Mendilimi ıslatıp alnına koyduğum

Suyundan içtiğimiz hayat çeşmesi,

Yalnız-geceler boyu uzanan kadını bakırlarda

Durmadan horluyorlar.

Geyiğim, saklım benim

Bakma arkana, ne olur, aldırma

Onulmazlığımızdan büyük yapılar kurduk

Horlandıkça aşkımız, derya.

Vaktimiz kısa,

Karıncalara, rüzgarlara, sulara dokunmak

Uyanan toprakları bilmek gerekiyor.

Ormanlar görmüş dolunayın tılsımını

Ağlamayı unutmadan

Dövüşmeyi bilmek

Tırnaklarınla tutunmayı bilmek gerekiyor

Sağılandığımızı, kollandığımızı bilmek gerekiyor

Kapa tunç, kapılarını gece

Soğuktan, kırgın, parasız milyon kişi.

Geyiğim, saklım benim,

Ölüm dayanmadan kapıya

Sev, öp, yitir beni


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
22 Şubat 2021 01:02

Gölgeleri Kullanmak ( Ahmet Oktay)

İşte bir ses geçiyor sıkıntıdan

baksam pencerede yağmur da var,

hani saçlarını ya da göğsünü

çok ince bir hüzünle bezeyen.

Oyuncaklar da var yalnızlıktan

bir parkta ölümü güzel kılar,

hani sarmaşıkça uzandığın yatakta

durmadan aşıladığım sana.

Hayır yaşamıyor suda o balık,

bir yanıltı daha çiçek aldığım.

Herkesin bebeği var odalarda

ölüme ve daha sıkılmak için.

Uzayan sakalım sabaha kadar

uçup giden bir kuş koynundan,

belki yanında bile olmadım.

Eğildiğin sular da yalan

salınıp duran gemilerle aldanma.

Demiyorum hiç mi olmasın kokun, o yatak.

Ben umutsuzluğun domino taşı

şimdi açım, suskunum bak.

Hele bir çağırsın kanın türküsü

hele bir kıpırdasın kumsalda

ağları ve renkli balıklarıyla halk,

silâh tutarım dağlarda.

Bu oda emanet, hadi uzan,

şimdi ellerim de çok nazlı

bir karanfille kanar.

Sunduğum bu yalnız, çocuk ülke,

bak, gece de göğsümde çok ağır,

şaşkın değilim ama silahımı yitirdim.

Gelsin leylâkların açma zamanı

mümkün silâhımı halkımla bulmak.

Hadi uzan özlemim kadar,

bulutlar gidiyor, şimdi işim

çoğaltıp gölgeleri kullanmak.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
23 Şubat 2021 01:57

Güneş Topla Benim İçin (Ülkü Tamer)

Seheryeli çık dağlara

Güneş topla benim için

Haber ilet dört diyara

Güneş topla benim için

***

Umutların arasından

Kirpiklerin karasından

Döşte bıçak yarasından

Güneş topla benim için

***

Yazdan kıştan ilkbahardan

Mahpuslardan dört duvardan

Doludizgin sevdalardan

Güneş topla benim için

***

Seheryeli yâr gözünden

Havadaki kuş izinden

Geceleyin gökyüzünden

Güneş topla benim için.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
27 Şubat 2021 23:50

24.02.2021

Yürek Bir Kırmızı Güldür Seninle (Bahaeddin Karakoç)

Güzel duygular yeşerip

Gök tatlı yemişler verince

Gönül kanatlarını gerince

Gördüklerine gösterip

Bu hal ne hâldir, diye

Bu yol ne yoldur, diye

Soramazsın ki

Sen bayramlar kadar

Canlı ve güzelsin

Bazen yanık bir türkü

Bazen gazelsin

Can masmavi bir göldür

Yürek bir kırmızı güldür seninle

İstesen de istemesen de

Koparamazsın ki

Ellerin bir çift beyaz kuş

Tanımıyor ki dur durak

Gönlümde pervaza durmuş

Gel demişse dostun sana,

Git demişse deli yürek

Bağlasalar da yerinde

Duramazsın ki

Sen bayramlar kadar canlı,

Has bahçelerden güzelsin

İp nerde inceliverse

Daha sağlam bağlar sesin

Sen hep özümde özelsin

Yürek bir kırmızı güldür seninle

İstesen de istemesen de

Ayıramazsın ki.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
27 Şubat 2021 23:58

25.02.2021

Bir Çift Beyaz Kartal (Bahaeddin Karakoç)

Hangi yayla yeşil, nerde keklik çok

Gel seninle arda olalım çocuk.

Kayalar, kayalar.. sırt sırta vermiş;

Kimi yeni mürit, kimisi ermiş.

Otlar dalgalansın biz yürüdükçe

Sular düze insin kar eridikçe,

Gün burnunda bana mavi mavi gül;

Ağız-burun lale, kaş ve göz sümbül.

Doruklardan doruklara sekelim,

Bir elim göklerde, sende bir elim;

İkimizin yüreciği bir atsın,

Bizi gören bin katarak anlatsın.

Hangi yayla karlı, nerde çiçek çok

Gel seninle orda olalım çocuk.

Bulutlar, bulutlar.. iç-içe germiş

Bulutlar ki göğe perdeler germiş;

Çiğdem devşirelim, çiçek biçelim

Susayınca hep ezgiler içelim

Batmasın eline bir gül dikeni,

Sen hep beni kolla, bense hep seni.

Çıkıp yükseklerden taş bırakalım,

Kopan sese, kalkan toza bakalım,

Tavşanlar ürkerken bu gürültüden

Kaçan tavşanlara ıslıklar çal sen.

Hangi yayla yüce, nerde kavga yok

Gel seninle orda uçalım çocuk;

İster Maraş olsun, ister Erzincan,

Sonsuzluk düşüne set değil mekan.

Başın omuzumda, omuzum gökte

Ölüm bir ak çiçek bu özgürlükte,

Yaşamaksa bir ışık cümbüşüdür,

Çağıl çağıl akan sevgi düşüdür.

Hani, gökyüzünün toy vakti olur,

Kaynaşırlar yıldızlar bulgur bulgur;

En uzak nereyse ora gidelim,

Bulutları yara yara gidelim.

Hangi yayla serin, nerde bühtan yok,

Gel seninle orda uçalım çocuk.

Meşeler, ardıçlar, çamlar yan yana

Biz kanat çırpınca dursun divana.

Bir çift beyaz kartal, hey bu da nesi

Diyerek şaşırsın çobanın hepsi;

İlk kez görüyoruz desin görenler,

Bütün oymaklarda dolaşsın haber.

Keşiş dağlarından görünsün İstanbul,

Bütün dağ gölleri ışırken pul pul.

Güzel dost, ey hüzne aşina yürek,

Gel gidelim keklik gibi sekerek.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
28 Şubat 2021 00:02

26.02.2021

Gülümse (Bahaeddin Karakoç)

Doğarken gülümse

Acıyı tatmamış yüreğinle

Bir siyah bir beyaz

Gök ırgalansın...

Büyürken gülümse

Çağlayanlar gibi

Bir erguvan renginde bir yeşil

Ufuklar çalkalansın...

Severken gülümse

Rıza diye, tiryak diye

Bir pembe bir sarı

Sevgin yarınlara dal-budak salsın...

Daha çok gülümse pîrliğinde

Süzülmüş oğul balı renginde

Bengi-su tadında

Taşlar topraklar sevdalansın...

Hep ileriye bak gülümse

Her zaman sevgiliyle birlikte ol

Vuslat renginde

Taş-toprak hülyalara dalsın...

Ölürken gülümse

Tazele aşkını son nefesinde

Birazcık gözyaşı bulunsun sesinde

Gökyüzü hep ıslak mavi kalsın...


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
28 Şubat 2021 00:07

27.02.2021

Acıyı Bal Eyledik ( Hasan Hüseyin Korkmazgil)

Bak şu bebelerin güzelliğine

kaşı destan

gözü destan

elleri kan içinde

kör olasın demiyorum

kör olma da

gör beni

damda birlikte yatmışız

öküzü hoşça tutmuşuz

koyun değil şu dağlarda

san kendimizi gütmüşüz

hor baktık mı karıncaya

kırdık mı kanadını serçenin

vurduk mu karacanm yavrulusunu

ya nasıl kıyarız insana

sen olmasan öldürmek ne

çürümek ne zindanlarda

özlem ne ayrılık ne

yokluk ne yoksulluk ne

ilenmek ne dilenmek ne

işsiz güçsüz dolanmak ne

gün gün ile barışmalı

kardeş kardeş duruşmalı

koklaşmak söyleşmek

korka korka yaşamak ne

kahrolasın demiyorum

kahrolma da

gör beni

kanadık toprak olduk

çekildik bayrak olduk

döküldük yaprak olduk

geldik bugüne

ekmeği bol eyledik

acıyı bal eyledik

sıratı yol eyledik

geldik bugüne

ekilir ekin geliriz

ezilir un geliriz

bir gider bin geliriz

beni vurmak kurtuluş mu

kör olasın demiyorum

kör olma da

gör beni.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
28 Şubat 2021 00:09

Demedim Ki (Hasam Hüseyin Korkmazgil)

Bu kenti sevdim dedim

benim olsun demedim ki

sevdim dedimse akşam kızıllığım

gönlüm gibi akıp giden şu çayı

şu ormanı şu denizi şu dağı

benim olsun demedim ki

vuruldumsa gözlerinin gül bahçesine

yürek çizen şimşeklerse kaçamak bakışları

işte buna sevmek derler dedimse

çattımsa acıların en güzeline

yedirdimse uykuları o tatlı kuşa

benim olsun demedim ki

bu akşam kankırmızı şarap istiyor canım

bu akşam dünyanın bütün şarkılarını

bu akşam dünyanın bütün özlemlerini

bu akşam beni yalnız bırakın

bu akşam yalnızca onu düşüneceğim

onu ve kendimi yalnızca.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
03 Temmuz 2021 02:22

Senin de doğum günün bugün gözüküyor ama biliyorum sen doğum tarihi 1 Ocak olanlardansın :)

Geç yazdırmışlar

Toplam 1076 mesaj
«42434445464748495051525354

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi