Editörler : E.Kayı Han


Kapalı
19 Ocak 2010 10:08

Oğul, herkesin ölümü, kendi rengindedir.

Hazreti Hamza, ömrünün sonlarında, düşman saflarına hücum etmek için zırhsız ve kendinden geçmiş bir halde savaşa gelirdi

Göğsü açık, vücudu çıplak olduğu halde ileri gider, kendini kılıçlara atardı

Halk: Ey Rasulullah?ın amcası, ey saflar yaran aslan, ey erler padişahı,

Sen Allah?ın buyruğunda, ?Kendinizi tehlikeye atmayın? emrini okumadın mı?

O halde neden harp meydanında kendini böyle tehlikeye atıyorsun, diye sordular

Sen genç, kuvvetli ve metanetli iken düşman safına zırhsız gitmezdin

İhtiyarlayıp zayıflayınca, belin bükülünce tedbirsiz dolaşıyorsun

Kılıca ve mızrağa karşı aldırmaz şekilde harp ediyorsun

Oysa kılıç ihtiyara hürmet etmez Kılıç ve okta insanı ayırt etmek özelliği yoktur

Bî-haber dostlar, bu şekilde gayret ve muhabbetlerinden dolayı ona nasihat veriyorlardı

Hamza cevaben dedi ki: Ben genç iken ölümü dünyaya veda etme olarak görürdüm

Ölüme doğru kim isteyerek gider? Ejderha karşısında kim çıplak durur?

Lakin, Muhammed?in nuru sayesinde ben, bu fani memlekete (dünyaya) boyun eğmiş ve bağlı değilim

Zahiri hislerin ötesinde, Hakikat Şahı?nın ordugâhını, Hak Nuru askerleriyle dolu görüyorum

O ordugâhta çadırlar çadırlara geçmiş; çadır ipleri iplere sarılmış Beni gaflet uykusundan uyandıran Allah?a şükür ve hamd olsun

Ölüm kimin nazarında tehlike ise ?tehlikeye atılmayın? emri de onadır

Nazarında ölüm, hakikat kapısının açılma sebebi olan kimseye ise hitap olarak ?çabuk olun? emri vârit olmuştur

Ey Allah?ın lütfunu görmüş olanlar, ferahlanın! Ey ilâhi kahra mazhar olanlar, siz de üzülün!

Her kim ölümü Yusuf gördü ise, ona canını feda etti; her kim ölümü kurt gördü ise hidayetten ayrıldı

Oğul, herkesin ölümü kendi rengindendir Düşman olanlara düşman, dost olanlara dosttur


selimi3
Kapalı
19 Ocak 2010 10:13

Ayna Türk?e nazaran güzel bir renktedir. Zenciye nazaran o da zencidir. Ey can, aklını başına devşir. Ölümden korkup kaçarsın ya doğrucası sen kendinden korkmaktasın. Gördüğün ölümün yüzü değil, kendi çirkin yüzün, canın bir ağaca benzer ölüm yaprağıdır.

İyiyse de senden yetişmiş, yeşermiştir, kötüyse de hoş, nahoş gönlüne gelen bir şey, senden senin varlığından gelir. Bir dikenle yaralanmışsan o dikeni sen dikmişsindir. Atlas olsun, ipek olsun, ne giymişsen kendin eğirmişsindir. Bil ki iş, ona verilen karşılıkla aynı renkte olmaz. Hiçbir hizmet, o hizmete mukabil verilen şeyle bir renkte değildir.

Ücret alanların ücreti, yaptıkları işe benzemez. Çünkü o iş, arazdır, buysa cevher ve ebedi. İş, güçlükten, zordan, alın terinden ibarettir. Buysa gümüştür, altındır, tabaklarla verilen ihsandır. Sana bir yerden bir töhmet gelse, mutlaka zulmettiğin birisi mihnete düşmüş, beddua etmiştir.

Ama sen dersen ki ben bir şey yapmadım, kimse hakkında bir töhmette bulunmadım. Fakat başka çeşit bir günah etmişsindir. Tohum ektin nasıl olurda meyve vermez? Zina edene yüz sopa vururlarda zinakar, ben kimseyi dövmedim ki der. Fakat bu bela bu dövüş, o zinanın cezası değil mi? Ama sopa, gizli bir yerde edilen zinaya nasıl benzer?

Mesnevi'den


selimi3
Kapalı
19 Ocak 2010 16:22

Ölümün Başlangıcı

îbn-i Ebi Şeybe ve İmam Ahmed'in ... Hasan'dan rivayet terine göre;

-Allah Adem ve zürrlyetini [1] yarattığı zaman meleklere

«Yer bunları istiap edemez.» demişler.

Allah (Azze ve Celle):

«Ben içlerine ölümü bırakacağım.» demiş.

Melekler:

«Öyle ise hayat onlara hoş gelmez.»

Allah (Azze ve Celle):

«Ben onların kalplerine emel yerleştireceğim diye onlara etmiştir.

Ebu Nuaym'ın Hilye'de mücahit'den rivayetine göre: Adem bisseiam) yere indiği zaman Rabbı ona şöyle dedi: ,

Yıkılmak için yap, ölüm için doğur. [2]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Adem'in yaratı İm asiyi a genetik olarak zürrlyetl de yaratılmış olur. Müteıckn

[2] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 17.


selimi3
Kapalı
19 Ocak 2010 16:25

Ölümün Üstünlükleri

Âlimler demişler ki;

«Ölüm mahza yokluk değil. Sırf fena olmak değildir. O, ancak ruhun bedenden ilişkisinin kesilmesidir. Ölüm bir ayrılıştır. Ruh ile beden araşma giren bir perdedir. Ölüm bir değişmektir. Dünyadan ahirete göçmektir.»

Ebu'ş-Şeyh (tefsirinde) ve Ebû Nuaym Bilal bin Sa'd'den riva­yet ettiklerine göre o, va'zmda şöyle demiş:

«Ey ebed ehli ve ey beka ehli, siz yokluk, fena için değil, ebedi kalmak için yaratıldınız. Siz bu dünya diyarından ahiret memleke­tine göçeceksiniz.»

Ömer ibn-i Abdül-Aziz'den (radıyallahû anh) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

Siz ancak ebed ve beka için yaratıldınız. Diğer bir diyara nakl olunuyorsunuz.»

Abdullah bin Âmir (radıyallahû anh) 'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«Müminin armağanı Ölümdür.»

Deylemi, Firdevs'in «Müsned-inde Câbir'in hadisinden aynısını rivayet etmiştir.

Yine Deylemi. Hüseyn İbn Ali (radıyallahû anh) 'dan rivayet et­tiğine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)

«Ölüm mümin için bir güldestedir» buyurmuştur.

Aişe (radıyallahû anhâVdan rivayet edildiğine göre, ResûluUah (Saliallâhû Aleyhi ve Sellem) :

«Ölüm ganimettir. Masiyet, musibettir. Fakr, rahatlıktır. Zengin­lik cezadır. Akıl, AH ah'd an bir hidayettir. Cehil, dalâlet ve sapıklık­tır. Zulüm, pişmanlıktır. Taat, göz nurudur. Allah korkusundan ağ­lamak, ateşten kurtulmaktır. Gülmek bedenin felaketidir. Günahtan tövbe eden günahsız gibidir» buyurmuştur.

Sahih bir senedle Mahmûd bin Lebid (Radıyallahû anh) 'dan ri-vâyetedildiğine göre, Resûlullah (Saliallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«İki şey var ki insanoğlu onlardan iğrenir. Ölümden İğrenir, hal­buki onun için ölüm fitneden daha hayırlıdır. Malın azlığından iğ­renir, halbuki az malın muhasebesi daha azdır.»


selimi3
Kapalı
19 Ocak 2010 16:28

Zür'ate bin Abdullah (Radıyallahû anh)'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (Salllâhû Aleyhi ve Sellem) :

«İnsan, hayatı sever, halbuki ölüm, onun nefsi için daha hayır­lıdır. İkincisi insan mal bolluğunu İster, halbuki, az malın muha­sebesi daha azdır.»

Şu hadis mürseldir. (Sened, tabünlere kadar yükselmektedir.)

Seyhan (Buhari ile Müslim) Ebu Katade (Radıyallahû anh)'dan rivayet ettiklerine göre;

Resûlullah (Sallalîâhû Aleyhi ve Sellem) 'in yanından bir cenaze geçti. Resûlullah (Saliallâhû Aleyhi ve Sellem)

«Bu müsterih veya müsterah'ün'minh'tir.» buyurdu.

Bunun üzerine:

«Yâ Resûlallah, müsterih nedir, müsterah nedir?» dediler. Resû~ lallah (Saliallâhû Aleyhi ve Sellem) :

«Müsterih, mümin kuldur, dünyanın yorgunluk ve eziyetinden kurtulup Allah'ın rahmetine kavuşur, istirahat eder. Müsterahuminh ise günahkârdır ki memleket, insan» bitki ve hayvanlar ondan kur­tulup istirahat ederler» buyurdu.

îbn-i Ebi Şeybe Yezîd bin Ebû Zeyyad'dan rivayetine göre:

Ebİ Cuhayfe (Kadıyallahû anh) nin yanından bir cenaze geçti. Ebî Cuhayfe:

«O da kurtuldu, âlem de ondan kurtuldu» dedi.

îbn-i Mübarek ve Taberani Abdullah bin Amr bin Âs Radiyal-lahû anhümaJ'dan rivayet ettiklerin© göre, Resûlullah (Saîlallâhû Aleyhi ve Sellem)

«Dünya müminin zindanı, kant ve galastdır. Dünyadan ayrıldı ğı zaman kant ve zindandan kurtulur» buhurdu.

İbn-i Mübarek Abdullah bin Amr (Radıyall&hu anhVdan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

«Dünya kâfirin cenneti, müminin zindanıdır. Ruhu alındığı za­man müminin misali, hapiste olup da açılıp yerde gezen adamın misali gibidir.»

İbn-i Ebi Şeybe «Musannef»inde Abdullah bin Âmir'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir;

«Dünya müminin zindanı, kâfirin cennetidir. Mümin öldüğü za­man yolu boşaltılır. İstediği gibi Cennette gezer.»

Ebû Nuaym, İbn-i Ömer, (Radıyallahû anhüma) 'dan rivayet et­tiğine göre, ResûluUah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Ebû Zer'e şöyle buyurdu:

«Yâ Ebâ Zer, Dünya müminin zindanıdır. Kabir emniyetgâhıdır. Cennet onun karargâhıdır. Yâ Ebâ Zer, dünya kâfirin cennetidir. Kabir onun azabıdır. Cehennem onun dönüş yeridir.»

Nesâi, Taberanî, îbn-i Ebi'd-Dünya, Ubâde bin Sâmit (Radıyalla-hû anh) 'dan rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :

«Ölüp de Allah katında hayır gören hiç bir nefis, dünyanın bü­tün nimetlerini ve içindekilerini almak üzere de olsa dönmek iste­mez. Şehid müstesna. O, Allah'ın bol sevabını gördüğünden dola­yı, dönüp bir daha öldürülmek ister» buyurdu.

îbn-i Ebi Şeybe, «Musannaf»inde Mervizi «Cenazeler» konusun­da ve îbn-i Ebi Dünya ve Beyhaki, İbn-i Mes'ud (Radıyallâhu anh) dan rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:

Dün yanın duru halleri gitti. Kalan ancak bulanık hallerdir.Öyle ise ölüm müslüman için bir (kurtuluş) armağanıdır.»

Yine aynı zâtların îbn-i Mes'ud (Radıyallahû anh)'dan rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:

«Ne güzeldir hoşa gitmeyen o iki şey» ölüm ile fakirlik...»

îbn-i Ebî Şeybe ve Mervizi Tavus (Rahmetullahi aleyhi) den ri­vayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

«Kişinin dinini, ancak girdiği çukur korur.»

îbn-i Mübarek ve îbn-i Ebi Şeybe ve Mervizi"nin Rebi' bin Hay-sen'den rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:

«Müminin beklediği gaybi şeyler içinde, ölümden daha hayırlı hiç bir şey yoktur.»

«Öğrendim ki; müminin ilk sevinç ve sürürü ölümdür. Bu sevinç onun ilahi ikram ve sevabı gördüğü içindir.»

İbn-i Mes'ud (Radıyallahû anh) 'dan rivayet edildiğine göre, şöy­le demiştir:

Allah'a kavuşulmadan, mümin için rahat yoktur.»

Saîd bin Mansûr ve Ibn-i Cerîr, Ebû Derdat (Radıyaîlahû anh) dan rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:

«Hiçbir mümin yoktur ki ölüm onun için hayırlı olmasın, hiç bir kâfir de yoktur ki ölüm onun için hayırlı olmasın. Kim beni tasdik etmezse işte bu âyetleri okusun

Allah katındaki şeyler iyiler için daha hayırlıdır.[1] Kâfirler Zannetmesinler ki onlara verdiğimiz mühlet, onlar için hayırlıdır... Günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Ve onlar için aşağılayıcı bir azap vardır.» [2]


selimi3
Kapalı
19 Ocak 2010 16:31

Ölüm meleği Hz. ibrahim (Aleyhis-salâtü ve'sselâm)'a, ruhunu almak için gelmiş. Hz. İbrahim ona:

«Yâ melek1 el-mevt! Hiç bir dost, dostunun ruhunu alır mı?» Bunun üzerine ölüm meleği Rabbine dönünce Allah ona şöyle demiş:

«İbrahim'e söyle: Hiç bir dost, dostuna kavuşmaktan çekinir mi?» Melek gelip bunu deyince, Hz. İbrahim (Aleyhi' s-selâtü ve's-selâm) :

Hemen şimdi ruhumu al» demiştir.

îsbehâni Tergip'de, Enes (Radıyallahû anhVdan rivayet ettiğine göre Resûlulah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ona şöyle buyurmuştur:

«Eğer vasiyetimi dinlersen; senin için Ölümden daha sevimli hiç bir şey olmasın.»

îbn-i Sa'd Hasan (Radıyallahû anhVdan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

Huzeyf e {Radıyallahû anh) ya Ölüm geldiğinde, şöyle dedi Ayıkken gelen bir dosttur bu. Kahr olsun pişman olana. Allah'a sonsuz hamdler olsun ki beni fitneden Önce götürdü.»

Sehl bin Abdullah Ettesteri de şöyle demiştir:

«Ancak üç kişi ölümü ister:

Biri, ölümden sonra, ne olduğunu bilmez.

İkincisi, Allah'ın takdîratmdan kaçmak ister. Üçüncüsü de Allah'a kavuşmak ister, ona müştaktır.)

Hayyan bin el-Esved de şöyle demiş:

«Ölüm bir köprüdür, dostu dosta kavuşturur.»

Ebû Osman da:

«Allah'a kavuşma iştiyakının alâmeti, rahatta iken ölümü iste­mektir» demiş.

Bâzıları da şöyle, demiştir :

«Allah'a müştak olanlar. Ölümün tatlılığını ölüm geldiğinde se­zerler. Çünkü onlara açılan kavuşma lezzeti, baldan daha tatlıdır.»

îbn-i Asâkir, Zün-Nûn-i Mısrî'den rivayet ettiğine göre, şöyle de­miştir "

«Şevk, makamların en yücesidir. Ve derecelerin en yükseğidir. Kul, bu makam ve dereceye yükseldiği zaman, Rabbine kavuşma iş­tiyakından ve görmesini istediğinden dolayı ölümün hızla gelmesini ister.»

Sahabi olan îbn-i Ebi Utbe el-Hulani (Radıyallahû anh)'den riva­yet edildiğine göre, ona:

«Abdullah bin Abdil-Melik, Taun (veba) dan kaçarak memleketi terketti, denilmiş o da: «Inna lillah ve inna ileyhi raciun» de­miş. Bunları işitecek kadar yaşayacağımı bilmiyordum. Kardeşleri­nizin (diğer sahabelerin) tuttuğu yolları size haber vereyim mi?

Birincisi, Allah'a kavuşmak, onlar için baldan daha tatlı idi. İkincisi, az çok hiç bir düşmandan korkmuyordular. Üçüncüsü, dünya ihtiyaçlarından korkmuyordular. Allah'ın rızık-larını vereceğine güven ve itimatları vardı.

Dördüncüsü, içlerinde veba hastalığı çıktığında Allah hükmünü yerine getirinceye kadar (oradan) çıknuyorlardı.»

Ebû Nuaym, Hilye'de îbn-i Abdi Rabbihi'den rivayet ettiğine görev Mekhûl'e şöyle demiştir:

«Cenneti sever inisiniz?»

Mekhûlı

«Kim cenneti sevmez?»

İbn-i Abdi Rabbihi:

«Öyle ise Ölümü sev. Çünkü sen Ölmeden Cenneti göremezsin.

Abdurrahman bin Yezid bin Câbir'den rivayet edildiğine bdullah bin Zekeriyya şöyle diyormuş:

Eğer yüz sene Allah'ın taatinde yaşamak ile bugün veya bu saatte ölmek arasında, muhayyer bırakılsam, bugün ve bu saatte Öl­meyi tercih ederdim... Allah'ın Resulüne ve sâlih kullarına kavuşma iştiyakından dolayı...»

Ebû Nuaym ve Îbn-İ Asâkir, Tarih'inde, Ahmed bin ebil-Havari1-den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

«Ebû Abdullah en-Nebbaci'den işittim ki diyor

Dünya yaratıldığından beri bütün nimetleriyle benim olmak şartıyla kıyamet gününde ondan hesaba çekilineyeceğün halde dün­yada yaşamam İle, bu saatte ölmem arasında şayet muhayyer bıra­kılsam, ölmemi tercih edecektim... Hiç istemez misin efendine kavu-şasın...»

Enes (Radıyailahû anh)'dan rivayet edildiğine göre şöyİe de­miştir

Resûlullah (Salllalâhû Aleyhi ve Sellem) :

«Ölüm her müslümanm (günahı) için keffârettir» buyurdu.

îbn-i Arabi bu hadisi sahih görmüştür.

Kurtubi' de şöyle demiş

«Bu fceffâret şundan dolayıdır: Meyyit ölümde, çok elem ve i ağ­rılarla karşılaşır. Halbuki Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve S eli em) şöyle buyurmuştur

«Diken batması veya daha ağır eziyet kendisine dokunan hiç bir mü si uman yoktur ki o eziyetle Allah onun günahlarını silmesin. Di­ken batması böyle iken tutmalarından bir tutması (sokeratı) üçyüz kılıç darbesinden daha şiddetli olan ölümün nasıl keffaret olacağını sen düşün.»

îbn-i Mübarek, «Zühd»d© ve îbn-i Ebu Dünya Mesruk'dan rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

«Allah'ın azabından emin ve dünya eziyetlerinden kurtulmuş olarak kabirde yatan mümine gıpta ettiğim kadar hiç bir şeye gıpta etmedim.»

îbn-i Mübarek, Heysem bin Mâlik'den rivayet ettiğine göre şöy­le demiştir:

«Eyfa bin Abedâni yanında konuşuyorduk. Ebû Atiyye el-Mez-bûh da ordaydı. Allah?m nimetlerini düşünüyordu. Dedi.

'İnsanların en fazla nimetdan kimdir?

Dediler:

Falan ve filandır'. Eyhat

Yâ Adiyye sen ne diyorsun? dedi.

Ebû Adiyye:

'Ben size o falandan daha nimettannı haber vereyim mi? işte Allah'ın azabından emin olmuş kabirdeki bir cesed ondan daha nimettardır' dedi.»

Muhârib bin Dessar'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:

«Hüseymete, bana: 'Ölüm hoşuna gider mi?' dedi.

Dedim:

Hayır.»

O:

«Nakıs eksik olmadıktan sonra, ölüm hoşuna gitmeyen hiç bir kimseyi bilmiyorum» dedi.

Abdullah bin Ahmed, «Zevaid-i Zühd»te şunu şu şekilde rivayet etmiştir

«Ölümün hoşuna gitmemesi, senin için büyük bir eksikliktir.»

îbn-i Mübarek, Ebû Abdurrahman'dan rivayet ettiğine göre; bir adam, Ebû A'ver es-Süllemi'nin meclisinde şöyle dedi:

«Vallahi, Allah, benim için ölümden daha sevimli hiç bir şeyi yaratmamış.» Ebû A'ver i

«Eğer ben senin gibi olsaydım. Bu benim için bütün mor koyun­lardan daha iyi idi.» dedi.

îbn-i Ebu Dünya, Safvân bin Süleym'den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

«Ölümde, zorluk, sıkıntı varsa da, onunla mümin dünyanın şid­detli (fırtınalı) hallerinden kurtulur.»

Muhammed bin Zeyyâd'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir:

«Bâzı feylesoflardan bilgi edindim ki, akıllı için ölüm, gafil âli­min hatasından daha kolaydır.»

Süfyan (Radıyallahû anh) 'dan rivayet edildiğine göre şöyle de­miş :

Eskiden deniliyordu ki: «Ölüm âbidlerin rahatıdır.» [5]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Al-i İmran, 198

[2] A!-i >Imran, 178

[3] Al-Imran, 198

[4] Al-İ İmran, 178

[5] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 31-42.


asos_zen
Yasaklı
19 Ocak 2010 18:27

Ey can, aklını başına devşir.

Ölümden korkup kaçarsın ya doğrucası sen kendinden korkmaktasın.

Gördüğün ölümün yüzü değil,

kendi çirkin yüzün,

canın bir ağaca benzer ölüm yaprağıdır.


selimi3
Kapalı
20 Ocak 2010 14:08

ölüm gönderdiklerimizle yüzleşmek olduğuna göre "herkesin ölümü, kendi rengindedir"


_nesil
Yasaklı
20 Ocak 2010 14:23

Ölümü hep bu şekilde düşünsek korkuyu bırakın ölmek için can atar insan:)ama ben çok korkuyorum aklıma ruhun sadece bir başka boyuta göç ettiği fikrinden ziyade hep yokoluş geliyor...sakat bir düşünce ama ölümün rengini hep karanlık olarak hayal ediyorum...sanırım ölüme hep dünya penceresinden maddi unsurların kuşatmasıyla bakmanın sonucu bu...halbuki ne kadar bilsekte ahiret hayatını zihnimiz bize unutturuyor..o yüzden değil mi ki günahlara bezenen ruhun çareyi ölmeme arzusunda bulması..bakınca korkunun temelinde dahi günahlarımız var...

Allah hayırlı bir ömrün bitişini de hayırlı eylesin inşallah...


selimi3
Kapalı
20 Ocak 2010 14:37

ölüm ve sonrası ile ilgili ve tek tek alındığında bizi olmnası gereken noktadan uzaklaştırabilcek birkaç faktörü aynı anda nazarı itabare almalıyız..

1...Allahtan hem korkacak hem ümit içinde olacağız:

Buhâri ve Müslim'in Câbir (Radıyallahü anh) 'den rivayet ettik­lerine göre, Câbir şöyle demiştir:

«Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ın. vefatından üç Önce işittim ki diyor

«Hiç biriniz Allah'a hüsn-ü zan etmeden Ölmesin.»

tbn-i Ebî Dünya da, Hüsn-ü Zan konusunda aynısını rivayet etmiş ve şunu da ilâve etmiştir:

«...Çünkü Allah'a sûi zanl arıyla bir millet helak olmuştur. Alla ı (Celle Celâlühü) da onlar için şöyle demiştir

«İşte Rabbinize yaptığınız bu zannınızdır ki sizi helak etti. Ne­ticede hüsrana girenlerden oldunuz.»[1] (ıs)

2...ölümden korkmuyorum demek ya Mevlanalar gibi bir gönül sahibi olduğunun ,ya hatasız olduğuna kendini inandırdığının veya ölüm hakikatini anlamadığının bir sonucu olabilir..evet ölüm bir kafirin ondan korktuğu nokytalarda korkulacak şey değilidir.zira yokluk değil tamtersi burda kat kat güzel bir varlığa açılan kapıdır.

ölümden kmorkmuyorum demek bizler için cehalet içerikli bir söz olabilir..ölümün ve kabir aleminin de karanlık ve soğuk yüzü var..o dehşetli yüzden ne kadar payımızın olup-olmadığını biliyormuyuz?

Ölümün sekeratındaki zorluklar ve sıkıntılar bir Levlake sultanına(sav) dahi uğramışsa bizim halimiz ne olacak?

*

Buhâri, Hz. Âişe (Radiyallahû anhâ) 'den rivayet ettiğine göre-,

ResûlüUah (Sallallâhû Aleyhi ve SeHemJ'ın önünde, içinde sı olan bir kap vardı. Elini içine sokar yüzüne sürerdi. Ve şöyle di yordu:

«Lâilahe illallah! Ölümün sekeratı varmış.

Tirmizi, Hz. Âişe (Radıyallahû anhâ) 'den rivayet ettiğine göre Âişe (Radıyallahû anhâ) Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sel­lem)'in vefatının şiddetini gördükten sonra, hiç kimseye ölümün ko­laylığından dolayı gıpta etmedim, demiş.


selimi3
Kapalı
20 Ocak 2010 14:41

3...tüm bunların yanında bir müslüman olarak ölümden bizim payımıza düşecek zorlukların yanında onun asıl hüviyetinin bizleri zindan-ı dünyadan bostan-ı cinana ulaştırmak olduğu noktasında içimiz hüsnü zanlarla dolu olmalı..ölüm bir davettir ?Zindan-ı dünyadan, bostan-ı cinana (cennet bahçelerine)?

hiç bu davet asık suratla reddedilirmi:

Müminin armağanı Ölümdür.»

Deylemi, Firdevs'in «Müsned-inde Câbir'in hadisinden aynısını rivayet etmiştir.

Yine Deylemi. Hüseyn İbn Ali (radıyallahû anh) 'dan rivayet et­tiğine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)

«Ölüm mümin için bir güldestedir» buyurmuştur.

Aişe (radıyallahû anhâVdan rivayet edildiğine göre, ResûluUah (Saliallâhû Aleyhi ve Sellem) :

«Ölüm ganimettir. Masiyet, musibettir. Fakr, rahatlıktır. Zengin­lik cezadır. Akıl, AH ah'd an bir hidayettir. Cehil, dalâlet ve sapıklık­tır. Zulüm, pişmanlıktır. Taat, göz nurudur. Allah korkusundan ağ­lamak, ateşten kurtulmaktır. Gülmek bedenin felaketidir. Günahtan tövbe eden günahsız gibidir» buyurmuştur.


*gülsemin*
Kapalı
20 Ocak 2010 14:58

"AMİN"

ALLAH'ın veli kulları bile son nefeslerinde imansız gitmekten çok korkmuşlar, kimininde beli bükülmüş bu korkudan. Adını hatırlayamadığım bir velinin genç yaşta iki büklüm olmasının sebebini sorduklarında "Hocam çok alim bir zattı. Son nefesinde ben yanında idim, şeytanın imanını çaldığını gördüm, benim de belim bu yüzden büküldü" diye cevapladığını okumuştum.

RABB'im bizlere sarsılmaz bir iman versin inşallah...Sahabelerin imanı gibi...


*gülsemin*
Kapalı
20 Ocak 2010 15:12

Bende, bunca yazılan güzel, umutlu, huzurlu ölümün güzelliklerinin ardından, çokmu karamsar oldum ne...

Offf ALLAH'ım offf. Çokmu zor bişey istiyorum, birazcık olsun oalamazmıyım onlar gibi, benzeyemezmiyim sahabelere...


selimi3
Kapalı
21 Ocak 2010 19:27

(Ölümü çok hâtırlayınız. Onu hâtırlamak, insanı günâh işlemekten korur ve âhirete zararlı olan şeylerden sakınmaya sebep olur)


selimi3
Kapalı
22 Ocak 2010 17:56

(148)- İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) birgün yere çubukla, kare biçiminde bir şekil çizdi. Sonra, bunun ortasına bir hat çekti, onun dışında da bir hat çizdi. Sonra bu hattın ortasından itibaren bu ortadaki hatta istinad eden bir kısım küçük çizgiler attı.

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu çizdiklerini şöyle açıkladı: Şu çizgi insandır. Şu onu saran kare çizgisi de eceldir. Şu dışarı uzanan çizgi de onun emelidir. (Bu emel çizgisini kesen) şu küçük çizgiler de musibetlerdir. Bu musibet oku yolunu şaşırarak insana değmese bile, diğer biri değer. Bu da değmezse ecel oku değer.[1]


selimi3
Kapalı
22 Ocak 2010 18:00

(149)- Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yere bir çizgi çizdi ve: "Bu insanı temsil eder" buyurdu. Sonra bunun yanına ikinci bir çizgi daha çizerek: "Bu da ecelini temsil eder" buyurdu. Ondan daha uzağa bir çizgi daha çizdikten sonra: "Bu da emeldir" dedi ve ilâve etti: "İşte insan daha böyle iken (yani emeline kavuşmadan) ona daha yakın olan (eceli) ansızın geliverir."[3]

İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) omuzumdan tuttu ve:

"Sen dünyada bir garib veya bir yolcu gibi ol" buyurdu.

İbnu Ömer (radıyallahu anh) hazretleri şöyle diyordu: "Akşama erdin mi, sabahı bekleme, sabaha erdin mi akşamı bekleme. Sağlıklı olduğun sırada hastalık halin için hazırlık yap. Hayatta iken de ölüm için hazırlık yap."

Tirmizî'nin rivayetinde, "yolcu gibi ol" sözünden sonra şu ziyade var: "Kendini kabir ehlinden added."[4]

(151)- Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) elindeki iki çakıl(dan birini yakına, diğerini uzağa) atarak:

"Şu ve şu neye delalet ediyor biliyor musunuz?" dedi. Cemaat:

"Allah ve Resulü daha iyi bilir" dediler. Buyurdu ki:

"Şu (uzağa düşen) emeldir, bu (yakına düşen) de eceldir. (Kişi emeline ulaşmak için gayret ederken ulaşmadan ölüverir)"[6]


selimi3
Kapalı
31 Ocak 2010 11:30

Allah'tan Korkan Genç

****************************************

Hz. Ömer devrinde bir genç vardı. Bu genç mescidden hiç ayrılmazdı. Sanki o bir mescid kuşuydu. İbadetine dikkatli, nafileleriyle de Allah (cc)?a yaklaşanlardan olduğu her halinden belliydi. Bir ara, Hz. Ömer (ra) bu genci mescidde göremez oldu.

Zaten, cemaatin bazı mezheplere göre farz, bazılarına göre namazdan bir rükün ve en azından sünnet-i müekkede olmasının ve bir imam arkasında namaz kılmanın hikmetlerinden biri de bu değil mi? İmam arkasına dönüp cemaatini süzecek ve gelmeyen varsa onu soracak? hele bu imam Hz. Ömer (ra), cemaat de ashap olursa.. Ömer, cemaat ne kadar kalabalık olursa olsun cemaatini çok iyi tanır ve adeta hergün onları kontrol ederdi. İşte bu genci görmeyince de böyle sormuştu: ?Acaba falanca gence ne oldu, bir-iki gündür mescidde göremiyorum.? Cemaat önce cevap vermek istememiş ve herkes gözlerini yere çevirmişti Ömer?le göz göze gelmemek için. Hz. Ömer (ra), cemaatteki bu garipliği görünce sorusunu tekrar eder ve içlerinden biri cevap verir: ?Ey Mü?minlerin Emiri! Onu, uygunsuz bir yere giden yolda ölü olarak bulduk. Seni üzmemek için hemen namazını kılıp gömdük.?

Hz. Ömer işi anlar. Sanki Ömer?in gözünden perde kalkmış ve genci asıl mahiyetiyle görmüş gibidir. Hadisenin aslı şıdır:

Bu genç mescide gelip giderken, evi o yolun üzerinde olan bir kadın, gence musallat olmuştur. Genç bekardır ve kadın, onu yoldan çıkarabilmek için şeytanın bütün oyunlarını kullanmaktadır. Ancak her defasında genç ondan gelen tekliflere karşı mukavemet eder, dayanır ve günaha girmekten kurtulur.

Ne var ki her insanın bir zayıf anı olur. İşte o gün de o gencin zayıf anıdır. Kadın bütün aşüfteliğiyle ona işaret edince genç dayanamaz ve o eve doğru bir-iki adım atar. Birden dudaklarında, gayr-i ihtiyari bir ayetin temessülünü hisseder. Yani genç gayr-i ihtiyari olarak bu ayeti devamlı ve ısrarla okumaya başlar. Önce farkına varmadan diline dolanan bu ayet, farkına vardığı anda işini bitirmeye yetmiştir. O semavi saika gibi gelen ayet şudur:

?Onlar ki takva dairesi içinde yaşarlar, kendilerine şeytandan bir tayf, bir vesevese geldiği zaman hemen Allah?ı hatırlar ve gözlerini hakka açarlar.? (Araf, 7/20)

Genç sanki kendisine bu ayetler yeniden nazil oluyor gibi bir ruh haleti içine girer: Niyet ettiği işten dolayı Rabbinden çok utanır, haya eder.. Rabbinin ona olan bunca ihsanını unutup bir an dahi olsa günaha meylinden dolayı ürperir.. ve hele sürçme anında bile Rabbinin onu nefsiyle baş başa bırakmayıp diline saldığı ayetle onu kendisine çevirmesi bu ışık insanı öylesine heyecanlandırır ki, kalb balansı bu lahuti heyecana dayanamaz; O?nu anar ve ötelere yürür.

Hz. Ömer (ra), gencin serancamesini öğrenince hemen onun kabrine koşar. Kabre doğru eğilir ve sesi çıktığınca bağırır:

?Ey genç! Rabbinden korkanlar için iki cennet vardır? der. Tam bu esnada Ömer (ra)?in sesine denk gür bir ses daha duyulur ve adeta makber lerzeye gelir. Bu ses, o gence aittir ve şöyle demektedir: ?Ey Mü?minlerin Emiri! Allah bana senin dediğinin iki katını lütfetti? bu ses ister bu gence ait olsun isterse onun yerine bir melek konuşmuş bulunsun veya bunların hiçbiri olmasın da, sema lerzeye gelip bu sözleri söylesin, fark etmez. Genç, Allah (cc)?tan korkmasının mükafatını iki kat olarak görmüştür.


_nesil
Yasaklı
31 Ocak 2010 21:46

güzel oluyor bu yazılar ..

insana bazen tokat sertliğinde gelsede kendine getiriyor:)


selimi3
Kapalı
31 Ocak 2010 21:51

?Şefkat tokatı? deyiverelim öyleyse:)

Toplam 18 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi