Editörler : supporters.
«42434445464748495051525354

Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
29 Aralık 2020 10:57

04.10.2020

Kav (Sezai Karakoç)

Otomobil birden çıkıyor yoldan

Bir deniz kıyısında duruyor

Büyü bıçağı koparıyor onu gri harmanili kayalardan

Yalnız sırtlarından sezilen haçlı erleri kayalardan

Kayalar kapatıyor onun arkasını som

Düşünceyle şekerlendirilmeden

Günse eriyor yön yön Van Gogh'su bir kırmızılık

Kirazların ve güllerin tifoya kardeş çıkan rengi

Kokuları bile kıpkırmızı olan güllerin

Ve otomobilden inen sensin iki avcunda deniz

Çevrene üşüşen zeytin ağaçları

Arkandan inenler o kimlerdir ki avuçlarına gülüyor

Oluşa gülüyorlar kuşlara çocuklara

Ki senin ellerini görmek bir kurtuluştur çocuklara

Sen yüzünde Akdeniz memnunluğu sen Truvalı Helen

Sana gelmiş bütün yunanlılar atlı arabalarla

Atlarla otomobillerle uçaklarla

Bütün kiraz yangını çocukları andıktan sonra

Evrenin akşamından döndünüz evlerin parmaklarına

Almışsın üstüne örtücülüğünü siyah kahverenginin

Ağaç gövdelerinin kavların rengini

Tabiat seninle canlı ve yeni

Tabiatı duruşun ve bakışınla verimlendirmişsin

Ey geçmez gençliğin telâşsız sesi

Sesinle ölümü ürkütmüş terletmişsin

Bir piknik yer altı gençliğine gözlerin

Saçların bir başlangıç eski zaman leylâklarına

Bir vakit gelse ki kapansam ayaklarına

Geçen zamanı yanlış bir rüya gibi yorumlasam

Resmini yunanlılardan kalma kayalara oysam

Gitsem Bergama Tiyatrosunda seslensem ismini

Benimle birlikte tabiat çağırsa seni

Eski çağ çağırsa seni

Yeni çağ çağırsa seni

Her piknik gezintisinde yaptıkları gibi

Çiçek kuş arı ve mavi gökte güneş

Seninle donanırlar çocuk oyunlarında dağ düğünlerinde

Ve kayalar ilk olarak atalardan arınmış

Büyümüş denizden gelen sabırsız seslerle

Sonbahar papirüslerini birer birer atmış

Kentse yüzyıllarca ilerde ve ötede

Sen halk ve çocuklar ve bir portatif çadır

Ve kalakalmış bir oto uçurum kenarında

Hafta içi gel gitleri denizde kanayıp ıslanış

Güneş sevinçli yaşlarla kararmış

Tabiatla konuşmaya başlarsın bardakların derinliğinde

Çin çay bardaklarının

Birbirinizi yitirirsiniz tabiatın sisinde

Biriniz Kafdağında biriniz Çinseddinde

Deniz yüreğinizin telâşsızlığından aydınlığını emer de

Akşamın üstüne boşanır yanar beyaz gecelerde

İyot kokulu yalnızlık panayırlarında

Ben bir peri masalı gibi anılırım o anda

Gelip geçen bir nöbet gibi o anda orada

Saçılan eşya toplanır otomobil çalıştırılır dönüş başlar

Tabiatla son alışverişi yapar çocuklar

Deniz yavaş yavaş siyah bir kabuk bağlar

Çayırlar üzerinde soğan yumurta kabukları büzülmüş kâğıtlar

Sende kadınlığın o sonsuz gülümsemesi ve toparlanışı var

Gözler hep arkadadır acaba unutulan bir şey mi var

Mutlaka unutulan bir şey var

Gün bir bomba gibi düşer ve batar

Arkaya son bir göz atılır otomobile doluşulur

Şimdi sizi tabiattan koparan geri alan bir asfalt

Şehrin düşüncelerini yayınlayan kalorifer bacaları

Oraya buraya koşuşan insanlar

Ve bütün ışıklar yanar


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
29 Aralık 2020 11:00

05.10.2020

Otuzüç Menekşe (Tahsin Saraç)

Bir morlukta alabora oldu gök

Tan söktü

Güneş dik doruklara konan bir öpücüktü.

