Editörler : E.Kayı Han
13 Ekim 2010 09:52

Başkalarının kusurlarını "görmek" / Kendi kusurlarımızı "bilmek"

" Allah (c.c) bir kulunun hayrını (iyiliğini) isterse ona kendi içinden bir nasihatçi nasip eder. Böylece ona iyilikleri emreder ve onu haramlardan da sakındırır.? (bk. Münavi Feyzü?l-Kadir 1/ 272 (419); Aclunî Keşfu'l- Hafa 1/ 78)

Dünya hayatımızı tehdit eden bir tehlikeyi haber verene nasıl teşekkür edeceğimizi bilemeyiz. Halbuki Allah bize ebedi hayatımızı tehdit eden hatalarımızı bildirmektedir. Bu nedenle kendi içimizden böyle bir nasihatçi kılmasının ne kadar büyük bir hayır olacağı daha iyi anlaşılacaktır. Böylece her zaman bize hayır ve güzellikleri hatırlatıp onlara yönlendiren; bütün haram ve yasakları hatırlatıp onlardan uzak tutan bir ikazcının bizimle beraber olması büyük bir hayırdır ve saadettir. İşte Allah sevdiği ve hayrını istediği kimselere bunu ihsan etmektedir. Ancak bizlerin de bu hayra layık olacak bir hayat tarzı sürmemiz ve o yolda çaba göztermemiz gerekir.

Bir Müslümanın başkalarının kusurlarını araştırması haram kılınmıştır. Nitekim ?Birbirinizin kusurunu araştırmayın.? (Hucurat 12) ayeti bunu açıkça bildirmektedir.

Bu konuda dikkat edilmesi gereken en önemli uyarı da ?Başkasının ayıplarını kusurlarını anlatmak istediğinde hemen kendi kusurlarını hatırla."(Münâvî age. 1/ 272 (419) anlamındaki Hadistir.

İnsan öncelikle kendi kusur ve ayıplarını görmesi gerekirken başkalarının ayıp ve kusurlarını görür. Hatta zaman zaman kendi büyük hatalarını örter ama başkalarının küçük hatalarını hiç kaçırmaz. İnsanın bu hatasına dikkat çeken Peygamber Efendimiz (asm): "Sizden biriniz kardeşinin gözündeki çöpü görür de kendi gözündeki merteği unutur (görmez)." (Münzirî et- Terğib ve't- Terhib 3/ 236) anlamındaki veciz sözüyle öncelikle kendi kusur ve ayıplarımızı görmemiz gerektiğini belirtir.

Dilimize atasözü olarak da geçen bu hadis-i şerif; başkalarının küçük kusurlarını yanlışlarını görüp de kendi kusurlarını görmemenin bir çeşit zulüm taşkınlık şaşkınlık olduğunu ifade ediyor.

İnsanların ayıplarına gözlerini diken insan kendi hatalarını görmez. Kendi kusurlarını görebilen insan bahtiyardır. Başkalarını düzeltebilmek için önce kendimizi düzeltmemiz gerekir. Zaten kendi nefsiyle uğraşan ayıp hata ve kusurlarını düzeltmeye çalışan insan başkalarının kusurlarını görmeye vakit bulamaz.

İnsan başkalarının hatalarını küçük kendi kusurlarını ise büyük görmeli başkalarını kötülemektense kendi nefsinin kusurlarını kötülemelidir.

Kendimizin kötülüklerini dostlarımızın da iyiliklerini görmeliyiz. Yanıldığını kabul etmeyenler en çok yanılan insanlardır.

Ayrıca bir Müslümanın ?Kendi kusurlarıyla uğraşıp başkalarının kusurlarını kurcalamaktan kendisini alıkoyan kimseye müjdeler olsun." (Münâvî age. 4/281) hadisini rehber etmesi gerekir.

"Şu üç huy kişiye ayıp olarak yeter:

1. Kendi utanç verici halini görmeyip başkasındaki aynı kusuru görmesi.

2. Kendi utanç verici halini görmeyip başkalarının aynı durumundan utanç duyması.

3. Oturup kalktığı kimselere sıkıntı vermesidir." (Münâvî age. 3/ 76. Taberâni Mucemü'l- Kebir 2/ 168)

"Öyleyse nefsinizi temize çıkarmayınız. Yüce Allah ihlas ile amel edeni gizli ve açıkta Rabbinden korkanı bilir." (53 Necm 32) mealindeki ayet hepimizin temel kuralımız olmalıdır.

Kendi kusurlarını görebilmek onlardan kurtulmanın ilk şartıdır. Kusur bilindikten sonra tedavisi kolaydır. Biz başkalarının değil kendimizin hesabını vereceğiz. Başkalarında görüp de kızdığımız beğenmediğimiz halleri kendimizde bulundurmamalıyız.


p00r
Kapalı
13 Ekim 2010 10:05

Kendimizinkiler bitti de başkalarına mı geçtik ¿


alem-i suğra 2
Kapalı
13 Ekim 2010 10:15

biz -genelde- kendimizi değil de, başkalarını görenlerdeniz hocam...

Rabbim ıslah etsin bizi, bize hidayet versin...


hafif_manyak
Müsteşar Yardımcısı
13 Ekim 2010 10:54

kENDİMİZden qectık ki milletin kılına tüyüne taktık. Sanırım bu konuda oradan esinlenmiş gibi az da olsa :)


p00r
Kapalı
13 Ekim 2010 11:00

Ayrıca başkalarının kusurlarını görmek nefse tatlı geliyor. Nefsimize tatlı gelen şeyleri yaptıkça nefsimiz kuvvetleniyor ve daha başa çıkılmaz bir hâl alıyor. Nefsimizi sevindirmeyelim/kuvvetlendirmeyelim inşaAllah.

hafif_manyak, ayağını kaldır :)


alem-i suğra 2
Kapalı
13 Ekim 2010 11:04

hafif_manyak,

hafif esiyorlar, hafif esinleniyorum bu ara ben:)

idare edin artık...


kml83
Başbakan Müsteşarı
13 Ekim 2010 11:13

başkasının kusurunu görmek ve kendi kusurunu bilmemek.

sanırım burada bir kişil sorunu var.kişil sorunlarının çok büyük bir kısmı da nefsi bilmemekten kaynaklanıyor.kendine hakim olmamak.

akıl kelimesi arapçadan alınmıştır.o kelimenin kökü "ıgal" dir.hem insanlara hem de hayvanlara takılan bir halkadır bu ıgal.yani o hayvanı yürütü ama koşmasına ya da kaçmasına izin vermez.

işte akıl da buradan alınmıştır.kişiyi zapteder akıl.akıl olmayınca neler yaşandığını düşünün artık.

insanlar aklı ikinci plana atıp, nefsi birinci plana çıkarınca her şey yaanabiliyor hayatında.akılın noksan olduğu bir kişilik hasıl oluyor ve kişilk sorunlu bir hayat yaşayabiliyor.

ben kendime dönüp bakınca bu sorun bende de olmuyor değil.kendime son anında gelip ne yapıyorsun sen diyorum.başkasının yaptığını eleştiriyorsun ama onun yaptığını sen de yapıyorsun diye düşünüp hemen kendime geliyorum.

benim yapmadığım bir şeyi, başkasının yaptığını görünce de bazen konuşuyor bazen de susuyorum.

en güzeli susmak ama, bakın her başlığa da genelde yazıyoruz.

hadiste okumuştum.ne mutlu o kimseye ki, kendi eksik ve kusurlarınıyla ilgilenmekten, başkasının eksik ve kusurlarıyla uğraşmaya zaman bulamasın.

buna benzer daha çok hadis ve bunu anımsatan ayet var.

konuşulanlar, hem dünyaya hem de ahirete faideli değilse, bir şeyleri düzeltmeyecekse, o konuşulanlar maleyanidir.


hafif_manyak
Müsteşar Yardımcısı
13 Ekim 2010 11:16

---hafif esiyorlar, hafif esinleniyorum bu ara ben:) idare edin artık...

İdare edinde ne demek, ne güzel birşeyler daha öğreniriz başlık sayesinde. Saolasın.

13 Ekim 2010 11:29

Dualarımızın bazıları başkalarının ayıpları ile uğraştimiz için

malesef kabul olmuyor sanırım...


alem-i suğra 2
Kapalı
13 Ekim 2010 12:07

sen de sağol hafif_manyak...

*

(uzun bir yazı ama okunmaya değer...)

Önce Kendi Kusurunu Gör

İnsan başkalarının ayıp ve kusurunu değil, kendi ayıp ve kusurunu görmeye çalışmalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v), ?Kendi kusurları ile meşgul olup insanların ayıbını görmeye fırsat bulamayan kimseye müjdeler olsun? 112 buyurmuştur.

Ebû Hüreyre (r.a.), bazı insanlara, ?Başkasının gözündeki kılı görür, fakat kendi gözünüzdeki ağaç dalını görmezsiniz.? diye uyarmıştır.113

Hz. Ali (r.a.), ?Kim kendi ayıbına bakarsa başkasının ayıbını görmez. Kardeşine kuyu kazan kimse, oraya kendisi düşer. Kendi hatasını unutan kimse, başkasının hatasını büyük görür. Başkasının gizli hallerini ortaya koyan kimsenin kendi gizli halleri ortaya çıkar.?

Büyük âlim Ibn Hibbân (rah) şöyle demiştir:

?Akıllı insan, önce kendi ayıplarını görür. Kendi ayıbını görmeyen kimse, başkasının güzelliklerini göremez. Kişinin ayıbını görmemesi, kötülük olarak ona yeter. Çünkü ayıbını görmeyen kimse, bu ayıbından kurtulmaz.?

?Kendi ayıplarını görüp başkasının ayıplarıyla uğraşmayan kimsenin kalbi rahat olur. Kendi ayıbını gören kimseye, başkasının ayıbı büyük gelmez. Başkasının ayıplarıyla uğraşacağım, diye kendi ayıp ve kusurlarını unutan kimsenin kalbi körelir, bedeni yorulur, ayıplarını terketmek ona zor gelir.?

Hâris el-Muhâsibî (k.s) der ki: ?Gayretini, başkasının ayıplarını aramak için değil, kendi nefsini ıslah etmek için harca.?

Hasan-ı Basrî (k.s) şöyle diyor: ?Ey âdemoğlu, sende mevcut olan bir kusur ile insanları kınayıp dururken, kâmil müslüman olamazsın. Kâmil müslüman olmak için önce kendi kusurunu islah etmen, sonra da başkalarının kusurlarını islah ile meşgul olman lâzımdır. Ancak bunu yaptığın takdirde, Allah Teâlâ?nın has kullarından olabilirsin.? 114

Seri es-Sakatî (k.s) der ki: ?Bir kimsenin ahmak olduğuna alâmet, kendi ayıbını bırakıp başkasının ayıbıyla meşgul olmasıdır.? 115

Zünnûn-i Misri (k.s) demiştir ki: İnsanların ayıpları ile meşgul olan, kendi ayıbını görmez.? 116

Yine hazret şöyle der: İnsanların kusurları, seni kendi kusurunu aramaktan alıkoymasın! Sen insanların üstünde gözetleyici değilsin! Allah?a en sevimli kul, O?nun hükümlerine en iyi anlayan kimsedir. Kendisinde bulunan bir kusuru kabul etmek, kişinin gerçek akıllı ve tevazu sahibi olduğunu gösterir.? 117

Ebû Osman el-Mağribî (k.s), ?Başkalarının halleriyle meşgul olan, kendi güzel halini kaybeder? demiştir.117

Büyük ârif Şeyh Sa?dî-i Şîrâzî (k.s) der ki: ?Benim nazarımda bu dünyada en akıllı insan, kendisiyle meşgul olup başkalarıyla hiç uğraşmayandır.?

Ehl-i beyt?in büyük imamlarından Muhammed Bâkır (rah) der ki: ?Kendisinde mevcut olan bir kusuru başkasında arayan ve kendi işlemekte olduğu bir ayıbı başkasına yapmamasını emreden kimse ne kadar kusurludur.? 119

Molla Câmî (rah) Bahâristan adlı eserinde şöyle bir olayı nakleder:

?Bir koyun sudan atlarken kuyruğu yukarı kalktı. Bunu gören keçi, ?Edep yerini gördüm? diye gülmeye başladı. Koyun geriye dönerek şu cevabı verdi:

Hey insafsız! Ben yıllarca senin edep yerini apaçık gördüğüm halde, ne gülerim ne de ayıplarım. Sen ömründe bir defa beni böyle görmekle utandırmaya mı kalkıyorsun??

Mevlânâ (k.s) şöyle demiştir: ?Kardeşinde bir ayıp görüyorsun o ayıp, sendedir de onda görüyorsun. Dünya aynaya benzer. Kendini onda görüyorsun sen. Çünkü Mümin, müminin aynasıdır.? 120 O ayıbı kendinden gidermeye bak. Zira ondan incindiğin zaman, kendinden inciniyorsun demektir.? 121

Âriflerden Bekir b. Abdullah el-Müzenî (k.s) bir talebesine ve bütün insanlara şu öğütleri vermiştir:

?Eğer, şeytan senin önüne çekip, ?Sen falanca müslümandan daha üstünsün? derse dikkatli ol; hemen karar verme. O müslüman kardeşin yaşça senden büyükse şöyle de:

`Bu kardeşim, benden önce müslüman olup benden daha çok sâlih amel işlemiştir. Onun için, o benden daha üstündür.?

Eğer senden küçükse şöyle düşün: Ben ondan daha yaşlıyım. Bu kadar yaş içinde pek çok kusurum oldu, ben günahlarda onu geçtim. Bu bakımdan o benden daha hayırlıdır.?

Şayet sana ikramda bulunan ve hürmet gösteren müslüman kardeşlerinle karşılaşırsan, ?Bu Allah?ın bir ihsanıdır? de.

Eğer onlardan cefa görürsen, ?Bu, işlediğini bir günahtan dolayıdır? de.?

112 Beyhakî, 5uabü7-imân, nr. 10563; Aclûnî, Ke5fül-Hafâ, 2/42 (nr. 1671).

113 Buhâri, Edebü?l-Müfred, nr. 592; Ahmed b. Hanbel, Kitâbüz-Zühd, s. 178; Aclûnî, Keşfü1-Hafâ, 1/265 (nr. 944); Gazâli, İhyâ, 3/1605.

114 Gazâlî, İhyâ, 3/1605.

115 Şa?rânî, Tabakatü?I-Kübrâ, 1/74; ibnü?I-Cevzî, Sıfatü?s-Safve, 1/627; Abdülmecid Hânî, et-Hadâikui-Verdiyye, s. 43.

116 Şa?rânî, Tabakatül-Kübrâ, 1/71.

117 ibnü?I-Cevzi, Sifatüs-Safve, 2/512.

118 ibnü?I-Mülakkin, Tabakatül-Evliyà, 238; Abdülmecid Hânî, et-HadâikutVerdiyye, s. 70.

119 ibnü?I-Cevzî, Sıfatü?s-Safve, 1/460; Ebû Nuaym, Hilyetü?I-Evliyâ, 3/188.

120 Buhârî, Edebül-Müfred, nr. 238; Ebû Davud, Edeb, 49; Tebrîzî, MişkâtülMesâbih, nr. 4985; Taberânî, Mekârimü?I-Ahlâk, nr. 92.

121 Mevlânâ, Rhi Mâ fïh, s. 19.

Edep Ya Hu 2 ? Siraceddin Önlüer


**ülküm**
Kapalı
13 Ekim 2010 12:21

Bir fırıncı, tereyağını yakında oturan bir çiftçiden alıyordu. Bir gün üç kilo olması gereken tereyağı paketini çok hafif buldu. Ve aldığı tereyağları tartmaya başladı. Tereyağı gittikçe daha hafif geliyordu. Sonunda çok kızdı ve bir dava açtı. İş yargıcın önüne geldi.Yargıç çiftçiye:

?Senin bir terazin yok mu?? diye sordu.

?Var efendim?

?Kiloların??

?Kiloya lüzüm yok!?

?Kilon yoksa, tereyağını nasıl tartıyorsun??

?Çok kolay. Fırıncı benden tereyağı aldığı sürece, ben de ondan ekmek alıyorum. Terazinin bir kefesine üç tane kiloluk ekmek koyuyorum. Bunlar bana ölçü oluyorlar. Eğer tereyağı noksan gelmişse, bu benim hatam değil, onun hatasıdır.?

Evet, rüzgar ekenlerin biçeceği şey fırtınadır. Ve insan her zaman tereyağı gibi suyun üzerine çıkamayabilir. Onun için: Seveceksen öylece sev.

Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur. Birincisini zaten bulamazsın, ikincisinde ise, bulduğun her kusur, öğrendiğin her ayıp sahibini değil, seni çirkinleştirir. Her ikisi de seni mutsuz eder. Birincisini bulamadığın için, ikincisini ise bulduğun için mutsuz olursun...

(alıntı)


alem-i suğra 2
Kapalı
13 Ekim 2010 12:23

o zaman biz hep mutsuz mu olacağız...?


p00r
Kapalı
13 Ekim 2010 12:30

Kusurluyum, kusursuz arıyorum affet Ya Rabbî!


alem-i suğra 2
Kapalı
13 Ekim 2010 12:32

ama böyle de denmez ki ya... :))

az kusurlu olsun desek? :)


**ülküm**
Kapalı
13 Ekim 2010 12:33

?Ne söyleyeyim diye başta düşünmek, niçin söyledim diye sonunda pişman olmaktan iyidir!? demiş Sadi Şirazi

Bir de Hz. Ömer demiş ya hani "kendi kusurlarını araştırmaktan başkalarının kusurlarını görmeyenlere ne mutlu" diye...

Bu mutsuzluksa, hep mutsuz olalım o zaman.Ama sanmıyorum böyle olduğunu...

Çünkü gerçekten biz bunun nasıl bir duygu olduğunu bilemeyiz bile. Kendi adıma söylüyorum önce. Birileri birşeyler konuşurken bir üçüncü kişiden bahsederken daha ikigün önce, bende can kulağı ile dinlemiş ve onlara katılmıştım. Sonra pişmanlık fayda etmiyor ve ibadetlerin tadını bile alamıyorsun...kısacası hep ziyan hep ziyan.


alem-i suğra 2
Kapalı
13 Ekim 2010 12:38

bu sabah düşünüyordum "mükemmel insan" kelimesini kullanmak neden bu kadar zor diye... sabah sabah düşündüğüm şeye bak işte:)

neyse... tevafuk oldu.

demek ki, mükemmel insan olmaya çalışmak mühim... söz döndü dolaştı yine "kendi"me geldi. hz Ömer'in dediği gibi evet, kendi kusurlarınla uğraşmaktan başkasınınkini görmeye fırsatın kalmaz... hatta mutsuz olmaya bile:)

ne diyelim... çok şükür kamili mükemmil birini bulduk ya!.. :))


p00r
Kapalı
13 Ekim 2010 12:40

Öyle ya, yanında birileri kötülenirken ya dilinle müdahele edeceksin, ya kalkıp gideceksin yada kalben soğuyacaksın ortamdan...

Ülküm hocam, tespit güzel, hata olmuş olabilir hatayı farkedip tevbe etmek önemli olan.


**ülküm**
Kapalı
13 Ekim 2010 12:53

Evet hocam ya, gerçekten öyle de, inanın kaçgündür hiçbir şeyin tadı tuzu yok. Çok kötü hissediyorum kendimi.:(

RABB'im affetsin, hidayet versin, akıl izan versin bana, terbiye etsin beni... Biraz bencilce oldu ama sanırım bugünlerde çok ihtiyacım var duaya...

Mona, sende tam biliyorsun neye ihtiyacımız olduğunu.RABB'im sanırım seni görevlendirmiş, birilerine acı ama meyvesi tatlı gerçekleri hatırlat diye...ALLAH razı olsun.


alem-i suğra 2
Kapalı
13 Ekim 2010 13:31

tevbe ve gözyaşına yapışmalı böyle durumlarda... Kuran-ı Kerim okumalı. zor da olsa yorulana kadar namaz kılmalı... yoksa başka biriyle paylaşmak(hem şahit tutmak) sıkıntıyı azaltmıyor, ben de bunu anladım ablacım.

"sabır ve namazla Rabbimizden yardım isteyelim..."

ve O hepimizden razı olsun.


p00r
Kapalı
13 Ekim 2010 13:58

Ülküm hocam sanırım hatanın büyüklüğüyle orantılı olarak affedilmek için yalvarıp yakarmanız gerekiyor. Büyüklerimizde böyle yapmamışlar mı?

Hazret-i Ali (kerremallahü vecheh) kendini dağdan aşağıya yuvarlamak istemedi mi? Bayezid-i Bistami (rahmetullahi aleyh) hazretleri hüngür hüngür ağlamadı mı? Seyyid Nur Muhammed (rahmetullahi aleyh) hazretleri 3 gün boyunca yalvarmadı mı?

Belki de böyle hatalar bizi Allahü teâlâ'ya daha çok yaklaştırıyordur. Hata yapalım demiyorum, hata yaptığımızda izlememiz gereken yolu açıklamaya çalışıyorum.


**ülküm**
Kapalı
13 Ekim 2010 14:12

Suğracığım haklısın biliyorum. Bunu söylemek istedim özellikle. Belki aklım başıma gelirde bir daha yapmam diye.

Bütün içtenliğimle vurgulamak istedim; başkalarının kusurlarını sayıp dökmek,araştırmak yada konuşmak, veya konuşulanlara gözyummak kadar insanı rahatsız eden hiçbirşey yok. Gerçekten, bunlar o kişiyi değil kendimizi çirkinleştiriyor.

Poor hocam örnekleriniz mükemmel zaten. ALLAH'a çok şükür ki, bize hatalarımızdan dolayı tövbe imkanı vermiş. Ve isteyerek yada istemeden yaptığımız bü tür günahlardan pişmanlık hissini duyurduğu içinde RABB'ime şükrediyorum...İnşaAllah bizleri bir daha bu gaflete düşürmez.

Toplam 26 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi