Editörler : E.Kayı Han


Kapalı
15 Şubat 2012 01:50

Hakkı YILMAZ Denen Şahsiyet ve Bulunduğu Karanlık Durum...

Öncelikle, Gaflete Düşmüşlerin şerrinden Rabbime sığınırım diyerek giriş yapmak istiyorum....

Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Musatafanın (sallallahu teala aleyhi vessellem)yapmış olduğu dualardan biride şöyledir."Allahım,Eğri yola sapmaktan ve başkasını eğri yola saptırmaktan.Zulme uğramaktan ve başkasına zulüm etmekten.Cahillikten ve cahilliğe maruz kalmaktan sana sığınırım"...

Hakkı Yılmaz denen şahsiyette böyle bir duadan bi haber ve ilgisiz bulunmaktadır ki hem kendine hem de başkalarına zarar vermektedir.Bu halinide aktarılan paylaşımlarda göreceğiz hep birlikte...

Bu başlık ve aktarımlarla Ehli sünnet ve'l cemaat yolunda olan kardeşlerimi uyarmak istiyorum,gayemizde budur.Bu kişi ve kendi görüş çerçevesinde olanlar Kur'an ı 'tek' rehber olarak görüyorlar.Paylaşımlarda ve video link adreslerinde de bunu görebilirsiniz.Akılları ile sadece Kur'an dan bir yorum çıkarıp bunu tek dayanak olarak görüyorlar.Aklı başında kardeşlerimin zerre kadar bunlara itibar etmeyeceklerini biliyorum inşaallah.Kardeşlerimi uyarmakta görevimizdir dedik böyle bir başlık açtık...

Siteyi tam olarak inceleyemedim,ama incelediğim az bir kısım bile kanaat getirmeme yetti.Vakti olan,ilmi olan kardeşlerimden de ricam bu sitedeki paylaşımlara bir göz atmaları ve gözlemlerini burda paylaşmaları...

Destek veren kardeşlerime şimdiden teşekkür ederim...

Siteden alınan konularla aktarımlara başlıyoruz...

---------------------------------------------------------------------------

Salavat getirmek ile ilgili bir talep ve ona verilen cevaptır

Adı, Soyadı: BAYRAM YIKILMAZ

e-mail: [email protected]

Açıklama: SELAMUNALEYKÜM SİZE DAHA ÖNCE MAİL OLARAK ALLAHÜMME SALLİ DUA SI İLE İLGİLİ LÜTFEN EĞER İNSANLARA İSLAMLA İLGİLİ DUA İLE ALAKALI BİLGİ GERÇEK BİLGİ AKTARMAK İSTİYORSANIZ BU YORUMU SİTEDE YAYINLAYIN MÜSLÜMANLAR BİLGİLENSİN.

TEKRAR VERİYORUM SİTEYE KOYUN LÜTFEN

Ahzab sûresinin 56. ayetinde Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor, "İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne ale`n-nebiy yâ eyyühellezine âmenü sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ" yani "Muhakkak ki Allah melekleri ile beraber nebîsine salâvat eder öyle ise; ey iman edenler siz de sâlat edin O`na ve selâm verin hem de tam bir teslimiyetle." Hz. Peygamber`e salât okumak Allah`ın bir âdetidir ve biz mü`minlere de emridir. Resûl-i Ekrem`e salâvat getirmek; Allah`ın ahlâkı ile ahlâklanmanın unsurlarından biridir ve mü`minler, Kur`an`ın bu hükmü ile "Allahümme salli alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âli Muhammedin ve sahbihî ve sellim"diye salât okurlar. Derler ki, "Ey melekleri ile birlikte habîbine salât eden Allah`ımız, Nebî`ne Peygamberi`ne salât etmemizi istiyorsun; bâş üstüne. Fakat biz o şanlı Nebî`nin şânına uygun salâvatı okumaktan âciziz. Öyle ise sen lütfen bizim için o Efendimiz Hz Muhammed` e ve ailesi ile ashabına ve ona uyanların tümüne salâ

Cevap

Selamünaleyküm muhterem Bayram Yıkılmaz Beyefendi!

Evet buyurduğunuz gibi bu mealinizi daha evvel de okudum. Tamamen cehalet, gaflet hatta ihanet ürünü olan bir mealden yola çıkarak talepte bulunduğunuz için talebiniz bir kıymet ifade etmediğinden sitemizde yayınlama gereği duymadık. Israrınız üzerine kısa bir müddet talebinizi ve cevabımızı Allah?ın izniyle yayınlayacağız.

Değerli kardeşim!

Konu ettiğiniz Ahzab suresinin 56. Ayeti ile ilgili bizim bir tahlilimiz sitemizde ?SALAVATI ŞERİFE; SALAVAT GETİRME ??????????? başlığı altında ?Makaleler? gurubu içinde mevcuttur. Oradaki yazımızı siteden kopya ederek de zatı alinize yolluyoruz. Bizim yazımız elinize geçince de bize yazdığınız meal ile mukayese de bulunun. Sonra da bir ehli vukufa müracaat ederek sağlama yaptırmaya çalışın. Ayetteki ?salat, salat ederler, selam? sözcüklerini mutlaka TÜRKÇELEŞTİRTİN. Öyle ?SALAT(A) EDERLER; SALAT(A) EDİN? cinsinden laflarla yutmayın. ?Salat? sözcüğü, İslam düşmanları tarafından içi boşaltılmış, anlamı saklanmış bir sözcüktür. Bu noktada başarılı da olmuşlardır. Samimi bir Müslüman iseniz dediklerimi araştırmak zorundasınız. Bunu unutmayınız. Yazımız aşağıdadır. Allah?a emanet olunuz.

Hakkı Yılmaz

Salavat geirmek/salavatı şerife

Maalesef din diye inandığımız ve yaşadığımız Ku?an?daki halis/saf Allah?ın dininden başka bir şey durumundadır. Dil-din ilişkisi açısından hareketler yüzlerce kavramın içi boşaltılmış, binlerce sözcüğün anlamı saptırılmak suretiyle kimsenin işine yaramayan (din tüccarları hariç) bir ucube din ortaya konmuştur?Salavat getirme?, ?salavatı şerife okuma? da yukarıda değindiğimiz maddelerden bir tanesidir. Ki bu konuya ahzab suresinin 56. ayeti yanlış mealler verilmek suretiyle ve de yanlış tebyinlerle (onlar maalesef tefsir diyorlar) tahrifat yapılmıştır. Öyle ki çeşit çeşit salavatı şerife modelleri (salaten tünciye, salat an nariye, salatı terficiye vs. gibi) oluşturulmuş ve bu model model salavatları okumak her ibadetin önüne geçirilmiştir. Dikkat ederseniz görürsünüz ki camilerde imam namaz sonrasında okuduğu duadan (yaptığı dua değil, zira o da şablon) sonra ?lillahil fatiha? der. Yani,Allah için bir Fatiha okuyun der. İşte bu sırada fatiha okumaz, Herkes ?Allahümme salli ala seyyidina? diye salavat okur. (Buna iyi dikkat ediniz.) Şefaat buna bağlanmış ve salavat getirmekle ilgili onbinlerce hadis uydurulmuştur.İşte ayet. Herhangi birkaç mealden sunalım, sonra da olması gereken meali sunalım ve gerekli talileri yapalım.

Şüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin.

(Ali Bulaç)

Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber?e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin (Diyanet meali)

Şu bir gerçek ki, Allah ve melekleri, o Peygamber`e salat ederler/onun şanını yüceltirler. Ey inananlar! Siz de ona destek olun/onun şanını yüceltin ve ona içtenlikle selam verin. (Y. Nuri Öztürk)

Muhakkak ki, Allah ve melekleri, peygambere hep salat ile ikramda bulunurlar. Ey iman edenler, haydi ona teslimiyetle salat ve selam getirin! (Elmalılı)

Salavat:

Bu meallere ve daha yüzlercesine bakarsanız görürsünüz ki Allah ve melekler peygambere salavât getirirmiş, Müslümanlar da getirmeliymiş. Yani diğer bir ifadeyle, onlara göre Allah kendi yaptığını, meleklere yaptırdığını biz mü?minlere de yaptırtmak istiyor ve bunu kesin ve vurgulu olarak emrediyor.(!)

Nedir bu salatta bulunmak, salavat getirmek?

Kime sorarsanız sorun, hangi ilm-i hale bakarsanız bakın: Salavât getirmek . ?Allahümme salli..... yada bunun değişik versiyonlarını söylemek? demektir.Maalesef böyle öğrettiler, gerçeği bizden sakladılar, Türkçe diye sundukları da Arapça oldu, kimse de sözcüklerin gerçek anlamını öğrenemedi.

Salavat getirme ya da salavatı şerife okumanın ne anlam taşıdığını anlamamız için ?salat? sözcüğünün analizini yapıp sözcüğün gerçek anlamını bulmak zorundayız.Kur?an?a baktığımızda göreceğiz ki Ahzap suresi âyet 43 de ifade edildiğine göre Allah ve melekler sadece peygamber efendimize değil biz mü?minlere de karanlıklardan nura çıkmamız için salavât (!) getiriyorlar. Bunda hiç şüpheniz olmasın. Ayrıca Bakara suresi âyet 157 de Allah?ın denemek için korku, açlık, mal noksanlığı, can noksanlığı, meyveler-ürünler noksanlığı verdiği zaman sabredip, kendilerine bir musıbet isabet ettiği zaman teslim olup muhakkak biz, Allah içiniz ve şüphesiz ona dönücüleriz? diyenlere ?rabblerinden ?rahmet? ve ?salavât (!)? vardır. deniliyor. Kısaca Allah sabırlılara da salavât (!) getiriyor.

Ayrıca Tevbe suresi âyet 99 ve 103?te Peygamberin salavatından (!) bahsedilir. Mutlaka okuyup anlayınız.

Şimdi bu yanlış ?salavat? anlayışına göre oluşan istifhamları bir düşünün. Allah, peygamberi ve kulları için kime salavât getirsin?

Niçin getirsin? Nasıl getirsin? Zira yaratan O, yaşatan O, affedecek O, Maliki yevmiddin O. Öyleyse bunun mantığı ne? Allah Cc. kendisi melekler bir salavât korosu mu kurmuşlar da bizleri de o koroya katılmaya dâvet ediyorlar? Bizim sabah akşam yüzlerce kez getirdiğimiz salavâtın kime ne faydası var. Kime ne faydası olur? Peygamberini affedecekse, ona merhamet edecekse bize yalvarttırarak edeceğine direkt kendisi affediverse olmaz mı?