¦

Yürüyordu

Yürüyordu değil, sürülüyordu

Bir ak ölüme suçsuzlar, öbek öbek;

Korkunç bir önseziyle tanık tepeler

Utançtan eriyip küçülüyordu.

Yatağında sütlü kahve içerken

Karıcığı kırıtarak geçerken

Paşa orasını kaşıdı derken.

Otlar daha bir diridir şu an

Koyak daha bir can kokulu.

Öte yandan süngü, candarma, namlu

Bir de o paşadan gizli buyrultu;

Bir alçaklık göz kesilmiş, namludan

Gelincik yüreklere nişan alıyordu.

At üstünde geçer başkent sırtından

Ülkeyi kurtarmış derler yağıdan

Daha bir yağı mı olurmuş ondan?

Göz bağlı, diz bağlı, dil bağlı

Sıralandı yanyana otuzüç karaltı

Ve nişancılar çöktü.

Şu ılık dağ yellerinde sabahın, mermiler

Bir kılıç komutla, yağmurca boşanıp

Koca çınarları biçti yere döktü.

Ne horoz sesi, ne ezan, ne koyun

Ala bir acılıkta tüm doğa suskun

Bitti demir ağırlığı uykusuzluğun.

Bu dağ ne kıyımlar görmüştür bu dağ

Bu yöre ne açlıklar, kavgalar, kanlar...

Ve bu su, ne canlar almıştır bu su

Ne gelinler yutmuş, ne taylar, boğalar...

Ama bu kan var ya, otuzüç damla kan

Varan şu otuzüç sıcak pınardan

Akıp ezgi ezgi artık çağlara

Onu tüm kirlerinden arıtıyordu.

Buyurdu ölenler: kin tutulmaya

Son bula bu acı, bu kan, bu kıya

Mutlulukta yaşana koyun koyuna.

¦

Bir kızılda alabora oldu gök

Gün söktü

Ve otuzüç menekşe günle boyun büktü.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
29 Aralık 2020 11:02

06.10.2020

Boğuntu (Tahsin Saraç)

Bıkmaz mı

Dağlar oturmaktan, sular akmaktan

Ve güneş her gün doğrulup aynı yöne

Doğudan doğup batıdan batmaktan?

Bıkmaz mı

Kara, kara olmaktan; ak, ak;

Hep nane mi kokacak nane çiçeği

Konuşmayacak mı hiç şu kayalar

Evlerde mi oturacağız hep böyle

Ayağımız kesilmeyecek mi topraktan?

Bıkmaz mı

Anlamsızlıktan şu sonsuzluk

Gizi çözülmeyecek mi oluşun

Hiç mi bilinmeyecek şu evren

Yıldızlar sırıtacak mı hep uzaktan?

Bıkmaz mı, ama hiç bıkmaz mı

Yaratan, yaratılan aynı kalmaktan?


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
29 Aralık 2020 11:03

07.10.2020

Ben Ozanım ( Tahsin Saraç)

Yıkık tapınaklara döner kimi kez içim

Eski, sağır bir sızıyla balkıyan, inceden;

Işıdı mı ala bir tan

Ben ozanım

Kaç seviden kurşun yesem

Göveririm kendi külümden, yeniden.

Sofrada ekmek ve su, göğüste o gül duygu

Yığınların mutluluğu kavgasında hep yerim.

Tanrılar karşısında, doğa doğrultusunda

Ben ozanım

Devrim ateşlerini sonsuz yakacak odun

Toprakta kemiklerim.

Al bahar, yeşil yaprak

Titrerim ak yellerle dorukta kavak kavak.

Ben ozanım

Açlığın kan çizgisinde, ve taş dilsizliğinde

Değişip olurum hemen

Suskunluğum o sarı öfkesiyle

Kınında bekleyen soğuk bir bıçak.

Kısa çöpün uzun çöple kavgası

Süre gelmiş çağlar boyu

Ama şimdi son evrede, dönemeçte, yargıda.

Ben ozanım

Sizin yalnız kolunuz, bacağınız

Oysa benim

Hep yüreğim sargıda.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
29 Aralık 2020 12:27

08.10.2020

Tut Ki Gecedir (Attila İlhan)

tut ki gecedir

karanlık sıvaşır ellerine camlardan

birden kırmızıya döner

trafik ışıkları

kükürtlü dumanlar yükselir

korkuya batmış

camkırığı adamlardan

tehlikeye büyür sakalları

tut ki gecedir

ihbarlar birer sansar

bir telefondan bir telefona atlar

yeraltı örgütleri tetik üstünde

adres değiştirmiş silah kaçakçıları

fahişeler birbirinden kuşkulanıyor

tut ki gecedir

katiller huzursuz

hırsızlar sinirli

hainler ürkekçedir

elleri telefona kendiliğinden uzanıyor

ihanete gece müthiş bir gerekçedir

ihbarlar birer sansar

bir telefondan bir telefona atlar

ihanet bir bilmecedir


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
29 Aralık 2020 12:32

09.10.2020

Mahur Beste (Attila İlhan)

Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız

O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız

Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız

Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız

O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız

Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı

Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı

Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı

Gittiler akşam olmadan ortalık karardı

Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra

Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara

Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara

Geceler uzar hazırlık sonbahara


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
30 Aralık 2020 02:12

10.10.2020

Elma (Cemal Süreya)

Şimdi sen çırılçıplak elma yiyorsun

Elma da elma ha allahlık

Bir yarısı kırmızı bir yarısı yine kırmızı

Kuşlar uçuyor üstünde

Gökyüzü var üstünde

Hatırlanacak olursa tam üç gün önce soyunmuştun

Bir duvarın üstünde

Bir yandan elma yiyorsun kırmızı

Bir yandan sevgilerini sebil ediyorsun sıcak

İstanbul'da bir duvar

Ben de çıplağım ama elma yemiyorum

Benim öyle elmalara karnım tok

Ben öyle elmaları çok gördüm ohooo

Kuşlar uçuyor üstümde bunlar senin elmanın kuşları

Gökyüzü var üstümde bu senin elmandaki gökyüzü

Hatırlanacak olursa seninle beraber soyunmuştum

Bir kilisenin üstünde

Bir yandan çan çalıyorum büyük yaşamaklara

Bir yandan yoldan insanlar geçiyor çoğul olarak

Duvarda bir kilise

İstanbul'da bir duvar duvarda bir kilise

Sen çırılçıplak elma yiyorsun

Denizin ortasına kadar elma yiyorsun

Yüreğimin ortasına kadar elma yiyorsun

Bir yanda esaslı kederler içinde gençliğimiz

Bir yanda Sirkeci'nin tren dolu kadınları

Adettir sadece ağızlarını öptürürler

Ayaküstü işlerini görmek yerine

Adımın bir harfini atıyorum


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
30 Aralık 2020 02:15

11.10.2020

Yüz (İlhan Berk)

Biliyor musun sen bir şiirde ilk satırsın ilk sözcük

Beyaz bir gül

Beyaz bir gül ne kadar beyaz olursa o kadar

Ne kadar suysa bir su

O kadar

Ben en yakın yüzüm yüzüne

Uyandığın sabaha, yatağına

Birden bulup birden yitirdiğin bir şey olur ya,ona

Bir dağ okulunda ilk derslere giren çocuklara

İlk coğrafyacılara

İlk harflerine bir alfabenin.

Yüzün ki korkular verir bana ne zaman yüzümü tutsam yüzüne

Ben ki ölüme hiç eğilmedim hiç girmedi sözlüğüme

Belki sokağa ilk çıkan bir çocuktur ölüm

Belki senin bazen topuz yaptığın saçın

Bir yaban çiceği ya da ve daha ilk geliyordur dünyaya

Bir demet maydanozu koparıp bırakmak belki de.

Dedim ya hiç bilmiyorum arabı belki de benim sık sık çıkarıp

Baktığım bir fotoğrafın

Bıyıkları hep yüzüne düşen bir adama çektirdiğim

Bir suya bakarken

Bir suya

Duru mu duru ve daha sessiz ölümün kendinden.

Ben ki seninle aştım yasları

Koydum çağıma adımı.Bir burukluğu

yüzün gibi.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
30 Aralık 2020 02:18

12.10.2020

Güneşi Yakanların Selamı (İlhan Berk)

Bir zevk duyulmaz oldu, buranın rüzgârlarından

Hayat soldu bir günün enginlerinde yine.

Selâm! Sonsuzların yorgun gönüllerine

Selâm: Güneşi içeren çocukların diyarından!

Bir ateş yakalım ki geçmesin hatta bir an

Ve sussun kurtlar, kuşlar bir gök gürültüsüyle;

Bir ateş yakalım ki, tutuşsun gökler bile

Ve Güneş içilsin o gün, kızıl çanaklardan!

Varsın eskisin sesim kaybetsin ahengini

Geceler kıskanmasın aydınlığa süsünü.

Donatsın sonsuzluklar gibi gurubun rengini

Söylesin ve uzaklar baharın türküsünü...

Neler, neler beklenmez nihayetsiz bir yerden

Güneşi içelim mor şafaklar gecesinden.

Selâm! Sonsuzluklara, hasretli gönüllerden,

Selâm, güneşi, göğü yakanlar bahçesinde! .


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
30 Aralık 2020 02:21

13.10.2020

Hikaye (İlhan Berk)

er şey bir gece içinde oldu

Sabahleyin her şey tamamdı.

Bu gördüğünüz gökyüzü

İlk defa gelip yerini aldı

Gökyüzünün gelmesiyleydi

Dünyada büyük bir değişiklik oldu

Mesela, ovalar daha o gün

Yalnızlıklarını unutuverdiler

Bu şimdi elsiz ayaksız gibi duran gece

O zaman ağaca yürüyen bir su gibi geliyordu

Gökyüzünün hemen arkasındandı

Denizleri gördük

Baktım bir kuş ilk defa keyifli keyifli

Baktım uçuyordu

Akşama doğruydu

Bitkilerle, hayvanlarla merhabalaştık

Her şey yaşamaya hazırlanıyordu

Her şey gelir gelmez hayatlarını

Himalaya'lar, Ant'lar, Erciyeş'ler

Bir daha kımıldamamak üzere yerleşiyorlardı

Herkes aklından geçirdiği kadar bir yeri

Dünyada kolayca bulmuştu

Gökyüzünde, yerde

Her ağacın, her taşın bir yeri vardı

Hatırlarım küçük kirli bir bulut

Durmuş olup bitenleri seyrediyordu

Dünyaya niçin bu kadar geç geldiğini

Elinde olsa tutup soracaktı

Şimdi bu geceyi, bu yıldızları fevkalade buluyorsunuz ama

Bu hiç de kolay olmadı

En başta, başı boş atlar gibiydi nehirler

Bu şiire girmeden önce

Her şey yerini alıyordu sırası geldikçe

İlhan Berk bütün bunları görüyordu.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
30 Aralık 2020 02:27

14.10.2020

Ölüm Kere Ölüm (İsmet Özel)

İsa Golgota'ya çıkarken tökezlemeden önce

Önü sıra sendeleyip ayağı burkulan bendim

Yar idim dulda saydı beni açmak isteyen gonca

Dert oldum Hira'ya beni teskine geldi Efendim

İlk ben üşüdüm sonradır Tur-i Sina'daki sağnak

Dağa çıktım kurdu geberttim beni korkuttu keme

Çalmadığım kapı kalmadı can evimden taşarak

Duyan olmadı avazım ki desin Hallaç kekeme

İlenen oylumsuz kalır kargışın imza yeri boş

Aşka düşmek eceliyse bedeni çoşturur anız

Ruh körelten çare bulmaz ilaç olmaz telaşlı döş

Pis mürekkeple çürük dil tokuşturanlardansanız

Kul beni bilmeyişin vakti ecelden kim sıyıra

Bir benim sayıklayan Adem'i imla eden adı

Bu yüzden bana değmeden dünyadan bir üvendire

Gittim çekip başımı gittim hakikat duraksadı.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
01 Ocak 2021 01:32

15.10.2020

Ağrı (Birhan Keskin)

O günden sonra kuracak güzel bir cümlem olmadı hiç

dünya için. Rüyalarım tüller ve silahlardan bu yana sisli.

Kıvrılıp giden dalgın bir yol, yolda eski bir taş,

Limanda bağlı bir tekne, yosunlu bir halat gibi durdum.

Uzağımda açık denizdi o yürüdü gitti.

Ben kıyıda ıssız bir ev, ince boğazda gıcırdayan tahta iskele,

iskelede bir lastik, az ilerde turuncu bir şamandıra,

İçimde kuzeyden bir hatıra aksiyle durgun suya vurdum.

Bir siyah beyaz kare içinde, hepsi hepsi bir hatıra işte

Bıraktın, unuttum, unutuldum.

Seni kırdığım yerden beni de kırdılar,

Ben hiçbir cümleyle ağlayamam artık seni.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
01 Ocak 2021 01:35

16.10.2020

Dağ (Birhan Keskin)

sabahın karşısında konuşmak ne zor!

incecik kül gibi kalıyorsun,

dağ susmaya giden yolu biliyor

sen bilmiyorsun

taş yarılıyor bir çiçek için, yol veriyor.

kısacık konuşuyor çiçek: "dünya" diyor,

"gördüm, benimle tamamlanıyor."

yeryüzü karşısında konuşmak ne zor!

yamaçtan aşağı bak, uçurum gör!

-görsene kekeme!

içindeki zayıf kan, dayanıksız dil,

olmamış hal

gümüş bir zirvede eriyor.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
01 Ocak 2021 01:37

17.10.2020

Arka Bahçe (Birhan Keskin)

Birbirine dolanan hayaller yumağıdır hayatımız

kim karar verebilir birbirine dokunan taş ve su

hakkında, kimin kimi ayakta tuttuğuna, ve günün

aslında kumdan, tuzdan ve ışıktan oluşmadığına?

boşlukları doldurduğumuzda belirecek hayatın

anlamı, taşı ve suyu doğru yorumladığımızda, bir

yarı öbür yarıyı anlayacak: olgunluk bize yaban

meyvesi gibidir; gevşek ağızlarımıza dokunan zehir!

kim sana verdiklerimi, senden aldıklarımı çözebilir?

birbirine dolanan hayaller yumağıdır hayatımız,

hayalleri dik tutmak gerekir.

ben yumuşak tuşlarına basacağım hayatın

sen çatıyı kur.

sırları soracağım ben,

sen hayatın anlamını ara.

yazın yönünü değiştireceğim ben

sen yolculuğa çık.

ben arka bahçeyi özleyeceğim

sen inat et...


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
01 Ocak 2021 01:42

18.10.2020

Vakit Var Daha (Cemal Süreya)

Elif Lam Mim. Yirmi üç haziran dokuz yüz altmış yedi

Bulanık atmosferin içinde gözlerim sımsıcak;

Yel değirmeni'nden denize sarpa sararak inen bir sokakta.

Vakit tamamdır diyorum. Ve sokağın sesi

Diyor ki değil daha

Vakit var daha

Bir kilise tadı taşıyor Dolmabahçe camiinin pencereleri

Uzaktan bakmak şartıyla ve aydınlık oluşunu saymazsak;

Ve denizin gişesinde oturan kısa boylu saat kulesi

Yakasının içine kaydırmış hafifçe basınç-ölçerini

Diyor ki değil daha

Vakit var daha

Mermerin memelerinden hafifçe hafifçe damlıyor mavi

İlk mavi, doğru mavi, çayır çimen bilgisi

Cücükleniyor orda hemen ılık menekşesi Şems'in

Çalgıcısını da yanında gezdirirdi Konya'da Şems ki

Diyor ki değil daha

Vakit var daha

Bir koku gibi dururdu parmağı yüzüğünün içinde

Gerindikçe bütün Doğuya yayardı bedenini,

Sağlığından çerçeveler yaratır Kelime Hatun

Uzun uzun duyardı gözlerine çekilmiş mili

Diyor ki değil daha

Vakit var daha

Evlerden çadırlardan toplananlar bini buldukça

Padişahın önünde törenle uçuruldu kelleleri.

Geceyi bir dert gibi geride bırakan Yahudiye

Gündüz de tırnaklı hayvanların eti haram edildi

Diyor ki değil daha

Vakit var daha

Genç Osman annesinin rahmini çekip üstüne

Adı burgaçlara yazılsın diye bekledi.

Ve Sinan düdenlerde olsun diye ölümü

Kurduğu her yapının temelini suya indirdi

Diyor ki değil daha

Vakit var daha

Düşmanına ilerlerken tuhafça gülerdi

Köroğlu'nun sırtında üst üste dokuz dombay derisi.

Ve kaçarken yılan sokmuş orman perisi

Gözleriyle izlerdi sessizce erkeğini

Diyor ki değil daha

Vakit var daha

Deve, devenin üstünde tabut, biri çekiyor deveyi

Üçü de Ali: deve, deveyi çeken ve tabutun içindeki,

Çılgın gibi koşuyorum köylerden şehirlere

Başını kayalara vura vura ilerleyen bir insan seli

Diyor ki değil daha

Vakit var daha

Hafif kanlı Chevrolet'ler, hırslı Pontiac'lar, kıranta Buick'ler

Gürültüyle akıp gidiyor General Motors'un enikleri;

Ve ağır kıçlı, geniş çeneli, soluklu arabaları Ford?un;

Ve ağaçlar görüyor, gözlüklü, iri kıyım Chrysler ailesini

Diyor ki değil daha

Vakit var daha

Sokak lambaları yerebatanlar yük kamyonları

Almadan edemeyeceğimiz bir selam gibi

Sırtlar arkalar talvekler duldalar öte yüzler

Ve kuyuya sarkıtılmış bir testinin dibi

Diyor ki değil daha

Vakit var daha


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
01 Ocak 2021 01:43

Fevkalede güzel bir şiiridir :)

memurumben.34, 3 yıl önce

https://www.youtube.com/watch?v=Q3kx70Ne7II


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
01 Ocak 2021 01:45

19.10.2020

Perdeli (Cemal Süreya)

Mutluluk,

Diyordu adam,

Her konuda

Tekrara düşecek kadar

Rahat olmak.

Rahatsın,

Diyordu kadın,

Ama o sırada

Birdenbire

Odayı

Sözgelimi

Brezilya'ya

Çevirir

Bir çiçek.

İyi niyetlidir musluk,

Diyordu adam,

Yüzüne çarptığın

Ve içtiğin su

Aynı serinliktedir.

Mutluluk mu,

Diyordu kadın,

Mutluluk:

Açan tütün

Körelten tütün.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
01 Ocak 2021 01:47

20.10.2020

Fayton (Ece Ayhan)

O sahibinin sesi gramofonlarda çalınan şey

incecik melankolisiymiş yalnızlığının

intihar karası bir faytona binmiş geçerken ablam

caddelerinden ölümler aşkı pera'nın

Esrikmiş herhal bahçe bahçe çiçekleri olan ablam

çiçeksiz bir çiçekçi dükkanının önünde durmuş

tüllere sarılmış mor bir karadağ tabancasıyla

zakkum fotoğrafları varmış cezayir menekşeleri camekânda

Ben ki son üç gecedir intihar etmedim hiç, bilemem

intihar karası bir faytonun ağışı göğe atlarıyla birlikte

cezayir menekşelerini seçip satın alışından olabilir mi ablamın


memurumben.34
Kapalı
01 Ocak 2021 01:51

Cemal Safi (Tek Hece Aşk)

Var mı beni içinizde tanıyan

Yaşanmadan çözülmeyen sır benim

Kalmasa da şöhretimi duymayan

Kimliğimi tarif etmek zor benim

Bülbül benim lisanımla ötüştü

Bir gül için can evinden tutuştu

Yüreğine Toroslar? dan çığ düştü

Yangınımı söndürmedi kar benim

Niceler sultandı, kraldı, şahtı

Benimle değişti talihi, bahtı

Yerle bir eyledim taç ile tahtı

Akıl almaz hünerlerim var benim

Kamil iken cahil ettim alimi

Vahşi iken yahşi ettim zalimi

Yavuz iken zebun ettim Selimi

Her oyunu bozan gizli zor benim

Yeryüzünde ben ürettim veremi

Lokman Hekim bulamadı çaremi

Aslı için kül eyledim Keremi

İbrahim?in atıldığı kor benim

Sebep bazı Leyla bazı Şirin'di

Hatırım için yüce dağlar delindi

Bilek gücüm Ferhat ile bilindi

Kuvvet benim, kudret benim, fer benim

İlahimle Mevlana?yı döndürdüm

Yunusumla öfkeleri dindirdim

Günahımla çok ocaklar söndürdüm

Mevladanım hayır benim, şer benim

Benim için yaratıldı Muhammed

Benim için yağdırıldı o rahmet

Evliyanın sözündeki muhabbet

Enbiyanın yüzündeki nur benim

Kimsesizim hısmım da yok hasmım da

Görünmezim cismimde yok resmim de

Dil üzmezim tek hece var ismimde

Barınağım gönül denen yer benim

Benim adım aşk!

Toplam 1076 mesaj
«42434445464748495051525354

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi