Nereye Bu Gidiş?
*
Biraz da kendini anlamaya çalışsaydın,
Başkalarını çalıştığın kadar.
Yüreğine inseydin, yüreğinin en kuytularına?
Bir akrep misali kıvrılıp yatan,
Yalnızlıkları söküp atsaydın.
İlk cemreye olsun, yüreğini açsaydın,
Son cemre olmasa bile?
Bir dehlize açılır gibi açılmasaydın,
Bilinmeyen sulara?
*
Hangi bahar sana yâr olmuştu ki,
Sonbahardan başka?!
Hangi sokak seni yolun sonuna götürmüştü ki,
Çıkmazından başka?!
Hangi çiğ damlası yüreğinin çölüne serap olmuştu,
Yüreğine düşen çığlardan başka?!
Hangi sevda sana yâr olmuştu ki?
Hangi sevda?!
*
Kararlar alıyorsun, vazgeçiyorsun?
Bir gelsen kendine, bin gidiyorsun!..
Sana uzananlara, parmak uçları kadar vuslattın da,
Bir kendine, yüreğine gurbettin?
*
Su akar, insan yol alır?
Tekâmül tabiatın gereğidir.
Ya senin gereğin, ereğin nedir?!
Kaç adım kendine yol yürüdün?
Akıl sınırını arşın sınırına getirirken, hiç mi zorlanmadın?!
Kaybettiklerini kazanmak, olasıydı belki ama
Sen bu uğurda, kendini bile onlara kattın.
*
Ne çok yol almıştın,
Kendime geleyim derken,
Beyhude yorulmuştun, kendinden bile geçerken?
"Tek kişilik kavga mı olur?" diyordun,
Oysa tüm kavgaların kendinleydi, biliyordun?
"Yeni bir sayfa açmaktan daha zor, eskiyi temize çekmek" derdin,
Yine de yeni bir sayfaya hiç cesaret edemezdin?
*
Günü düne bağlamak, yarına haleldi sence,
Lakin dünsüz güne başlamaz,
Bu günsüz yarına geçit vermezdin yüreğinde.
*
Her gelişe kucağını sevgiyle açan sen,
Gidişlerin hesabında zorlanman, neden?
Oysa biliyordun ki gök kubbede daimi kalan "hoş seda."
Onunda sahibi her mevsim değişirdi, yeniden?
Her gün bir adım daha uzaklaşıyordun kendinden.
Kendine yönelişlerden geçince,
Biliyordun, köhneleşecektin sen?
Kulaklarını kapadığın sözlere yüreğin ses veriyordu.
"Fe eyne tezhebûn,
Fe eyne tezhebûn" diyordu.
Öyleyse bu gidiş neden?
"Nereye Bu Gidiş?"
Nereye Bu Gidiş?
*
Biraz da kendini anlamaya çalışsaydın,
Başkalarını çalıştığın kadar.
Yüreğine inseydin, yüreğinin en kuytularına?
Bir akrep misali kıvrılıp yatan,
Yalnızlıkları söküp atsaydın.
İlk cemreye olsun, yüreğini açsaydın,
Son cemre olmasa bile?
Bir dehlize açılır gibi açılmasaydın,
Bilinmeyen sulara?
*
Hangi bahar sana yâr olmuştu ki,
Sonbahardan başka?!
Hangi sokak seni yolun sonuna götürmüştü ki,
Çıkmazından başka?!
Hangi çiğ damlası yüreğinin çölüne serap olmuştu,
Yüreğine düşen çığlardan başka?!
Hangi sevda sana yâr olmuştu ki?
Hangi sevda?!
*
Kararlar alıyorsun, vazgeçiyorsun?
Bir gelsen kendine, bin gidiyorsun!..
Sana uzananlara, parmak uçları kadar vuslattın da,
Bir kendine, yüreğine gurbettin?
*
Su akar, insan yol alır?
Tekâmül tabiatın gereğidir.
Ya senin gereğin, ereğin nedir?!
Kaç adım kendine yol yürüdün?
Akıl sınırını arşın sınırına getirirken, hiç mi zorlanmadın?!
Kaybettiklerini kazanmak, olasıydı belki ama
Sen bu uğurda, kendini bile onlara kattın.
*
Ne çok yol almıştın,
Kendime geleyim derken,
Beyhude yorulmuştun, kendinden bile geçerken?
"Tek kişilik kavga mı olur?" diyordun,
Oysa tüm kavgaların kendinleydi, biliyordun?
"Yeni bir sayfa açmaktan daha zor, eskiyi temize çekmek" derdin,
Yine de yeni bir sayfaya hiç cesaret edemezdin?
*
Günü düne bağlamak, yarına haleldi sence,
Lakin dünsüz güne başlamaz,
Bu günsüz yarına geçit vermezdin yüreğinde.
*
Her gelişe kucağını sevgiyle açan sen,
Gidişlerin hesabında zorlanman, neden?
Oysa biliyordun ki gök kubbede daimi kalan "hoş seda."
Onunda sahibi her mevsim değişirdi, yeniden?
Her gün bir adım daha uzaklaşıyordun kendinden.
Kendine yönelişlerden geçince,
Biliyordun, köhneleşecektin sen?
Kulaklarını kapadığın sözlere yüreğin ses veriyordu.
"Fe eyne tezhebûn,
Fe eyne tezhebûn" diyordu.
Öyleyse bu gidiş neden?
"Nereye Bu Gidiş?"