"Türkiye'de işin içinde olan herkes bilir ki özellikle Prof. ve Doç. kadroları öyle rastgele açılmaz. Ya bölümün ihtiyacı gözetilir (kanaatimce doğru olan da budur) ya da üniversite idarecileri kendilerine yakın gördükleri kişileri liyakati esas almadan bölüme alırlar. Ülkemizde her iki durum da sık sık yaşanmaktadır.
Her iki durumda da bir bölümde kadro almak isteyen kişi kadro açılmadan bölüm başkanına, dekana ya da rektöre ulaşmaya çalışır. Burada dikkat edilmesi gereken hususun öncelikle bölüm başkanına gidilmesi ve bölümün düşüncelerinin alınması olduğunu düşünüyorum. Bu, torpil olarak değerlendirilemez. Bölüm başkanı veya dekanı atlayarak direk rektör ile görüşerek kadro talebinde bulunmanın ise bölüm nezdinde itibar zedeleyici ve etik dışı bir durum olduğu fikrindeyim. Ki anketteki seçenekler diğer akademisyenlerin benimle benzer düşüncede olduklarını göstermektedir. "
Baştan söyleyeyim cevap vermeye değer gördüğüm yukarıdaki ifadelerinize cevap vereceğim, diğer yazdıklarınızın (eleştiri sınırlarını aştığını düşünmezseniz) bu tanıma uyduğunu düşünmüyorum.
Ülkede bölüm ihtiyacını hesaplamış kaç bölüm var. Diyelim böyle bir hesap yapılıyor, o bölümdeki diyelim bir Dr.Öğr.Üyesi'ne biz bölüm ihtiyaçlarına baktık sen ihtiyaç fazlası personelsin git kendine başka yerde kadro bul deniliyor mu? Kesinlikle Hayır! Bunu da herkes bilir. Üniversitelerimiz aldıkları araştırma görevlilerini prof.'a çevirmeye çalışan ve arada sisteme torpilli adamların eklendiği bir çiftlik gibi. Bu tüm üniversitelerimiz için geçerli. ODTÜ bile böyle. ODTÜ bile bugüne kadar piyasadaki kaliteli akademisyenleri bünyesine katmak amacıyla tek bir ilana çıkmış değil. Tüm üniversitelerin tüm ilanları kişiye özel. İlanlar trajikomik bir hal aldı, resmen tiyatro... Kanaatimce bu memuriyet düzenidir. Memur olmak isteyen adam kamuya girip memur olacak, piyasada doçent, prof unvanları ile dolaşmayacak... Akademisyen memur, üniversiteler de rektörlerin çiftliği olursa o ülkeden tek bir üniversite bile dünyada ilk 500 üniversite arasına giremez...
Ülkede sık sık yaşanan durum araş.gör.-prof. dönüştürme ve torpilli adam alma sistemleri çerçevesinde ilana çıkılmasıdır. Bölüm ihtiyaçlarını belirleyip ilana çıkan kimse yok. Birçok bölümde hiç prof yok, kadro da var ama kimse prof ilanına çıkmıyor!
Bölüm başkanlarının genel amacı bölümü ilerletmek değil, öyle olsa ilk 500 konusundaki durum şimdi olduğu gibi olmazdı! Bölüm başkanlarının veya dekanların genel amacı koltuklarını korumak ve kendi klanlarının iktidarda kalmasını sağlamak. O nedenle dışarıdan gelen kaliteli ve üst rütbeli insanlara sıcak bakmazlar, ayağını kaydırmaya çalışırlar... Bu nedenle, öncelikle onlara danışmak ayağına kurşun sıkmak demektir. Elbette istisnaları vardır bu kuralın. Ben genel eğilimi yazdım, istisnasını bilen varsa buyursun yazsın, hodri meydan...
Ankette "kendine uygun ilan çıkmasını beklesin" seçeneğini işaretleyenler de olduğu sürece genel eğilimin çok da bir kıymet-i harbiyesi yok. O seçenek zaten bu tür kişileri yakalamak için kondu. Ayrıca özelden yazan birçok akademisyen de yazdıklarımın doğruluğunu teyit ediyor.
Benim beklediğim farklı tecrübelerin örnekleri ile paylaşılması. Bu kadar yıl üniversitede olan akademisyenlerden tek bir tanesi bile kaliteli birinin torpilsiz üniversiteye alınmasına şahit olmadı mı? Oldu ise olay nasıl gelişti? İnsanlar tecrübe paylaşırsa elbette dikkate alırım ama boş kahve muhabbetine zamanım yok.
Yazdığım her şeyin eleştiri sınırları içinde olmasına dikkat ederim ama işi aslında sorgulamak/eleştirmek olduğu halde bugüne kadar bunu yapmamış ve, bu nedenle, buna alışmamış narin üniversite mensuplarımızı kırdıysak da kusurumuza bakmasınlar artık...
"Türkiye'de işin içinde olan herkes bilir ki özellikle Prof. ve Doç. kadroları öyle rastgele açılmaz. Ya bölümün ihtiyacı gözetilir (kanaatimce doğru olan da budur) ya da üniversite idarecileri kendilerine yakın gördükleri kişileri liyakati esas almadan bölüme alırlar. Ülkemizde her iki durum da sık sık yaşanmaktadır.
Her iki durumda da bir bölümde kadro almak isteyen kişi kadro açılmadan bölüm başkanına, dekana ya da rektöre ulaşmaya çalışır. Burada dikkat edilmesi gereken hususun öncelikle bölüm başkanına gidilmesi ve bölümün düşüncelerinin alınması olduğunu düşünüyorum. Bu, torpil olarak değerlendirilemez. Bölüm başkanı veya dekanı atlayarak direk rektör ile görüşerek kadro talebinde bulunmanın ise bölüm nezdinde itibar zedeleyici ve etik dışı bir durum olduğu fikrindeyim. Ki anketteki seçenekler diğer akademisyenlerin benimle benzer düşüncede olduklarını göstermektedir. "
Baştan söyleyeyim cevap vermeye değer gördüğüm yukarıdaki ifadelerinize cevap vereceğim, diğer yazdıklarınızın (eleştiri sınırlarını aştığını düşünmezseniz) bu tanıma uyduğunu düşünmüyorum.
Ülkede bölüm ihtiyacını hesaplamış kaç bölüm var. Diyelim böyle bir hesap yapılıyor, o bölümdeki diyelim bir Dr.Öğr.Üyesi'ne biz bölüm ihtiyaçlarına baktık sen ihtiyaç fazlası personelsin git kendine başka yerde kadro bul deniliyor mu? Kesinlikle Hayır! Bunu da herkes bilir. Üniversitelerimiz aldıkları araştırma görevlilerini prof.'a çevirmeye çalışan ve arada sisteme torpilli adamların eklendiği bir çiftlik gibi. Bu tüm üniversitelerimiz için geçerli. ODTÜ bile böyle. ODTÜ bile bugüne kadar piyasadaki kaliteli akademisyenleri bünyesine katmak amacıyla tek bir ilana çıkmış değil. Tüm üniversitelerin tüm ilanları kişiye özel. İlanlar trajikomik bir hal aldı, resmen tiyatro... Kanaatimce bu memuriyet düzenidir. Memur olmak isteyen adam kamuya girip memur olacak, piyasada doçent, prof unvanları ile dolaşmayacak... Akademisyen memur, üniversiteler de rektörlerin çiftliği olursa o ülkeden tek bir üniversite bile dünyada ilk 500 üniversite arasına giremez...
Ülkede sık sık yaşanan durum araş.gör.-prof. dönüştürme ve torpilli adam alma sistemleri çerçevesinde ilana çıkılmasıdır. Bölüm ihtiyaçlarını belirleyip ilana çıkan kimse yok. Birçok bölümde hiç prof yok, kadro da var ama kimse prof ilanına çıkmıyor!
Bölüm başkanlarının genel amacı bölümü ilerletmek değil, öyle olsa ilk 500 konusundaki durum şimdi olduğu gibi olmazdı! Bölüm başkanlarının veya dekanların genel amacı koltuklarını korumak ve kendi klanlarının iktidarda kalmasını sağlamak. O nedenle dışarıdan gelen kaliteli ve üst rütbeli insanlara sıcak bakmazlar, ayağını kaydırmaya çalışırlar... Bu nedenle, öncelikle onlara danışmak ayağına kurşun sıkmak demektir. Elbette istisnaları vardır bu kuralın. Ben genel eğilimi yazdım, istisnasını bilen varsa buyursun yazsın, hodri meydan...
Ankette "kendine uygun ilan çıkmasını beklesin" seçeneğini işaretleyenler de olduğu sürece genel eğilimin çok da bir kıymet-i harbiyesi yok. O seçenek zaten bu tür kişileri yakalamak için kondu. Ayrıca özelden yazan birçok akademisyen de yazdıklarımın doğruluğunu teyit ediyor.
Benim beklediğim farklı tecrübelerin örnekleri ile paylaşılması. Bu kadar yıl üniversitede olan akademisyenlerden tek bir tanesi bile kaliteli birinin torpilsiz üniversiteye alınmasına şahit olmadı mı? Oldu ise olay nasıl gelişti? İnsanlar tecrübe paylaşırsa elbette dikkate alırım ama boş kahve muhabbetine zamanım yok.
Yazdığım her şeyin eleştiri sınırları içinde olmasına dikkat ederim ama işi aslında sorgulamak/eleştirmek olduğu halde bugüne kadar bunu yapmamış ve, bu nedenle, buna alışmamış narin üniversite mensuplarımızı kırdıysak da kusurumuza bakmasınlar artık...
ölüm_hak , 4 yıl önce
Yazmayayım yazmayayım dedim ama dayanamadım yine. Beyefendi forum üyelerine bir soru sormuş ve değerli bir hocamız da tecrübelerine binaen bir cevap vermiş. Başlığı açan kişi de hocamıza kendi "üslubunca" cevap vermiş.
Şimdi bu beyefendinin yazdıklarına ve sorusuna binaen ben de fikirlerimi beyan etmek istiyorum:
1) Siz bir anket açmış ve çeşitli seçenekler koymuşsunuz. Forum üyeleri de girerek kendilerine en uygun gördükleri seçeneği işaretlemişler. Siz kendi koymuş olduğunuz bir seçeneği işaretleyenleri ya saf ya da .... olmakla itham etmişsiniz. Noktalı yerde ne demek istediğiniz ise akıllara hiç olumlu bir intiba getirmiyor maalesef. Lütfen açık açık yazınız. Hem seçenek koyup hem de o seçeneği işaretleyenleri aşağılamak sağlıklı bir düşünce yapısının ürünü değil.
2) "Hakanfc" hocamız, hem bir akademisyen olarak hem de ülkemizdeki reel durumun farkında olması nedeniyle fikrini beyan etmiş. Siz ise hocamızın verdiği cevapları beğenmeyerek ve onu unvanından dolayı küçümseyerek tepki göstermişsiniz.
Türkiye'de işin içinde olan herkes bilir ki özellikle Prof. ve Doç. kadroları öyle rastgele açılmaz. Ya bölümün ihtiyacı gözetilir (kanaatimce doğru olan da budur) ya da üniversite idarecileri kendilerine yakın gördükleri kişileri liyakati esas almadan bölüme alırlar. Ülkemizde her iki durum da sık sık yaşanmaktadır.
Her iki durumda da bir bölümde kadro almak isteyen kişi kadro açılmadan bölüm başkanına, dekana ya da rektöre ulaşmaya çalışır. Burada dikkat edilmesi gereken hususun öncelikle bölüm başkanına gidilmesi ve bölümün düşüncelerinin alınması olduğunu düşünüyorum. Bu, torpil olarak değerlendirilemez. Bölüm başkanı veya dekanı atlayarak direk rektör ile görüşerek kadro talebinde bulunmanın ise bölüm nezdinde itibar zedeleyici ve etik dışı bir durum olduğu fikrindeyim. Ki anketteki seçenekler diğer akademisyenlerin benimle benzer düşüncede olduklarını göstermektedir.
Torpil, liyakat ve bölüm ihtiyaçları esas alınmadan bir kişiye kadro verilmesidir. Örneğin, bir aday çok iyi bir nükleer fizikçi olabilir. Ama gitmek istediği bölümde o alanda çalışan başka bir başarılı nükleer fizikçi varsa ve onun varlığı hem derslerin verilmesi hem de araştırma yapılması açısından yeterli ise o bölüme ikinci bir nükleer fizikçinin alınması (başarılı bile olsa) gereksiz bir yaklaşım olacaktır. Veyahut da bölümün nükleer fizikçiye ihtiyacı var ancak adaylardan liyakatsiz olanı tercih ediliyorsa işte bu torpildir.
Sonuç olarak konuyu açan ve anketi başlatan beyefendiye soruyorum: Ne açıklama bekliyorsunuz, lütfen karar veriniz. Fikirlerinizin desteklenmesini mi, yoksa herkesin gördüğünü, bildiğini paylaşmasını mı? İnsanların tecrübelerini paylaşmasını istediğinizi yazmışsınız ama verdiğiniz tepkiler hiç de isteğinizle uyuşmuyor. "Hakanfc" hocamıza verdiğiniz cevabın eleştiri sınırlarını aştığını düşünüyorum.
Belli ki sizin kafanızda bir fikir oluşmuş ve burada kendi fikrinizi destekleyici cevaplar bekliyorsunuz. Haklı olduğunuz noktalar da olabilir, eyvallah. Ama bu, kimseye böyle rencide edici cevaplar verme hakkını size vermez.
Yukarıda yazdıklarım da eminim hoşunuza gitmeyecektir. O yüzden okumak sizin için bir zaman kaybı olacak muhtemelen. Bu kadar uzun bir açıklama yapmamın sebebi ise tepki gösterdiğiniz hocalarımıza desteğimi göstermek istememdir.
Kolaylıklar dilerim.