konu uzun olduğundan vakti̇ olanlarin, etraflica konuyu i̇nceleyecek olanlarin ve bu konuyu gerçekten önemseyenleri̇n katilmasini saygi i̇le ri̇ca edi̇yorum.
katılım bankaları ile ilgili öncelikle diyanet i̇şleri soru hattından (190) kâr payı almanın i̇slami açıdan bir sakıncası olmadığını öğrendim. ancak, kısa bir konuşmaydı, yani detaylara değinmedik. ardından konuyu detaylı olarak ele alarak aşağıdaki soruyu yazılı olarak kendilerine ulaştırdım ve gelen cevapla birlikte sizinle paylaşıyorum.
sorduğum soru:
katılım bankaları ile ilgili youtube'da paylaşılan videolardan anladığım kadarı ile diyanet i̇şleri o bankalardan kâr payı almanın i̇slama göre bir sakıncası olmadığını belirtmektedir. ancak bazı kesimler aşağıdaki 1, 2, 3, 4, 5 ve 6. maddeler halinde saydığım şekilde o bankaların yaptığı yanlış işlemlerin de olduğunu söylemektedir. bunlarla ilgili olarak bilgi verir misiniz?
1. sırf para kazanma amaçlı olarak bu bankalara yatırım yapılması ve kâr payı elde edilmesini tavsiye etmeyenler bulunmaktadır.
2. borcunu gününde ödemeyenlere ceza işlemi uygulandığı, bunun da faiz işlemine denk geldiği iddia edilmektedir.
3. katılım bankası ile diğer bankaların işleyişinin aynı olduğu belirtilmektedir.
4. katılım bankasının, malı doğrudan kredi kullanmak isteyen kişinin üzerine yaptığı (bankanın malı önce kendi üzerine alıp-yapıp, daha sonra bunu başkasına satmadığı) belirtilmektedir.
5. katılım bankasının kredi vermeden önce kendisini garantiye almak için kredi alacak müşteriye ipotek işlemi uyguladığı iddia edilmektedir.
6. bu bankaların kâr / zarar ortaklığı üzerine olduğu söylenmektedir. ancak bugüne dek zarara uğrayan bir kişinin olmadığı belirtilmektedir.
kendi sorularım ise şu şekildedir:
7. bir kişi o tür bir bankaya 1.000.000 tl yatırarak onun getireceği kâr payı ile hayatı boyunca çalışmadan yaşayabilir. ancak, bu emeksiz kazanç değil midir? emek olmadan kazanç sağlamak i̇slama uygun mudur?
8. bu bankalar malı ucuza alıp pahalıya satıp, ticaret yaparak para kazandığını belirtiyor ancak, örneğin hac / umre gibi ibadetler için de müşteriye kredi sunuyor. bu işlem de bir mal alım satımı gibi midir? bu noktada hac / umre kredisini kullandırıp, geriye ödeme olarak müşteriden eşit değerde mi bir bedel mi alıyor? ekstra bir ücret alıyor ise bu faiz demek değil midir?
9. bu bankalar nakit olarak kredi sağlamakta mıdır? eğer sağlıyor ise, ödemesini de eşit değerde mi, yüksek değerde mi almaktadır? eğer yüksek değerde alıyor ise bu faiz demek değil midir?
gelen cevap:
1. i̇slam?ın getirmiş olduğu genel ticaret esaslarına aykırı olmamak kaydıyla kâr-zarar ortaklığı adı altında yürütülen kurumsal ya da bireysel ticari işlemlerde ve bu işlemler sonucunda elde edilen kârın katılımcılar arasında paylaşılmasında dinen bir sakınca yoktur. belirlenen bu esaslara uygun çalışmaları durumunda mevcut katılım bankalarının kâr hesaplarına para yatırmak ve iştirakçilerine vermiş oldukları kâr payını almak caizdir. kâr payının, banka faizlerine yakın veya eşit olması söz konusu işlemi faize dönüştürmez. ancak i̇slam?ın genel ticaret esaslarına uymayan faiz gibi işlemler ise hangi ad altında ve kim tarafından yapılırsa yapılsın caiz değildir.buna göre katılım bankalarının kâr dağıtmak üzere topladıkları paraları nemalandırmalarının fıkhenmeşruluğunu öğrenmek için bu bankaların yaptıkları işlemlerin araştırılması gerekir. misal olarak katılım bankaları ticareti ve ortaklığı esas alan şu ve benzeri işlemleri yapıyorlarsa, bu bankaların dağıttıkları kâr helal olur:
a. müşareke: katılım bankalarının iştirakçileri iletarafların ortaklaşa sermaye koymasını, birlikte iş yapmasını ve meydana gelecek kâr veya zararı paylaşmasını esas alan ortaklık yapmalarıdır. örneğin tarafların ortak fabrika kurup işletmeleri, inşaat yapmaları gibi.
b. mudârebe: katılım bankaları iştirakçileri ile emek sermaye ortaklığı yapmaları halinde fiilen ortaklığa dayalı ticaret yapmış olurlar. mudârabe; bir tarafın sermaye vermek, diğer tarafın da bu sermayeyi işletmek ve kârı aralarında anlaştıkları belli bir oranda paylaşmak üzere, zarar ise işletmecinin kasıt, kusur ve sözleşme şartlarına aykırı davranışı yoksa sermayeden karşılanmak üzere kurdukları işletme türüdür.
c. murabaha: bir malın maliyetinin müşteriye bildirilmesini takiben maliyetin üzerine kâr eklenerek satılmasıdır. buna göre bir malı peşin olarak satın alma imkânı bulamayan bir kimsenin, herhangi bir katılım bankasına giderek, söz konusu malı satın alıp kendisine taksitle satmasını talep etmesinde; katılım bankasının da müşterinin istediği malı satın alarak üzerine kâr payı da ekleyip vadeli olarak müşteriye satmasında dinen bir sakınca yoktur. burada dikkat edilmesi gereken nokta; malın satışının ilk önce katılım bankasına gerçekleştirilmesi, sonra da katılım bankasının bu malı müşteriye satmasıdır. bu alışverişte bahse konu malı satan firmanın muhatabı katılım bankası, katılım bankasının muhatabı da müşteri olmalıdır. yani alınan malın faturası katılım bankasına kesilmeli, daha sonra yapılacak bir akitle de müşteriye satılmalıdır. bunun mümkün olmaması halinde en azından; malı ilk önce katılım bankası adına satın alması için ?katılım bankasının müşteriye yazılı bir vekâletname vermesi? ve katılım bankası ile müşteri arasında bundan sonra yapılacak sözleşmeye, ?söz konusu malın, katılım bankası tarafından müşteriye satıldığına dair? bir cümle eklenmesi gerekir.
d. leasing: makine, teçhizat, taşıt aracı ve benzeri malların, bu mallara ihtiyaç duyan müteşebbislere bir kira sözleşmesi çerçevesinde kiralanmasını, kira süresi bitiminde de önceden belirlenen fiyat karşılığında kiralayana satışını esas alan orta vadeli bir finansman olup fıkhen meşru kabul edilmiştir.sonuç olarak eğer katılım bankaları kâr dağıtmak üzere topladıkları paraları yukarıda maddeler halinde yer verilen işlemler ve benzeri yöntemlerle nemalandırıyorlarsa, o takdirde onların dağıttıkları kârları almak caizdir. aksi takdirde caiz olmaz. öte yandan katılım bankalarındaki cari finansman işlemlerini araştırmak ise bu bankalarla işlem yapacak kişinin kendi sorumluluğundadır.
2. katılım bankaları; aynen faizli bankaların yaptıkları gibi borcun ödenmemesi halinde, müşteriden belli oranda fazlalık alacaklarını daha işin başında beyan ediyorlar ve gecikme olduğunda da beyan ettikleri oranda fazlalık alıyorlarsa aldıkları bu fazlalık faizdir. şayet bu kurumlar, gerek kredi kartı ödemelerindeki gecikmelerde gerekse ödenmesi gereken başka bir borcun geciktirilmesi halinde, önceden alacaklarını beyan ettikleri bir fazlalık olarak değil de paranın değerindeki kaybın karşılığı olarak fazlalık alıyorlarsa, aldıkları gecikme bedelleri faiz kapsamına girmez.
3. i̇lk maddede belrttiğimiz gibi katılım bankaları alış-verişe dayalı bir ortaklık sistemi temeline dayanmaktadır. katılım bankalarının kar oranlarının faiz oranlarına yakın olması başta yanıltıcı olabilir. bunun sebebi katılım bankaları çoğunlukla murabaha uyguladıkları için kar oranları faiz oranına yakın olarak oluşmaktadır. havuzda biriken katılım hesapları üzerinden finanse edilen ev,arsa, araba, makina vb. alım-satımlarda piyasa şartlarına göre %1, %1,5 vb. kar oranlarıyla işlem yapılmaktadır. neticede sistemin ağırlıklı işleyişi bu kar oranlarıyla gerçekleştiği için katılım kar payı için havuza para yatıran iştirak sahiplerine de bu oranlara yakın kar payı dağıtılmaktadır. faiz oranlarının da enflasyonist bir piyasada bu oranlar etrafında şekillenmesi insanlara katılım bankalarının da faiz verdiği şeklinde yanlış bir izlenim bırakmaktadır.
4. katılım bankalarının murabaha sisteminde malı doğrudan üzerine alamamasının nedeni iki defa tapu ve harç masrafının yüklenmemesi içindir. kanuni olarak katılım bankalarının faizsiz işlemlerni düzenleyecek bir düzenleme yapılmış değildir. sorun bddk gibi kurumların katılım bankalarına özel bir kanun olmadığı için diğer bankalardaki uygulamaları şart koşmasından kaynaklanmaktadır. ancak yeni bir kanun taslağı hazırlıkları yapılmış bu konuda faizsiz bankacılık alanıyla ilgili kanun teklifi sunulmuştur.
5. her türlü ticari alışverişte alacaklı olan tarafın borçludan rehin/ipotek alma hakkı vardır.
6. katılım bankaları yaptıkları ticari işlemlerde kar oranlarını hesaplarken enflasyon baskısını dikkate alarak kar oranı belirlemekte döviz olarak borçlanmaları asgari tutmakta olduklarından piyasada oluşan enflasyon ve döviz tehlikesine karşı ihtiyatlı olmaktadırlar. büyük oranda murabaha sistemine dayalı çalışan katılım bankaları daha çok türk lirası üzerinden katılım ortaklığı kabul edip yine türk lirası üzerinden kar payı dağttıkları, döviz ve altın üzerinden hesap açmak isteyenlere kar payını çok düşük tuttukları ve borcun ödenmeme riskine karşı da hem öz sermayelerinde ihtiyat payı tutup hem de ipotek aldıkları için zarar ihtimalini minimum seviyeye çekmeye çalışmaktadırlar. böyle büyük bir sistemin zarar edeebilmesi için döviz ve altın üzerinden çok borçlanıp, alacaklarını tahsil edememesi ve deveülasyon ortamındaki enflasyona yenilmesi gerekir. elbette zarar etmek mümkündür ancak zarar etmiyor diye bir sistemi mahkum etmek doğru değildir.
7. kar-zarar ortaklığını göze alarak aynı parayla bir işletme açıp başına da bir eleman koyarak ticaret yapan bir kimse de aynı şekilde geçimini sağlayabilir. veya iyi getirisi olan bir iş yerini kiraya veren bir kimse de çalışmadan rahatlıkla geçinebilir. burada ölçü faizle değil sermayeyi çalıştırarak alışverişle kazanç elde etmektir. aksi halde çok çalışan bir hammalın aldığının kat be katı ticarette rahatlıkla elde eden bir kimsenin kazancını gayrimeşru görmek gibi bir yanlışa düşeriz. rızıklar bu geçici dünyada kimine az kimine bol verilmiş imtihan sırrı olarak bu açıdan insanlar çok farklı derecelerde kılınmıştır.
8.i̇slam dini kişilerin meşru işlerle uğraşmalarını, ibadetlerini helal parayla yapmalarını ve geçimlerini helal yollardan temin etmelerini önerir. bu itibarla, faizli kredi ile hacca gitmek uygun değildir. ancak hizmet paketi satan bir kurum veya kuruluşun taksitli bir şekilde hac veya umre hizmetini vatandaşa sunması mümkündür. burada dikkat edilmesi gereken husus hizmet sunan kurum doğrudan hac ve umre hizmetini yetkililerden satın almalı aldıktan sonra sahip olduğu hizmet paketini isteyenlere taksitle satmalıdır.
9. katılım bankaları nakit kredi şeklinde bir uygulama yapamazlar. böyle bir uygulama doğrudan faiz hükmündedir.
bu bi̇lgi̇lere göre si̇ze sormak i̇stedi̇kleri̇m
1. gelen cevaptan tam olarak anladığınız nedir?
2. bahsi geçen bankalar ile çalışmayı (kâr payı alan ya da kredi kullanan kişi açısından) nasıl değerlendirirsiniz?
3. bu bankalardan kredi kullanan veya kâr payı alan var ise i̇slami açıdan tam olarak bu bankalara güvenmekte midir / rahat hissetmekte midir / herhangi bir şüphesi var mıdır?
4. diyanet i̇şleri'nden gelen cevapta tapu-harç masrafı yüzünden malın doğrudan kredi kullanan kişiye geçmesini nasıl değerlendirirsiniz?
5. Diyanet İşleri'nden gelen cevabın 2. maddesindeki gibi bir durumla karşılaşan var mı? Yani, kendi deyimlerine göre, kredi kullanacak kişiye işin başında borcun ödenmemesi gibi bir durumda bankanın bir fazlalık şeklinde ödeme alacağı bildirildi mi?
6. Diyanet İşleri'nden gelen cevabın 2. maddesindeki "paranın değerindeki kaybı" ifadesi ne demektir ve hangi durumlarda gerçekleşebilir?
7. Eklemek / paylaşmak istediğiniz bir bilgi / herhangi bir şey var mı?
konu uzun olduğundan vakti̇ olanlarin, etraflica konuyu i̇nceleyecek olanlarin ve bu konuyu gerçekten önemseyenleri̇n katilmasini saygi i̇le ri̇ca edi̇yorum.
katılım bankaları ile ilgili öncelikle diyanet i̇şleri soru hattından (190) kâr payı almanın i̇slami açıdan bir sakıncası olmadığını öğrendim. ancak, kısa bir konuşmaydı, yani detaylara değinmedik. ardından konuyu detaylı olarak ele alarak aşağıdaki soruyu yazılı olarak kendilerine ulaştırdım ve gelen cevapla birlikte sizinle paylaşıyorum.
sorduğum soru:
katılım bankaları ile ilgili youtube'da paylaşılan videolardan anladığım kadarı ile diyanet i̇şleri o bankalardan kâr payı almanın i̇slama göre bir sakıncası olmadığını belirtmektedir. ancak bazı kesimler aşağıdaki 1, 2, 3, 4, 5 ve 6. maddeler halinde saydığım şekilde o bankaların yaptığı yanlış işlemlerin de olduğunu söylemektedir. bunlarla ilgili olarak bilgi verir misiniz?
1. sırf para kazanma amaçlı olarak bu bankalara yatırım yapılması ve kâr payı elde edilmesini tavsiye etmeyenler bulunmaktadır.
2. borcunu gününde ödemeyenlere ceza işlemi uygulandığı, bunun da faiz işlemine denk geldiği iddia edilmektedir.
3. katılım bankası ile diğer bankaların işleyişinin aynı olduğu belirtilmektedir.
4. katılım bankasının, malı doğrudan kredi kullanmak isteyen kişinin üzerine yaptığı (bankanın malı önce kendi üzerine alıp-yapıp, daha sonra bunu başkasına satmadığı) belirtilmektedir.
5. katılım bankasının kredi vermeden önce kendisini garantiye almak için kredi alacak müşteriye ipotek işlemi uyguladığı iddia edilmektedir.
6. bu bankaların kâr / zarar ortaklığı üzerine olduğu söylenmektedir. ancak bugüne dek zarara uğrayan bir kişinin olmadığı belirtilmektedir.
kendi sorularım ise şu şekildedir:
7. bir kişi o tür bir bankaya 1.000.000 tl yatırarak onun getireceği kâr payı ile hayatı boyunca çalışmadan yaşayabilir. ancak, bu emeksiz kazanç değil midir? emek olmadan kazanç sağlamak i̇slama uygun mudur?
8. bu bankalar malı ucuza alıp pahalıya satıp, ticaret yaparak para kazandığını belirtiyor ancak, örneğin hac / umre gibi ibadetler için de müşteriye kredi sunuyor. bu işlem de bir mal alım satımı gibi midir? bu noktada hac / umre kredisini kullandırıp, geriye ödeme olarak müşteriden eşit değerde mi bir bedel mi alıyor? ekstra bir ücret alıyor ise bu faiz demek değil midir?
9. bu bankalar nakit olarak kredi sağlamakta mıdır? eğer sağlıyor ise, ödemesini de eşit değerde mi, yüksek değerde mi almaktadır? eğer yüksek değerde alıyor ise bu faiz demek değil midir?
gelen cevap:
1. i̇slam?ın getirmiş olduğu genel ticaret esaslarına aykırı olmamak kaydıyla kâr-zarar ortaklığı adı altında yürütülen kurumsal ya da bireysel ticari işlemlerde ve bu işlemler sonucunda elde edilen kârın katılımcılar arasında paylaşılmasında dinen bir sakınca yoktur. belirlenen bu esaslara uygun çalışmaları durumunda mevcut katılım bankalarının kâr hesaplarına para yatırmak ve iştirakçilerine vermiş oldukları kâr payını almak caizdir. kâr payının, banka faizlerine yakın veya eşit olması söz konusu işlemi faize dönüştürmez. ancak i̇slam?ın genel ticaret esaslarına uymayan faiz gibi işlemler ise hangi ad altında ve kim tarafından yapılırsa yapılsın caiz değildir.buna göre katılım bankalarının kâr dağıtmak üzere topladıkları paraları nemalandırmalarının fıkhenmeşruluğunu öğrenmek için bu bankaların yaptıkları işlemlerin araştırılması gerekir. misal olarak katılım bankaları ticareti ve ortaklığı esas alan şu ve benzeri işlemleri yapıyorlarsa, bu bankaların dağıttıkları kâr helal olur:
a. müşareke: katılım bankalarının iştirakçileri iletarafların ortaklaşa sermaye koymasını, birlikte iş yapmasını ve meydana gelecek kâr veya zararı paylaşmasını esas alan ortaklık yapmalarıdır. örneğin tarafların ortak fabrika kurup işletmeleri, inşaat yapmaları gibi.
b. mudârebe: katılım bankaları iştirakçileri ile emek sermaye ortaklığı yapmaları halinde fiilen ortaklığa dayalı ticaret yapmış olurlar. mudârabe; bir tarafın sermaye vermek, diğer tarafın da bu sermayeyi işletmek ve kârı aralarında anlaştıkları belli bir oranda paylaşmak üzere, zarar ise işletmecinin kasıt, kusur ve sözleşme şartlarına aykırı davranışı yoksa sermayeden karşılanmak üzere kurdukları işletme türüdür.
c. murabaha: bir malın maliyetinin müşteriye bildirilmesini takiben maliyetin üzerine kâr eklenerek satılmasıdır. buna göre bir malı peşin olarak satın alma imkânı bulamayan bir kimsenin, herhangi bir katılım bankasına giderek, söz konusu malı satın alıp kendisine taksitle satmasını talep etmesinde; katılım bankasının da müşterinin istediği malı satın alarak üzerine kâr payı da ekleyip vadeli olarak müşteriye satmasında dinen bir sakınca yoktur. burada dikkat edilmesi gereken nokta; malın satışının ilk önce katılım bankasına gerçekleştirilmesi, sonra da katılım bankasının bu malı müşteriye satmasıdır. bu alışverişte bahse konu malı satan firmanın muhatabı katılım bankası, katılım bankasının muhatabı da müşteri olmalıdır. yani alınan malın faturası katılım bankasına kesilmeli, daha sonra yapılacak bir akitle de müşteriye satılmalıdır. bunun mümkün olmaması halinde en azından; malı ilk önce katılım bankası adına satın alması için ?katılım bankasının müşteriye yazılı bir vekâletname vermesi? ve katılım bankası ile müşteri arasında bundan sonra yapılacak sözleşmeye, ?söz konusu malın, katılım bankası tarafından müşteriye satıldığına dair? bir cümle eklenmesi gerekir.
d. leasing: makine, teçhizat, taşıt aracı ve benzeri malların, bu mallara ihtiyaç duyan müteşebbislere bir kira sözleşmesi çerçevesinde kiralanmasını, kira süresi bitiminde de önceden belirlenen fiyat karşılığında kiralayana satışını esas alan orta vadeli bir finansman olup fıkhen meşru kabul edilmiştir.sonuç olarak eğer katılım bankaları kâr dağıtmak üzere topladıkları paraları yukarıda maddeler halinde yer verilen işlemler ve benzeri yöntemlerle nemalandırıyorlarsa, o takdirde onların dağıttıkları kârları almak caizdir. aksi takdirde caiz olmaz. öte yandan katılım bankalarındaki cari finansman işlemlerini araştırmak ise bu bankalarla işlem yapacak kişinin kendi sorumluluğundadır.
2. katılım bankaları; aynen faizli bankaların yaptıkları gibi borcun ödenmemesi halinde, müşteriden belli oranda fazlalık alacaklarını daha işin başında beyan ediyorlar ve gecikme olduğunda da beyan ettikleri oranda fazlalık alıyorlarsa aldıkları bu fazlalık faizdir. şayet bu kurumlar, gerek kredi kartı ödemelerindeki gecikmelerde gerekse ödenmesi gereken başka bir borcun geciktirilmesi halinde, önceden alacaklarını beyan ettikleri bir fazlalık olarak değil de paranın değerindeki kaybın karşılığı olarak fazlalık alıyorlarsa, aldıkları gecikme bedelleri faiz kapsamına girmez.
3. i̇lk maddede belrttiğimiz gibi katılım bankaları alış-verişe dayalı bir ortaklık sistemi temeline dayanmaktadır. katılım bankalarının kar oranlarının faiz oranlarına yakın olması başta yanıltıcı olabilir. bunun sebebi katılım bankaları çoğunlukla murabaha uyguladıkları için kar oranları faiz oranına yakın olarak oluşmaktadır. havuzda biriken katılım hesapları üzerinden finanse edilen ev,arsa, araba, makina vb. alım-satımlarda piyasa şartlarına göre %1, %1,5 vb. kar oranlarıyla işlem yapılmaktadır. neticede sistemin ağırlıklı işleyişi bu kar oranlarıyla gerçekleştiği için katılım kar payı için havuza para yatıran iştirak sahiplerine de bu oranlara yakın kar payı dağıtılmaktadır. faiz oranlarının da enflasyonist bir piyasada bu oranlar etrafında şekillenmesi insanlara katılım bankalarının da faiz verdiği şeklinde yanlış bir izlenim bırakmaktadır.
4. katılım bankalarının murabaha sisteminde malı doğrudan üzerine alamamasının nedeni iki defa tapu ve harç masrafının yüklenmemesi içindir. kanuni olarak katılım bankalarının faizsiz işlemlerni düzenleyecek bir düzenleme yapılmış değildir. sorun bddk gibi kurumların katılım bankalarına özel bir kanun olmadığı için diğer bankalardaki uygulamaları şart koşmasından kaynaklanmaktadır. ancak yeni bir kanun taslağı hazırlıkları yapılmış bu konuda faizsiz bankacılık alanıyla ilgili kanun teklifi sunulmuştur.
5. her türlü ticari alışverişte alacaklı olan tarafın borçludan rehin/ipotek alma hakkı vardır.
6. katılım bankaları yaptıkları ticari işlemlerde kar oranlarını hesaplarken enflasyon baskısını dikkate alarak kar oranı belirlemekte döviz olarak borçlanmaları asgari tutmakta olduklarından piyasada oluşan enflasyon ve döviz tehlikesine karşı ihtiyatlı olmaktadırlar. büyük oranda murabaha sistemine dayalı çalışan katılım bankaları daha çok türk lirası üzerinden katılım ortaklığı kabul edip yine türk lirası üzerinden kar payı dağttıkları, döviz ve altın üzerinden hesap açmak isteyenlere kar payını çok düşük tuttukları ve borcun ödenmeme riskine karşı da hem öz sermayelerinde ihtiyat payı tutup hem de ipotek aldıkları için zarar ihtimalini minimum seviyeye çekmeye çalışmaktadırlar. böyle büyük bir sistemin zarar edeebilmesi için döviz ve altın üzerinden çok borçlanıp, alacaklarını tahsil edememesi ve deveülasyon ortamındaki enflasyona yenilmesi gerekir. elbette zarar etmek mümkündür ancak zarar etmiyor diye bir sistemi mahkum etmek doğru değildir.
7. kar-zarar ortaklığını göze alarak aynı parayla bir işletme açıp başına da bir eleman koyarak ticaret yapan bir kimse de aynı şekilde geçimini sağlayabilir. veya iyi getirisi olan bir iş yerini kiraya veren bir kimse de çalışmadan rahatlıkla geçinebilir. burada ölçü faizle değil sermayeyi çalıştırarak alışverişle kazanç elde etmektir. aksi halde çok çalışan bir hammalın aldığının kat be katı ticarette rahatlıkla elde eden bir kimsenin kazancını gayrimeşru görmek gibi bir yanlışa düşeriz. rızıklar bu geçici dünyada kimine az kimine bol verilmiş imtihan sırrı olarak bu açıdan insanlar çok farklı derecelerde kılınmıştır.
8.i̇slam dini kişilerin meşru işlerle uğraşmalarını, ibadetlerini helal parayla yapmalarını ve geçimlerini helal yollardan temin etmelerini önerir. bu itibarla, faizli kredi ile hacca gitmek uygun değildir. ancak hizmet paketi satan bir kurum veya kuruluşun taksitli bir şekilde hac veya umre hizmetini vatandaşa sunması mümkündür. burada dikkat edilmesi gereken husus hizmet sunan kurum doğrudan hac ve umre hizmetini yetkililerden satın almalı aldıktan sonra sahip olduğu hizmet paketini isteyenlere taksitle satmalıdır.
9. katılım bankaları nakit kredi şeklinde bir uygulama yapamazlar. böyle bir uygulama doğrudan faiz hükmündedir.
bu bi̇lgi̇lere göre si̇ze sormak i̇stedi̇kleri̇m
1. gelen cevaptan tam olarak anladığınız nedir?
2. bahsi geçen bankalar ile çalışmayı (kâr payı alan ya da kredi kullanan kişi açısından) nasıl değerlendirirsiniz?
3. bu bankalardan kredi kullanan veya kâr payı alan var ise i̇slami açıdan tam olarak bu bankalara güvenmekte midir / rahat hissetmekte midir / herhangi bir şüphesi var mıdır?
4. diyanet i̇şleri'nden gelen cevapta tapu-harç masrafı yüzünden malın doğrudan kredi kullanan kişiye geçmesini nasıl değerlendirirsiniz?
5. Diyanet İşleri'nden gelen cevabın 2. maddesindeki gibi bir durumla karşılaşan var mı? Yani, kendi deyimlerine göre, kredi kullanacak kişiye işin başında borcun ödenmemesi gibi bir durumda bankanın bir fazlalık şeklinde ödeme alacağı bildirildi mi?
6. Diyanet İşleri'nden gelen cevabın 2. maddesindeki "paranın değerindeki kaybı" ifadesi ne demektir ve hangi durumlarda gerçekleşebilir?
7. Eklemek / paylaşmak istediğiniz bir bilgi / herhangi bir şey var mı?