Editörler : Lanet
05 Ocak 2010 22:51

Anmadan Geçemeyeceğim

Arif Nihat ASYA

Bugün 5 Ocak... Arif Nihat Asya'nın ölüm yıldönümü..İlk iki sayfada onunla ilgili bir başlık aradım, yok.. Ben de ölüm yıldönümlerinde hatırladıklarımı yazabileceğim/iz bir başlık olsun istedim...

O olmasaydı bayrak şiirimiz olmayacaktı.. Fetih Marşımız olmayacaktı.. Naat olmayacaktı...


cilginturk71
Başbakan Müsteşarı
05 Ocak 2010 23:06

Büyük şairimizden Allah razı olsun ve ruhu şâd olsun..Hizmetlerini açıklamaya kelimeler kâfi gelmez..Google vasıtasıyla hayatı hakkında belki yüzlerce sayfa bilgi bulabilirsiniz..Aşağıda "ARİF NİHAT ASYA?NIN KASTAMONU SULTANİSİ?NDEKİ ÖĞRENCİLİK YILLARI VE BU DÖNEMDE YAYINLANMIŞ ŞİİRLERİ" başlıklı bir e-makale linki paylaşıyorum..İlgi duyanların okuması ümidiyle..

http://www.ksef.gazi.edu.tr/dergi/pdf/cilt-16-no1-2008Mart/237.pdf


ali karadayı
Müsteşar
05 Ocak 2010 23:32

Yazıyı okudum. Okulun kadrosu çok güçlü.. Akranları içinde Orhan Şaik var. Kastamonu işgale uğramamış. Haftanın 5 günü çıkan Açıksöz Milli Mücadele'nin bayrak gazetelerinden.. Ankara yolu üzerinde bulunuyor. KAstamonu savaşlarda pek çok şehit vermiş. Çanakkale Türküsü o yıllarda henüz yeni söyleniyor olmalı. Hal böyle olunca Arif Nihat olunuyor, Orhan Şaik olunuyor.


cilginturk71
Başbakan Müsteşarı
05 Ocak 2010 23:40

Etkileşimden midir bilinmez ama gıpta ettiğimiz büyüp edipler milli mücadele döneminde omuz omuza okumuş,savaşmış ve yaşamışlardır..

İlginiz için müteşekkirim :)


Türkçeci0505
Başbakan Müsteşarı
05 Ocak 2010 23:46

Bugün, dersin bitmesine on dakika kala tahtanın hemen yanındaki takvimden koparılan ''5 Ocak'' yaprağının arkasındaki yazıyı - Arif Nihat Asya'yı- okuduk. Ardından ''Bayrak'' şiiri. Sonra ''Bayrak'' şiirini okumak için peşi peşine kaldırılan parmaklar.

Büyük şair ne demişti:

Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın

Fatih'in İstanbulu fethettiği yaştasın

Türk'e Türklüğünü anlatan Anadolunun büyük şairine selam olsun.


sabah melikesi
Başbakan Müsteşarı
05 Ocak 2010 23:54

Ortaokul yıllarımda, hatta 1.sınıfta bir gecede ezberlediğim Bayrak şiirinin şairi; ruhun şad olsun.


fuzüli3
Kapalı
06 Ocak 2010 00:34

Bayrağımızın gölgesindeki en güzel yere lâyık olan şâirimiz, ruhun şâd olsun!


umur samaz
Daire Başkanı
06 Ocak 2010 21:50

Bende 23 Nisan töreninde okumuştum Bayrak şiirini çok beğenilmiş ve ikinci kez okumuştum..

Allah rahmet eylesin..

07 Ocak 2010 16:25

İz bırakanlar hatrlanmayı hak ediyorlar,Lisedeyken okulumuzda yapılan şiir dinletisinde bayrak şiirini okumuş ve ayakta alkışlanmıştım aslında ayakta alkışlanan Üstad idi...


dilŞAD2
Kapalı
07 Ocak 2010 16:35

Bayrak şiirinde bir mısra vardır ya hani...

"Seni selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım"

Hatırlamıyorum ama bir dönem sırf bu mısradan dolayı okul kitaplarından Bayrak şiirinin çıkarılması talep edilmişti...

Gerekçe ise çocuklarda oluşması istenilen hayvan sevgisine engel oluyormuş...:)

2010 Türkiyesini düşününce "ah benim güzel yurdum" diye ahlayıp vahlayasım geliyor...


ali karadayı
Müsteşar
17 Ocak 2010 22:21

17 Ocak 1954'te öldü. Böyle bir pazar günüydü. 1914'den 54'e kadar öğretmen olarak, yazar olarak, yönetici olarak edebiyata çok hizmetleri oldu. Farkında olmasak da onun bilgilerini kullanıyoruz.


ali karadayı
Müsteşar
18 Ocak 2010 20:54

Reha Oğuz Türkkan'ı kaybetmişiz. Kendisi 1940'lardan itibaren milliyetçi camianın önde gelen isimlerindendi. 44 olaylarında tabutlukta işkence görenlerdendi. Uzun yıllar yurtdışında kaldıktan sonra en son Türk 2000 Vakfı'nın yöneticiliğini yapıyordu.


cilginturk71
Başbakan Müsteşarı
18 Ocak 2010 21:18

Allah rahmet eylesin..

"WhoisWho" ansiklopedisinde adına madde yazılan ender Türk ilim adamlarındandı..


dilŞAD2
Kapalı
07 Şubat 2010 19:28

Ahmet KABAKLI

1924 yılı mayıs ayında Elazığ Harput?un Göllübağ?ında doğdu.Harput Sarayhatun Camii imamlığı yapan Ömer Efendi ile Münire Hanım?ın oğludur.Çocukluğu Harput yakınlarında Göllübağ denilen bölgede geçti.Elazığ Numune Mektebi?nde ilk tahsiline başlayan (1931) Kabaklı, orta ve lise tahsilini Elazığ?da yaptı.1944 yılında İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu parasız yatılı imtihanını kazanarak İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü?nde yüksek tahsilini tamamladı.

Diyarbakır ve Manisa Lisesi?nde edebiyat öğretmeni olarak çalıştı.1956 sonbaharında bir yıllık eğitim stajı için MEB tarafından Paris?e gönderildi.Dönüşünde İstanbul Çapa Eğitim Enstitüsü edebiyat öğretmenliğine tayin edildi (1958-1969). Bu arada Aydın?da iken başladığı Ankara Hukuk Fakültesi?ni bitirdi (1955-1960). 1969?dan itibaren İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu?nda öğretim üyesi olarak çalıştı.1974?de emekliye ayrıldı.Daha sonra Türk Musikisi Devlet Konservatuarı?nda edebiyat dersleri verdi (1975).Türk Edebiyatı Cemiyeti Başkanı ve Türk Edebiyatı Dergisi?nin yönetmenliğini yaptı.MEB ve sivil toplum kuruluşları tarafından Ahmet Kabaklı?ya 1997 yılında Şeyhül Muharririn payesi verildi.

1956 yılında Tercüman gazetesinin fıkra yarışmasını iki kişiyle birlikte kazandı ve aynı gazetede yazı hayatına başladı.1957?den 1990 yılına kadar Tercüman gazetesinde, 1990?dan bu yana da Türkiye gazetesinde köşe yazarlığı yaptı.8 Şubat 2001 tarihinde İstanbul?da öldü.

ESERLERİ

Kültür Emperyalizmi, Müslüman Türkiye, Mabet ve Millet, Mehmet Akif, Yunus Emre,Mevlana, Bizim Alkibiaadis,Ecurufya,Sohbetler 1-2, Temellerin Duruşması,Güneydoğu Yakından,Şiir İncelemeleri, Doğudan Doğuş,Türk Edebiyatı 1-3

HAKKINDA YAZILANLAR

Şeyhü?l Muharririn Ahmet Kabaklı

Mahmut Çetin

1924 yılı Mayıs ayında Elazığ Harput?da doğdu.Harput Sarayhatun Camii imamlığı yapan Ömer Efendi ile Münire Hanım?ın oğludur.Çocukluğu Harput yakınlarında Göllübağ denilen bölgede geçti. Hep bir Harput hasretlisi olarak yaşadı.Elazığ Numune Mektebi?nde ilk tahsiline başlayan (1931) Kabaklı, orta ve lise tahsilini Elazığ?da yaptı.1944 yılında İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu parasız yatılı imtihanını kazanarak İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü?nde yüksek tahsilini tamamladı.

Öğretmenlik Yılları

Diyarbakır ve Manisa Lisesi?nde edebiyat öğretmeni olarak çalıştı.1956 sonbaharında bir yıllık eğitim stajı için MEB tarafından Paris?e gönderildi.Dönüşünde İstanbul Çapa Eğitim Enstitüsü edebiyat öğretmenliğine tayin edildi (1958-1969). Bu arada Aydın?da iken başladığı Ankara Hukuk Fakültesi?ni bitirdi (1955-1960). 1969?dan itibaren İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu?nda öğretim üyesi olarak çalıştı.1974?de emekliye ayrıldı.Daha sonra Türk Musikisi Devlet Konservatuarı?nda edebiyat dersleri verdi (1975).

Yazı Hayatı

1956 yılında Tercüman gazetesinin fıkra yarışmasını iki kişiyle birlikte kazandı ve aynı gazetede yazı hayatına başladı.1957?den 1990 yılına kadar Tercüman gazetesinde, 1990?dan 2000 yılı sonuna kadar da Türkiye gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. ?Gün Işığında? köşesinde değerli makaleleri ile ışık saçtı. Türkiye?ye Türk Milletine ve Türkçeye aşık olup, çok seviyordu. Ve ömrünü bu değerlere hizmet için harcadı. Kalemiyle 54 yıl hizmet etti. arkasında ciltler dolusu eser, makale, şiir ve sohbet ile derin izler bıraktı. Bir ömür emek vererek ülkesine hizmet etti.

12 Eylül 1980 öncesinde terörün Türkiye'yi teslim almak için dört koldan saldırdığı bir hengamede, bazı zenginler memleketi terk ederken Kabaklı Hoca, toplumumuzun değer yargıları için mücadele veren bir insandı.

Şeyhül Muharririn

MEB ve sivil toplum kuruluşları tarafından Ahmet Kabaklı?ya 1997 yılında Şeyhül Muharririn payesi verildi.

Ahmet Kabaklı Çapa Yüksek Öğretmen Okulu

Hocalık yaptığı Çapa Yüksek Öğretmen Okulu?na Mehmet Sağlam'ın Milli Eğitim Bakanlığı'nda ismi verilmişti. Ne yazık ki bir sonraki yönetim, "Ahmet Kabaklı" adını oradan kaldırdı.Ama cenazesindeki kalabalık, bu asil milletin O?nu sevdiğinin ve minnet duygusunun tezahürüdür.

Türk Edebiyatı Vakfı

Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı ve Türk Edebiyatı Dergisi?nin genel yönetmenliğini yaptı. Sohbetten aldığı hazzı belki hiçbir şeyde duymazdı.

Sohbet düşkünlüğünden dolayı Türk Edebiyatı Vakfı'nda sohbet toplantıları tertiplerdi. Bu güzellik 30 yıl sürdü. Türk Edebiyat Vakfı?da 30 yıl her hafta Çarşamba günü açık oturum ve konferanslarla Türk ve İslâm Dünyasının meselelerini gündeme getirdi.Türk Edebiyatı Vakfındaki Çarşamba sohbetleri tatlı bir hatıra olarak kaldı.

Rahmetli Ahmet Kabaklı çok sevdiği eşini Kadir Gecesi?nde kaybetmişti. Önce eşi Meşkure Hanım girdi ahiret kapısından. Ondan hemen sonra da Kabaklı Hoca. 8 Şubat 2001 ... Ahmet Kabaklı?nın ameliyatla bir kat daha saflaşan kalbi, dakik bir saat gibi 14.00'te durdu. Türkçe'ye, Türkiye'ye ve Türk insanına aşkla bağlıydı, hiçbir olumsuzluk onu Büyük Türkiye idealinden döndüremedi.

Eserleri

Türk Edebiyatı (5 cilt), Müslüman Türkiye, Mabet ve Millet, Kültür Emperyalizmi, Bürokrasi ve Biz, Mehmed Akif, Yunus Emre, Mevlâna, Mubayyelat-ı Aziz Efendi, Bizim Alkibiyades, Ecurufya, Ejderha Taşı, Nedim, Temellerin Duruşması, Sohbetler, Sultanü?ş Şuarâ ve Şiir İncelemeleri...


ali karadayı
Müsteşar
07 Şubat 2010 20:12

Evet yarın Ahmet Kabaklı'nın ölüm yıldönümü.. Dilşad benden önce davranmış. 9 yıl çabuk geçmiş. Daha dün gibi.. Orada son yazımı onun hatırası için hazırlanmış özel sayıda yazmıştım. Onun ölümünden sonra dergi nerdeyse sınıf atladı ama hoca zamanındaki çizgisinden uzaklaştı.


dilŞAD2
Kapalı
07 Şubat 2010 20:15

Yarın kabri başında anma töreni varmış Ali Hocam...


cilginturk71
Başbakan Müsteşarı
07 Şubat 2010 20:15

Büyük mütefekkirimiz Ahmet Kabaklı'nın ruhu şâd olsun..

Özellikle "Kültür Emperyalizmi" adlı yapıtı,Erol Güngör,Niyazi Berkes,Mümtaz Turhan ve Cemil Meriç'in eserlerine ağabeylik ediyor..


&06neslihan&06
Yasaklı
20 Mart 2010 10:11

Aşık VEYSEL (25 Ekim 1894/21 Mart 1973)

Aşık Veysel, hayatini anlattığı bir şiirinde "Ücyüz-onda gelmiş idim cihana" diyor. Yıl 1894 oluyor hesapça. Sivas'a bağlı Şarkışla ilçesinin Sivrialan Köyünde dünyaya gelmiş. Anasi Gulizar, bir yaz günü koy dolaylarındaki Ayıpınar merasına koyun sağmaya gittiğinde; oracıkta bir yol üstünde doğurmuş Veysel'i. Göbeğini de kendi eliyle kesmiş. Yaman kadınmış Gülizar ana. Bebesini bir çaputa sarıp yürüye yürüye köye dönmüş. Babası Ahmet; bebenin adini Veysel koymuş. Yıllar geçmiş aradan büyümüş, konuşmuş, yürümüş Veysel çocuk. Böylece yedi yaşına varmış. O yıl bir çiçek hastalığı salgını olmuş Sivas'ta. Küçük Veysel de yakalanmış. Sol gözünde, cicegin beyi çıkmış kendi deyimiyle... Göz akıp gitmiş. Sağ gözüne de perde inmiş, önceleri. Yalnız ışığı seçebiliyormuş, bu gözüyle. Babasına "Çocuğu Akdağmadeni'ne götür, orada bu gözünü açacak bir doktor var." demişler. Sevinmiş Ahmet emmi. Gel gör ki talihsizlik yine yakasını bırakmamış Veysel'in. Bir gün inek sağarken babası yanına gelmiş. Veysel ansızın donuverince; yakında bulunan bir değneğin ucu öteki gözüne girivermiş. O göz de akıp gitmiş böylece. Veysel'in Ali adında bir ağabeysi ve Elif adında bir kız kardeşi varmış. Hepsi çok üzülmüşler Veysel'in kotu kaderine.

Babası meraklı adammış. Halk ozanlarından şiirler okuyup ezberleterek avutmaya çalışmış oğlunu. Sivas'ın köyleri saz sairleriyle dolu. Onlar da ara sıra gelip Ahmet emminin evine uğrarlarmış. Veysel ilgiyle dinlermiş calip söylediklerini. Babası, oğlunun ilgisini görünce; bir saz alıp vermiş ona. İlk saz derslerini, babasının arkadaşı olan Çamşıh'lı Ali Ağa'dan almış. Ve gitgide, kendini iyice saza vermiş Veysel. Unlu Halk ozanlarının şiirlerini çalıp söylemiş bir zaman. Yirmibes yasındayken (1919) anası, babası Veysel'i Esma adında bir kızla evermişler ve kısa sure sonra ikisi de göçüp gitmiş bu dünyadan (1921). Acı üstüne acı gelmiş, ama bitmemiş talihin kotu oyunu. İkinci çocuğu on günlükken, anasının memesi ağzına tıkanarak ölmüş, ardından da karisi yanaşmalarıyla evden kaçmış. Bu olay çok koymuş Veysel'e. Daha dertli olmuş ve iyice içine kapanmış. Karisi koyup gittiğinde bir kızı varmış Veysel'in. Daha bir yasini bile bitirmemiş. İki yıl kucağında gezdirmiş Veysel, ne çare o da yaşamamış. Bu sıralar Veysel'i yeniden evermişler. Bu karisi çocuk vermiş Aşığa. Biri olmuş, iki oğlan, dört kız, altısı sağ. Onlar da 18 torun vermiş Veysel'e.


&06neslihan&06
Yasaklı
20 Mart 2010 10:15

Aşık Veysel, Cumhuriyetin Onuncu yıl dönümüne rastlayan 1933 yılına kadar, başka ozanların şiirlerini çalıp söylemiş. Kendi deyişlerini söylemekten utanır, çekinirmiş. O yıllarda sairlerimizden rahmetli Ahmet Kutsi Tecer tanımış Veysel'i. Onun ışık tutuculuğuyla Veysel'in şiirleri aydınlığa kavuşmuş. Veysel; şairliğinin gelişmesinde Tecer'in büyük yardımlarını gördüğünü söylerdi her zaman. Veysel'in gün ışığına çıkan ilk şiiri Gazi Mustafa Kemal Pasa için söylediği: "Türkiye'nin ihyası Hazreti Gazi" mısrasıyla başlayan şiirdir. Bundan sonra bütün yazdıklarını calip söyler olmuştu. 1933 yılına kadar, köyünden dışarı hemen hemen hiç çıkmadığı halde; bundan sonra bütün yurdu dolaşmış, yurdunun çeşitli şehirleriyle kasabalarını, köylerini yakından tanımıştır. Halk ozanlarından en çok Karacaoglan'i, Yunus'u, Emrah'i, Dertli'yi severdi. Çağımızın ozanlarından Ahmet Kutsi Tecer'in ayrı bir yeri vardı Veysel'de. Onun aracılığıyla Koy Enstitülerinde bir sure saz öğretmenliği de yapmıştı Veysel. Sırasıyla Arifiye, Hasanoğlan, Cifteler, Kastamonu, Yildizeli, Akpınar Koy Enstitülerinde bulunmuştu. 1952 yılında İstanbul'da büyük bir jübilesi yapılan Aşık Veysel'e 1965 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi, "Anadilimize ve Milli Birliğimize yaptığı hizmetlerden dolayı" özel bir kanunla vatani hizmet tertibinden aylık bağlamıştı.

Veysel'in bir başka özelliği daha vardı; köyünde ve çevresinde ondan önce bir tek meyve ağacı olmadığı halde, Sivrialan'da ilk meyve bahçesini o yetiştirmişti. Hem öyle bir bahçe ki, içinde elmadan kayısıya, kirazdan cevize kadar turlu turlu meyve ve çiçek vardı. Veysel, kardeşlerinin yardımıyla bu bahçeyi yapmaya başladığı zaman köylüleri "Atalarımız bunca yıl böyle bir is yapmamışlar, su kor adam onlardan iyi mi bilecek ki böyle ise kalkıştı?" demişler. Birkaç yıl sonra ağaçlar yetişmiş, meyve vermiş. Köylüler önceki dediklerini hatırlayıp utanmışlar ve bu defa "O kor değilmiş, meğer kor olan bizmişiz diyerek Aşık Veysel'i kutlamışlar. iste böylesine uzağı gören bir insandı o... Yetmiş yıl karanlık bir dünyada yaşadı (ölümü 21 Mart 1973). Fakat karanlık gözlerindeydi yalnız, içi apaydınlıktı, şiirleri de öyle... Halk şiirimizin bu güçlü ozanı yarim yüzyılı aşkın bir sure yazdıklarıyla, calip söyledikleriyle çevresine ışıklar saçtı. Sanırım simdi de mezarında son uykusunu ışıklar içinde uyuyordur. Yalnız çağımızda yasayanlar değil, bizden çok sonra yasayacaklar da "Dostlar Beni Hatırlasın" şiirini unutmayacaklar ve her zaman rahmetle anacaklardır.

Dostlar beni hatırlasın

Ben giderim adım kalır

Dostlar beni hatırlasın

Düğün olur bayram gelir

Dostlar beni hatırlasın

Can kafeste durmaz uçar

Dünya bir han, konan göçer

Ay dolanır yıllar geçer

Dostlar beni hatırlasın

Can bedenden ayrılacak

Tütmez baca, yanmaz ocak

Selam olsun kucak kucak

Dostlar beni hatırlasın...


&06neslihan&06
Yasaklı
20 Mart 2010 10:24

Kara Toprak

Dost Dost Diye Nicesine Sarıldım

Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Beyhude Dolandım Boşa Yoruldum

Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Nice Güzellere Bağlandım Kaldım

Ne Bir Vefa Gördüm Ne Faydalandım

Her Turlu İsteğim Topraktan Aldım

Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Koyun Verdi Kuzu Verdi Sut Verdi

Yemek Verdi Ekmek Verdi Et Verdi

Kazma İle Dövmeyince Kıt Verdi

Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Ademden Bu Deme Neslim Getirdi

Bana Turlu Turlu Meyva Yetirdi

Her gün Beni Tepesinde Götürdü

Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Karnin Yardim Kazma İle Bel İle

Yüzün Yırttım Tırnak İle El İle

Yine Beni Karşıladı Gül İle

Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

İşkence Yaptıkça Bana Gülerdi

Bunda Yalan Yoktur Herkesler Gördü

Bir Çekirdek Verdim Dört Bostan Verdi

Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Havaya Bakarsam Hava Alırım

Toprağa Bakarsam Dua Alırım

Topraktan Ayrılsam Nerde Kalırım

Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Dileğin Varsa İste Allah'tan

Almak İçin Uzak Gitme Topraktan

Cömertlik Toprağa Verilmiş Haktan

Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Hakikat Ararsan Açık Bir Nokta

Allah Kula Yakın Kul Da Allah'a

Hakkin Gizli Hazinesi Kara Toprakta

Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Bütün Kusurlarımı Toprak Gizliyor

Merhem Calip Yaralarımı Tuzluyor

Kolun Açmış Yollarımı Gözlüyor

Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Her Kim Ki Olursa Bu Sırr-ı Mazhar

Dünyaya Bırakır Ölmez Bir Eser

Gün Gelir Veysel'in Bağrına Basar

Benim Sadık Yarim Kara Topraktır


&06neslihan&06
Yasaklı
20 Mart 2010 10:28

Senlik Benlik Nedir Bırak

Allah birdir Peygamber Hak

Rabbül alemindir mutlak

Senlik benlik nedir bırak

Söyleyim geldi sırası

Kürtü Türkü ne Çerkezi

Hep Ademin oğlu kızı

Beraberce şehit gazi

Yanlış var mı ve neresi

Kurana bak İncile bak

Dört kitabın dördü de hak

Hakir görüp ırk ayırmak

Hakikatte yüz karası

Binbir ismin birinden tut

Senlik benlik nedir sil at

Tuttuğun yola doğru git

Yoldan çıkıp olma asi

Yezit nedir, ne kızılbaş

Değil miyiz hep bir kardaş

Bizi yakar bizim ataş

Söndürmektir tek çaresi

Kişi ne çeker dilinden

Hem belinden, hem elinden

Hayır ve şer emelinden

Hakikat bunun burası

Şu alemi yaratan bir

Odur külli şeye Kadir

Alevi Sünnilik nedir

Menfaattir var varası

Cümle canlı hep topraktan

Var olmuştur emir Haktan

Rahmet dile sen Allah'tan

Tükenmez rahmet deryası

Veysel sapma sağa sola

Sen Allah'tan birlik dile

İkilikten gelir bela

Dava insanlık davası?

Toplam 219 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi