Açıköğretim fakültelerinde öğretmen yetiştiren iki bölüm vardır. Bu iki bölümden birisi okul öncesi öğretmeni, diğeri de İngilizce öğretmeni yetiştirir. Bu bölümler doğrudan öğretmen yetiştirmeyi amaçlayan bölümlerdir. Milli Eğitim Bakanlığı ile Anadolu Üniversitesi arasında yapılan protokol gereği alınan karar doğrultusunda ilgili branşlardan yanılmıyorsam 1999 yılında beri öğretmen yetiştirilmektedir. Bu iki bölüm amaç olarak doğrudan öğretmen yetiştirmek için kurulmuştur. Yine iki bölüm , kontenjan dahilinde olup hiç de azımsanmayacak ÖSS puanlarına sahip olan öğrencilerin yerleştiği bölümlerdir. (Bu bölümlerden mezun olan ve öğretmenlik yapan arkadaşlarım var.)
***
Açıköğretim fakültesinde bu sene sosyoloji, felsefe ve Türk Dili ve Edebiyatı bölümleri de açıldı. Bu bölümlerden en çok ilgiyi gören ise kırk bin kişinin kayıt yaptırdığı Türk Dili ve Edebiyatı bölümü oldu. Bu bölümlerin hangi amaçla açıldığı konusunda ise bir netlik yoktur. Kontenjansız olan bu bölümlere başvuran herkes kayıt olma hakkına sahiptir. Mevcut yasalara göre bu bölümlerden mezun olanlara tezsiz yüksek lisans yapmaları koşuluyla öğretmen olabilme yolu açıktır.
***
Yukarıda verdiğim bilgiler konunun daha çok teknik yönü üzerineydi. Madalyonun diğer yüzüne geçelim şimdi.
Öğretmen yetiştirilmesi konusunda sistem kendi içinde çelişkiler barındırmaktadır.
1 Zaman zaman öğretmen atama yönetmeliği üzerinde oynanarak farklı fakülte mezunlarından öğretmen alımı yapılmış, son olarak Danıştay'ın öğretmenliğe kaynak olarak ''Eğitim Fakülteleri''ni göstermesiyle öğretmen alımında öncelik eğitim fakültelerine verilmiştir.
2.MEB ile YÖK eşgüdümlü çalışmak yerine farklı düşünce stratejileri geliştirmiş, bunun neticesinde ülkemizde yüzden fazla eğitim fakültesi açılmıştır.
3. Bu eğitim fakülteleri; gerçek öğretmen ihtiyacı baz alınarak değil, popülist düşüncelerin sonucunda kurulmuştur.
4. Uzun vadeli plan ve projeler yerine günübürlik plan ve projeler hayata geçirilmeye çalışılmış, bunun neticesinde bugün 250 bin öğretmen adayı atama bekler duruma getirilmiştir.
5. Bakanlık öğretmen atamaları konusunda bir türlü standart yakalayamamış, kadrolu öğretmenliğin yanına, Danıştay'ın öğretmenlik asli ve süreklilik gösteren bir meslektir kararına rağmen sözleşmeli statüde öğretmen alımı yoluna gitmiştir. Bununla yetinmeyen bakanlık 2009-2 öğretmen atamasında altyapısını oluşturmadan zorunlu hale getirdiği okul öncesi eğitiminde öğretmen açığını kapatmak için kadrolu ve sözleşmeli pozisyonların yanına bir de kadrosuz usta öğretici adı altında merkezi atama yöntemiyle öğretmen alımı yoluna gitmek istemiştir. Ne var ki Danıştay, kısa bir süre önce aldığı yürütmeyi durdurma kararı ile kadrosuz usta öğretici poszisyonunda merkezi atama ile öğretmen alımını iptal etmiştir. (Bakanlık, başvuru süresi içinde gerçekleşen bu kararı uygulamak zorunda kalmış, kadrosuz usta öğretici pozisyonunu başvuru süresi devam ederken klıvuzdan çıkartmış ve bu alana başvuruları iptal ederek ilgili adayları mağdur duruma düşürmüştür.)
6. Yukarıda belirttiklerim bakanlığın yanlış uygulamalarını gösterme amacıyla yazdığım yüzlerce maddeden sadece beş tanesidir.
7.Bu yanlışlıklar devam ederken ve bu yanlışlıklardan zaten ekonomik koşullardan etkilenmiş gençlerimiz zarar görmüşken tuhaf bir uygulamaya daha imza atılmış, Açıköğretim fakültelerine felsefe, sosyoloji ve Türk Dili ve Edebiyatı bölümleri kurulmuştur.
Şimdi sorularımıza geçelim:
1. Bu bölümler ne için kurulmuştur?
2. Bu bölümler gerçekten ülkemizin eğitim seviyesini yükseltme amacı için kuruldu ise, bölümlerden mezun olanların hangi pozisyona yerleştirileceği de düşünülmüş müdür?
3.Öğretmen yetiştirme konusunda günübirlik politikalarla hareket edilmeye devam edilecek midir? Bugün 250 bin öğretmen adayını atama bekler duruma getiren MEB ve YÖK, dört sene sonra bu bölümlerden mezun olanların karşılacağı duruma yönelik nasıl bir tavır alacaktır?
4.Ülkemizin bu bölümlerden mezun olan gençlere ihtiyacı varsa ; örgün eğitimin sosyoloji, felsefe, ve Türk dili ve Edebiyatı bölümlerinden mezun durumda bulunan onbinlerce genç (bunlara yaşlı dememiz lazım aslında) neden yıllar geçmesine rağmen iş bulamamaktadırlar?
5. Amaç iş sahibi yapmak değil nitelikli bir toplum oluşturmaksa, ülkemizde niteliksiz onca fakülte adına neden eller taşın altına konulmamaktadır?
6. Devletin resmi kurumları olan MEB ve YÖK'ün milyonlarca gencin kaderiyle günübirlik ve popülist politikalar uğruna oynaması ne derece etiktir?
7.Tıpkı bugün olduğu gibi bundan on yıl sonra da insanlar sabah uyandığında kurumlarınızın tuhaf uygulamalarıyla hayal kırıklıkları yaşayacak mıdır?
8.Çağdaş, sağlıklı, uygulanabilir, standart bir eğitim sistemi için insanları popülist politikalarınızla oyalamaya devam edeceksiniz misiniz? Eğer buna devam etmeyecekseniz vicdanlarınızın sesini dinlemek için hangi günü bekliyor olacaksınız?
Türkçeci0505.
Açıköğretim fakültelerinde öğretmen yetiştiren iki bölüm vardır. Bu iki bölümden birisi okul öncesi öğretmeni, diğeri de İngilizce öğretmeni yetiştirir. Bu bölümler doğrudan öğretmen yetiştirmeyi amaçlayan bölümlerdir. Milli Eğitim Bakanlığı ile Anadolu Üniversitesi arasında yapılan protokol gereği alınan karar doğrultusunda ilgili branşlardan yanılmıyorsam 1999 yılında beri öğretmen yetiştirilmektedir. Bu iki bölüm amaç olarak doğrudan öğretmen yetiştirmek için kurulmuştur. Yine iki bölüm , kontenjan dahilinde olup hiç de azımsanmayacak ÖSS puanlarına sahip olan öğrencilerin yerleştiği bölümlerdir. (Bu bölümlerden mezun olan ve öğretmenlik yapan arkadaşlarım var.)
***
Açıköğretim fakültesinde bu sene sosyoloji, felsefe ve Türk Dili ve Edebiyatı bölümleri de açıldı. Bu bölümlerden en çok ilgiyi gören ise kırk bin kişinin kayıt yaptırdığı Türk Dili ve Edebiyatı bölümü oldu. Bu bölümlerin hangi amaçla açıldığı konusunda ise bir netlik yoktur. Kontenjansız olan bu bölümlere başvuran herkes kayıt olma hakkına sahiptir. Mevcut yasalara göre bu bölümlerden mezun olanlara tezsiz yüksek lisans yapmaları koşuluyla öğretmen olabilme yolu açıktır.
***
Yukarıda verdiğim bilgiler konunun daha çok teknik yönü üzerineydi. Madalyonun diğer yüzüne geçelim şimdi.
Öğretmen yetiştirilmesi konusunda sistem kendi içinde çelişkiler barındırmaktadır.
1 Zaman zaman öğretmen atama yönetmeliği üzerinde oynanarak farklı fakülte mezunlarından öğretmen alımı yapılmış, son olarak Danıştay'ın öğretmenliğe kaynak olarak ''Eğitim Fakülteleri''ni göstermesiyle öğretmen alımında öncelik eğitim fakültelerine verilmiştir.
2.MEB ile YÖK eşgüdümlü çalışmak yerine farklı düşünce stratejileri geliştirmiş, bunun neticesinde ülkemizde yüzden fazla eğitim fakültesi açılmıştır.
3. Bu eğitim fakülteleri; gerçek öğretmen ihtiyacı baz alınarak değil, popülist düşüncelerin sonucunda kurulmuştur.
4. Uzun vadeli plan ve projeler yerine günübürlik plan ve projeler hayata geçirilmeye çalışılmış, bunun neticesinde bugün 250 bin öğretmen adayı atama bekler duruma getirilmiştir.
5. Bakanlık öğretmen atamaları konusunda bir türlü standart yakalayamamış, kadrolu öğretmenliğin yanına, Danıştay'ın öğretmenlik asli ve süreklilik gösteren bir meslektir kararına rağmen sözleşmeli statüde öğretmen alımı yoluna gitmiştir. Bununla yetinmeyen bakanlık 2009-2 öğretmen atamasında altyapısını oluşturmadan zorunlu hale getirdiği okul öncesi eğitiminde öğretmen açığını kapatmak için kadrolu ve sözleşmeli pozisyonların yanına bir de kadrosuz usta öğretici adı altında merkezi atama yöntemiyle öğretmen alımı yoluna gitmek istemiştir. Ne var ki Danıştay, kısa bir süre önce aldığı yürütmeyi durdurma kararı ile kadrosuz usta öğretici poszisyonunda merkezi atama ile öğretmen alımını iptal etmiştir. (Bakanlık, başvuru süresi içinde gerçekleşen bu kararı uygulamak zorunda kalmış, kadrosuz usta öğretici pozisyonunu başvuru süresi devam ederken klıvuzdan çıkartmış ve bu alana başvuruları iptal ederek ilgili adayları mağdur duruma düşürmüştür.)
6. Yukarıda belirttiklerim bakanlığın yanlış uygulamalarını gösterme amacıyla yazdığım yüzlerce maddeden sadece beş tanesidir.
7.Bu yanlışlıklar devam ederken ve bu yanlışlıklardan zaten ekonomik koşullardan etkilenmiş gençlerimiz zarar görmüşken tuhaf bir uygulamaya daha imza atılmış, Açıköğretim fakültelerine felsefe, sosyoloji ve Türk Dili ve Edebiyatı bölümleri kurulmuştur.
Şimdi sorularımıza geçelim:
1. Bu bölümler ne için kurulmuştur?
2. Bu bölümler gerçekten ülkemizin eğitim seviyesini yükseltme amacı için kuruldu ise, bölümlerden mezun olanların hangi pozisyona yerleştirileceği de düşünülmüş müdür?
3.Öğretmen yetiştirme konusunda günübirlik politikalarla hareket edilmeye devam edilecek midir? Bugün 250 bin öğretmen adayını atama bekler duruma getiren MEB ve YÖK, dört sene sonra bu bölümlerden mezun olanların karşılacağı duruma yönelik nasıl bir tavır alacaktır?
4.Ülkemizin bu bölümlerden mezun olan gençlere ihtiyacı varsa ; örgün eğitimin sosyoloji, felsefe, ve Türk dili ve Edebiyatı bölümlerinden mezun durumda bulunan onbinlerce genç (bunlara yaşlı dememiz lazım aslında) neden yıllar geçmesine rağmen iş bulamamaktadırlar?
5. Amaç iş sahibi yapmak değil nitelikli bir toplum oluşturmaksa, ülkemizde niteliksiz onca fakülte adına neden eller taşın altına konulmamaktadır?
6. Devletin resmi kurumları olan MEB ve YÖK'ün milyonlarca gencin kaderiyle günübirlik ve popülist politikalar uğruna oynaması ne derece etiktir?
7.Tıpkı bugün olduğu gibi bundan on yıl sonra da insanlar sabah uyandığında kurumlarınızın tuhaf uygulamalarıyla hayal kırıklıkları yaşayacak mıdır?
8.Çağdaş, sağlıklı, uygulanabilir, standart bir eğitim sistemi için insanları popülist politikalarınızla oyalamaya devam edeceksiniz misiniz? Eğer buna devam etmeyecekseniz vicdanlarınızın sesini dinlemek için hangi günü bekliyor olacaksınız?
Türkçeci0505.