disiplin kurulları ''Hizmet dışında resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve
güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak'' fiilinden ceza verirken kanaatle
karar vererek, bazı bulguları ve gerçekleri saptırarak, bunların sonucunda özel
hayatın gizliliği ilkesi, maddi gerçeğin araştırılması ilkesi, yeterli delil
ilkesi, şüpheden sanık yararlanır ilkesi, dürüst işlem ilkesi, suçun ve cezanın belirginliği ilkesi, adil denge ilkesi ihlal edilerek karar verirler. Büyük bir kısmında özel hayatı işin içine katarlar ve hizmet dışında diyerek ceza tecziyesine karar verirler.
Anayasamızın ?Temel ve hak ve hürriyetlerin
sınırlanması? başlıklı 13 üncü maddesinin birinci fıkrası ?Temel hak ve hürriyetler,
özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen
sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,
Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.?, hükmünü,
?Özel hayatın gizliliği? başlıklı 20 nci
maddesinin birinci fıkrası ?Herkes, özel hayatına ve aile hayatına
saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının
gizliliğine dokunulamaz?, hükmünü,
?Görev ve sorumlulukları, disiplin
kovuşturulmasında güvence? başlıklı 129 uncu maddesi ?Memurlar ve diğer kamu
görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla
yükümlüdürler. Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı
tanınmadıkça disiplin cezası verilemez. Disiplin kararları yargı denetimi
dışında bırakılamaz?? hükmünü düzenlemektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi?nin ? Özel
ve aile hayatına saygı hakkı ? başlıklı 8 inci maddesi ? Herkes özel ve aile hayatına,
konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Bu hakkın
kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla
öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin
ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya
ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir
tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.? şeklindedir.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi?nin 12
nci maddesi ?Kimsenin özel yaşamına, ailesine konutuna ya da haberleşmesine keyfi
olarak karışılamaz, şeref ve adına saldırılamaz. Herkesin bu gibi karışma ve
saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır? şeklindeyken;
Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme?nin 17 nci maddesi ?Hiç
kimsenin özel hayatına, ailesine, evine ya da haberleşmesine keyfi ya da
yasadışı olarak müdahale edilemez; hiç kimsenin şeref ve itibarına yasal
olmayan tecavüzlerde bulunulamaz. Herkesin, bu gibi müdahalelere ya da
tecavüzlere karşı yasalarca korunma hakkı vardır.? şeklindedir.
Anayasa Mahkemesi 03/04/2014 tarihinde
karara bağladığı 2013/1614 başvuru numarası ile yapılan bireysel başvuruda; Ceza
İnfaz Kurumu'nda memur olarak görev yapan bayan başvurucunun, cinsel içerikli
bazı görüntülerinin internette dolaştığı duyumu üzerine hakkında başlatılan
disiplin soruşturması neticesinde devlet memurluğundan çıkarma cezası almış
olması nedeniyle Anayasa'nın 10., 20. ve 38. maddelerinde tanımlanan haklarının
ihlal edildiğini ileri sürerek, ihlalin tespitiyle, yeniden yargılama
yapılmasına ve uğradığı manevi zararın tazminine karar verilmesini talebini
Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkı
yönünden kabul edilebilir olduğuna karar vererek bu hakkın İHLAL EDİLDİĞİNE,
ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere dosyanın ilgili Mahkemesine gönderilmesine, başvurucunun manevi tazminat
talebinin reddine oybirliğiyle karar vermiştir.
Kararın
gerekçesinde özetle; ??Devlet memuru olarak belirli bir
sorumluluk taşıyan başvurucu, bu görevi kabul etmek suretiyle kamu görevlisi
olmaktan kaynaklanan disiplin ve tutum istemine kendi iradesiyle dâhil
olmuştur. Yukarıda belirtilen temellere dayanan bu sistem doğası gereği,
kişinin hak ve özgürlüklerine herhangi bir vatandaşa uygulanamayacak
sınırlamalar getirmektedir. Zira kamu yararı, kamu görevlilerinden uymaları
gereken meslekî ve etik kurallar açısından tam bir uyum beklemektedir
....Ancak somut başvuruya konu eylem ve
davranışların, her ne kadar ilgili disiplin kararları ve yargısal karar
gerekçelerinde lojman olarak tahsisli bir konut olduğu vurgusu yapılsa da,
başvurucunun mahremiyet alanında cereyan eden ve rızası ile alenileştirildiğine
dair bir bulgunun saptanmadığı özel yaşam eylemlerine ilişkin olduğu
anlaşılmaktadır.
Başvurucu, devlet memurluğundan çıkarma
cezası ile sonuçlanan disiplin soruşturması sürecinde, yalnızca meslekî
hayatını değil, özel hayatını da ilgilendiren iddialara yanıt vermek zorunda
kalmıştır. Bu kapsamda başvurucuya yöneltilen iddiaların yalnızca görevinin
ifasıyla değil, daha çok mahremiyet alanında gerçekleşen özel yaşam eylemleri
ile ilgili olduğu görülmektedir. Dolayısıyla ihtilaf konusu soruşturmanın kapsamı
meslekî hayatın sınırlarını aşmaktadır. ....Sonuç olarak başvuruya konu
disiplin işlemi ile yargısal sürece konu edilen davranışların esasen meslekî
faaliyet ile ilgisi olmayan, mahremiyet alanına dâhil özel yaşam eylemleri
olduğu anlaşılmaktadır. ....Yukarıda belirtilen disiplin süreci ile idari ve
adli makamların karar gerekçeleri göz önünde bulundurulduğunda, başvurucuya
verilen disiplin cezası kapsamında, sınırlandırma ile ulaşılabilecek genel
yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil
bir dengenin sağlanmadığı anlaşılmakla, başvurucunun Anayasa'nın 20. maddesinde
güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir?? ifadelerine yer verilmiştir.
Danıştay?ın
12. Dairesi 21/03/2014 tarih E. 2013/8324, K. 2014/1882 sayılı karar düzeltme
kararında; 30.4.2008 gün ve 2008/25 sayılı İçisleri Bakanlığı Yüksek Disiplin
Kurulu Kararının iptali talebiyle açtığı davada Kayseri 1. İdare Mahkemesinin 29.7.2009 günlü, E:2008/632, K:2009/624
sayılı kararıyla; davacıya isnat edilen fiillerin sabit olduğu gerekçesiyle
davanın reddine ilişkin kararın onanmasına dair Danıştay 12. Dairesinin
2.4.2013 günlü, E:2010/31, K:2013/2273 sayılı kararının düzeltilmesi
istenilmesi talebi Dairece kabul edilerek ilk
derece mahkemesi kararının bozulmasına oyçokluğu ile karar verilmiştir
Kararın gerekçesi özetle; ??
disiplin kurallarının temel olarak idarenin iç düzeninin korunması fonksiyonunu
üstlendiği göz önüne alındığında, kamu görevlilerinin hizmet dışındaki
fiillerinin memur disiplin hukukunun alanına girmesi için bu düzeni bozan, kamu
hizmetinin iyi ve düzenli şekilde sunulmasını olumsuz şekilde etkileyen bir
yönünün bulunması gerekmektedir. ?Bu durumda; davacının ikametgahında
rızasıyla eşcinsel ilişkiye girmesinden ibaret olan fiilinin 657 sayılı
Yasa'nın 124/2. maddesi uyarınca Memur Disiplin Hukukunu ilgilendiren bir
yönünün bulunmadığı ve disiplin suçu oluşturmadığı, ayrıca söz konusu fiilin
bir disiplin suçu olarak değerlendirilerek davacının 657 sayılı Yasa'nın 125
/E-g maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile
cezalandırılmasının Anayasa'nın 20/1. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin 8. maddesi uyarınca "özel hayata ve aile hayatına saygı
hakkının" ihlali sonucunu doğuracağı anlaşıldığından, dava konusu işlemde
ve davanın reddi yolunda verilen idare Mahkemesi kararında hukuki isabet
görülmemiştir . ? şeklindedir .
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM) 25 Mart 1993 tarihli Costello Roberts ? Birleşik
Krallık davasında; özel hayatın bütün unsurlarıyla tanımlanamayacak geniş bir kavram
olduğuna işaret etmiş; özel hayatın kişinin ismi ve kimliği, bireysel gelişimi,
aile yaşamı yanında, dış dünya ile bağlantısını, başkaları ile ilişkisini,
ticari ve mesleki faaliyetlerini de kapsadığını belirtmiştir. 16 Aralık
1992 tarihli Niemietz ? Almanya davasında; ?...[özel hayat] kavramını, bireyin kişisel
hayatını istediği gibi yaşayabileceği bir "iç alan?la kısıtlamak ve bu
alanın dışında kalan dış dünyayı bu alandan tamamen hariç tutmak aşırı
sınırlayıcı bir yaklaşımdır. Özel hayata saygı başka insanlarla ilişki kurmak
ve söz konusu ilişkileri geliştirmek hakkını da bir dereceye kadar
içermelidir.? ifadeleriyle özel hayat kavramını açık bir şekilde
mahremiyet hakkından geniş tutmuştur.
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi 22 Eylül 1994 tarihli Hentrich - Fransa, 8 Temmuz 1986
Lithgow ve diğerleri - Birleşik Krallık, 9 Ocak 2007 Fener Rum Erkek Lisesi
Vakfı - Türkiye kararlarında; iç hukuk kurallarının yeterli ölçüde
öngörülebilir, açık ve erişilebilir olması dolayısıyla hukuk güvenliğinin
sağlanması hususunu vurgulamaktadır. Benzer şekilde Anayasa Mahkemesi
19/4/1988 günlü, E. 1987/16, K. 1988/8 sayılı kararında; ??Yönetsel yaptırımların
yönetimin karar ve işlemlerinin denetiminin zorunlu olanlarından olduğunu, suç
ve cezaların Anayasaya uygun olarak yasayla konulabileceğini, ? ?kanunsuz suç
ve ceza olmaz? ilkesi uyarınca bir hukuk devletinde, ceza yaptırımına bağlanan
her eylemin tanımının yapılması ve suçların kesin bir şekilde ortaya konulması
gerektiğini, anılan ilkenin özünün yasanın ne tür eylemleri yasakladığının
hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirtmesinin ve buna göre cezanın da
yasayla saptanmasının zorunlu olduğunu ?? vurgulamış, birçok kararında
da disiplin cezalarını Anayasanın 38 inci maddesinde yer alan ?suç
ve cezalara ilişkin genel esaslar? kapsamında değerlendirmiş, buna
gerekçe olarak ise, 38 inci maddede idari ve adli cezalar arasında bir ayırım
yapılmamış olmasını göstermiştir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu?nda, 7068 sayılı
Genel Kolluk Hükümleri Kanunu?nda bir kişinin normal bir vatandaşla arkadaşlık
kurması, yemek yemesi, alkol alması, durumunun disiplin cezasına sebebiyet vereceği açıkça düzenlenmemiştir. Olayımızda şahsım ?Hizmet dışında resmi sıfatının
gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda
bulunmak? fiilini gerçekleştirdiği gerekçesiyle disiplin cezasına maruz
kalmıştır. Ancak disiplin cezasını gerektiren torba suç hükümleri içeren bu
fiilin yoruma açık olduğu ve İdarenin bu fiilin içerisini istediği şekilde
doldurarak kişilere disiplin cezası verdiği gözetildiğinde bu durumun hukuki
güvenlik, belirlilik ilkelerine aykırı olduğu gibi büyük mağduriyetlere
sebebiyet vereceği şüphesizdir. Şahsımın arkadaşlık kurduğu bu şahısla ilişki
nedeniyle polislik görevini yapmakta bir sıkıntı yaşanmamış, şahısla arkadaşlık
durumunun şahsımın görevini etkilediğine ilişkin bir iddia dahi İdarece ortaya
atılmamıştır. Şahsımın sırf polislik mesleğini seçmiş olması özel hayatına
müdahaleyi haklı göstermeye yeterli olmamakla birlikte verilen ceza ile
ulaşılmak istenen amaç arasında orantının bulunmadığı, özel hayatın gizliliği
hakkının özüne dokunulacak keyfi bir sınırlama getirildiği ortadadır. Verilen
disiplin cezasının özü hukuka ve hakkaniyete aykırıdır.
Soruşturmayı
yürüten müfettişe ve Yüksek Disiplin Kuruluna
yukarıda arz ve izah ettiğim savunmamı
belirtmeme rağmen maddi gerçek araştırılmadan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 130. maddesi
ihlal edilmiştir. 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 130. maddesinde devlet memurlarına savunması alınmadan
disiplin cezası verilemeyeceği hüküm altına alınmış olup, bu hüküm sadece
savunmanın şekli anlamda alınmasını değil memurun savunmasının disiplin cezası
kararının verilmesi sürecinde ilgili makam tarafından dikkate alınması sonucunu
da içermektedir. Bu itibarla hakkımda ileri sürülen iddialara karşı sunmuş olduğum
savunmalar, konuya ilişkin bilgi ve belgeler, yeterince araştırılmadan mücbir
sebepler göz önüne alınmadan ceza tesisi yoluna gidilmesi, savunmanın dikkate
alınmadığını göstermekte olup, böyle bir yaklaşım savunma hakkının kutsallığına
aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim
savunmada ileri sürdüğüm mücbir sebepler yeterince göz önüne alınmış
olsa idi bu şekilde ağır bir ceza ile cezalandırılmam söz konusu olmayacaktı. Davalı
İdarenin Maddi gerçeği araştırmadan ceza tesisi yoluna gitmesi hukuka
aykırıdır.
disiplin kurulları ''Hizmet dışında resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve
güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak'' fiilinden ceza verirken kanaatle
karar vererek, bazı bulguları ve gerçekleri saptırarak, bunların sonucunda özel
hayatın gizliliği ilkesi, maddi gerçeğin araştırılması ilkesi, yeterli delil
ilkesi, şüpheden sanık yararlanır ilkesi, dürüst işlem ilkesi, suçun ve cezanın belirginliği ilkesi, adil denge ilkesi ihlal edilerek karar verirler. Büyük bir kısmında özel hayatı işin içine katarlar ve hizmet dışında diyerek ceza tecziyesine karar verirler.
Anayasamızın ?Temel ve hak ve hürriyetlerin
sınırlanması? başlıklı 13 üncü maddesinin birinci fıkrası ?Temel hak ve hürriyetler,
özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen
sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,
Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.?, hükmünü,
?Özel hayatın gizliliği? başlıklı 20 nci
maddesinin birinci fıkrası ?Herkes, özel hayatına ve aile hayatına
saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının
gizliliğine dokunulamaz?, hükmünü,
?Görev ve sorumlulukları, disiplin
kovuşturulmasında güvence? başlıklı 129 uncu maddesi ?Memurlar ve diğer kamu
görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla
yükümlüdürler. Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı
tanınmadıkça disiplin cezası verilemez. Disiplin kararları yargı denetimi
dışında bırakılamaz?? hükmünü düzenlemektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi?nin ? Özel
ve aile hayatına saygı hakkı ? başlıklı 8 inci maddesi ? Herkes özel ve aile hayatına,
konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Bu hakkın
kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla
öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin
ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya
ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir
tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.? şeklindedir.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi?nin 12
nci maddesi ?Kimsenin özel yaşamına, ailesine konutuna ya da haberleşmesine keyfi
olarak karışılamaz, şeref ve adına saldırılamaz. Herkesin bu gibi karışma ve
saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır? şeklindeyken;
Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme?nin 17 nci maddesi ?Hiç
kimsenin özel hayatına, ailesine, evine ya da haberleşmesine keyfi ya da
yasadışı olarak müdahale edilemez; hiç kimsenin şeref ve itibarına yasal
olmayan tecavüzlerde bulunulamaz. Herkesin, bu gibi müdahalelere ya da
tecavüzlere karşı yasalarca korunma hakkı vardır.? şeklindedir.
Anayasa Mahkemesi 03/04/2014 tarihinde
karara bağladığı 2013/1614 başvuru numarası ile yapılan bireysel başvuruda; Ceza
İnfaz Kurumu'nda memur olarak görev yapan bayan başvurucunun, cinsel içerikli
bazı görüntülerinin internette dolaştığı duyumu üzerine hakkında başlatılan
disiplin soruşturması neticesinde devlet memurluğundan çıkarma cezası almış
olması nedeniyle Anayasa'nın 10., 20. ve 38. maddelerinde tanımlanan haklarının
ihlal edildiğini ileri sürerek, ihlalin tespitiyle, yeniden yargılama
yapılmasına ve uğradığı manevi zararın tazminine karar verilmesini talebini
Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkı
yönünden kabul edilebilir olduğuna karar vererek bu hakkın İHLAL EDİLDİĞİNE,
ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere dosyanın ilgili Mahkemesine gönderilmesine, başvurucunun manevi tazminat
talebinin reddine oybirliğiyle karar vermiştir.
Kararın
gerekçesinde özetle; ??Devlet memuru olarak belirli bir
sorumluluk taşıyan başvurucu, bu görevi kabul etmek suretiyle kamu görevlisi
olmaktan kaynaklanan disiplin ve tutum istemine kendi iradesiyle dâhil
olmuştur. Yukarıda belirtilen temellere dayanan bu sistem doğası gereği,
kişinin hak ve özgürlüklerine herhangi bir vatandaşa uygulanamayacak
sınırlamalar getirmektedir. Zira kamu yararı, kamu görevlilerinden uymaları
gereken meslekî ve etik kurallar açısından tam bir uyum beklemektedir
....Ancak somut başvuruya konu eylem ve
davranışların, her ne kadar ilgili disiplin kararları ve yargısal karar
gerekçelerinde lojman olarak tahsisli bir konut olduğu vurgusu yapılsa da,
başvurucunun mahremiyet alanında cereyan eden ve rızası ile alenileştirildiğine
dair bir bulgunun saptanmadığı özel yaşam eylemlerine ilişkin olduğu
anlaşılmaktadır.
Başvurucu, devlet memurluğundan çıkarma
cezası ile sonuçlanan disiplin soruşturması sürecinde, yalnızca meslekî
hayatını değil, özel hayatını da ilgilendiren iddialara yanıt vermek zorunda
kalmıştır. Bu kapsamda başvurucuya yöneltilen iddiaların yalnızca görevinin
ifasıyla değil, daha çok mahremiyet alanında gerçekleşen özel yaşam eylemleri
ile ilgili olduğu görülmektedir. Dolayısıyla ihtilaf konusu soruşturmanın kapsamı
meslekî hayatın sınırlarını aşmaktadır. ....Sonuç olarak başvuruya konu
disiplin işlemi ile yargısal sürece konu edilen davranışların esasen meslekî
faaliyet ile ilgisi olmayan, mahremiyet alanına dâhil özel yaşam eylemleri
olduğu anlaşılmaktadır. ....Yukarıda belirtilen disiplin süreci ile idari ve
adli makamların karar gerekçeleri göz önünde bulundurulduğunda, başvurucuya
verilen disiplin cezası kapsamında, sınırlandırma ile ulaşılabilecek genel
yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil
bir dengenin sağlanmadığı anlaşılmakla, başvurucunun Anayasa'nın 20. maddesinde
güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir?? ifadelerine yer verilmiştir.
Danıştay?ın
12. Dairesi 21/03/2014 tarih E. 2013/8324, K. 2014/1882 sayılı karar düzeltme
kararında; 30.4.2008 gün ve 2008/25 sayılı İçisleri Bakanlığı Yüksek Disiplin
Kurulu Kararının iptali talebiyle açtığı davada Kayseri 1. İdare Mahkemesinin 29.7.2009 günlü, E:2008/632, K:2009/624
sayılı kararıyla; davacıya isnat edilen fiillerin sabit olduğu gerekçesiyle
davanın reddine ilişkin kararın onanmasına dair Danıştay 12. Dairesinin
2.4.2013 günlü, E:2010/31, K:2013/2273 sayılı kararının düzeltilmesi
istenilmesi talebi Dairece kabul edilerek ilk
derece mahkemesi kararının bozulmasına oyçokluğu ile karar verilmiştir
Kararın gerekçesi özetle; ??
disiplin kurallarının temel olarak idarenin iç düzeninin korunması fonksiyonunu
üstlendiği göz önüne alındığında, kamu görevlilerinin hizmet dışındaki
fiillerinin memur disiplin hukukunun alanına girmesi için bu düzeni bozan, kamu
hizmetinin iyi ve düzenli şekilde sunulmasını olumsuz şekilde etkileyen bir
yönünün bulunması gerekmektedir. ?Bu durumda; davacının ikametgahında
rızasıyla eşcinsel ilişkiye girmesinden ibaret olan fiilinin 657 sayılı
Yasa'nın 124/2. maddesi uyarınca Memur Disiplin Hukukunu ilgilendiren bir
yönünün bulunmadığı ve disiplin suçu oluşturmadığı, ayrıca söz konusu fiilin
bir disiplin suçu olarak değerlendirilerek davacının 657 sayılı Yasa'nın 125
/E-g maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile
cezalandırılmasının Anayasa'nın 20/1. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin 8. maddesi uyarınca "özel hayata ve aile hayatına saygı
hakkının" ihlali sonucunu doğuracağı anlaşıldığından, dava konusu işlemde
ve davanın reddi yolunda verilen idare Mahkemesi kararında hukuki isabet
görülmemiştir . ? şeklindedir .
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM) 25 Mart 1993 tarihli Costello Roberts ? Birleşik
Krallık davasında; özel hayatın bütün unsurlarıyla tanımlanamayacak geniş bir kavram
olduğuna işaret etmiş; özel hayatın kişinin ismi ve kimliği, bireysel gelişimi,
aile yaşamı yanında, dış dünya ile bağlantısını, başkaları ile ilişkisini,
ticari ve mesleki faaliyetlerini de kapsadığını belirtmiştir. 16 Aralık
1992 tarihli Niemietz ? Almanya davasında; ?...[özel hayat] kavramını, bireyin kişisel
hayatını istediği gibi yaşayabileceği bir "iç alan?la kısıtlamak ve bu
alanın dışında kalan dış dünyayı bu alandan tamamen hariç tutmak aşırı
sınırlayıcı bir yaklaşımdır. Özel hayata saygı başka insanlarla ilişki kurmak
ve söz konusu ilişkileri geliştirmek hakkını da bir dereceye kadar
içermelidir.? ifadeleriyle özel hayat kavramını açık bir şekilde
mahremiyet hakkından geniş tutmuştur.
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi 22 Eylül 1994 tarihli Hentrich - Fransa, 8 Temmuz 1986
Lithgow ve diğerleri - Birleşik Krallık, 9 Ocak 2007 Fener Rum Erkek Lisesi
Vakfı - Türkiye kararlarında; iç hukuk kurallarının yeterli ölçüde
öngörülebilir, açık ve erişilebilir olması dolayısıyla hukuk güvenliğinin
sağlanması hususunu vurgulamaktadır. Benzer şekilde Anayasa Mahkemesi
19/4/1988 günlü, E. 1987/16, K. 1988/8 sayılı kararında; ??Yönetsel yaptırımların
yönetimin karar ve işlemlerinin denetiminin zorunlu olanlarından olduğunu, suç
ve cezaların Anayasaya uygun olarak yasayla konulabileceğini, ? ?kanunsuz suç
ve ceza olmaz? ilkesi uyarınca bir hukuk devletinde, ceza yaptırımına bağlanan
her eylemin tanımının yapılması ve suçların kesin bir şekilde ortaya konulması
gerektiğini, anılan ilkenin özünün yasanın ne tür eylemleri yasakladığının
hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirtmesinin ve buna göre cezanın da
yasayla saptanmasının zorunlu olduğunu ?? vurgulamış, birçok kararında
da disiplin cezalarını Anayasanın 38 inci maddesinde yer alan ?suç
ve cezalara ilişkin genel esaslar? kapsamında değerlendirmiş, buna
gerekçe olarak ise, 38 inci maddede idari ve adli cezalar arasında bir ayırım
yapılmamış olmasını göstermiştir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu?nda, 7068 sayılı
Genel Kolluk Hükümleri Kanunu?nda bir kişinin normal bir vatandaşla arkadaşlık
kurması, yemek yemesi, alkol alması, durumunun disiplin cezasına sebebiyet vereceği açıkça düzenlenmemiştir. Olayımızda şahsım ?Hizmet dışında resmi sıfatının
gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda
bulunmak? fiilini gerçekleştirdiği gerekçesiyle disiplin cezasına maruz
kalmıştır. Ancak disiplin cezasını gerektiren torba suç hükümleri içeren bu
fiilin yoruma açık olduğu ve İdarenin bu fiilin içerisini istediği şekilde
doldurarak kişilere disiplin cezası verdiği gözetildiğinde bu durumun hukuki
güvenlik, belirlilik ilkelerine aykırı olduğu gibi büyük mağduriyetlere
sebebiyet vereceği şüphesizdir. Şahsımın arkadaşlık kurduğu bu şahısla ilişki
nedeniyle polislik görevini yapmakta bir sıkıntı yaşanmamış, şahısla arkadaşlık
durumunun şahsımın görevini etkilediğine ilişkin bir iddia dahi İdarece ortaya
atılmamıştır. Şahsımın sırf polislik mesleğini seçmiş olması özel hayatına
müdahaleyi haklı göstermeye yeterli olmamakla birlikte verilen ceza ile
ulaşılmak istenen amaç arasında orantının bulunmadığı, özel hayatın gizliliği
hakkının özüne dokunulacak keyfi bir sınırlama getirildiği ortadadır. Verilen
disiplin cezasının özü hukuka ve hakkaniyete aykırıdır.
Soruşturmayı
yürüten müfettişe ve Yüksek Disiplin Kuruluna
yukarıda arz ve izah ettiğim savunmamı
belirtmeme rağmen maddi gerçek araştırılmadan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 130. maddesi
ihlal edilmiştir. 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 130. maddesinde devlet memurlarına savunması alınmadan
disiplin cezası verilemeyeceği hüküm altına alınmış olup, bu hüküm sadece
savunmanın şekli anlamda alınmasını değil memurun savunmasının disiplin cezası
kararının verilmesi sürecinde ilgili makam tarafından dikkate alınması sonucunu
da içermektedir. Bu itibarla hakkımda ileri sürülen iddialara karşı sunmuş olduğum
savunmalar, konuya ilişkin bilgi ve belgeler, yeterince araştırılmadan mücbir
sebepler göz önüne alınmadan ceza tesisi yoluna gidilmesi, savunmanın dikkate
alınmadığını göstermekte olup, böyle bir yaklaşım savunma hakkının kutsallığına
aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim
savunmada ileri sürdüğüm mücbir sebepler yeterince göz önüne alınmış
olsa idi bu şekilde ağır bir ceza ile cezalandırılmam söz konusu olmayacaktı. Davalı
İdarenin Maddi gerçeği araştırmadan ceza tesisi yoluna gitmesi hukuka
aykırıdır.