---Saçmalıklar Çağı - Michael Foley---
Michael Foley muhteşem bir kaynak kullanımıyla çağımızın saçmalıklarından bahsetmiştir. Kitap içerisinde insana dair olan ve temas edilmemiş neredeyse hiçbir konu yok.
Aşağıdaki bölümler sizde bir ilgi uyandırıyorsa muhtemelen kitabı da seveceğiniz anlamına gelir.
''Karar almada bu duygusal temel, 1990?larda bazı beyin hasarlı
hastaların, akıl ve mantık yürütme beceri ve zekâlarında herhangi bir
aksaklık olmamasına rağmen heyecan hissedemediklerini keşfeden
sinirbilimci Antonio Damasio tarafından kanıtlandı. Duyguların
girdabından kurtarılmış bu insanların mantıklı seçenekler analizi
temelinde berrak, rasyonel kararlar alabilmeleri gerekiyordu. Ama
tam tersi söz konusuydu. En basit kararları bile alamıyorlardı.
Olasılıkların artı ve eksilerini hesaplayabiliyorlardı ama duygular
olmadan seçim yapamıyorlardı. Kısacası sezgi veya ?içte hissetme?,
sürecin sadece bir parçası değil, elzem bir özelliğiydi.''
''Bir de çağdaş kentlerde çift ilişkilerinin yegâne bağlantı, yapı,
anlam ve cazibe kaynağı olabilmeleri sorunu mevcut. Geleneksel
toplumlarda anlam ve büyüyü yaratan dinler, yılı yapılandıran
ayinler, kuvvetli bağlar sunan cemaatler ve destek sağlayan geniş
aileler vardı. Şimdiyse bütün bunların, tüm yaşamın yükü, zavallı
?ilişkinin? ağrıyan sırtında. Baskı altında çökmesine şaşmamak
lazım.''
''Bu durum ayrıca karasevdanın
neden kalıcı olmadığını da açıklamaktadır. Bağımlılık direnç yaratır;
aynı etkinin yaratılması için sürekli doz artışı gerekir. Ama
karasevdanın dozu bir noktadan sonra artırılamaz ve bu yüzden doruk
coşkusu bir süre sonra etkisini yitirir. Bir başka sinirbilimci ekibi
sevda coşkusunun doruk süresini incelemiştir ve varılan sonuç, genel
kanıyla aynı çıkmıştır: Karasevda genellikle on iki ila on sekiz ay
sürmektedir''
----Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar---
Tarihi roman okumayı sevdiğimden bir arkadaşımın tavsiyesiyle başladığım kitap tarihi romanlara bakış açımı değiştirdi diyebilirim. Sebebi son düzlükte yakaladığı(ya da benim ancak son düzlükte farkedebildiğim) felsefi derinlik. Her biri ayrı bir romanın baş karakteri olabilecek renklilikte karakterlerle o hayattan o hayata atılırken başımıza balyoz gibi inen bir gerçeklikle son buluyor roman.
Bunu da Uzun İhsan Efendi'den bir alıntıyla bitirelim.
"Gördükleri ister gerçek ister düş olsun, bundan gerçeği ya da düşü gören bir öznenin varlığı çıkıyordu. Şu durumda bütün bunları gören bir kişi olarak o, vardı. 'Rendekâr'ın dediği gibi ben varım' diyordu, 'peki ama ben kimim? ayna bana ihsan efendi olduğumu söylüyor, rüyamdaki ayna ise bünyamin olduğumu söylüyor. ben kimim? bütün bunları gören özne aslında kim?"
----Aynalar Koridorunda Aşk - Mustafa Ulusoy---
Bir psikiyatristin 3 hastası ile olan seanslarını ve çözüm üretme çabalarını anlatan bir roman. Tabi Akil adam imajıyla yol gösterici bir dost da olmazsa olmazdı bu romanda. Yazar hayatımız boyunca hepimizin yaşadığı sıkıntıları almış ve bu 3 karaktere bölüştürmüş. 3 taşla belki de milyonlarca kuşu avlamaya çalışmış. Ve bence başarmış da.
"Hayattaki sorunların yarısı, kendisini önemli görmek isteyen insanlar tarafından üretilir." diye de bitirebiliriz.
---Saçmalıklar Çağı - Michael Foley---
Michael Foley muhteşem bir kaynak kullanımıyla çağımızın saçmalıklarından bahsetmiştir. Kitap içerisinde insana dair olan ve temas edilmemiş neredeyse hiçbir konu yok.
Aşağıdaki bölümler sizde bir ilgi uyandırıyorsa muhtemelen kitabı da seveceğiniz anlamına gelir.
''Karar almada bu duygusal temel, 1990?larda bazı beyin hasarlı
hastaların, akıl ve mantık yürütme beceri ve zekâlarında herhangi bir
aksaklık olmamasına rağmen heyecan hissedemediklerini keşfeden
sinirbilimci Antonio Damasio tarafından kanıtlandı. Duyguların
girdabından kurtarılmış bu insanların mantıklı seçenekler analizi
temelinde berrak, rasyonel kararlar alabilmeleri gerekiyordu. Ama
tam tersi söz konusuydu. En basit kararları bile alamıyorlardı.
Olasılıkların artı ve eksilerini hesaplayabiliyorlardı ama duygular
olmadan seçim yapamıyorlardı. Kısacası sezgi veya ?içte hissetme?,
sürecin sadece bir parçası değil, elzem bir özelliğiydi.''
''Bir de çağdaş kentlerde çift ilişkilerinin yegâne bağlantı, yapı,
anlam ve cazibe kaynağı olabilmeleri sorunu mevcut. Geleneksel
toplumlarda anlam ve büyüyü yaratan dinler, yılı yapılandıran
ayinler, kuvvetli bağlar sunan cemaatler ve destek sağlayan geniş
aileler vardı. Şimdiyse bütün bunların, tüm yaşamın yükü, zavallı
?ilişkinin? ağrıyan sırtında. Baskı altında çökmesine şaşmamak
lazım.''
''Bu durum ayrıca karasevdanın
neden kalıcı olmadığını da açıklamaktadır. Bağımlılık direnç yaratır;
aynı etkinin yaratılması için sürekli doz artışı gerekir. Ama
karasevdanın dozu bir noktadan sonra artırılamaz ve bu yüzden doruk
coşkusu bir süre sonra etkisini yitirir. Bir başka sinirbilimci ekibi
sevda coşkusunun doruk süresini incelemiştir ve varılan sonuç, genel
kanıyla aynı çıkmıştır: Karasevda genellikle on iki ila on sekiz ay
sürmektedir''
----Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar---
Tarihi roman okumayı sevdiğimden bir arkadaşımın tavsiyesiyle başladığım kitap tarihi romanlara bakış açımı değiştirdi diyebilirim. Sebebi son düzlükte yakaladığı(ya da benim ancak son düzlükte farkedebildiğim) felsefi derinlik. Her biri ayrı bir romanın baş karakteri olabilecek renklilikte karakterlerle o hayattan o hayata atılırken başımıza balyoz gibi inen bir gerçeklikle son buluyor roman.
Bunu da Uzun İhsan Efendi'den bir alıntıyla bitirelim.
"Gördükleri ister gerçek ister düş olsun, bundan gerçeği ya da düşü gören bir öznenin varlığı çıkıyordu. Şu durumda bütün bunları gören bir kişi olarak o, vardı. 'Rendekâr'ın dediği gibi ben varım' diyordu, 'peki ama ben kimim? ayna bana ihsan efendi olduğumu söylüyor, rüyamdaki ayna ise bünyamin olduğumu söylüyor. ben kimim? bütün bunları gören özne aslında kim?"
----Aynalar Koridorunda Aşk - Mustafa Ulusoy---
Bir psikiyatristin 3 hastası ile olan seanslarını ve çözüm üretme çabalarını anlatan bir roman. Tabi Akil adam imajıyla yol gösterici bir dost da olmazsa olmazdı bu romanda. Yazar hayatımız boyunca hepimizin yaşadığı sıkıntıları almış ve bu 3 karaktere bölüştürmüş. 3 taşla belki de milyonlarca kuşu avlamaya çalışmış. Ve bence başarmış da.
"Hayattaki sorunların yarısı, kendisini önemli görmek isteyen insanlar tarafından üretilir." diye de bitirebiliriz.