Siz doğru yazmışsınız ama bunu anlayacak zihniyet yok karşınızda. Bazen diyorum ki 5 yıllığına iktidar değişsin görsün herkes yoksulluk nasıl oluyormuş ama İstanbul'un halini görüyorsunuz 3 yılda 10 yıl geriledi. Bu zihniyet 5 yılda ülkeyi 25i yıl geriye götürür diye vazgeçiyorum.
Siz doğru yazmışsınız ama bunu anlayacak zihniyet yok karşınızda. Bazen diyorum ki 5 yıllığına iktidar değişsin görsün herkes yoksulluk nasıl oluyormuş ama İstanbul'un halini görüyorsunuz 3 yılda 10 yıl geriledi. Bu zihniyet 5 yılda ülkeyi 25i yıl geriye götürür diye vazgeçiyorum.
giovinetta , 2 yıl önce
Yazık.. ülkesinden nefret eden ne kadar çok öğretmen var. Keşke başka bir kuruluşta iş bulsanız. Çocukların umuda, çalışkanlık için motivasyona, geleceği inşa etmek için hayallere, tüketime değil üretime ihtiyacı var. Bu kadar şikayet ederken nasıl faydamız olabilir ki. Herkes sıkıntıda bu günlerde. Ülkemiz bu sıkıntıyı diğer birçok gelişmiş ülkeden daha çok hisseden ülkelerden biri.
Düşüncemi örnekle açıklayayım ki anlamadan cevap yazmayın lütfen. 2005 yılında 675tl maaş alıyordum, eskişehir gibi ucuz bir şehirde 325tl kira, 375tl doğalgaz ödüyordum ve mecburen dersanede de çalışıyordum. Dersaneler o zamanlar çok para veriyordu ve 1500-1800tl civarı kazanıp, ancak aylık giderlerimizi karşılayabiliyordum. Tek liram kalmıyordu her ay. Ulaşım dışında herşey inanılmaz pahalıydı. O zamanlar hiçbir öğretmenin maaşlarından şikayet ettiğini, yakındığını hatırlamıyorum. Ne sendikalar uğraşıyordu ne de tek bir haber yapılıyordu. Çok çok ek iş yapan öğretmen haberleri çıkıyordu. Ben üniversiteden, meb'den ve iki ayrı vakıftan burs alarak okudum ve toplamı maaşımdan daha fazlaydı. Yine de atandığım için şükrediyordum. Keşke özel okulda çalışsaydım diye düşünüyordum arada çünkü daha fazla maaş veriyorlardı. O dönemde çalışanlar çok iyi bilirler. İşin tuhafı öyle aman aman krizler, ekonomik savaşlar, enflasyon uçmaları da yoktu. Kimse neden diye ağzını açmıyordu. Sessiz sedasız çalışıyorduk.
2010-2015 arası ekonomik olarak en rahat yıllarımdı. Maaşlar aman aman artmamıştı ama hayat pahalı gelmiyordu. Artık ev kiram maaşımın beşte biri kadardı. Dersanede de çalışmıyordum. 2005te 70tl'ye aldığım kumaş pantolonu 2015'te aynı mağazadan 50tl'ye alabildiğim yıllarda, ne tuhaf ki öğretmenler odasında ciyak ciyak hayat pahalı maaş yetmiyor bıdı bıdı bir sürü laf ediliyordu. 10 sene içinde maaşlar yükselirken ve hayat ucuzlarken, bu sessizlik nasıl sürekli kendiyle kavgalı öfkeli bir güruha dönüştü anlamak çok zor. Benim gözlemlerime göre endüstri 4.0 yaratmak istediği ortamı yaratıp hodri meydan deyip çekildi. Tüketmek o kadar sıradanlaş ki, ihtiyaç fazlası herşey kazançlarımızı yiyip bitirmeye başladı. Pandemiden önceki birkaç sene bu sancıları zaten çekmeye başlamıştık. Çılgınlar gibi alışverişler yapılıyordu. Benim şahsen başım dönüyordu bu muhabbetlerden. Erkek öğretmenler de sürekli araba modelini yükseltme derdinde geçinip gidiyordu. Pandemiden sonra ise, tsunami gibi gelen kaçınılmaz ekonomik sıkıntı dalgasıyla değil keyfi harcamalarımızı ihtiyaçlarımızı bile zor karşılar hale geldik. Dünya bu dalgayla kasıp kavrulurken, harcamalarımızı gözden geçirip ülkece tasarruf devrine geçmek zor geliyor olacak ki maaş polemiğine girmeye hiç çekinmiyoruz. Yani hiç olmayacak zamanlarda alakasız tepkiler veren tek meslek grubu biziz sanırım. Ama bunları anlatma çok yorucu...