Editörler : E.Kayı Han
04 Şubat 2020 21:21

''Hizmet dışında resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davran

disiplin kurulları ''Hizmet dışında resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve

güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak'' fiilinden ceza verirken kanaatle

karar vererek, bazı bulguları ve gerçekleri saptırarak, bunların sonucunda özel

hayatın gizliliği ilkesi, maddi gerçeğin araştırılması ilkesi, yeterli delil

ilkesi, şüpheden sanık yararlanır ilkesi, dürüst işlem ilkesi, suçun ve cezanın belirginliği ilkesi, adil denge ilkesi ihlal edilerek karar verirler. Büyük bir kısmında özel hayatı işin içine katarlar ve hizmet dışında diyerek ceza tecziyesine karar verirler.

Anayasamızın ?Temel ve hak ve hürriyetlerin

sınırlanması? başlıklı 13 üncü maddesinin birinci fıkrası ?Temel hak ve hürriyetler,

özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen

sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,

Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin

gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.?, hükmünü,

?Özel hayatın gizliliği? başlıklı 20 nci

maddesinin birinci fıkrası ?Herkes, özel hayatına ve aile hayatına

saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının

gizliliğine dokunulamaz?, hükmünü,

?Görev ve sorumlulukları, disiplin

kovuşturulmasında güvence? başlıklı 129 uncu maddesi ?Memurlar ve diğer kamu

görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla

yükümlüdürler. Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki

meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı

tanınmadıkça disiplin cezası verilemez. Disiplin kararları yargı denetimi

dışında bırakılamaz?? hükmünü düzenlemektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi?nin ? Özel

ve aile hayatına saygı hakkı ? başlıklı 8 inci maddesi ? Herkes özel ve aile hayatına,

konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Bu hakkın

kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla

öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin

ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya

ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir

tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.? şeklindedir.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi?nin 12

nci maddesi ?Kimsenin özel yaşamına, ailesine konutuna ya da haberleşmesine keyfi

olarak karışılamaz, şeref ve adına saldırılamaz. Herkesin bu gibi karışma ve

saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır? şeklindeyken;

Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme?nin 17 nci maddesi ?Hiç

kimsenin özel hayatına, ailesine, evine ya da haberleşmesine keyfi ya da

yasadışı olarak müdahale edilemez; hiç kimsenin şeref ve itibarına yasal

olmayan tecavüzlerde bulunulamaz. Herkesin, bu gibi müdahalelere ya da

tecavüzlere karşı yasalarca korunma hakkı vardır.? şeklindedir.

Anayasa Mahkemesi 03/04/2014 tarihinde

karara bağladığı 2013/1614 başvuru numarası ile yapılan bireysel başvuruda; Ceza

İnfaz Kurumu'nda memur olarak görev yapan bayan başvurucunun, cinsel içerikli

bazı görüntülerinin internette dolaştığı duyumu üzerine hakkında başlatılan

disiplin soruşturması neticesinde devlet memurluğundan çıkarma cezası almış

olması nedeniyle Anayasa'nın 10., 20. ve 38. maddelerinde tanımlanan haklarının

ihlal edildiğini ileri sürerek, ihlalin tespitiyle, yeniden yargılama

yapılmasına ve uğradığı manevi zararın tazminine karar verilmesini talebini

Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkı

yönünden kabul edilebilir olduğuna karar vererek bu hakkın İHLAL EDİLDİĞİNE,

ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak

üzere dosyanın ilgili Mahkemesine gönderilmesine, başvurucunun manevi tazminat

talebinin reddine oybirliğiyle karar vermiştir.

Kararın

gerekçesinde özetle; ??Devlet memuru olarak belirli bir

sorumluluk taşıyan başvurucu, bu görevi kabul etmek suretiyle kamu görevlisi

olmaktan kaynaklanan disiplin ve tutum istemine kendi iradesiyle dâhil

olmuştur. Yukarıda belirtilen temellere dayanan bu sistem doğası gereği,

kişinin hak ve özgürlüklerine herhangi bir vatandaşa uygulanamayacak

sınırlamalar getirmektedir. Zira kamu yararı, kamu görevlilerinden uymaları

gereken meslekî ve etik kurallar açısından tam bir uyum beklemektedir

....Ancak somut başvuruya konu eylem ve

davranışların, her ne kadar ilgili disiplin kararları ve yargısal karar

gerekçelerinde lojman olarak tahsisli bir konut olduğu vurgusu yapılsa da,

başvurucunun mahremiyet alanında cereyan eden ve rızası ile alenileştirildiğine

dair bir bulgunun saptanmadığı özel yaşam eylemlerine ilişkin olduğu

anlaşılmaktadır.

Başvurucu, devlet memurluğundan çıkarma

cezası ile sonuçlanan disiplin soruşturması sürecinde, yalnızca meslekî

hayatını değil, özel hayatını da ilgilendiren iddialara yanıt vermek zorunda

kalmıştır. Bu kapsamda başvurucuya yöneltilen iddiaların yalnızca görevinin

ifasıyla değil, daha çok mahremiyet alanında gerçekleşen özel yaşam eylemleri

ile ilgili olduğu görülmektedir. Dolayısıyla ihtilaf konusu soruşturmanın kapsamı

meslekî hayatın sınırlarını aşmaktadır. ....Sonuç olarak başvuruya konu

disiplin işlemi ile yargısal sürece konu edilen davranışların esasen meslekî

faaliyet ile ilgisi olmayan, mahremiyet alanına dâhil özel yaşam eylemleri

olduğu anlaşılmaktadır. ....Yukarıda belirtilen disiplin süreci ile idari ve

adli makamların karar gerekçeleri göz önünde bulundurulduğunda, başvurucuya

verilen disiplin cezası kapsamında, sınırlandırma ile ulaşılabilecek genel

yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil

bir dengenin sağlanmadığı anlaşılmakla, başvurucunun Anayasa'nın 20. maddesinde

güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar

verilmesi gerekir?? ifadelerine yer verilmiştir.

Danıştay?ın

12. Dairesi 21/03/2014 tarih E. 2013/8324, K. 2014/1882 sayılı karar düzeltme

kararında; 30.4.2008 gün ve 2008/25 sayılı İçisleri Bakanlığı Yüksek Disiplin

Kurulu Kararının iptali talebiyle açtığı davada Kayseri 1. İdare Mahkemesinin 29.7.2009 günlü, E:2008/632, K:2009/624

sayılı kararıyla; davacıya isnat edilen fiillerin sabit olduğu gerekçesiyle

davanın reddine ilişkin kararın onanmasına dair Danıştay 12. Dairesinin

2.4.2013 günlü, E:2010/31, K:2013/2273 sayılı kararının düzeltilmesi

istenilmesi talebi Dairece kabul edilerek ilk

derece mahkemesi kararının bozulmasına oyçokluğu ile karar verilmiştir

Kararın gerekçesi özetle; ??

disiplin kurallarının temel olarak idarenin iç düzeninin korunması fonksiyonunu

üstlendiği göz önüne alındığında, kamu görevlilerinin hizmet dışındaki

fiillerinin memur disiplin hukukunun alanına girmesi için bu düzeni bozan, kamu

hizmetinin iyi ve düzenli şekilde sunulmasını olumsuz şekilde etkileyen bir

yönünün bulunması gerekmektedir. ?Bu durumda; davacının ikametgahında

rızasıyla eşcinsel ilişkiye girmesinden ibaret olan fiilinin 657 sayılı

Yasa'nın 124/2. maddesi uyarınca Memur Disiplin Hukukunu ilgilendiren bir

yönünün bulunmadığı ve disiplin suçu oluşturmadığı, ayrıca söz konusu fiilin

bir disiplin suçu olarak değerlendirilerek davacının 657 sayılı Yasa'nın 125

/E-g maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile

cezalandırılmasının Anayasa'nın 20/1. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları

Sözleşmesi'nin 8. maddesi uyarınca "özel hayata ve aile hayatına saygı

hakkının" ihlali sonucunu doğuracağı anlaşıldığından, dava konusu işlemde

ve davanın reddi yolunda verilen idare Mahkemesi kararında hukuki isabet

görülmemiştir . ? şeklindedir .

Avrupa İnsan

Hakları Mahkemesi (AİHM) 25 Mart 1993 tarihli Costello Roberts ? Birleşik

Krallık davasında; özel hayatın bütün unsurlarıyla tanımlanamayacak geniş bir kavram

olduğuna işaret etmiş; özel hayatın kişinin ismi ve kimliği, bireysel gelişimi,

aile yaşamı yanında, dış dünya ile bağlantısını, başkaları ile ilişkisini,

ticari ve mesleki faaliyetlerini de kapsadığını belirtmiştir. 16 Aralık

1992 tarihli Niemietz ? Almanya davasında; ?...[özel hayat] kavramını, bireyin kişisel

hayatını istediği gibi yaşayabileceği bir "iç alan?la kısıtlamak ve bu

alanın dışında kalan dış dünyayı bu alandan tamamen hariç tutmak aşırı

sınırlayıcı bir yaklaşımdır. Özel hayata saygı başka insanlarla ilişki kurmak

ve söz konusu ilişkileri geliştirmek hakkını da bir dereceye kadar

içermelidir.? ifadeleriyle özel hayat kavramını açık bir şekilde

mahremiyet hakkından geniş tutmuştur.

Avrupa İnsan

Hakları Mahkemesi 22 Eylül 1994 tarihli Hentrich - Fransa, 8 Temmuz 1986

Lithgow ve diğerleri - Birleşik Krallık, 9 Ocak 2007 Fener Rum Erkek Lisesi

Vakfı - Türkiye kararlarında; iç hukuk kurallarının yeterli ölçüde

öngörülebilir, açık ve erişilebilir olması dolayısıyla hukuk güvenliğinin

sağlanması hususunu vurgulamaktadır. Benzer şekilde Anayasa Mahkemesi

19/4/1988 günlü, E. 1987/16, K. 1988/8 sayılı kararında; ??Yönetsel yaptırımların

yönetimin karar ve işlemlerinin denetiminin zorunlu olanlarından olduğunu, suç

ve cezaların Anayasaya uygun olarak yasayla konulabileceğini, ? ?kanunsuz suç

ve ceza olmaz? ilkesi uyarınca bir hukuk devletinde, ceza yaptırımına bağlanan

her eylemin tanımının yapılması ve suçların kesin bir şekilde ortaya konulması

gerektiğini, anılan ilkenin özünün yasanın ne tür eylemleri yasakladığının

hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirtmesinin ve buna göre cezanın da

yasayla saptanmasının zorunlu olduğunu ?? vurgulamış, birçok kararında

da disiplin cezalarını Anayasanın 38 inci maddesinde yer alan ?suç

ve cezalara ilişkin genel esaslar? kapsamında değerlendirmiş, buna

gerekçe olarak ise, 38 inci maddede idari ve adli cezalar arasında bir ayırım

yapılmamış olmasını göstermiştir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu?nda, 7068 sayılı

Genel Kolluk Hükümleri Kanunu?nda bir kişinin normal bir vatandaşla arkadaşlık

kurması, yemek yemesi, alkol alması, durumunun disiplin cezasına sebebiyet vereceği açıkça düzenlenmemiştir. Olayımızda şahsım ?Hizmet dışında resmi sıfatının

gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda

bulunmak? fiilini gerçekleştirdiği gerekçesiyle disiplin cezasına maruz

kalmıştır. Ancak disiplin cezasını gerektiren torba suç hükümleri içeren bu

fiilin yoruma açık olduğu ve İdarenin bu fiilin içerisini istediği şekilde

doldurarak kişilere disiplin cezası verdiği gözetildiğinde bu durumun hukuki

güvenlik, belirlilik ilkelerine aykırı olduğu gibi büyük mağduriyetlere

sebebiyet vereceği şüphesizdir. Şahsımın arkadaşlık kurduğu bu şahısla ilişki

nedeniyle polislik görevini yapmakta bir sıkıntı yaşanmamış, şahısla arkadaşlık

durumunun şahsımın görevini etkilediğine ilişkin bir iddia dahi İdarece ortaya

atılmamıştır. Şahsımın sırf polislik mesleğini seçmiş olması özel hayatına

müdahaleyi haklı göstermeye yeterli olmamakla birlikte verilen ceza ile

ulaşılmak istenen amaç arasında orantının bulunmadığı, özel hayatın gizliliği

hakkının özüne dokunulacak keyfi bir sınırlama getirildiği ortadadır. Verilen

disiplin cezasının özü hukuka ve hakkaniyete aykırıdır.

Soruşturmayı

yürüten müfettişe ve Yüksek Disiplin Kuruluna

yukarıda arz ve izah ettiğim savunmamı

belirtmeme rağmen maddi gerçek araştırılmadan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 130. maddesi

ihlal edilmiştir. 657 sayılı Devlet

Memurları Kanununun 130. maddesinde devlet memurlarına savunması alınmadan

disiplin cezası verilemeyeceği hüküm altına alınmış olup, bu hüküm sadece

savunmanın şekli anlamda alınmasını değil memurun savunmasının disiplin cezası

kararının verilmesi sürecinde ilgili makam tarafından dikkate alınması sonucunu

da içermektedir. Bu itibarla hakkımda ileri sürülen iddialara karşı sunmuş olduğum

savunmalar, konuya ilişkin bilgi ve belgeler, yeterince araştırılmadan mücbir

sebepler göz önüne alınmadan ceza tesisi yoluna gidilmesi, savunmanın dikkate

alınmadığını göstermekte olup, böyle bir yaklaşım savunma hakkının kutsallığına

aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim

savunmada ileri sürdüğüm mücbir sebepler yeterince göz önüne alınmış

olsa idi bu şekilde ağır bir ceza ile cezalandırılmam söz konusu olmayacaktı. Davalı

İdarenin Maddi gerçeği araştırmadan ceza tesisi yoluna gitmesi hukuka

aykırıdır.


Burakserkn
Aday Memur
01 Haziran 2020 02:17

Abi allah askına bana ozelden yazarmısın 05541109491 lutfrn rıca edıyorum
Toplam 1 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi