hmmm.. daha net bilgi alabilmem ve sizin de bana daha net bilgiler verebilmeniz için olayı baştan sona tüm detaylarıyla anlatmam gerekiyor sanırım..
şimdi olay şu..
soruşturma konusu: kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret
mağdurlar: zekeriya öz, yusuf ziya özcan, recep tayyip erdoğan, abdullah gül
şüpheliler: ben artı 4 kişi daha
19 mayıs 2010 tarihinde izmirde bir kaç arkadaşımın ısrarı ve ricası ile tamamen zorlama bir şekilde gençlik bayramını kutlama, şölen vesaire gibi kisveler altında valilikten izni olup olmadığını bilmediğim bir protesto yürüyüşüne ve o dönemin ergenekon savcısı zekeriya öz ve siyasilerini(başbakan, cumhurbaşkanı) protesto etmek maksatlı bir eyleme katılmış bulundum.
kutlama var diye kandırıldığımızın ve sonuçlarının bu kadar ağır olabileceğini bilmediğim bir eylemin içinde olduğumuzun farkında değildim .o zamanlar henüz hazırlık öğrencisiydim ve açıkça söylemem gerekirse bir çok konuda cahil ve toydum..
eylem sırasında yaptığım tek davranış slogan atan grupla beraber yürümek ve bir kaç karikatür ve posteri tutmaktı.. eylem programı gereği siyasilerin maketlerinin ve kuklalarının olduğu posterler denize atılacaktı.. ben olaylardan tamamen habersiz şekilde bu gruba iştirak ederken posterlerin denize atılması aşamasında gruptan ayrıldım ve oradan uzaklaştım..
eylem başlangıcında gündoğduda grupla beraber yürürken sivil polisler fotoğraflarımızı çekmiş ben de bu fotoğraflarda net bir şekilde görünüyorum.. bu fotoğrafların çekildiğinden ve varlığından ise savcılık soruşturmasında savcının önündeki dosyadan görerek haberdar oldum.. savcı bu fotoğrafları bana şahsen gösterdi..
ifadem esnasında yürüyüşe katıldığımı kabul ettim ama devlet büyüklerinin maketlerinin denize atılması esnasında gruptan ayrıldığımı çünkü bunun bir suç olabileceğini düşündüğümü söyledim savcıya.. tüm yaşananlardan dolayı pişman olduğumu ve o gruptan herhangi bir kişiyle irtibatımın ve alakamın olmadığını, hiçbir zaman olmayacağını yürüyüşe planlanan eylemlerden habersiz olarak ve arkadaş ricası ile katıldığımı söyledim..
sonuç olarak adresime gelen tebliğde yürüyüşe katıldığımın sabit olduğu ancak devlet büyüklerinin posterlerini denize attığım yönünde yeterli delil olmadığını ve bu yüzden ek kavuşturmaya gerek olmadığını, yani delil yetersizliğinden takipsizlik kararı aldığımı öğrendim.. karar bana 2013 kasım ayında tebliğ edildi..
benim gibi takipsizlik alan arkadaşlarım olduğu gibi haklarında dava açılan adamlar da var. çünkü onlar suç unsuru teşkil eden devlet büyüklerinin maket posterlerini denize atmışlardı.. onların akıbetinin ne olduğunu ise bilmiyorum..
hmmm.. daha net bilgi alabilmem ve sizin de bana daha net bilgiler verebilmeniz için olayı baştan sona tüm detaylarıyla anlatmam gerekiyor sanırım..
şimdi olay şu..
soruşturma konusu: kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret
mağdurlar: zekeriya öz, yusuf ziya özcan, recep tayyip erdoğan, abdullah gül
şüpheliler: ben artı 4 kişi daha
19 mayıs 2010 tarihinde izmirde bir kaç arkadaşımın ısrarı ve ricası ile tamamen zorlama bir şekilde gençlik bayramını kutlama, şölen vesaire gibi kisveler altında valilikten izni olup olmadığını bilmediğim bir protesto yürüyüşüne ve o dönemin ergenekon savcısı zekeriya öz ve siyasilerini(başbakan, cumhurbaşkanı) protesto etmek maksatlı bir eyleme katılmış bulundum.
kutlama var diye kandırıldığımızın ve sonuçlarının bu kadar ağır olabileceğini bilmediğim bir eylemin içinde olduğumuzun farkında değildim .o zamanlar henüz hazırlık öğrencisiydim ve açıkça söylemem gerekirse bir çok konuda cahil ve toydum..
eylem sırasında yaptığım tek davranış slogan atan grupla beraber yürümek ve bir kaç karikatür ve posteri tutmaktı.. eylem programı gereği siyasilerin maketlerinin ve kuklalarının olduğu posterler denize atılacaktı.. ben olaylardan tamamen habersiz şekilde bu gruba iştirak ederken posterlerin denize atılması aşamasında gruptan ayrıldım ve oradan uzaklaştım..
eylem başlangıcında gündoğduda grupla beraber yürürken sivil polisler fotoğraflarımızı çekmiş ben de bu fotoğraflarda net bir şekilde görünüyorum.. bu fotoğrafların çekildiğinden ve varlığından ise savcılık soruşturmasında savcının önündeki dosyadan görerek haberdar oldum.. savcı bu fotoğrafları bana şahsen gösterdi..
ifadem esnasında yürüyüşe katıldığımı kabul ettim ama devlet büyüklerinin maketlerinin denize atılması esnasında gruptan ayrıldığımı çünkü bunun bir suç olabileceğini düşündüğümü söyledim savcıya.. tüm yaşananlardan dolayı pişman olduğumu ve o gruptan herhangi bir kişiyle irtibatımın ve alakamın olmadığını, hiçbir zaman olmayacağını yürüyüşe planlanan eylemlerden habersiz olarak ve arkadaş ricası ile katıldığımı söyledim..
sonuç olarak adresime gelen tebliğde yürüyüşe katıldığımın sabit olduğu ancak devlet büyüklerinin posterlerini denize attığım yönünde yeterli delil olmadığını ve bu yüzden ek kavuşturmaya gerek olmadığını, yani delil yetersizliğinden takipsizlik kararı aldığımı öğrendim.. karar bana 2013 kasım ayında tebliğ edildi..
benim gibi takipsizlik alan arkadaşlarım olduğu gibi haklarında dava açılan adamlar da var. çünkü onlar suç unsuru teşkil eden devlet büyüklerinin maket posterlerini denize atmışlardı.. onların akıbetinin ne olduğunu ise bilmiyorum..
Td371452 , 8 yıl önce
Savcılık (soruşturma) aşamasında hakkınızda takipsizlik kararı verildi ise bu karar şüpheli ve şikayetçiye tebliğ edilir. Çokanak7ın dediği gibi emniyete tebliğ edilmez. Ancak 5320 sayılı kanunun 16. maddesi geerğince eğer soruşturma evrakı ilk olarak emniyet ya da jandarma tarafından düzenlenip savcılığa gönderildi ise karardan bir suret kolluk kuvveti olarak buraya gönderilir ve polis ya jandarmanın POLNET denilen suç kaldı sistemine işlenir ve güvenik araştırmasında ortaya çıkar, ancak bu suçun memuriyete engel teşkil olup olmayacağına memur alamı yapan kurum karar verir.