Atatürk?ün Dış Türkler Siyasasında Azerbaycan
Milli mücadele verilirken vatanın kurtarılması bir idealdi. Vatan kurtarıldıktan sonra ideal olmaktan çıkmıştır. Türkiye Cumhuriyetinin bundan sonraki ideali Türkiye dışında şekillenen Türk dünyasıydı. Mustafa Kemal Paşa?nın TBMM adına Doğu Cephesi Kumandanlığına gönderdiği 1Aralık 1920 tarihli bir yazı, Türkiye?nin bundan böyle Türk dünyasına karşı izleyeceği politikanın ana hatlarını göstermesi açısından büyük önem taşımaktadır. Mustafa Kemal Paşa?nın Kazım Kara Bekir Paşa?ya gönderdiği bu yazının, konumuzu
ilgilendiren kısmını aşağıya alıyoruz.256
?Azerbaycan?ın tamamen ve cidden müstakil bir devlet haline girmesine taraftarız ve bunun temini için Rusları gücendirmemek ve kuşkulandırmamak şartıyla teşebbüsat-ı lazimede (gerekli çalışmalarda) bulunulacaktır. Bu babda memleketin petrol vs. gibi kendi iktisadi kaynaklarına sahip olması için yine aynı şartla çalışılacaktır. Rusların Azerbaycan?da yapacakları muamele bütün İslam aleminin Bolşevikleri tartmak için bir milyar olacağını Ruslara anlatılmasına gayret olunacaktır. Kafkas meselesinin hudut, vesat-ı nakliye vs. gibi nokta-i nazarlardan hallinde daima Azerbaycan?ın şimali Kafkasya ve menfaatlerinin bilhassa nazar-ı dikkate alınmasına itina olunacağı gibi 10.08.1920?de Ruslar ve Ermeniler arasında akd olunan
mütarekede Azerbaycan?a zarar veren maddelerin kaldırılmasına çalışılacak ve ve her milletin mukadderatına hakim olması düsturuna binaen, Karabağ vs. gibi Türk ekseriyetiyle meskun yerlerin Azerbaycan?a bağlı bulunması temin edilecektir.?257
Mutafa Kemal Paşa ve TBMM?ye göre Azerbaycan Türkleri büyük bir önem arz ediyordu. Bu nedenle ihmal edilmemesi gerekiyordu. Ancak burada dikkati çeken önemli nokta ise, ?Azerbaycan?ın tamamen ve cidden müstakil bir devlet haline gelmesi? noktasındaydı. Yani bütün Türklerin birliği amaçlanmıyor, kültür birliği
doğrultusunda Azerbaycan Türklerinin menfaatleri korunmaya çalışılıyordu. Bu aşamada da en önemli husus, şüphesiz Azerbaycan?ın bağımsız bir devlet konumuna gelmesiydi. Zira bu tarihlerden sonra Türkiye?nin Türk dünyasına karşı bakış açısı, Rusya?ya karşı, bu bölgede bulunan Tür Devletlerinin bağımsızlıklarının kazanılması konusunda olmuştur. Bu, Türkiye Türklüğü ile Türkistan Türklüğü arasında kurulacak olan kültür birliğinin de en önemli aşamasıydı.258 Mustafa Kemal?in Azerbaycan?a verdiği önemi, Azerbaycan?ın Türkiye?ye büyükelçi olarak gönderdiği İbrahim Ebilov?un Ankara?ya ulaştıktan sonra, elçilik binasının açılış konuşmasında Mustafa Kemal bizzat Azerbaycan Sosyalist Sovyet bayrağını kendisi göndere çekmiş ve Azerbaycan?ın önemin vurguladığı konuşmasını yapmıştır:
??Efendiler, sefir hazretleri işte böyle bir memlekette Azerbaycan?ı temsil ediyorlar. Bu mahiyeti temsildeki mana ve kıymet büyüktür. Azerbaycan ile Türkiye arasında mevcut kardeşliğin, samimiyetin tevlit ettiği rabıtadan başka, Azerbaycan?ın diğer dostlarımızla temas noktasında bulunması da haizi kıymet ve ehemmiyettir. Coğrafi vazifesi göz önüne getirilirse filhakika Azerbaycan?ın Asya?da ki kardeş hükümet ve milletler için bir temas ve telakki noktası olduğu görülür. Azerbaycan?ın bu mevkii mahsusu, vazifesini pek mühim kılmaktadır. Bu vaziyetin yanında Anadolu?yu göz önüne getirmenizi rica ederim. Tesadüfen sağımda duvarda asılı olan şu haritanın irade ettiği gibi Anadolu?da, bütün Asya?nın, bütün mazlumlar dünyasının, zulüm dünyasına doğru ileri sürdüğü bir vaziyette bulunmaktadır. Anadolu bu vaziyeti ile bütün zulümlere, hücumlara taarruzlara maruz bulunuyor. Anadolu yıkılmak, çiğnenmek, parçalanmak isteniyor; fakat efendiler, bu muhacemat Anadolu?ya mahsus ve mahsur değildir. Bu muhacematın hedefi umumisi bütün şarktır.259
Mustafa Kemal?in yukarıda verdiğimiz, Kazım Karabekir Paşa?ya gönderdiği telgraf ve Azerbaycan Elçiliği?nin açılışında yaptığı konuşmada, Azerbaycan üzerindeki hassasiyetini dile getirmiştir, dile getirmekle kalmamış Moskova?ya giden heyetimize Nahçıvan konusundaki hassasiyetini bildirerek bu doğrultuda hareket etmelerini ayrıntılarıyla geçen bölümümüzde belirtmiştik. Mustafa Kemal Azerbaycan?ın toprak bütünlüğü ve sınırları konusunda çok hassas davranmış, milli mücadelenin en zorlu günlerinde dahi gündeminden düşürmemişti. Çünkü parçalanmış ve sınır sorunları yaşayan bir Azerbaycan, Mustafa Kemal?in Azerbaycan ve Orta Asya için planladığı düşüncesinde sorun olmaktan öteye gitmeyecekti. Oysa Mustafa Kemal Azerbaycan için biçtiği vazifeyi Azerbaycan elçilik binasının açılış konuşmasında açık bir şekilde ifade etmiştir;
??Azerbaycan ile Türkiye arasında mevcut kardeşliğin, samimiyetin tevlit ettiği rabıtadan başka Azerbaycan?ın diğer dostlarımızla temas noktasında bulunması da haizi kıymet ve ehemmiyettir. Coğrafi vaziyeti göz önüne getirilirse filhakika Azerbaycan?ın Asya?da ki milletler için bir temas ve telaki noktası olduğu görülür??
Bu ifade ile Mustafa Kemal Azerbaycan üzerinden Orta Asya?daki kardeş hükümetler ile de alaka kurmak fikrinde olduğunu ortaya koyarken, Azerbaycan?ın stratejik, coğrafi önemini de ön plana çıkarmaktadır. Mustafa Kemal kendisine özgü isimlendirme anlayışıyla da Azerbaycan?ın Nahçivan bölgesine ?Türk Kapısı? ismini koymuştur. Mustafa Kemal Paşa bu beyanatlarıyla çok açık bir şekilde Azerbaycan ve onun üzerinden Orta Asya için düşündüklerini ifade etmiştir. Hiçbir zaman gerçekçilikten ayrılmayan Atatürk, bu ulvi amacı doğrultusunda da harekete geçtiği zaman, gerçekçilikle hareket etmiştir. Dönemin siyasi, sosyal, ekonomik ve diğer şartlarını göz ardı etmeyen Atatürk Azerbaycan ve Orta Asya için o günün belirleyici şartları içinde
izleyeceği yolu daha önce detaylı verdiğimiz ?Bu gün Sovyetler Birliği dostumuzdur?? diye başlayan ünlü ifadesiyle ortaya koymaktadır. Mustafa Kemal Atatürk gerçekçi yaklaşımı ile etki etmek istediği Orta Asya ve
Kafkaslardaki Sovyet varlığını göz ardı etmiyor, komşuluğuna da ihtiyaçlarının olduğunu dile getiriyor. Durumu böylesine analiz ederken de her şeyden elini çekmiyor, var olan şartlara göre ülkesini ve kendisini hazırlama yoluna gitmiştir. Kendi ifadesiyle ?durmadan değişen dünyada yarının muhtemel dengeleri için hazır olacağız.? derken kendi döneminde kurduğu kültür kurumları ile dönemine, uzak görüşlülüğü ile de
Sovyetler Birliğinin dağıldıktan sonraki günlere hazırlık yapmıştır. Bu da Mustafa Kemal Atatürk?ün devlet adamı vasfının ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Mustafa Kemal Atatürk içerde bu tespitleri ve çalışmaları yaparken, Azerbaycan ve Orta Asya ile kurabileceği en ufak bile olsa, hiçbir kültür faaliyetinin dışında kalmamaya özen göstermiştir. Bu çalışmalardan biri de Sovyetlerce düzenlenen Bakü Türkoloji Kongresi?dir. 26 Şubat-5 Mart 1926 tarihleri arasında Azerbaycan?ın başkenti Bakü?de yapılan I. Türkoloji Kongresine de Atatürk temsilciler göndererek savunmalar yaptırmıştır. Türkiye?yi temsilen katılan Köprülüzade Mehmet Fuat ?Türk Kavimlerinin Edebi Dillerinin İnkişafı? adlı tebliğini sunmuş, Hüseyinzade Ali Bey ise ?Garbın İki Destanında Türk? adlı bir tebliğ sunmuştur ki aynı yıl tebliğ Bakü?de basılmıştır.260
Bu çalışma ve girişimlerden ayrı olarak ve göze çarpan en önemli olay Sovyetler Birliği eli ile Türkistan?da alfabe değişikliğine gidilmesidir. Sovyetler Birliği, Arap alfabesini Latin alfabesi ile değiştirme operasyonuna
öncelikle Azerbaycan?dan başladı. Bunun en büyük sebebi, batı medeniyetini kabul etmek için batının kullandığı Latin alfabesini kullanma zaruretine inanan Türk aydınlarının önemli bir kısmı Azerbaycan Türklerindendi. İdil-Ural?da ve Türkistan Cumhuriyetlerinde aydınların çoğu ıslah edilmiş Arap alfabesinin kullanılmasını istiyorlardı. Azerbaycan Türk aydınlarının, değişik maksatla da olsa, Latin alfabesini
benimsediklerini gören Sovyet Hükümeti, aldığı bir kararla 1924 sonlarında Azerbaycan?ın Latin alfabesini kullanmasını resmen istedi. 1 Mayıs 1925?de Azerbaycan Sovyet Hükümeti?nin kararı ile Latin alfabesi gazeteler ve remi haberleşme için mecburi ilan edildi. 7 Ağustos 1925?de alınan bir başka kararla da Arap alfabesi ile basılmış olan bilumum neşriyatın Sovyetler Birliğine girmesi yasaklanmıştır. Sovyetler Birliğinin o günlerdeki aceleciliğini Mehmet Saray, Mehmet Emin Resulzade?den şu şekilde aktarmaktadır:
?Bolşevikler için kaybedecek vakit yoktu. Onlar için Azerbaycan?da Latin harflerini tatbik etmek, Azerbaycan?ın hars sahasındaki milli ihtiyaçlarını tatmin etmekten ziyade Rusya?da ki Türk illerini Türkiye ile harsi münasebetten alıkoymak ve komünist cildine girmiş olan Rus kültürünü, milliyet umdelerinden kuvvet alan Türk kültürü ile mücadelede daha müsait bir şerait dahilin de bulundurmak niyeti idi.? Sovyetler Birliği, Azerbaycan?dan sonra, başta Türkistan olmak üzere diğer Türk bölgelerinde de Latin alfabesini yaymak maksadıyla 1926?da Bakü?de bir Türkoloji Kurultayı topladılar. Bu kongrede yapılan tartışmalar sonunda bütün Türk lehçelerinde Latin alfabesinin kullanılmasına karar verildi. Tertip edilen bir komite, yeni alfabenin
propagandası ve diğer Türk lehçelerine nasıl uygulanması gerektiği hususunda
çalışmalara başladı.261 1926 Bakü Türkoloji Kongresi alfabeyi esas gündem maddesi yaptığı için
Balkanlardan Kaşgar?a bütün Türk illerini candan alakadar etmekteydi. Alfabe meselesinin tarihinde pek mühim bir merhale oluşturmaktadır. 1926 yılında Bakü?de toplanan I. Türkoloji Kongresinin sonrasında, 1927 yılında ?Yeni Türk Elifbası Merkezi Komitesi? adını taşıyan ve çeşitli Sovyet Cumhuriyetleri temsilcilerinden oluşan bir kurul, ?Birleştirilmiş Yeni Türk Alfabesi? adıyla yeni bir alfabe hazırlayıp yayınlamış, bu alfabe Sovyetlerde yaşayan bütün Türk halklarının ortak alfabesi olarak kabul edilmişti. Milliyetçi yaklaşımı benimseyen Cumhuriyet kadroları, İsmail Gaspıralı?nın ifade ettiği ?Dilde, Fikirde ve İşte Birlik? sloganına
uygun davranma gereğini hissetmişlerdi.262 Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetinde Bakü Türkoloji kongresinin yankıları çok fazla duyulmadı. Dönemin basın yayın hayatında böyle önemli bir kongrenin çok fazla yer almaması düşündürücüdür. Halbuki bu kongreye Türkiye?yi temsilen Köprülüzade Mehmet Fuat ve Hüseyinzade Ali Turan katılmışlardır. Yine Türkiye ile bağlantıları olan bazı yabancı bilim adamlarının da (Paul Wittek, Yulius Mesaroş, Teodor Menzel) kongreyi takip ederek raporlar hazırladıklarını bilmekteyiz. Atatürk?ün 1926?da yapılan kongreden habersiz olduğu düşünülemez. Yine bu tarihlerde Fuat Köprülü ve Hüseyinzade Ali?nin yönetimden habersiz kendi başlarına Bakü?ye gittikleri inandırıcı değildir. Yukarıda da değinmiştik Atatürk?ün bilgisi dahilinde gittiklerini ve sunumlarını yaptıklarını. Köprülü?nün İstanbul Üniversitesi bünyesinde kurulan Türkiyat Enstitüsünün müdürü gibi bir sıfatının da bulunması bu kişilerin kongreyi takip etmeleri için özellikle gönderildiklerini akla getirmektedir.263 Sovyetler Birliği?nde bulunan Türklerin 1926 yılında Latin harflerini kabul etmelerini takiben Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati, Latin harflerinin kabul
edilmesinin siyasi yönden önem ve gereğinin üzerinde durmasından sonra hazırlıklar hızlanmış, 23 Mayıs 1928 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığında resmen bir dil encümeni kurulmuştur.264 1 Kasım 1928 yılında Türkiye Cumhuriyeti Arap harflerini bırakarak Latin harflerine geçmiştir. Latin harflerine geçme işinin perde arkasındaki sebeplerinden biride hiç şüphesiz ki I. Türkoloji Kongresinde Sovyetler Birliği dahilindeki Türklerin Latin harflerine geçmeleri idi. Türkiye kamuoyunda alfabe meselesinin bu yönüyle işlenmesi, daha çok batı medeniyetine girme çalışmalarının bir sonucu olarak takdim edilmesi normal bir davranıştır. Dönemin uluslararası gelişmeleri, Türkiye?nin jeopolitik durumu buna engel olmuştur. Atatürk?ün Türk Dünyasındaki gelişmelere kayıtsız kalmadığı, hazırlıkların yapıldığı, onun Cumhuriyeti kurar kurmaz Türk Dünyasına yönelik çalışmalar yapacak kurumları kurması genel Türklük düşüncesinde olduğunun göstermektedir.265 Üzerinde durmuş olduğumuz harf inkılabı şüphesiz ki sadece Azerbaycan?da ki Latin alfabesine geçişi yakalamak için yapılmamıştır. Bu değişim genel Türk Dünyasında ki değişimi yakalayıp yazı birliğini sağlamak için atılmış ciddi bir adımdır. Fakat konu içersinde Azerbaycan?ın ayrı bir yeri vardır. Sovyetler Birliği ilk defa harf değişimine Azerbaycan?da gitmiş, bu adımı atmadan önce Türkoloji Kurultayını yine Azerbaycan?da toplamayı uygun görmüştür. Çünkü Azerbaycan, Atatürk?ün de belirttiği
gibi Türkistan?da ki kardeş hükümetler ile ilişkilerin kurulacağı en önemli merkezdi. Sovyetler Birliği de, Milli Mücadeleden beri Türkiye ile ilişkiler içinde bulunan ve her geçen gün ilişkilerini geliştiren Azerbaycan?ın bu konumundan haberdardı. Sovyetler Birliği, Azerbaycan ile siyasi, kültürel ilişkileri kesilen bir Türkiye?nin Türkistan ile ilişki kurmakta çok zorlanacağını biliyordu. Bu sebepledir ki, Türkiye?nin Azerbaycan ve devamında Türkistan ile kültür bağlarının koparacak bu iki adım yani I. Türkoloji Kurultayı ve Latin harflerine geçiş Azerbaycan?da yapılmıştır. Durumu çok iyi analiz eden Mustafa Kemal Atatürk, Azerbaycan?da ki I.
Türkoloji Kongresine sunum ve temsil yapmaya uzmanlar gönderdiği gibi, kongrede çıkan kararlar doğrultusunda kabul edilen Latin alfabesini çok kısa sürede ülkemizde hayata geçirmiştir. Burada dikkatimizi çeken husus, taraflar kendi siyasi çıkarları için Azerbaycan?ın taşıdığı önemi biliyorlar ve mücadelelerini ve politikalarını öncelikli olarak Azerbaycan üzerinde yoğunlaştırıyorlar. Konu bu başlıklardan ele alındığında Atatürk?ün Dış Türkler politikasında Azerbaycan?ın ne kadar öncelikli önem arzettiği ortaya çıkmaktadır.
256 Çallı, İ. (1999): ?Atatürk, Cumhuriyet ve Türk Dünyası?, Erdem Dergisi Cumhuriyet Özel Sayısı-II, Ankara, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Cilt 11, Sayı32. 475
257 Karakoç, E. (2004): Atatürk?ün Dış Türkler Politikası, İstanbul, IQ Kültür-Sanat Yayıncılık 56,57
258 Çallı, İ. (1999): ?Atatürk, Cumhuriyet ve Türk Dünyası?, Erdem Dergisi Cumhuriyet Özel Sayısı-II, Ankara, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Cilt 11, Sayı32. 475,476
259 Aslan, B. (2004): Türkiye Azerbaycan İlişkileri ve İbrahim Ebilov (1920-1923) İstanbul, Kaynak Yayınları. 192,193
260 Gökdağ, A.B. (1999): ?Alfabe ve Siyaset?, Atatürk?ün Harf Devrimi ve Türk Dünyasına Yansımaları Sempozyumu, Trabzon, Karadeniz Teknik Üniversitesi Kafkasya ve Orta Asya Ülkeleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayını. 30,31
261Mehmet Saray, (1993): Gaspıralı İsmail Bey?den Atatürk?e Türk Dünyasında Dil ve Kültür Birliği,
İstanbul:81,82
262 httpwww.dilbilimi.netalfabedegisimi.pdf2008
263 Gökdağ, A.B. (1999): ?Alfabe ve Siyaset?, Atatürk?ün Harf Devrimi ve Türk Dünyasına Yansımaları Sempozyumu, Trabzon, Karadeniz Teknik Üniversitesi Kafkasya ve Orta Asya Ülkeleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayını. 27
264 Ayşe Aktaş, (1999): Atatürk ve Harf Devrimi, Erdem, AKDTYK Yayınları, Cumhuriyet Özel Sayısı
III, Sayı: 33, Cilt: 11, Ankara:709
265 Gökdağ, A.B. (1999): ?Alfabe ve Siyaset?, Atatürk?ün Harf Devrimi ve Türk Dünyasına Yansımaları Sempozyumu, Trabzon, Karadeniz Teknik Üniversitesi Kafkasya ve Orta Asya Ülkeleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayını. 28
Atatürk?ün Dış Türkler Siyasasında Azerbaycan
Milli mücadele verilirken vatanın kurtarılması bir idealdi. Vatan kurtarıldıktan sonra ideal olmaktan çıkmıştır. Türkiye Cumhuriyetinin bundan sonraki ideali Türkiye dışında şekillenen Türk dünyasıydı. Mustafa Kemal Paşa?nın TBMM adına Doğu Cephesi Kumandanlığına gönderdiği 1Aralık 1920 tarihli bir yazı, Türkiye?nin bundan böyle Türk dünyasına karşı izleyeceği politikanın ana hatlarını göstermesi açısından büyük önem taşımaktadır. Mustafa Kemal Paşa?nın Kazım Kara Bekir Paşa?ya gönderdiği bu yazının, konumuzu
ilgilendiren kısmını aşağıya alıyoruz.256
?Azerbaycan?ın tamamen ve cidden müstakil bir devlet haline girmesine taraftarız ve bunun temini için Rusları gücendirmemek ve kuşkulandırmamak şartıyla teşebbüsat-ı lazimede (gerekli çalışmalarda) bulunulacaktır. Bu babda memleketin petrol vs. gibi kendi iktisadi kaynaklarına sahip olması için yine aynı şartla çalışılacaktır. Rusların Azerbaycan?da yapacakları muamele bütün İslam aleminin Bolşevikleri tartmak için bir milyar olacağını Ruslara anlatılmasına gayret olunacaktır. Kafkas meselesinin hudut, vesat-ı nakliye vs. gibi nokta-i nazarlardan hallinde daima Azerbaycan?ın şimali Kafkasya ve menfaatlerinin bilhassa nazar-ı dikkate alınmasına itina olunacağı gibi 10.08.1920?de Ruslar ve Ermeniler arasında akd olunan
mütarekede Azerbaycan?a zarar veren maddelerin kaldırılmasına çalışılacak ve ve her milletin mukadderatına hakim olması düsturuna binaen, Karabağ vs. gibi Türk ekseriyetiyle meskun yerlerin Azerbaycan?a bağlı bulunması temin edilecektir.?257
Mutafa Kemal Paşa ve TBMM?ye göre Azerbaycan Türkleri büyük bir önem arz ediyordu. Bu nedenle ihmal edilmemesi gerekiyordu. Ancak burada dikkati çeken önemli nokta ise, ?Azerbaycan?ın tamamen ve cidden müstakil bir devlet haline gelmesi? noktasındaydı. Yani bütün Türklerin birliği amaçlanmıyor, kültür birliği
doğrultusunda Azerbaycan Türklerinin menfaatleri korunmaya çalışılıyordu. Bu aşamada da en önemli husus, şüphesiz Azerbaycan?ın bağımsız bir devlet konumuna gelmesiydi. Zira bu tarihlerden sonra Türkiye?nin Türk dünyasına karşı bakış açısı, Rusya?ya karşı, bu bölgede bulunan Tür Devletlerinin bağımsızlıklarının kazanılması konusunda olmuştur. Bu, Türkiye Türklüğü ile Türkistan Türklüğü arasında kurulacak olan kültür birliğinin de en önemli aşamasıydı.258 Mustafa Kemal?in Azerbaycan?a verdiği önemi, Azerbaycan?ın Türkiye?ye büyükelçi olarak gönderdiği İbrahim Ebilov?un Ankara?ya ulaştıktan sonra, elçilik binasının açılış konuşmasında Mustafa Kemal bizzat Azerbaycan Sosyalist Sovyet bayrağını kendisi göndere çekmiş ve Azerbaycan?ın önemin vurguladığı konuşmasını yapmıştır:
??Efendiler, sefir hazretleri işte böyle bir memlekette Azerbaycan?ı temsil ediyorlar. Bu mahiyeti temsildeki mana ve kıymet büyüktür. Azerbaycan ile Türkiye arasında mevcut kardeşliğin, samimiyetin tevlit ettiği rabıtadan başka, Azerbaycan?ın diğer dostlarımızla temas noktasında bulunması da haizi kıymet ve ehemmiyettir. Coğrafi vazifesi göz önüne getirilirse filhakika Azerbaycan?ın Asya?da ki kardeş hükümet ve milletler için bir temas ve telakki noktası olduğu görülür. Azerbaycan?ın bu mevkii mahsusu, vazifesini pek mühim kılmaktadır. Bu vaziyetin yanında Anadolu?yu göz önüne getirmenizi rica ederim. Tesadüfen sağımda duvarda asılı olan şu haritanın irade ettiği gibi Anadolu?da, bütün Asya?nın, bütün mazlumlar dünyasının, zulüm dünyasına doğru ileri sürdüğü bir vaziyette bulunmaktadır. Anadolu bu vaziyeti ile bütün zulümlere, hücumlara taarruzlara maruz bulunuyor. Anadolu yıkılmak, çiğnenmek, parçalanmak isteniyor; fakat efendiler, bu muhacemat Anadolu?ya mahsus ve mahsur değildir. Bu muhacematın hedefi umumisi bütün şarktır.259
Mustafa Kemal?in yukarıda verdiğimiz, Kazım Karabekir Paşa?ya gönderdiği telgraf ve Azerbaycan Elçiliği?nin açılışında yaptığı konuşmada, Azerbaycan üzerindeki hassasiyetini dile getirmiştir, dile getirmekle kalmamış Moskova?ya giden heyetimize Nahçıvan konusundaki hassasiyetini bildirerek bu doğrultuda hareket etmelerini ayrıntılarıyla geçen bölümümüzde belirtmiştik. Mustafa Kemal Azerbaycan?ın toprak bütünlüğü ve sınırları konusunda çok hassas davranmış, milli mücadelenin en zorlu günlerinde dahi gündeminden düşürmemişti. Çünkü parçalanmış ve sınır sorunları yaşayan bir Azerbaycan, Mustafa Kemal?in Azerbaycan ve Orta Asya için planladığı düşüncesinde sorun olmaktan öteye gitmeyecekti. Oysa Mustafa Kemal Azerbaycan için biçtiği vazifeyi Azerbaycan elçilik binasının açılış konuşmasında açık bir şekilde ifade etmiştir;
??Azerbaycan ile Türkiye arasında mevcut kardeşliğin, samimiyetin tevlit ettiği rabıtadan başka Azerbaycan?ın diğer dostlarımızla temas noktasında bulunması da haizi kıymet ve ehemmiyettir. Coğrafi vaziyeti göz önüne getirilirse filhakika Azerbaycan?ın Asya?da ki milletler için bir temas ve telaki noktası olduğu görülür??
Bu ifade ile Mustafa Kemal Azerbaycan üzerinden Orta Asya?daki kardeş hükümetler ile de alaka kurmak fikrinde olduğunu ortaya koyarken, Azerbaycan?ın stratejik, coğrafi önemini de ön plana çıkarmaktadır. Mustafa Kemal kendisine özgü isimlendirme anlayışıyla da Azerbaycan?ın Nahçivan bölgesine ?Türk Kapısı? ismini koymuştur. Mustafa Kemal Paşa bu beyanatlarıyla çok açık bir şekilde Azerbaycan ve onun üzerinden Orta Asya için düşündüklerini ifade etmiştir. Hiçbir zaman gerçekçilikten ayrılmayan Atatürk, bu ulvi amacı doğrultusunda da harekete geçtiği zaman, gerçekçilikle hareket etmiştir. Dönemin siyasi, sosyal, ekonomik ve diğer şartlarını göz ardı etmeyen Atatürk Azerbaycan ve Orta Asya için o günün belirleyici şartları içinde
izleyeceği yolu daha önce detaylı verdiğimiz ?Bu gün Sovyetler Birliği dostumuzdur?? diye başlayan ünlü ifadesiyle ortaya koymaktadır. Mustafa Kemal Atatürk gerçekçi yaklaşımı ile etki etmek istediği Orta Asya ve
Kafkaslardaki Sovyet varlığını göz ardı etmiyor, komşuluğuna da ihtiyaçlarının olduğunu dile getiriyor. Durumu böylesine analiz ederken de her şeyden elini çekmiyor, var olan şartlara göre ülkesini ve kendisini hazırlama yoluna gitmiştir. Kendi ifadesiyle ?durmadan değişen dünyada yarının muhtemel dengeleri için hazır olacağız.? derken kendi döneminde kurduğu kültür kurumları ile dönemine, uzak görüşlülüğü ile de
Sovyetler Birliğinin dağıldıktan sonraki günlere hazırlık yapmıştır. Bu da Mustafa Kemal Atatürk?ün devlet adamı vasfının ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Mustafa Kemal Atatürk içerde bu tespitleri ve çalışmaları yaparken, Azerbaycan ve Orta Asya ile kurabileceği en ufak bile olsa, hiçbir kültür faaliyetinin dışında kalmamaya özen göstermiştir. Bu çalışmalardan biri de Sovyetlerce düzenlenen Bakü Türkoloji Kongresi?dir. 26 Şubat-5 Mart 1926 tarihleri arasında Azerbaycan?ın başkenti Bakü?de yapılan I. Türkoloji Kongresine de Atatürk temsilciler göndererek savunmalar yaptırmıştır. Türkiye?yi temsilen katılan Köprülüzade Mehmet Fuat ?Türk Kavimlerinin Edebi Dillerinin İnkişafı? adlı tebliğini sunmuş, Hüseyinzade Ali Bey ise ?Garbın İki Destanında Türk? adlı bir tebliğ sunmuştur ki aynı yıl tebliğ Bakü?de basılmıştır.260
Bu çalışma ve girişimlerden ayrı olarak ve göze çarpan en önemli olay Sovyetler Birliği eli ile Türkistan?da alfabe değişikliğine gidilmesidir. Sovyetler Birliği, Arap alfabesini Latin alfabesi ile değiştirme operasyonuna
öncelikle Azerbaycan?dan başladı. Bunun en büyük sebebi, batı medeniyetini kabul etmek için batının kullandığı Latin alfabesini kullanma zaruretine inanan Türk aydınlarının önemli bir kısmı Azerbaycan Türklerindendi. İdil-Ural?da ve Türkistan Cumhuriyetlerinde aydınların çoğu ıslah edilmiş Arap alfabesinin kullanılmasını istiyorlardı. Azerbaycan Türk aydınlarının, değişik maksatla da olsa, Latin alfabesini
benimsediklerini gören Sovyet Hükümeti, aldığı bir kararla 1924 sonlarında Azerbaycan?ın Latin alfabesini kullanmasını resmen istedi. 1 Mayıs 1925?de Azerbaycan Sovyet Hükümeti?nin kararı ile Latin alfabesi gazeteler ve remi haberleşme için mecburi ilan edildi. 7 Ağustos 1925?de alınan bir başka kararla da Arap alfabesi ile basılmış olan bilumum neşriyatın Sovyetler Birliğine girmesi yasaklanmıştır. Sovyetler Birliğinin o günlerdeki aceleciliğini Mehmet Saray, Mehmet Emin Resulzade?den şu şekilde aktarmaktadır:
?Bolşevikler için kaybedecek vakit yoktu. Onlar için Azerbaycan?da Latin harflerini tatbik etmek, Azerbaycan?ın hars sahasındaki milli ihtiyaçlarını tatmin etmekten ziyade Rusya?da ki Türk illerini Türkiye ile harsi münasebetten alıkoymak ve komünist cildine girmiş olan Rus kültürünü, milliyet umdelerinden kuvvet alan Türk kültürü ile mücadelede daha müsait bir şerait dahilin de bulundurmak niyeti idi.? Sovyetler Birliği, Azerbaycan?dan sonra, başta Türkistan olmak üzere diğer Türk bölgelerinde de Latin alfabesini yaymak maksadıyla 1926?da Bakü?de bir Türkoloji Kurultayı topladılar. Bu kongrede yapılan tartışmalar sonunda bütün Türk lehçelerinde Latin alfabesinin kullanılmasına karar verildi. Tertip edilen bir komite, yeni alfabenin
propagandası ve diğer Türk lehçelerine nasıl uygulanması gerektiği hususunda
çalışmalara başladı.261 1926 Bakü Türkoloji Kongresi alfabeyi esas gündem maddesi yaptığı için
Balkanlardan Kaşgar?a bütün Türk illerini candan alakadar etmekteydi. Alfabe meselesinin tarihinde pek mühim bir merhale oluşturmaktadır. 1926 yılında Bakü?de toplanan I. Türkoloji Kongresinin sonrasında, 1927 yılında ?Yeni Türk Elifbası Merkezi Komitesi? adını taşıyan ve çeşitli Sovyet Cumhuriyetleri temsilcilerinden oluşan bir kurul, ?Birleştirilmiş Yeni Türk Alfabesi? adıyla yeni bir alfabe hazırlayıp yayınlamış, bu alfabe Sovyetlerde yaşayan bütün Türk halklarının ortak alfabesi olarak kabul edilmişti. Milliyetçi yaklaşımı benimseyen Cumhuriyet kadroları, İsmail Gaspıralı?nın ifade ettiği ?Dilde, Fikirde ve İşte Birlik? sloganına
uygun davranma gereğini hissetmişlerdi.262 Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetinde Bakü Türkoloji kongresinin yankıları çok fazla duyulmadı. Dönemin basın yayın hayatında böyle önemli bir kongrenin çok fazla yer almaması düşündürücüdür. Halbuki bu kongreye Türkiye?yi temsilen Köprülüzade Mehmet Fuat ve Hüseyinzade Ali Turan katılmışlardır. Yine Türkiye ile bağlantıları olan bazı yabancı bilim adamlarının da (Paul Wittek, Yulius Mesaroş, Teodor Menzel) kongreyi takip ederek raporlar hazırladıklarını bilmekteyiz. Atatürk?ün 1926?da yapılan kongreden habersiz olduğu düşünülemez. Yine bu tarihlerde Fuat Köprülü ve Hüseyinzade Ali?nin yönetimden habersiz kendi başlarına Bakü?ye gittikleri inandırıcı değildir. Yukarıda da değinmiştik Atatürk?ün bilgisi dahilinde gittiklerini ve sunumlarını yaptıklarını. Köprülü?nün İstanbul Üniversitesi bünyesinde kurulan Türkiyat Enstitüsünün müdürü gibi bir sıfatının da bulunması bu kişilerin kongreyi takip etmeleri için özellikle gönderildiklerini akla getirmektedir.263 Sovyetler Birliği?nde bulunan Türklerin 1926 yılında Latin harflerini kabul etmelerini takiben Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati, Latin harflerinin kabul
edilmesinin siyasi yönden önem ve gereğinin üzerinde durmasından sonra hazırlıklar hızlanmış, 23 Mayıs 1928 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığında resmen bir dil encümeni kurulmuştur.264 1 Kasım 1928 yılında Türkiye Cumhuriyeti Arap harflerini bırakarak Latin harflerine geçmiştir. Latin harflerine geçme işinin perde arkasındaki sebeplerinden biride hiç şüphesiz ki I. Türkoloji Kongresinde Sovyetler Birliği dahilindeki Türklerin Latin harflerine geçmeleri idi. Türkiye kamuoyunda alfabe meselesinin bu yönüyle işlenmesi, daha çok batı medeniyetine girme çalışmalarının bir sonucu olarak takdim edilmesi normal bir davranıştır. Dönemin uluslararası gelişmeleri, Türkiye?nin jeopolitik durumu buna engel olmuştur. Atatürk?ün Türk Dünyasındaki gelişmelere kayıtsız kalmadığı, hazırlıkların yapıldığı, onun Cumhuriyeti kurar kurmaz Türk Dünyasına yönelik çalışmalar yapacak kurumları kurması genel Türklük düşüncesinde olduğunun göstermektedir.265 Üzerinde durmuş olduğumuz harf inkılabı şüphesiz ki sadece Azerbaycan?da ki Latin alfabesine geçişi yakalamak için yapılmamıştır. Bu değişim genel Türk Dünyasında ki değişimi yakalayıp yazı birliğini sağlamak için atılmış ciddi bir adımdır. Fakat konu içersinde Azerbaycan?ın ayrı bir yeri vardır. Sovyetler Birliği ilk defa harf değişimine Azerbaycan?da gitmiş, bu adımı atmadan önce Türkoloji Kurultayını yine Azerbaycan?da toplamayı uygun görmüştür. Çünkü Azerbaycan, Atatürk?ün de belirttiği
gibi Türkistan?da ki kardeş hükümetler ile ilişkilerin kurulacağı en önemli merkezdi. Sovyetler Birliği de, Milli Mücadeleden beri Türkiye ile ilişkiler içinde bulunan ve her geçen gün ilişkilerini geliştiren Azerbaycan?ın bu konumundan haberdardı. Sovyetler Birliği, Azerbaycan ile siyasi, kültürel ilişkileri kesilen bir Türkiye?nin Türkistan ile ilişki kurmakta çok zorlanacağını biliyordu. Bu sebepledir ki, Türkiye?nin Azerbaycan ve devamında Türkistan ile kültür bağlarının koparacak bu iki adım yani I. Türkoloji Kurultayı ve Latin harflerine geçiş Azerbaycan?da yapılmıştır. Durumu çok iyi analiz eden Mustafa Kemal Atatürk, Azerbaycan?da ki I.
Türkoloji Kongresine sunum ve temsil yapmaya uzmanlar gönderdiği gibi, kongrede çıkan kararlar doğrultusunda kabul edilen Latin alfabesini çok kısa sürede ülkemizde hayata geçirmiştir. Burada dikkatimizi çeken husus, taraflar kendi siyasi çıkarları için Azerbaycan?ın taşıdığı önemi biliyorlar ve mücadelelerini ve politikalarını öncelikli olarak Azerbaycan üzerinde yoğunlaştırıyorlar. Konu bu başlıklardan ele alındığında Atatürk?ün Dış Türkler politikasında Azerbaycan?ın ne kadar öncelikli önem arzettiği ortaya çıkmaktadır.
256 Çallı, İ. (1999): ?Atatürk, Cumhuriyet ve Türk Dünyası?, Erdem Dergisi Cumhuriyet Özel Sayısı-II, Ankara, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Cilt 11, Sayı32. 475
257 Karakoç, E. (2004): Atatürk?ün Dış Türkler Politikası, İstanbul, IQ Kültür-Sanat Yayıncılık 56,57
258 Çallı, İ. (1999): ?Atatürk, Cumhuriyet ve Türk Dünyası?, Erdem Dergisi Cumhuriyet Özel Sayısı-II, Ankara, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Cilt 11, Sayı32. 475,476
259 Aslan, B. (2004): Türkiye Azerbaycan İlişkileri ve İbrahim Ebilov (1920-1923) İstanbul, Kaynak Yayınları. 192,193
260 Gökdağ, A.B. (1999): ?Alfabe ve Siyaset?, Atatürk?ün Harf Devrimi ve Türk Dünyasına Yansımaları Sempozyumu, Trabzon, Karadeniz Teknik Üniversitesi Kafkasya ve Orta Asya Ülkeleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayını. 30,31
261Mehmet Saray, (1993): Gaspıralı İsmail Bey?den Atatürk?e Türk Dünyasında Dil ve Kültür Birliği,
İstanbul:81,82
262 httpwww.dilbilimi.netalfabedegisimi.pdf2008
263 Gökdağ, A.B. (1999): ?Alfabe ve Siyaset?, Atatürk?ün Harf Devrimi ve Türk Dünyasına Yansımaları Sempozyumu, Trabzon, Karadeniz Teknik Üniversitesi Kafkasya ve Orta Asya Ülkeleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayını. 27
264 Ayşe Aktaş, (1999): Atatürk ve Harf Devrimi, Erdem, AKDTYK Yayınları, Cumhuriyet Özel Sayısı
III, Sayı: 33, Cilt: 11, Ankara:709
265 Gökdağ, A.B. (1999): ?Alfabe ve Siyaset?, Atatürk?ün Harf Devrimi ve Türk Dünyasına Yansımaları Sempozyumu, Trabzon, Karadeniz Teknik Üniversitesi Kafkasya ve Orta Asya Ülkeleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayını. 28