Kılıf hazırlanmaya çalışılmış: Efendim, salât Allah?a nispet edilirse ?kullarına rahmet etme ?anlamına, meleklere nispet edilirse ?Allah?tan kullar için af dileme? anlamına, kullara nispet edilirse ?duâ? anlamına gelir. Bu tarz hileler meselenin daha girift hal almasından başka bir işe yaramaz.. Bu mânâlar, maalesef işin içinden çıkılamadığı için uydurulmuştur. Hakikatle alakası yoktur. Bakara suresi 157. âyete iyi dikkat ediniz. Orada ? İşte böyleleri üzerine Rablerinden salavât/destek/ yardım ve bir rahmet vardır.? buyurularak ?rahmet? ve ?salâvat??ın ayrı ayrı şeyler olduğu ifade edilir. Öyleyse bu meselenin hakikati nedir? Bu meselenin hakikati salât sözcüğünün hakiki anlamına dönmek ve ondan sapmamaktır.

Gelelim tahlile:

?Salât? sözcüğü yapı olarak görünüş itibariyle ?saly? ve ?salv? köklerinden türemiş olabilir. Dilbilgisi kurallarına göre her ikisi de olabilir. Zira her iki sözcük de ?nâkıs?tır. Yani son harfleri harfi illettir. Dikkat çeken bir husus da ?salv? kökünden olan kalıpların çekimlerinin bir çoğunun ?galb? neticesi ?ya? ya dönüşmesidir. Ki, üzerinde ciddi bir araştırma yapılmazsa bu bir çok karışıklığa neden olabilmektedir.

Biz Arapça?daki bu mastarlar üzerinden tahlil ve anlamını açıklayalım.

Birincisi:

Saly: Ateşe atmak-ateşe girmek anlamına gelir. Bu mânâda el Hakka suresi 31.âyette kullanılmıştı?Sonra cahime (cehennem) sallayın onu. (sallûhû)?

Bu kökten türemiş olarak ve bu anlamda Kur?ân?da ?islavhâ, yeslâ, veseyeslavne, seüslîhi, layeslâhâ? gibi farklı kalıplar ile bir çok kez yer alır.

Türkçe?deki sallamak ve yaslamak sözcükleri de Arapça?daki ?Saly? sözcüğünden gelmiştir.

İkincisi:

Salv: İsim olarak uyluk, fiil olarak ?uyluklamak? yani uylukları hareket ettirmek demektir. Ki kişi herhangi birisinin sırtındaki yüke veya herhangi bir hayvana yüklenmiş ağır yüke destek vermek isterse uyluğun (bacağın diz ile kalça arasındaki bölümünü) birini kaldırır, uyluğu yatay haline getirip yükün altına uzatır, destek sağlar.

?Salât? sözcüğünün aslı ?salvet?tir. Kelime nakıs (sonu harfi illetli) olduğundan genel dilbilgisi kuralları gereği ?salât? şekline dönüşmüştür. Bize göre ?salât? sözcüğünün kökü kesinlikle ?salv? dır ?saly? değldir. Zira kelimenin çoğulunda kelimenin asıl harfi olan ?vav? açıkça ortaya çıkmakta; çoğulu ?salavât? olarak gelmektedir. Bunun bir çok örneği daha vardır. Meselâ ?gazâ/savaştı? sözcüğü aynı konumuz olan ?sallâ? (mastarı salât?tır) sözcüğüne benzer. Onun mastarı ?gazve?, Gazve?nin çoğulu ?gazevât? olarak gelir. Diğer fiil çekimlerinde de ?gazâ?nın ?vav?ı, ya ?ya?ya kalb olur yahut da düşer yok olur.

?Saly? sözcüğünün anlamı ile ?Namaz, dua yakarış, çaba, gayret, destek? anlamları arasında herhangi bir anlam ilişkisi kurmaya da imkanı yoktur.

Eğer ?salât? sözcüğünün kökünün ?saly? olduğunu varsayarsak çok enteresandır ki Kevser suresindeki ?salli? emrinden ?onu ateşe at? ve Ahzab suresi 56. ayetteki ?sallû aleyhi? den de Muhammed?i ateşe sallayın, atın? anlamı çıkarmamız gerekir.

Doğal olarak sözcükler yan anlamlara kayarlar. Ama hep ana eksen etrafında olur bunlar. Kesinlikle ana eksen kaybolmaz. Ki örneklerini ?Nahr, Ebter? sözcüklerinin tahlillerinde görebilirsiniz.

Tamam böyledir ama yine de bu çok ciddi meselede her insanın zihninde bir ?acaba? mutlaka kalır. İşte o istifhamı Kur?ân zihnimizden çeker alır. Zira ?Salv, Sallâ, salât? sözcüğünün açık anlamı 75/Kıyamet suresinin 31, 32. âyetlerinde çok bariz olarak açıklanmıştır. Ki orada bu sözcüklerin karşıt anlamları da verilmiştir. Şöyle ki: ?Felâ saddaqa velâ Sallâ velâkin kezzebe ve tevellâ = O, ne tasdik etti ne de çaba harcadı/destekledi. Ama yalanladı ve geri durdu.? Âyette dört eylem yer almış, ikisi diğer ikisinin karşıt anlamı olarak gösterilmiştir. Âyette ?saddaka?nın karşıtı ?kezzebe? Yani ?tasdik etmenin? karşıtı ?tekzib etme?; ?sallâ? fiilinin karşıt anlamı olarak da ?tevellâ = sürekli geri durmak, sürekli yüz dönmek, lakayt kalmak, ilgisizlik, pasiflik, ve yapılmakta olan girişimleri kösteklemek ? fiili gösterilmiştir. ?Tevellâ? sözcüğü kalıbı itibariyle süreklilik anlamını taşır. Buradan hareket edersek ?sallâ?, ?tevellâ??nın karşıtıdır. Yani anlam olarak ?destek olmak, seyirci kalmamak? anlamındadır.

İş burada bitmedi. Salât sözcüğü nasıl yanlış girdiyse İslâmi hayatımıza, ?selâm? ve ?teslîm? sözcükleri de yanlış girmiş durumdadır. Âyeti celilenin ?ve sellimû teslimen? kısmının da tavzih zarureti doğmuş durumdadır. Zira elinize hangi meali alsanız âyeti celiledeki bu, mü?minlere verilen ikinci görev için ?....ve tam bir teslimiyetle selam veriniz!? dendiğini göreceksiniz.(Bazı kelime farklılıkları olabilir.) Halbuki sözcüklerin gerçek manaları üzerinde dikkat gösterilse kolay kolay bu hata yapılmaz. Şöyle ki:

Âyette geçen ?sellimû? ve ?teslîmen? sözcüklerinin kökü, ?slm? harflerinden oluşan muhtelif harekelerle de ifade edilebilen ?selm, silm? kökleridir. Hangisi kabul edilirse edilsin manasında ?selâmetlik? yani eski tabirle ?isabeti mekruhtan emin olmak? anlamını taşır.

Konumuzdaki ?sellimû? ve ?teslimen? ifadeleri ise mezidattan ?tef?il? babından emri hazır ve mastardırlar. Bu babda anlam: ?emin etmek, korumak, güvenlik sağlamak??tır.( ?Sellemehüllah, Allah onu korudu, onun güvenliğini sağladı.? diye kullanılır. Burada mana: ?ve tam bir güvenlik sağlamak suretiyle Peygamberin güvenliğini sağlayınız!? demektir. Yoksa ?padişahım çok yaşa?, ?yaşasın kral? misilli şeyler bir şey ifade etmez. Padişahı çok yaşatmak için, kralın yaşaması için canla başla çaba harcamak gerekir. Laf ile lak lak değil.

Şimdi bahsimizde yer alan âyetin manası şöyle olur:

Ahzap suresi âyet 56:

?Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamberi destekliyorlar/ ona yardım ediyorlar/ onun için gerekeni yapıyorlar. Ey mü?minler! Siz de ona destek olun ona yardım edin/ onun için gerekeni yapın ve onun güvenliğini tam bir güvenlikle sağlayınız!?

Örnek verdiğimiz ayetlerin de gerçek ifadesi şöyledir:

Ahzap suresi âyet 43.

?O, odur ki sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kendisi ve melekleri (yüsalli aleyküm) sizin için gerekeni yapıyor/ size destek oluyor. Zaten O, inananlara karşı çok çok acıyıcıdır.?

Bu âyetin mealini bir de şu âyetle karşılaştırın. Allah?ın salât?ının nasıl olduğunu ne demek olduğunu ne ma?naya geldiğini kendiniz a de anlayacaksınız.

Hadid suresi âyet 9:

?O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine gerçeği apaçık gösteren âyetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok çok şefkatli, çok çok acıyıcıdır.?

Görüldüğü gibi Allah?ın salavâtına/yardımından, desteğinden bir tanesi de ?Kulu üzerine gerçeği apaçık gösteren âyetler indirmesi??dir.

Ahzap suresi 56. âyetin yer aldığı sure, özel bir suredir. Orada Peygamberimizin özel hayatı, aile hayatı, sırlarını, misyonu, eşlerinin konumu, görevleri ve ayrıcalıkları yer alır.. Konumuz olan âyeti celileyi en iyi dereceden anlayabilmek için mümkünse surenin tamamını okuyup dikkate alınız. Ve bu destek ve güvenlik sağlama görevlerini yapmayarak peygamberi üzenlerin akıbetinin de neler olacağını 57 ve 58. âyetlerden bakınız. Sakın konu ve pasaj bütünlüklerini bozmayınız

Bir düşünelim: Bu âyetler indiği zaman Sahabe-i kiram neler yaptı? Herkes bir köşeye çekilip ?Allahümme salli ve sellim..? mi dedi? Yoksa varıyla yoğuyla, canıyla harekete geçip Allah yolunda Peygamberimize destek mi oldular, güvenliğini mi sağladılar?

Salavat getirmekle ilgili rivâyetleri inceleyiniz; râvilere ve rivâyetin yer aldığı kitaplara dikkat ediniz. Çoğu kastlı ihanetten kimisi de özendirme amaçlı cehaletten ortaya atılmış şeyler!

Şimdi manzaraya bir bakalım:

Allah,

- ?Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamberi destekliyorlar/ ona yardım ediyorlar/ onun için gerekeni yapıyorlar. Ey mü?minler! Siz de ona destek olun ona yardım edin/ onun için gerekeni yapın ve onun güvenliğini tam bir güvenlikle sağlayınız!? buyuruyor.

Biz de çıkmışız:

- Allahümme salli ala muhammed ve sellim..? Ey Allahım! Muhammed?e sen yardım et, gerekli desteği sen yap ve onun güvenliğini sen sağla..... diyoruz.

Ne büyük tezat/çelişki ve ne iğrenç küstahlık!

Bu hal, Maide suresi 20-26 daki konu içersinde 24. âyet: ? Dediler ki: Ey Mûsa! Onlar orada oldukça biz oraya asla girmeyeceğiz. Hadi sen git, Rabbinle birlikte savaşın. Biz şuracıkta oturacağız.?

Beniisrail ile Musa As.?ın vaziyetine benziyor mu benzemiyor mu? Bizimkisi biraz kibarca olsa da!

Allah ve melekler gerekeni sürekli yapıp duruyorlar: (yusallûne, fiilimuzâri sıygasıyla vârid olduğundan bu mânâyı mutazammındır.) Gerekeni yapacak olan, destek olacak olan, peygamberin güvenliğini sağlayacak bu işe çaba harcayacak olan, yerinde oturmayıp kalkıp kımıldayacak olan kısaca bu işle yükümlü olan biziz, biz mü?minleriz.

Peygamber bu gün aramızda olmadığına göre bu görevi destk ve güvenlik sağlamayı toplumda peygamberlik misyonunu (Rasülüllah`ın Medinedeki konumunu; Kur`an`ın tebliği ve tebyinini, İ,müslümanların devlet başkanlığı görevini) sürdüren kişi ve kurumlara yapmalıyız. Ama padişahım çok yaşa! diyerek değil.

Hakkı YILMAZ


dede ali1
Kapalı
15 Şubat 2012 01:52

http://video.tebyinulkuran.com/

sitelerinde yayınlanan videolarından bir tanesi...


dede ali1
Kapalı
15 Şubat 2012 01:59

Uydurulmuş hadis nasıl bilinir?

Rahman ve Rahim Olan Allahin adiyla...

Merhabalar Hocam...Bu size yazdigim ikinci e meil daha önceki mesajima yanit verdiginiz icin tesekkür ederim.Sizin daha önceden hic bir yazinizi,kitabinizi okumadim ve sizin hakkinizda hicbir bilgi sahibi olmadigimi söylemek istiyorum.Sitenizde kendinizi anlatan eserlerinizide gösteren bir bölüm koyarsaniz en azindan bilgi sahibi olmus oluruz.Kanimca bu da önemli sahsen eserlerini yazilarini okudugum yazari tanimak isterim.

Hocam; Yazdiklariniza katiliyorum ve bizleri aydinlattiginiz icin tesekkürlerimi sunuyorum.Sie aklimi mesgul eden bir kac soru sormak istiyorum lütf edip cevaplarsaniz mutlu oluruz.

1.Hadisleri kullanirken,ögrenirken hangilerinin sahih hangilerinin süpheli oldugunu nasil anlariz,hangi hadis kitaplarini bizlere tavsiye edersiniz,Belki diyeceksiniz ki kurana ters düsmemeli hadisler ama tek ölcü bu mu?

2.Kabir ziyareti nasil olmali,ölmüs yakinlarimiza nasil dua etmeliyiz,yaptigimiz dualarin hayir ve sadakalarin ölmüslerimize bir faydasi varmidir.

3.ölen insanin amel defteri kapanirmi,hani derler iste alimlerin,iyi evlat yetistirenlerin ...amel defteri kapanmazmis.Bu durumda herkes bir evlat,bir mal,bir sey birakiyor dünyada o halde kimsenin amel defteri kapanmiyormu,Sonra bu tür kurallar kac kusak gecerli,mesela bir insan iyi bir evlat yetistiriyor o evlat ayni sekilde bir eser meydana getiriyor zincirleme kimsenin amel defteri kapanmamis mi oluyor.

4. Hocam asil önemli sorum Peygamber efendimiz ile ilgili,Salavat konulu yazinizi okuduktan sonra peygamberimize salavat getirirken acaba yanlis mi bu davranisim diye düsünüyorum.Eger salavat sadece sözle yapilmamasi gerekiyorsa Sevgili peygamberimize nasil dua edelim O nu nasil analim Namazlarda okudugumuz salavatlar yanlis mi,yanlis ise ne okuyalim. madem dinimizde bu söylemler yanlis diyorsunuz,Yerine dogrusunu da koymaniz gerekir, Sayin hocam sorularima sabirla cevap yazarsaniz sevinirim .

Allaha emanet olun Selam ve saygilar...

Rahman ve Rahım Allah adına?

Muhterem kardeşim Mehmed Beyefendi Selamün aleyküm!

İkinci mailinizi okudum. Dini Allah?a has kılmak cehdiniz için tebrik ederim. Ayrıca bu fakiri de bu yolda hizmete vesile kıldığınız için çok teşekkür ederim.

Birinci mailinize cevap verdiğimiz için teşekkür etmişsiniz. Biz teşekkür edilecek bir iş yapmadık. Teşekkür, lütfen ve fazlan yapılan işlere yapılır. Biz ise bu hizmeti vermeye mecburuz. Sahip olduğumuz Rabbimizin İman, ilim, vakit ve nakit nimetleri bizi buna mecbur kılıyor.

Bizi tanımak istemişiniz, teşekkür ederim. 1949 yılında Anadolunun küçük bir köyünde doğmuşum. Konya, Beyşehir, Kayabaşı. Okuma yazma bilmeyen bir aile çocuğuyum. İlk dini öğrenimimi Kur?an kurslarında yaptım. Sonra İmam hatip vs. 15 yaşımda beni va?z etmem için kürsüye çıkardılar. İzmir, Antalya gibi illerde Fahri vaizlik yaptım. Yedi yaşımdan bu yana Kur?an elimde ve gönlümdedir. Dini dersler ve Arapça öğrettim. Ticaretle uğraşarak nafakamı temin ettim, dinden para kazanmadım. Dinden geçinenler ile de hiç barışık olmadım.

Mezhep fıkıhlarını ezberledim. Sonra da Kur?an ile sağlamak zorunda kaldım. Sağlama yapmaya çalışınca gözüm gönlüm açıldı. Şimdi hep Kur?an çalışıyorum. Bunu da herkes ile paylaşmaya uğraşıyorum. Yaşadığım ilde her türlü mezhep ve meşrep sahipleri bizi tanırlar.

?Din Adına Toplumdaki Yanlışlar?, Miraç Risalesi?, ?Sorular, Cevaplar 1?, ?Kur?ân?daki Namaz?, ?Evlilik Rehberi? ve ?Takva, Evliya Risalesi? çalışmalarımız yayınlandı. Şimdi de ?İşte Kur?an? adıyla Kur?an?ımızın nüzul sırasına göre meal ve tebyinini (başkaları tefsir diyorlar) (10 cilt) yapmaya çalışıyorum. Birinci cildi gördüğünüzü sanıyorum. İnşallah ikinci cilt de birkaç ay içinde yayınlanacak. Çalışmalarımızı www.istekuran.com adresinde yayınlamaya çalışıyorum.

Yazınızda ?Hocam!? gibi ifadeler yer almış. ?Kardeşim!? demeniz bizi mutlu eder bilmenizi isterim.Bu bahis herhalde yeter.

Gelelim dört maddelik sorularınıza:

1-Kütüb-ü Sitte?den yaralanınız. Ama dikkatli de olunuz. Onların içinde Kur?an?a zıt çok rivayet var. Onların metin tenkidi yapılmamıştır. ?Sahih? demek, ?doğru? demek değildir. ?Sahih? bir usul-ü hadis terimidir. (Belki de bunları zaten biliyorsunuzdur)

Mevzu/ uydurulmuş rivayetler ile ilgili yazımın ekine bilgi koydum, ayrıca web sayfasına da koydum. Uydurulmuş hadisler ile ilgili oradan faydalanılacağını umuyorum

2- Kabirler, haraplığı ile ibret mahalleri olmalıydı. Bu yok edildi mezarlar şatolara dönüştürüldü. İnşallah birkaç gün zarfında ?Kabirler-Türbeler? adlı yazımız da web sayfasında yer alacak. Zatı alinize özel olarak yollarız. Ayrıca web sayfasında sorular cevaplar bölümünde bir bayan kardeşimize verilmiş bir cevapta da bilgi mevcuttur.

Geçmişlerimize duaya gelince, geçmişlerimize aynen İbrahim peygamberin yaptığı dua gibi dua edeceğiz. Bu duayı İbrahim suresinin 41. ayetinde göreceksiniz. Geçmişlerimize ve mezarlıklarda sakın Kur?an okumayın, kesinlikle de Ya Sin okumayın. Ölülere, mezarlardakiler Ya Sin okumak resmen Allah ile dalga geçmektir. Yüce Rabbimiz Ya Sin suresinin 70. ayetinde Kur?an?ın ?DİRİ OLANLARI UYARMAK? için indirildiğini açık açık belirtmiş olmasına karşı inatla ölülere Kur?an okumak, özellikle de bu ayetin yer aldığı Ya Sin suresini okumanın başka bir anlamı olamaz.

3- Ölenin amel defteri kapanmaz. Kişi hayatında yaptıklarının, yapmadıklarının karşılığını alacağı gibi başkalarına örnek oluşlarının karşılığını da iyi yada kötü alacaktır. Nisa suresinin 85. ayetini okuyunuz. Bu ayet ile amel etmek açısından Peygamberimizin de bir çok açıklaması vardır. Ve bu anlayışta eğitim kurumları, vakıflar ve sebiller kurulmuştur.Yararlı kurumlar oluşturmak, topluma iyi evlatlar kazandırmak, öğrenci yetiştirmek vs. iyi haller ve amellere önderlik etmek amel defterlerinde iyi olarak yer alacağı gibi ifsada yönelik hareketlere önderlik etmek ve aracılık etmek de kötü olarak yer alacaktır. Kötü önder öldükten sonra onun öğretisi ve etkisi ile işlenen suçların cezasının bir kısmı o öndere yani kötüye aracılık yapmış kişiye verilecektir. Bu konuyla ilgili Nahl suresinin 25. ayetine bakabilirsiniz.

4- Bizim Rasülüllah ile ilgili herhangi bir duada bulunmamız gerekmiyor. Rasülüah bu dünyadan yüzünün akıyla irtihal etmiş birisidir. Allah onun gelmiş geçmiş kusurlarını bağışlamıştır (Fetih suresi ayet 2). Ayrıca Veda hutbesinde kendini topluma ibra ettirmiştir. Salavat da Zikir gibi yozlaştırılmış, saptırılmış bir kavramdır. Bu konu ile ilgili web sayfasına ?Tahiyyat?? adlı bir yazı koydum. Okumanızı öneririm.

Peygamberimiz bizim için ?üsve-i hasene (en güzel örnektir)?dir (Ahzab 21 ). Allah?ın bizi sevmesi bizim ona tabi olmamıza bağlıdır ( Al-i Imran 31 ). Evet bize düşen ona salavat çekmek, kasideler düzmek değil onu anlayıp ona uymaktır. Yani onun yaptığını yapmaktır. Öyleyse o ne yapardı? Bunu Sebe 50; En?am 50; A?raf 203; Yunus 15; Ahkaf 9?da görebilirsiniz.

Kısacası Rasülüllah Kur?an?a uyardı. Bizim yapacağımız da Kur?an?a uymaktır. Kur?an?a uyarsak onun izinden yürümüş oluruz. Böylece Allah?ı sevmiş oluruz ve Allah da bizi sever. Salavat ile ilgili web sitemizden bir daha okuyunuz lutfen.

Sorularınızı ve cevabımı web sayfasında başkalarına da yararlı olacağı kanaatiyle yayınlayacağım. Kur?an?ımıza ait her şeyi paylaşmak dileklerimle.. Allah?a emanet olunuz!

Hakkı YILMAZ


dede ali1
Kapalı
15 Şubat 2012 02:02

Ruh ? İblis?Çamurdan yaratılma?

Kuranı anlama gayretinde olan bir kardeşiniz olarak yazışma dileğiyle..

.

insana canlılığı veren, hareket kabiliyetini sağlayan, bedenin muharriki olarak var olan, ruhtan bağımsız nefs+beden olabilir mi? Zira canlılığı sağlayanın ruh olması demek, hayvanlarda da ruh olmasını gerektirmez mi? oysa Kuranda (hayvanların dışında) yalnızca ademe/insana(Allahın) kendinden bir ruh üflendiği yer almaktadır..bakara suresi konuyla ilgili ilk sure olduğundan ve nüzula göre değil, başka sıralama şekliyletertip edildiğinden, bizler üflenen ruhun can verdiği anlamı üzerinde durmaktayız..oysa iniş sırasına göre bakılırsa -ruhun diğer anlamlarını da göz önüne alırsak- canlılığı verenin nefs olduğu kanaatine varmaz mıyız?nitekim bu canlılığı sürdürmek için hayvan ve bitkiler de dahil nefsi ihtiyaçlarını karşılamakla canlı kalmaktadırlar.. (bu ihtiyaçların heva ve hevese dönüştürülmesi, asgari ihtiyacın gayrımeşru yöntemlerle zevke dönüştürülmesi yoldan sapmaktır) Dolayısıyla ruh yalnızca insana mahsus, eğriyi doğruyu ayırt etme (başka da özelikleri ve melekeleri mevcut) bilinci olarak ve Allahın bir özelliği olarak adem türüne verilmiştir diyebilir miyiz? Zira hayvanın sadece nefsi yanı olmakla beraber, insanın ayırt edici özelliği, nefsini ruhla yönlendirmesi değil midir? Emaneti insanın yüklenmesi bu anlamda alınabilir mi? can nefstir ama ruh melekedir, nefsin bedenden ayrılması ölüm (kullu nefsin zaigatül mevt) ile, ruh ölünün yararlanamayacağı fonksiyon durumuna gelmez mi? ruhun bu anlamda yalnız dünyadaki diriler için geçerli bir Allah özelliği (kendi ruhumdan üfledim) özelliği olması düşünülebilir mi?..bedenden ayrılan nefsin gerçeği görmesi (ölüm) ile, artık ruhun ona yol göstermesi diye bir şey sözkonusu olmayacaktır..Kuranda ruhun ölümle kullanıldığı bir ayet mevcut mudur? ölüm veya öldürmek nefsle anılır..demek ki canlılığı veren nefstir..nitekim cansız beden hissetmez acıyı, zevki ve cismani olanları..o halde yaşayanların hissini sağlayanın nefs olması gerekir..ruh denirse Allahın kendinden üflediği ruha azap etmesi sözkonusu olamayacağından aslolanın nefs olması gerekmez mi? bu nedenle ruh üflenmemiş (sadece rabbani özelliklerden yararlanmayan, onu bir kenara iten) insanların hepsi *sadece* nefsi olan beşer değil midir..yani, maddi yanı olan hayvan gibi, doğada canlı (ama) belirleyiciliği olmayan bir diğer varlık..adem(ler) belli akli ve bedeni olgunluğa ulaştığında (evrim), ruh üflenmiş olabilir mi? ayrıca adem ve iblis birer temsilden ibaret olabilirler mi? İkisi de ölümlü ama türünün soyları kıyamete kadar devam edecek hepimizi temsil etmiş olabilir mi Kuranda..bu durumda cinnler de insanlar da soyları itibarıyla kıyamete kadar kalacak olabilirler mi? iblise süre verilmesi bu anlamda olabilir mi?çamurdan yaratılmak hammaddeye işaret olabilir mi? ille de bir heykel yapıp (bakaranın başta olması nedeniyle ruhun üflenmesinin can verdiği yanlış kanaati nedeniyle) heykelin canlanması değil de tekhücreliden bir yükselişe işaret ediyor olabilir mi ayetler? aynı şekilde sevveytuhu ibaresi şekil vermenin yanısıra "belli aşamaya seviyeye getirmek"olarak algılanabilir ve tercüme edilebilir mi? benzer olarak karışık nutfeyi (insan suresi-2) ve diğer yaratılış öykülerindeki su temelini neden iç yapısıyla tek hücre olarak algılama yöntemini benimsemiyoruz?..1400 yıl önceki ifadelerin bugün de atık su veya meni damlası olarak algılanması yeterli midir? beşerin yaratılışı ile insanınki aynı mıdır? insan için meni sözkonusu olabilir ama beşerin yaratılışındaki karışık nutfe (eşeysiz üreme dönemi göz önüne alınırsa) tek hücreli canlıya işaret ediyor olamaz mı?belli seviyeye geldikten sonra -canlıya, nefsi olan beşere-ruh üflenmiş olamaz mı? insan, bu yüzbinlerce yıllık canlılık dönemini geçirip evrimleştikten sonra iradi olarak artık emaneti yüklenmek tasarrufunda bulunmuş olamaz mı?

Sayın Münif Beyefendi, Selamün aleyküm!

8 mart 2006 tarihli uzun uzun yazmış olduğunuz mailinizi aldım. Dinimizin halis hâlinin tespiti ve yaşanması için gösterdiğiniz çabadan dolayı sizi tebrik ederim. Düşüncelerinizi bizlerle paylaştığınız için de teşekkür ederim. Rabbimiz ilmimizi ve anlayışımızı artırsın!

Çok hassas ve önemli konulara temas etmişsiniz. Burada taleplerinize kısa ifadelerle paragraf paragraf değinip, konuların ayrıntıları için de sizi sitemize yönlendireceğim. Oradan tatmin olmazsanız bu kez detaylı yazacağım inşallah.

Ayrıca adres lütfederseniz, Kur?an?ımızın iniş sırasına göre 1-25. surelerinin tebyini amacıyla yaptığımız ?İşte Kur?an? adlı çalışmamızı size gönderebilirim (bedelsizdir). Bu çalışmamızda yer alan surelert sitemizin sol kenarında da yer almaktadır. Bu sitede ayrıca, muhtelif konularla ilgili görüşlerimizi belirten yazılarımız ve bize sorulan sorulara verdiğimiz cevaplar yayınlanmaktadır. İlgilenir ve görüşlerinizi bizimle paylaşırsanız seviniriz.

Kur?an?daki ?ruh? sözcüğü ?insanın ruhu; insanı canlı tutan hareket ettiren? cevher? anlamında değildir. Bu anlamdaki ?ruh? kavramı, Psikolojinin ilgilendiği ?ruh? kavramı olup, Kur?an?daki ?ruh? sözcüğü; ?vahy (kutsal bilgi)? anlamına gelmektedir.

Adem?e ve Meryem?e ?ruhun üfürülmesi?; onlara az miktarda ?kutsal bilgi?den verilmiş olmasıdır. Bu konu ile ilgili detay sitemizin ?Kadr Suresi? bölümünün içinde verilmiştir.

İblis, bizimle var olan, mahşerde de bizimle haşrolacak olan ?DÜŞÜNCE YETİSİ?dir. Bu husus ile ilgili detay da yine www.istekuran.net sitemizde ?İblis?? başlığı altında Makaleler bölümünde mevcuttur.

Çamurdan yaratılma konusundaki görüşlerinizin, bizim kanaatlerimize yakın olduğunu düşünüyoruz. Bize göre, çamurdan yaratılma maddeden yaratılmayı; ateşten yaratılma da enerjiden yaratılmayı simgelemektedir. Bu konu ile ilgili detayı yine sitemizin ?Cinn?, ?Kulak hırsızlığı yapan şeytanlar?, ?Şeytan? gibi bölümlerinde bulabilirsiniz.

Meleklerin Kur?an?da bildirilen sözlerinden, Âdem halife (peygamber) yapıldığında yeryüzünde kan döken fesat çıkaran insanların mevcut olduğunu anlıyoruz. Dolayısıyla Kur?an?ın verdiği bu bilgi bize, Âdem?in ilk insan olmadığını ama ilk peygamber olduğunu göstermektedir.

?Meni?, ?nutfe? sözcükleri sizin buyurduğunuz anlamdan daha kapsamlıdır. Bunu da Necm suresindeki ?Nutfe? ve ?Meni? açıklamalarımızda bulabilirsiniz. İlk yaratılışın tek hücre ve ilk üremenin eşeysiz üreme oluşu ise Kur?an?daki ayetlerde ?sizi bir nefisten, ondan da eşini yaratan?..? ifadeleriyle açıkça vurgulanmıştır. Ama çoğu kimse bunu ?Âdem?den eşi yaratıldı? diye anlar. Halbuki erkeklik ve dişiliğin oluşmasının, bu ilk üremeden sonra olduğu, Nisa suresinin 1., A?râf suresinin 189. ve Zümer suresinin 6. ayetlerinde açıkça beyan edilmiştir.

Yukarıda verdiğimiz bilgiler ve sizi yönlendirdiğimiz www.istekuran.net sitemizdeki yazılar ile size yardımcı olabileceğimizi düşünüyoruz. İlk yaratılış ve onun tekâmülü ile ilgili Kur?an?ın verdiği kronolojik bilgileri de takdim edeceğiz. Bizimle yazışmayı sürdürerek değerli fikirlerinizden bizleri istifade ettirirseniz minnettar oluruz. Görüşlerinizi bekler, Allah?a emanet olmanızı dileriz. 09 03 2006

Hakkı YILMAZ


dede ali1
Kapalı
15 Şubat 2012 02:05

Kur`an`dan başka kaynak ? Bazı ayetlerin anlamları; Allah`tan başka ilah var mı?

Kur`an-ı Kerimin muhtelif yerlerinde Allah merhametlilerin en merhametlisir. Rahimlerin en rahimidir. Herzaman söylediğimiz Allahu ekber. cümlesi; Allah büyüklerin en büyüğüdür. mealce böyle ararpçanız varsa elbette ne demek istediğimi anlayacaksınız.burada sanki ayetlerden birden çok tanrı varmışta Allah bunların en mükemmeli gibi gözüküyor. ayet mealinden çıkan bu. bunu nasıl izah edebilirsiniz?

Muhterem kardeşim M. Said bey Selamün aleyküm!

Birbiri ardına gelmiş olan maillerini okudum. İlginize teşekkür ederim.

Yaptığınız öneri için ayrıca teşekkür ederim.Öneriniz ve sorularınızın değerlendirilmesine gelince:

A) Hakkı Yılmaz?ın prof.luğu, Doç.luğu yoktur. O, yedi yaşından beri Kur?an ve Kur?an ilimleri ile uğraşan sade bir kuldur. Kendine bir unvan alacak olsa ?Ubeydullah (Allah?ın Küçücük Kulu? unvanını alırdı. Kur?an adına boğazından bir lokma ekmek, bir damla su geçmemiştir. İlmi çalışmaları yanı sıra işçilik, esnaflık yaparak nafakasını temin edegelmiştir. Kur?an?ın ücrete, makama ve mansıba alet edilmesinin Kur?an?a ters olduğunun bilincindedir. Nafakasından artanı da Kur?an yolunda yayın, öğretim vs. gibi yollarla infak eder. Kur?an ilimleri konusundaki dirayetini ise sitenin sol köşesinde yer alan ?İniş Sırasına Göre Kur?an?ın Türkçe Sunumu? bölümündeki tebyin (başkaları tefsir diyor) çalışmalarını okuyarak değerlendirebilirsiniz.

b) Hızır konusu ile ilgili yaptığınız öneriye gelince: Merhum Üstad Mektubat; 1. mektubun (siz ?sözler? yazmışsınız) girişinde ?beş çeşit hayatın varlığı? noktasında bir zanni zu?mda bulunur. Böylece de Hızır?ın hayatta olduğunu ispat etme zorlamasına girer. Merhum Üstadın bu zanni zu?mu Kur?an?dan onay almaz hem de bilimsel değildir. Hangi şartlarda yazıldığını da bilemiyoruz. Bu tarz yazıların sebeb-i muciplerinin bir çoğunu merhum Hüsrev ağabeyimizden öğrenmiş idim. Biz Kur?an?dan onay almayan bir tezi benimsemiyoruz. Konuyla ilgili Sitede yer alan? Hızır masalının aslı? adlı yazımızı lütfen okuyunuz. O yazımız bundan 6-7 yıl evvel İslam camiasında dikkat çekip makul ve makbul bulunmuştu.

c) Biz Kur?an dışı kaynakları bir kenara bıraktık. Onun için yazdığımız çizdiğimiz hep Kur?ancadır. Niye mi? Merhum Üstadın boynumuza taktığı inci kolye sayesinde.

İşte kolyemiz:

?ELDE KUR?AN GİBİ BİR MUCİZE-İ BAKİ VARKEN, BAŞKA BURHAN AKLIMA ZAİD GÖRÜNÜR. ELDE KUR?AN GİBİ BİR BÜRHAN-I HAKİKAT VARKEN MÜNKİRLERİ İLZAM İÇİN GÖNLÜME SIKLET Mİ GELİR.?

d) mailinizin bir bölümünde ?? diyorsunuz. Hayır kardeşim o ayetlerden öyle bir şey anlaşılmaz. Sizi yanıltan meal ve tefsirlerdeki hatalardır; sözcüklerin orjinallerinin yanlış aktarımıdır. Bunu size açıklayacağım. Ama önce işaret ettiğim ayetlerin hepsini bir okuyunuz:

Aliımran 54, 150; Maide 114; Enam 54; A?raf 87, 89, 151, 155; Enfal 30; Yunus 109; Yusuf 59, 7, 64, 80, 92; Enbiya 83, 89; Hacc 58; Mü?minun 29, 72, 109, 118; Sebe 39; Cuma 11 ve Tin 8.

Tüm bu ayetlerde konu ettiğiniz ifadeleri göreceksiniz. Ama bunlar işaret ettiğiniz ?burada sanki ayetlerden birden çok tanrı varmışta Allah bunların en mükemmeli gibi gözüküyor. ayet mealinden çıkan bu. bunu nasıl izah edebilirsiniz?? anlamı içermezler. Arapça mükemmel bir dildir. Yanlış anlaşılmaya fırsat vermez. Nedenine gelince:

Arapçada bir ismi fail vardır. Bir de bunların mübalağa kalıpları vardır. Bir de bu kalıpların ifade ettiği anlamdan daha üst bir anlamı ifade eden ?ism-i tafdıl? kalıbı vardır. (ama maalesef çevirilerin bir çoğunda bunlar yansıtılmıyor. Sizi o anlayışa sürükleyen işte bu doğru yansıtılmamadır.

Size bir örnek vereyim:?Bilmek? kökü olan ?ilim? mastarından söz konusu kalıpları örnek olarak sunuyorum.

?Âlim? sözcüğü normal ism-i fail olup anlamı: Bilici, bilen (bilgin) demektir. İnsanlar için sakıncasızca kullanılır. ?Alîm? sözcüğü mübalağa ism-i fail olup ?çok çok sınırsızca bilen? demektir. hatırlayacağınız üzere bu sadece Allah?a izafe edilebilecek bir niteliktir. Bu sıfat Kur?an?da sadece Rabbimiz için kullanılmıştır. Bu sözcüklerin bir de ismi tafdıli vardır ki o da ?e?lemü? dür. Anlamı ??. den /herkesten daha fazla bilen? demektir. her Arapça sözcük bu kalıplar çerçevesinde değerlendirilebilir.

Yukarıda verdiğimiz sizinde dikkatinizi çeken ifadeler işte bu kelime farklılıklarının çevirilerdeki doğru yansıtılmamasından kaynaklanmaktadır. Şimdi bir ayeti tahlil edelim:

Yunus suresinin 64. ayetinin son cümlesi: ?Ve O merhametlilerin en merhametlisidir.?

Bu ayette ?merhametliler? olarak çevirdiğimiz sözcüğün aslı ?râhımin?dir. Bu sözcük normal ismi failin çoğuludur, tekili ?Râhim?dir. Bu normal kulların sıfatıdır. Allah?ın rahmet sıfatı mübalağa ismi fail kalıbıyla ?rahîm? olarak ifade edilir. Ayetteki ?en merhametlisi? olarak çevirdiğimiz kelime ise ?erham? kelimesi olup bu ismi tafdıl kalıbındadır. Anlamı ?.. den daha merhametli? demektir. ki bu da Allah?a uygun olan bir sıfattır.

Ve ?Allah merhametlilerin en merhametlisi? dendiği zaman ?bir çok ilahın arasında en merhametli olanı? anlamında değil ?yaratıklar arasındaki merhametli olanlardan daha çok merhametlidir? anlamındadır.

Bir de başka örnek vereyim.

Maide 114: ??. Ve O rızık verenlerin en hayırlısıdır? ifadesindeki ?Râzik? normal ismi fail olup rabbimizin nitelendiği ?hayrurrâzikin? ifadesi ?Rezzâk? ifadesinin karşılığıdır. ?Rezzâk? ise mübaleğa ismi faildir. Sıra ifade değildir.

Diğer örnekleri buna uyarlayabilirsiniz.

Bir de bu konuda şuna dikkat ediniz çevirilerde ?Allah?tan başka? anlamıyla aktarılmış olan ?min dûnillahi? ifadesinin anlamı aslında ?Allah?tan başka? demek olmayıp ?Allah?ın astlarından? demektir. Yani ?rütbece, makamca, kuvvetçe, imkanca vs. Allah?tan düşük olanlar? demektir. Ayetleri bu anlayışla okuyup anlarsanız çok farklı olacağını umuyorum. 29 06 2006

Hakkı YILMAZ


dede ali1
Kapalı
15 Şubat 2012 02:12

Mezarlar Nasıl Olmalıdır?

Sayın hocam

Bir cok yerde aramama ragmen dinimize gore mezar seklinin nasil olabilecegi konusunda bir bilgiye ulasamadim.Allah razi olsun.Allah`a emanet olun. Banu Didem Sezer

İnsanın dünyadaki esas varlığı ölümü ile biter, geriye insanın toz-toprak yanı kalır. Zaten insanın bedeni yeryüzündeki bilinen değişik maddelerin birleşmesinden oluşmuş idi. Ruh gidince beden çirkinleşir. Bunu Kur?an?daMaide suresinin 31. ayetinde ?Sev?ât/çirkinlik? olarak yer aldığını görüyoruz. Bu çirkinliğin ortadan kaldırılması gerekir. Toprak olacakcesedin ve toprak olmuş maddelerin hiç mi hiçbir değeri yoktur. Mezar kazılıp toprağa gömülmesi yada uzak doğu dinlerinde olduğu gibi yakılması değerinden değil, kokuşmasının çevreye vereceği zararı engellemek içindir.Cesedin yıkanması, kefenlenmesi, Mezarın şekli gibi cesedin defin işlemlerinin hiç birisinin Din ile ilgisi yoktur. Eskiden kalma geleneklerin devamıdır. Bu geleneksel uygulamaların ve uygulamaların farklılığının dinen de her hangi bir sakyıcası yoktur. İslam dini gelmezden evvel de ölüm vardı, insanlar ölürlerdi ve geleneklerine göre gömülürlerdi. Aynı işlem İslâm?ın zuhurundan sonra da devam etti ve ediyor, edecek de.İslam dini DİRİLERİ UYARMAK için vardIr, Kur?an DİRİLERİ UYARMAK için inmiştir

Ya Sin suresi ayet 69, 70:

?Ona şiir öğretmedik, zaten bu, ona gerekmez de. Bu, bir ÖĞÜT ve apaçık bir Kur?an?dır.DİRİ OLAN KİMSEYİ UYARSIN ve Söz inkarcıların zararına gerçekleşsin diye.?

Hadis kitaplarında yer alan, Peygamber efendimizin mezar ve ölü gömmeuygulamaları, normal olarak o günkü toplumun geleneklerinden ibaret olan şeylerdir.Cesedin maddi ve manevi herhangi bir değeri olmayınca doğal olarak kabrin ve mezarlığın da herhangi değeri, kyymeti ve kutsiyeti söz konusu olamaz.Peygamberimiz ilk yıllarda kabir ziyaretlerini yasaklamıştır. Çünkü o zamanın insanları henüz tevhid bilincine erememişlerdi. Şirk pisliğine bulaşıyorlardı ve de bulaşabilirlerdi. Biliniyordu ki binlerce senedir,doğulu-batılı milletler değer verdikleri kişilerin mezarlarını tapınak edinebiliyorlardı. Arapların bir çoğu atalarından kalan kültürlerle,kabirleri mabet edinirler, bazı ölülerini de ifrat ölçüsünde medhederken ölçüyü kaçırıp ilahlaştırırlardı.Daha sonraları insanlarda tevhid bilinci gelişince Peygamber efendimiz :

?Sizlere daha önceden kabirleri ziyareti yasaklamıştım, artık kabirleri ziyaret edebilirsiniz, çünkü bu ziyaret, dünya bağını kırar, ölüm sonrasını hatırlatır.? buyurarak, mezarlık ziyaretini serbest brakmıştır.

Mezarlık ziyaretinin serbest olmasının nedeni: Ölümü, ölüm sonrasını ve insanın sonunun neler olacağını göstermesi ve hatırlatmasıdır. Diğer bir ifadeyle insana ibret olup ders vermesidir. Onun için MEZARLAR DERS VE İBRET VERECEK BİR YAPIDA OLMALIDIR. KABİRLERİN, BU AMACA HİZMET EDEBİLMELERİ HARAP YAPILARIYLA MÜMKÜNDÜR. BETON VE MERMER YAPILI,ŞATAFATLI KABİRLER DERS VE İBRET DUYGUSU VERMEDİKLERİNDEN ÇİRKİN/MEKRUH SAYILIRLAR.

İslâm?da işin aslı bu iken, maalesef zaman içersinde Müslümanlar da İslâm öncesi cahil müşrik kitleler gibi bazı kimselerin kabirlerine kutsallık vermişler, onları mabetlerinin içine veya bitişiğine ya da başka yerlerde türbeleştirmişlerdir. ÜSTELİK MEZARLARI ALTINLA KAPLAMIŞLARDIR. Binlerce sene evvel yaşamış peygamberlere yada başka kimselere kabir tahsis edip buraları kutsallaştırmışlardır. Bazı mezarların yanına mescitler/camiler inşa edilmiş yada bazıları mescitlere/camilere veya mescit/cami kenarına gömülmüştür. Bu mescitler zaman içinde orada gömülü olduğu bilinen veya sanılan kişinin adıyla anılır olmuştur.Memleketimizin dört bir yanynda veya diğer ülkelerde yüzlerce örneği vardır.Cahil kitleler de o mezarlarda yatan kişileri, kendisi ile Allah arasına aracı, kendisine şefâatçi yapmak suretiyle imanını kirletmektedir. Bu kabirler, bu türbeler kimin kabri, kimin türbesi olursa olsun. İsterse peygamber kabri olsun fark etmez.Sürekli oralara yüz sürülmede orada yatanlardan medet umulmaktadır. Ya da orada yattığı kabul edilen kişinin Allah?la kendi aralarında yardımcı,şefaatçi ve aracı olmaları istenmektedir.Mescit içlerinde veya kenarlarında kabirler ve türbelerin varlığı tevhidi zedeleyici işlerin oluşmasına sebebiyet vermektedir. O nedenle ya mescitlerin kabirlerden uzaklatırılması, ya da kabirlerin mescit kenarlaryndan uzaklara taşınması gerekmektedir. BUNA PEYGAMBERİMİZİN MESCİDİ VE MEZARI DA DAHİLDİR.

Peygamber mezarını veya Evliya diye vasıflandırılmış (Eyüp Sultan,Mevlânâ, Telli Baba, Zilli Baba vs.) kişilerin mezarlarını ziyaret ve onlar hürmetine Allah?tan yardım istemek, onların şefâatini ummak İslâm?da olmayan davranışlardır.

Peygamber efendimizin son günlerinde ölümüne neden olan hastalığı sırasında, hasta yatağından ümmetine son ihtarlarından birine bakın:

Sahih-i Buhari, Kitabü-l Libas, 19. Bab, 33 Numaralı hadis:

? ..... İbn Şihap şöyle demiştir: Bana Ubeydullah Ybnü Abdillah ibn Utbe haber verdi ki, Aişe ile İbn Abbas, ikisi de şöyle demişlerdir: Rasülüllah son hastalığında (çektiği zahmetten dolayı) yanında bulunan bir hamisayı

(bir çeşit battaniye) yüzüne örter dururdu. Hamisa kendisine sıkıntı verdikçe yine atıp yüzünü açardı. İşte o halde iken:

-----?Allah?ın lâneti Yahudiler ve Hırıstiyanlar üzerine olsun. Onlar peygamberlerinin kabirlerini kendilerine mescitler edindiler.? buyurdu ki, maksadı onların yaptıklarından ümmeti sakındırmaktı.?

Bu hadis Sahih-i Buharide; Kitabu-l Cenaiz, 61 Bab, 86 numarada ve 96.Bab, 144 numarada da yer alır. Ne yazık ki bizim ülema bu hadisi ana konusunda değil de, battaniye (hamise) örtmenin bir sakıncası olmayacağına mesnet olarak ele alırlar. İsterseniz gülün ama gerçek bu.

Kabirler ve ölüler ile ilgili birkaç âyeti dikkatlerinize arzda fayda var:

Nahl Suresi, âyet 20-21 :

?Allah dışında yakardıklarınız hiçbir şey yaratamazlar. Onların kendileriyaratılmaktadır.Hayat bulmaz ölülerdir onlar. Ne zaman diriltileceklerini bile bilmezler.?

Fatır Suresi, âyet 13, 14 :

?Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar.Güneş?i ve ayı buyruk altına almıştır. Her biri belirlenen bir süreye kadar akıp gidiyor. İşte Rabbiniz Allah bu, mülk ve yönetim O?nundur.Onun dışında yakardıklarınız ise bir çekirdek zarına bile hükmedemezler. Onlara çağırsanız, çağrınızı duymazlar. Duysalar da size cevap veremezler.Kıyamet günü de sizin onları ortak koştuğunuzu inkar ederler. Hiç kimse sana, Ha bir olan Allah?ın verdiği gibi haber veremez.?

Yine Fâtır Suresi âyet 22 :

?Diriler de eşit olmaz, ölüler de. Allah dilediğine işittirir. Ama sen,kabirdekilere işittiremezsin.?

Ve işte yine bir çarpıcı örnek daha. Yine sahih-i Buhari, Kitabü-s Salat,

48. Bab 74 numaralı hadis:

? ....... Hişam şöyle demiştir: Bana babam, Âişe?den haber verdi: Ümmü Habibe ile Ümmü Seleme, Habeşistan?da gördükleri, içinde tasvirler bulunan bir kiliseye dair konuştular. Bu kiliseyi Peygambere de anlattılar.Peygamber de şöyle buyurdu: ?Onlar,içlerinde iyi bir kimse bulunup vefat ettiğinde, kabri üzerine bir mescit yaparlar, içinde de bu suretleri tasvir ederler. İŞTE ONLAR KIYAMET GÜNÜNDE ALLAH KATINDA HALKIN EN ŞERLİLERİDİR.?.

İslam?ın, tevhidin önderinin gösterdiği yol bu iken, toplum kimin izinden gidiyor dersiniz? MANZARAYA (Medine ve diğer türbeler) BAKINCA PEYGAMBERİMİZİN KORKTUĞU BAŞA GELDİ Mİ, ne dersiniz?

Allah`a emanet olunuz. Tatmin olmadığınız noktalar olursa bilgi veriniz.İnşaallah gerekli bilgi ve belgeleri yollarız.

Hakkı YILMAZ


dede ali1
Kapalı
15 Şubat 2012 02:15

Peygamberimizin adı MUHAMMED`DİR AHMED değildir!!!!!!

Muhterem Hocam,

Nasılsınız? Rabbimden sağlık, afiyet ve çalışmalarınıza hayırlı bereket vermesi dualarımla selamlıyorum sizi.

Lûtfedip gönderdiğiniz sizin koyduğunuz isimle "tebyin" çalışmalarınıza ilişkin değerli kitapları aldım.Zaten daha önceden sitenizde bazı surelerden bahsettiğim gibi öğrencilerle yaptığımız tefsir çalışmalarında istifade etmiştik.Haftanın başka bir gününde arkadaşlarımla yaptığımız tefsir derslerinde de zaman zaman size ait değerli bilgileri paylaşmıştım.

Klasik Tefsir Kitaplarından bir çok kavram ve yorumda farklı açılımlarınız faydalı oldu.Rabbim razı olsun. Ancak şunu belirtmeliyim ki sizin açılımlarınızda da (cahil cesareti olsa gerek) kalbimi mutmain etmeyen,aklıma yatmayan bazı hususlar var.

Örneğin; Necm Sûresinde ki Hz.Peygamberimiz (sav) e gelen vahyin bizzat Allah tarafından gözle görülür biçimde (11-13. ayetler) indiğini belirtiyorsunuz.Keza Alak Suresi de bu minval üzere.O zaman Şûrâ 51 ayet-i kerimede belirtilen vahyin 3 çeşit nûzuluna 4. bir çeşit "Bizzat Allah tarafından Peygamberimiz`in gözü görür vaziyette çeşidi mi var ? Siz (Sünnet-Hadis) rivayetlerin hiç birini yanılmıyorsam kabul etmediğinizden ilk vahyin Cebrail (as) tarafından getirildiğine ilişkin Buhari`de yer alan rivayeti de kabul etmiyorsunuz.Sebep olarak rivayetin tarihle ve Kur`an`la çelişkileri olduğunu söylemektesiniz.

Hz.Ayşe`nin ağzıyla anlatılması bu olayın yalan olduğunu bence kanıtı olamaz.Zira insanlar eşleriyle daha önceden yaşadıkları bir olayı paylaşıp onunda daha sonra bu konuda açıklama yapması son derece doğal ve gerçekçi bir durum.Kaldı ki bu tüm insanlığı ilgilendiren bir vakıa Vahiyse!

Varaka`nın gaybı bilmesi konusunda da izninizle fikrimi şöyle arz etmek istiyorum.Kitap Ehli olan Varaka elindeki Kitap`tan beklenen peygamberin adı "Ahmed" olan Hz.İsa`nın bildirdiği elçiye işaret var (61/6.ayet)

Şuda bir gerçek ki Sünnet-Hadis adı altında iyi niyet söylemiyle (!) ya da siyasi,sosyal,ekonomik menfaatlerine sıçrama taşı yapmak adına bir çok uydurmalarla İslam Dini bulandırılmış,içinden çıkılmaz hal almasına sebeb olunmuş maalesef.Buna rağmen ölçümüz "Furqan" olmalı ,tüm bilgileri bu ölçüye vurmalıyız.Tamamen Siyer,Hadis,Tarih ilmini hayatımdan çıkardığımda Peygamber`imin bana örnekliğini anlamam benim açımdan imkansız görünüyor.

Değerli Hocam; Ömrünüzü adadığınız "Kur`an Hizmetkarlığınıza" saygı duyuyorum.Lütfen benim zerre mesabesinde ki bilgi kırıntılarımla yapmış olduğum bu görüşleri saygısızlık olarak addetmeyin.Yine de insan olmamız hatasız olmadığımızın kanıtıdır.Rabbim size ve tüm bu uğurda emek,zaman,maddi imkanlarını harcayan mü`minleri dosdoğru yoluna iletsin. Heva ve heveslerinin tutsağı etmesin.

Hacc/27. Ayet`e ilişkin önerdiğiniz tefekkür etmem sonucu şunları aktarabilirim;

Sûrenin ilk başından bu ayete kadar ki ayetlerin içeriği inancın sorgulanması,Rabbim Allah deyip bunun yanı sıra farkına varmadan yada zanla hareket edip, gizli ilahlarımızın var olup olmadığının sorgulanması,

Sevgi,korku,itaat,dost edinme,ahiret inancı,sorguya çekilme,vb insani his ve davranışların kimi memnun etme adına yapıldığını düşünmeye,muhasebe etmeye çağrı,

Allah`ın Kitab`ı yerine kendimizin verdiği payelerle "Allah Dostlar" nın Kitap`larına sarılmamız neticesinde nasıl nefsimizin (şeytanın) peşi sıra gideceğimiz olgusuna, tehlikesine dikkat çekilmesi,

Kevni ayetlere dikkat çekilmekte,canlı cansız tüm mahlukatın fıtratıyla çelişmeyip Allah`a secde/itaat ettiklerine,Allah`ın Kitabına tabi olan İnsanlarında bunlarla birlikte fıtratına aykırı bir tutum sergilemedikleri,

Yaşamını (Dinini ) Allah`a has kılarak yaşayanların cennetle ,Başkalarının Kitaplarına göre yaşayanlarında cehennemde ebedi kalıcılar olduğu,

Bu iki grup insanın da eşit bir şekilde Allah`ın misafiri olarak Evine davet edildiğini ,

Gelmek içinde oğlumu/kızımı evlendireyim,emekli olayım,hele refah düzeyimi yükselteyim,şehveti duyguların köreldiği zamanda giderim değil,

Sağlık ve gidebilecek maddi imkanı bulduğu ilk fırsatta gitmelerinin "Allah`ın kulları üzerinde hakları " olduğunu bilip yola koyulmaları,

Zira bu yolculuğun getirisini,rahmetini bu ziyarette bulunmadan anlamak imkansız.Hani " Anlatılmaz! Yaşanır." diye bir söz vardır.Zaten Rabbimizde gelmeden bunun hikmetini,lezzetini,rahmetini bilemizsin. Farz olan bir keredir.Ancak sen onun idrakine varırsan gönlün burada kalır.Cisimle gelmesende ruhen buraları terk edemezsin.Bu da her nerede yaşarsan yaşa hayatına yön veren bir imana,eyleme dönüşür diyor(Allahualem)

Hem Okyanusta bir damla, aynı zamanda okyanıusun siz olduğunuzun bilincine ulaşma ,marifete erme noktası.

Helal olanların belli sürelerde kısıtlanmasıyla Rabbimizin merhametinin,Rezzak oluşunun bilincine erme,

Tüm kutsadıklarının yalan, tek ve mutlak gerçeğin Allah olduğunu bil daha önce her ne ad altında olursa olsun şirkten temizlen Hanif olarak İbrahim misali yüzünü Rabbinin vechine dön ve hayatının sonuna kadar öylece kal.Döner dönmez yine kaldığın yerden devam etme! Yoksa sûrenin başındaki akibetin değişmez.

Kurban`ı et kesme,et yeme festivali zannetme!.Seni Rabbine yaklaştıran , etini paylaştığın kardeşlerinlede birbirinize kalben yaklaştıran bir vesiledir. ***(33.Ayet)

O ki kurban Rabbine yaklaşmanı sağlıyor, o hade kurbanın sadece Allah için olsun.Tüm vazgeçimlerin Allah adına olsun.Allah`tan başka dost edindiklerinin rızasını kazanmak ıçın ,Allah`a yaptığın gibi onların adını anarak, Allah`ın verdiklerini, Allah`a rağmen sarf etme!

Tüm Kur`an`da anlatılan kıssalar masal olsun için değil! Öğüt alman için.Kavimlerin fıtrata , Kitab`a karşı yaptığı eylemlerin tamamı zulümdür. Zulmedenler er yada geç karşılığını bulacaklardır.Bu Adil olah Allah`ın vadidir.

Seni Allah`ıh Evi`nde misafir edişimizde bunun içindir.Hanif olan İbrahim`in misyonunu bizzat yerinde gör,tefekkür et,tedebbür et,teakkul et,tefakkuh et...

Şeytan ve İbrahim`in savaşında safını belirle!

Şeytan ve Dostlarının mı, Allah ve Doslarının mı yanında yer alıyorsun?

Kulu olduğun Allah`ı hakkıyla takdir edersen, kendilerinden şefaat umduğun, koruyacak sandığın bir sivrisinek mesabesindeki kendisine zarar verenlerin zararını savamayacak acizliktekilerden bir şey beklemez, kul köle olmazsın.

O halde tüm nimetleri veren Allah`ı tesbih et.Müslüman olmakla seçkin ve şerefli bir makamla onurlandıran Rabbine eğil,itaat et,kazan,sarfet..

--------

27.Ayetin Sûreyi iki kısma ayırdığını, tabir caiz ise kırılma noktası oluşturduğunu farkettim.Hacdan önceki hayat ve sonraki hayat.Bunun içinde Hacc kavramını iyi anlamamız,boncuk cıncık alma yeri değil İbrahim`i bir kulluğa taleple gidip hanif müslümanlar olarak dönüşümle ayrılma bilinci..

Sayın Hocam, biliyorum zamanınız çok değerli.Hakkınızı helal edin zamanızı aldım.Aslında daha aklıma takılan bir hayli konu var.İzniniz olursa inşallah daha sonra ki zamanlarda yine görüşlerinize,açıklamalarınıza baş vururum.

Gönderdiğiniz kitapları öğrencilerle ve arkadaşlarımla paylaştık.Allah razı olsun.Kargo ücretini bile ödemişsiniz.Rabbim ecrini versin.Mahcup ettiniz beni.

Emanetleri zayi etmeyen en-Emin`e (cc) emanet kalınız.Selam ve dua ile..

Saygılar...

Asiye Öztüzün

*** 33. ayet: Onlarda sizin için belli bir süreye kadar faydalar vardır.Sonra Kurban yeri Beyti`l- Atik (Kâbe)dir.

Kurban sadece Hacc esnasındamı kesiliyor? Peki Kurban Bayramlarında kesilen kurbanların hükmü nedir? Şimdi dikkatimi çekti..

Selamün aleyküm sayın kardeşim!

Uzunca hazırlanmış mailinizi alıp okudum. Duyrarlılığınız için teşekkür ederim ve de Kur?an?ımızı anlamak yaşamak yönünden gösterdiğini çaba için tebrik ederim.

Telefonla görüştüğümüzde size önerdiğim Hacc/27. ayet ile ilgili yapmış olduğunuz tefekkür ve teemmül maşallah fevkalade olmuş. Sizi tebrik ederim. O güzel düşüncelerinizi başkalarıyla da paylaşılmasında yarar olduğu için bir takdim ile sitenin ?Misafir Yazılar? bölümüne koyuyorum. Benim sizi düşünmeye yönelttiğim aslında başka bir nokta idi; Ayetteki ??? SANA GELSİNLER.? ifadesi. Yani hacca giden kişi kime gidiyor?. Orada İbrahim veya onun bu günkü halifesi ile buluşuyor mu? Ona, ?malımla, canımla ben geldim, şirkin küfrün karşısında ateşe atılma pahasına da olsa ben geldim, emrine amadeyim? diyor mu? Bu ayetteki ?? ifadesini nasıl anlayacağız ve nasıl yaşayacağız? Yine hep beraber düşünmemiz gerekiyor.

Mailinizdeki diğer konulara gelince:

Mailinizde ?Siz (sünnet hadis) rivayetlerin hiç birini yanılmıyorsam kabul etmediğnizden? ? demişsiniz. Hayır kardeşim Biz rivayetlere de değer veririz. Ne varki Kur?an?dan aldığımız direktifler doğrultusunda ihtiyatlıyızdır. Biz Kur?an?dan biliyoruz ki Rasülüllah?ın çevresinde bulunanlardan bir kısmı münafık idi. Rasülüllah bunların kimler olduğunu bilmiyordu (Tevbe 101). Biz de bilmiyoruz. Ve biz bunlara da ?Sahab-i kiram efendilerimiz?, ?Radıyallahü anhüm (Allah onlardan razı olsun) diyoruz. Ve yine Kur?an?dan biliyoruz ki bunlardan bir kısmı ?zuhrufalgavl ( süslü sözler)? uydurmuşlardır Ve dinin yozlaşmasına gayret göstermişlerdir. (En?am 112, 113 ve 121).

Değerli kardeşim!

Dinin tek kaynağı vardır. O da Kur?an?dır. Peygamber de Kur?an?daki dini yaşamıştır. Onun teşri yetkisi yani dine ilave yapması, çıkarması ve dine bir ilke koyması söz konusu değildir. Bu nokta iyi anlaşıldıktan sonra Rasülüllah da Kur?an?da?ki dini yaşarken söylediği, davrandığı güzel şeyler bulunursa, bilinirse niye benimsenmesin ki?

Müslüman kimse her söze kulak vermek ve en güzel olanı benimsemekle yükümlü değil mi? Zümer suresinin 18. ayetini lütfen okuyunuz.

Güzel söz kimden olursa olsun; ister Rasülüllah?tan, ister sahabeden, ister Buda?dan, ister Konfüçyüs?ten, ister Marks?tan, ister Necip fazıl?dan ister Nazım?dan?..

Dikkat edilmesi gereken bir nokta da ?Sahih? sözcüğünün yanlış anlaşılmasıdır Bu site de bir çok kez ifade ettik ki Hadis ıstılahında ?sahih? demek, mutlak doğru ve sağlam demek olmayıp, o ilmin konulmuş belli kalıplarına kurallarına uyan demektir. Hadis İlmi?nin de belli kuralları vardır. Bu kurallara göre; adalet ve zabıt sahibi kişilerin birbirinden nakilleriyle meydana gelen, kesintisiz senetle rivayet edilen, şazz olmak ve illetli bulunmaktan uzak hadislere ?sahih? denir. Bu kurallar içerisindeki hadislerin sahih olduğu söylenebilir ama bu hadislerin kesinkes doğru olduğu söylenemez. Ayrıca muhaddislerden bazısının sahih gördüğünü, bir başkası sahih görmeyebilir.

Bir de hadis derlemenin bu günden 150- 200 sene geriye yönelik yapılması ne kadar sağlıklı bilgi alınacağı konusunda insanı düşündürür.

Sitede sorular cevaplar bölümündeki Ebu Hüreyre Kimdir?? yazımızı da lütfen tetkik ediniz!

Rasülüllah?ı örnek alma konusuna gelince:

Biz Rasülüllah?ın Kur?an?da tanıtılan kimliğini, kişiliğini örnek alalım. Tıpkı İbrahim?i Kur?an?daki yönleriyle örnek aldığımız gibi (Ahzab 21, Mümtehine 4, 6). Ah keşke biz de yanında olsaydık da adım adım izleseydik! Ama yine Kur?an?dan öğrendiğimize göre Rasülüllah tek şey yapardı: VAHYE; Kur?an?a uymak. Biz de Kur?an?a uyarsak Rasülüllah?ı örnek almış ve onu izlemiş oluruz.

Bizim konu ettiğiniz yerlerdeki eleştirimiz noktasaldır (Vahy 3. no.lu rivayet). Gerekli açıklamalar söz konusu rivayete yöneliktir.

Konulara fazla dikkat etmemişsiniz. ?Varaka?nın gaybı bilip bilmemesi? konusu ?isa?dan sonra peygamber gelme? konusu değildir. ?Sürgün? konusudur. O rivayeti düzenleyenlerin nereden esinlenerek düzenlemiş oldukları da kitabın ilgili yerinde açıklanmış idi.

Bu vesile değinmek zorunda kaldığımız bir nokta da 61/6 ?daki ?? onun ismi Ahmed?dir? ifadesi. Ayetteki ? Ahmed? sözcüğünün lafzı değil manası murattır. Yani çevirirken ?? onun adı Ahmed?dir? demeyip ??.adı başkalarından fazla övülen..? diye çevirmemiz gerekir. ?Ahmed? sözcüğünün İbranice karşılığı ?paraklitos?tur. Bir düşünün ki gelecek peygamber ?Ahmed? adıyla bildirilseydi şunu bilin ki İsa?dan Rasülüllah?a kadar herkes çocuğunun adını ?Ahmed? koyardı.

Bizim peygamberimizin adı ?Ahmed? değildir Muhammed?dir. Doğduğu zaman ailesi bu adı koymuştur. Doğumundan irtihaline kadar da sadece bu adı taşımıştır. Mühürü?nün baskıları bu gün dünya arşivlerinde sergilenmektedir. O günün Arabistan?ında yüzlerce, binlerce Muhammed vardır. Ayrıca Rabbimiz de onu Kur?an?da ?Muhammed? olarak yâdetmiştir (Al-i Imran 144; Ahzab 40; Muhammed 2; Fetih 28). Rasülüllah?a Ahmed, Mahmud, Hamid vs. 99, 310 ve 400 tane ad İmam-ı Kastalani gibi herifler tarafından uyarlanmıştır. Bunu ?Mevahib-ü Ledünniye?de görürebilirsiniz. Görün ki överken aslında nasıl sövdüklerine şahit olasınız. İlahlaşmış, Hıristiyanların ve diğer müşriklerin şirklerine rahmet okutan cinsten .

Bu kitap Necip Fazıl tarafından ?Gönül Nimetleri? adıyla sadeleştirildi. İlgililerini de Karunlaştırdı. Meşgul olacağınız daha hayırlı bir işiniz yoksa göz atmanızı öneririm.

?Vahyin şekilleri? konusuna gelince:

yine konuyu eksik okumuşsunuz. Necm suresinin 16. ayeti açıklamalarını ( kitap sayfa 348, 349) iyi okursanız düşündüğünüzden farklı olmadığını göreceksiniz. Siz ?zihin berraklığını? gözle görerek ile karıştırmışsınız. Rivayetlerdeki ?korkma, bayılma? ifadelerinden dolayı oryantalistler Rasülüllah?ı ?saralı biri? olarak tanıdılar ve tanıttılar.

Rabbimiz ise 11. ayette, ?Gönül gördüğünü yalanlamadı?, 17. ayette ?Göz şaşmadı ve azmadı? buyurur. Görülüyor ki Rasülüllah ilk vahy anında fiziksel ve zihinsel olarak gayet sağlıklı bir durumdadır.

Kafanıza takılan konular Necm suresi içerisinde açıklanmıştır. Lütfen tekrar okuyunuz. Her zaman eleştiri ve öneri olarak yardımlarınızı bekliyoruz. Meselenin ortak meselemiz olduğunu unutmayalım.

Kurban konusuna gelince:

Hacc suresindeki Kurban ile ilgili tespitlerinizde çok haklısınız.

Kitaptaki ?Kevser suresi? bölümünü lütfen tetkik ediniz. Sorunuzun cevabı orada mevcuttur.(İşte Kuran sayfa 230- 241)

Allah?a emanet olunuz!

Hakkı Yılmaz 12 07 2006


dede ali1
Kapalı
15 Şubat 2012 02:26

Hani 'hakkı'n-sesi diye bir üye vardı.'hakkı'yılmaz...

kimin sesi olduğu ortaya çıktı :)tebessüm...

Ayşeciğide anmadan olmaz...


dede ali1
Kapalı
15 Şubat 2012 02:34

http://www.istekuran.net/tebyin.html

Bu link adresinden siteyi inceleyebilirsiniz...


dede ali1
Kapalı
15 Şubat 2012 03:18

http://video.tebyinulkuran.com/

bu link adresindeki video da namaz hakkında yorumu var Hakkı yılmaz denen kişinin...

30.dakikadan sonra başlıyor yorumu.Kur'anda namaz varmış ama bizim uyguladığımız gibi değilmiş.Abdestsiz de oluyormuş,istediğimiz vakitte ve istediğimiz miktarda.Videonun son kısmında da sunucunun kapanış konuşması kendilerini belli ediyor zaten...


hakkın-sesi
Daire Başkanı
15 Şubat 2012 08:12

Tekfir etmeye çalıştığı ilim adamının 10da 1 ilme sahip olamayıp burada ayrıca bir de karalamaya çalışan kendisiyle çelişkili şahıs dedeali. daha önce tekfir ettiğin bu ilim insanının yapmış olduğu çalışmalara ne cevap vermişsin iyi bak! bir de kendinize objektif diyorsunuz ya! Allah cahillerin (özellikle kitab yüklü olanlarının) şerrinden korusun..

http://forum.memurlar.net/konu/1407338/

http://forum.memurlar.net/konu/1408334/

http://forum.memurlar.net/konu/1412410/


dede ali1
Kapalı
15 Şubat 2012 08:33

Maymun gözünü açtı Ayşecim :)tebessüm...

Hazreti Muhammed Mustafa (Aleyhissalatu vesselam) Buyuruyor ki ; İki günü eşit olan ziyandadır...

Öncesinde bilmiyorduk,sonrasında araştırdık ve öğrendik,Elhamdülillah.Biz ziyandan kurtulduk.Sen bu gidişatla belli ki ziyana devam edeceksin.Sen yeşil-ışık olmadığını söyledin yalanın ortaya çıktı bunuda gördü arkadaşlar.Kimin sesi olduğun ve herhangi bir bilgin olmadığın halde sitedeki yorumları aktardığında ortaya çıktı.En önemliside Hakkı YILMAZ denen Zat'ın bozuk itikatından Müslüman kardeşlerimin haberi oldu...

:)tebessüm...

Not:Yardımcı olan kardeşime teşekkür ederim, o kendisini biliyor...


hakkın-sesi
Daire Başkanı
15 Şubat 2012 08:50

Ben burada ilminden faydalandığım kişileri ne zaman gizledim? Sor bakalım p00r ile de tartıştık bir konuda ve elbette faydalandığım kısımlar oldu çünkü isabetli bilgiler mevcut.. Bunu gizlemem hatta deşifre bile edebilirim. Ayrıca bilen biliyor zaten, maria kardeşim var burada onunla da irtibatlıyım bu konuda ve sizin gibi değil en azından kendisinden Allah razı olsun. Benimki sadece bir öneri kimseyi zorlamak değil, burası bilgi paylaşım formu ama sonradan anladım ki en muteber kimseler dahi tekfir ediliyor birkaç cemaat kurucusu hariç..

Allah sizin gibilerin şerrinden korusun, itikadınızı çok sağlam görüyorsunuz da bakalım Allah katında ne kadar mutebersiniz, herkes ben Ehl-i Sünnetim der, Ehl-i Beyt olduğuna kanaat getirir ama önemli olan gerçek Müslümanlık!

Sizin gibilerin Kur'an'ı hakiki manada anlamaya çabaladığı malesef söylenemez, daha sahih nedir bilmeyenler burada sanal hocalık yapıyor tabir-i caizse şu en doğru yoldur, şunlara sakın uymayın onlar bid'at ehli diye hemen de tekfir ediyorlar, vay be ne bilgiymiş diyor insan.

Bu arada ayşe kim bilmiyorum, yeşil ışık kardeşimi elbette tanırım ve takip ettiğim için kendisini bu yazılardan da haberim var, şimdi sen O nickin de benim olduğumu sanarsın ya Allah bilir. Zannla hareket et dur o zaman ne diyeyim.

Allah selamet versin.


eskişehir99
Yasaklı
15 Şubat 2012 08:52

off ne uzun yazılaaarr..

:)


dede ali1
Kapalı
15 Şubat 2012 12:19

Sen devam et bu gidişatında sana verilen ömürden ikram et kurda kuşa,sana sorduklarında bunların peşinden gittim dersin...

Utanmadan da nicklerin hususunda yalana devam ediyorsun...

Toplam 14 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi