Kitap piyasada olduğuna göre artık en sevdiğim şiiri buraya ekliyebilirim...
BİR AŞKIN ÖZETİ
Bir Mart ayıydı...
Uzak, çok uzak bir yerden bir şarkı yükseliyordu.
Bahar yakındı, mandalina çiçeği kokuyordu dalda kavuşmalar.
Uzun kışlar geçirmiş, bahar gelmeyecekmiş gibi hisseden yüreklerimize.
Dala çiçek henüz yeni düştüğünde, uzak bir Yunan şarkısı taşıyordu kokusunu
portakal bahçelerinde saklı kalmış bir aşkın hikayesini yani...
Biz gecikmişte olsa aşklara gebeydik,
Oysa üzerimizden vaktinden çok evvel ayrılıklar geçiyordu.
Yarım kalmış sevdalarımızın sağlamasını yapıyorduk her yeni ilişkimizde
Yalnızlıkları bahar çiçeklerinin kokularıyla çarpıp, elde kalan hüzünlerle topluyorduk ve eşit olmuyordu hiç bir zaman bölünen bir aşka
Anlıyordukki aşk kolay bulunmuyordu...
Aşk sunulmuş bir armağandı yaşama ve biz yaşadıkça
Güzel şeylerin varlığına inanıyorduk her baharda
İşte böyle zamanların birinde uyandı dalda çiçek, suda köpük
Yüzümüzün deltasında ve çatlağında ellerimizin bir aşk ?
Biz,
Tek yasağın ayrılıklar üzerine olduğu bir yer arıyorduk oysa , aşk ikliminde.
Ve sokağa çıkma yasaklarını bir fiil uygulayarak sevişiyorduk. Seviyorduk çünkü tenimizin aşksız kalmış yanını sevda rengine boyamalara...
Elimizde aşkın kokusu vardı ve aklımızda manasız karışıklıklar yaratan dostluklar
Aşk iki kişilikti ve konu sevda olunca Misak-ı Milliydi sevgilimizin her zerresi
Ulusal sınırlar içerisinde aşk bir bütündü ve bölünmemeliydi sevdalar
Ve o yüzden özelleştirmiyorduk aşka ait ne varsa, sevgiliyi toprak gibi kutsal biliyorduk..
Elimizde sağlaması kendisini vermeyen manasız bir ayrılık kaldı sonra...
Asal bir aşk kalıyordu yani bir de geriye
Kendinden ve ayrılıklardan başka birşeye bölünemeyen
Biz ki bütün ayrılıklar kavuşmalara bölünebilsin istiyorduk
İstiyorduk ki
Elde kalan asal bir aşk değil Asıl bir aşk olsun ve bölmeyelim artık ömrümüzün geri kalanını müsvette ilişkilerin kağıtlarına
Çünkü o kağıtlarda sağlaması yapılamıyordu portakal çiçeği kokan bir Yunan ezgisinin...
Sevdalı kavuşmaların, ayrılık akşamlarında
yüzümüzde bir şeyler kırılıyordu umudumuzu kesen
Saçlarında gül dikeni ellerimde kesikler...
Bu yüzden bu dünyaya inat, baharın kokusuna tutsak seviyorduk gelecek günlerimizi...
Hayat ellerimizi kanatmasın istiyorduk artık,
Sonbahar sevdalarını arkada bırakıp aydınlık pencerelerden aralıyorduk gelecek güzel bir hayatı....
Sigara kokan parmaklarımızı güneşte demleyip
Geceyarıları rüzgarda içmeyi öğreniyorduk yalnızlığı
Ne kadar şekerli düşler kursakta tatlanmıyordu yüreğimiz.
Böyle gecelerde alıştık demli ayrılıklar kabilinde şekersiz yalnızlıklar yaşamaya...
Sandalda bir parça umuda katık ettiğimiz şeydi sevmek, bahar sabahında, daldaki çiçek kokusunda ve mavi ve birbirine tutsak sevdaların terlemiş çarçaflarında gece yarıları, yol alıyorduk Uzak İklimlere...
Sonra bir rüzgar kaldı omuzumuzu sıvazlayan
Saçlarımızda artık olmayacak bir sevdalının eli oluyordu poyraz
Gün doğusundan yer yer 6-7
sokaklardan çokça 8 şiddetinde yalnızlıklar esiyordu saçlarımıza...
Yüzümüzün artık sevdalının eli geçmeyecek çatlaklarından akıyordu bir bahar aşkının yumuşaklığı
Damlalar yüzümüze düştükçe iklim bahardan kışa dönüyordu...
Dala ceviz düşmemişti daha
Esmer ve kavruk kavuşmalar bitmişti
Ve takvimlerden bir bahar günü sararan gerçek bir aşkın öyküsünü anlatıyordu o uzak yunan ezgisi kendi yarattığımız Aristotelous sokağında...
Üzerine asfalt dökülmüş baharlar kaldı geride
Biz o toprakta
Ve başını bir sevdaya uzatan o sarı çiçeğin yaprağında değildik artık...
Kurşunlanmış ağaçlar gibi yaralanıp
? Ki ağaçlar baharı getirecek çiçekteydi sana -
Yüreğimiz vaktinden evvel sonbaharlara kavuştu..
O güzel iklimde, o toprağın üzerindeyken yani, mandalina kokuları arasında yürümeyi
Mavi kadife denizlerde bu dünyaya umut etmeyi,
Yani sevmeyi düşlüyorduk çıldırasıya?
Biz karbon kağıtlarıyla resimler yapan haylaz çocukların gururunda değil
geceleri uyurken sevdalımızın yüzünde çizmek istedik aşkı... İstedik ki benzemesin yarattığımız sevda hiç bir desene, hiç bir resme hiç bir geçmişe...
Sen mutluluğun resmini yapamadın belki Abidin ama görseydin...
Bir gece deniz köpük köpük dalgalanıyordu, dışarıda haylaz bir rüzgar, bulunmaz bir sevdayı koynuna almış yatağımızı dolduruyordu.
Dışarıda eski bir sandal bizde yeni sevdalar,
uyanıp uyanıp sarılmaların resmini yapsaydın keşke sen.
Zamanın sarkacından
gün ayrılıklara dönmeden öncenin resmini yapsaydın keşke sen Abidin.
Ve bize umut ettiğimiz şeylerin var olduğuna inandırsaydın....
Hayatımızdan çocukluğumuzu çıkartınca
geriye bir tek sevdiğimizin kokusu kalsın istiyorduk.
Sevişirken dört mevsim hasretler, bir de dudaklarını kanatırcasına öptüğün?
Bak bunun resmi de yapılmadı Abidin,
Yani sırılsıklam sevişmelerin.
Sen akrepten sonra böyle kararsız, ben yelkovandan önce böyle sevdalı olmasaydım keşke.
Çünkü anladım ki her aşk ARh + başlar 0Rh ? bitermiş...
Ve varlığında tercih etmediğimiz güzellikleri
aramaktır hayatın çelişkisi...
Birden bire oldu herşey
Dalda yaprak , suda köpük
Bahar toprağında ayak izin ve bana gelişin
Bahar birden bire gelmişti aşk birden bire
Ve sonra
Birden bire bitti her şey
Dalda yaprak kurudu, sudan köpük çekildi
Topraktan ayak izimiz birden bire silindi?
Düşlere yolculuğu sevenler için okunası bir kitap:)
Kitap piyasada olduğuna göre artık en sevdiğim şiiri buraya ekliyebilirim...
BİR AŞKIN ÖZETİ
Bir Mart ayıydı...
Uzak, çok uzak bir yerden bir şarkı yükseliyordu.
Bahar yakındı, mandalina çiçeği kokuyordu dalda kavuşmalar.
Uzun kışlar geçirmiş, bahar gelmeyecekmiş gibi hisseden yüreklerimize.
Dala çiçek henüz yeni düştüğünde, uzak bir Yunan şarkısı taşıyordu kokusunu
portakal bahçelerinde saklı kalmış bir aşkın hikayesini yani...
Biz gecikmişte olsa aşklara gebeydik,
Oysa üzerimizden vaktinden çok evvel ayrılıklar geçiyordu.
Yarım kalmış sevdalarımızın sağlamasını yapıyorduk her yeni ilişkimizde
Yalnızlıkları bahar çiçeklerinin kokularıyla çarpıp, elde kalan hüzünlerle topluyorduk ve eşit olmuyordu hiç bir zaman bölünen bir aşka
Anlıyordukki aşk kolay bulunmuyordu...
Aşk sunulmuş bir armağandı yaşama ve biz yaşadıkça
Güzel şeylerin varlığına inanıyorduk her baharda
İşte böyle zamanların birinde uyandı dalda çiçek, suda köpük
Yüzümüzün deltasında ve çatlağında ellerimizin bir aşk ?
Biz,
Tek yasağın ayrılıklar üzerine olduğu bir yer arıyorduk oysa , aşk ikliminde.
Ve sokağa çıkma yasaklarını bir fiil uygulayarak sevişiyorduk. Seviyorduk çünkü tenimizin aşksız kalmış yanını sevda rengine boyamalara...
Elimizde aşkın kokusu vardı ve aklımızda manasız karışıklıklar yaratan dostluklar
Aşk iki kişilikti ve konu sevda olunca Misak-ı Milliydi sevgilimizin her zerresi
Ulusal sınırlar içerisinde aşk bir bütündü ve bölünmemeliydi sevdalar
Ve o yüzden özelleştirmiyorduk aşka ait ne varsa, sevgiliyi toprak gibi kutsal biliyorduk..
Elimizde sağlaması kendisini vermeyen manasız bir ayrılık kaldı sonra...
Asal bir aşk kalıyordu yani bir de geriye
Kendinden ve ayrılıklardan başka birşeye bölünemeyen
Biz ki bütün ayrılıklar kavuşmalara bölünebilsin istiyorduk
İstiyorduk ki
Elde kalan asal bir aşk değil Asıl bir aşk olsun ve bölmeyelim artık ömrümüzün geri kalanını müsvette ilişkilerin kağıtlarına
Çünkü o kağıtlarda sağlaması yapılamıyordu portakal çiçeği kokan bir Yunan ezgisinin...
Sevdalı kavuşmaların, ayrılık akşamlarında
yüzümüzde bir şeyler kırılıyordu umudumuzu kesen
Saçlarında gül dikeni ellerimde kesikler...
Bu yüzden bu dünyaya inat, baharın kokusuna tutsak seviyorduk gelecek günlerimizi...
Hayat ellerimizi kanatmasın istiyorduk artık,
Sonbahar sevdalarını arkada bırakıp aydınlık pencerelerden aralıyorduk gelecek güzel bir hayatı....
Sigara kokan parmaklarımızı güneşte demleyip
Geceyarıları rüzgarda içmeyi öğreniyorduk yalnızlığı
Ne kadar şekerli düşler kursakta tatlanmıyordu yüreğimiz.
Böyle gecelerde alıştık demli ayrılıklar kabilinde şekersiz yalnızlıklar yaşamaya...
Sandalda bir parça umuda katık ettiğimiz şeydi sevmek, bahar sabahında, daldaki çiçek kokusunda ve mavi ve birbirine tutsak sevdaların terlemiş çarçaflarında gece yarıları, yol alıyorduk Uzak İklimlere...
Sonra bir rüzgar kaldı omuzumuzu sıvazlayan
Saçlarımızda artık olmayacak bir sevdalının eli oluyordu poyraz
Gün doğusundan yer yer 6-7
sokaklardan çokça 8 şiddetinde yalnızlıklar esiyordu saçlarımıza...
Yüzümüzün artık sevdalının eli geçmeyecek çatlaklarından akıyordu bir bahar aşkının yumuşaklığı
Damlalar yüzümüze düştükçe iklim bahardan kışa dönüyordu...
Dala ceviz düşmemişti daha
Esmer ve kavruk kavuşmalar bitmişti
Ve takvimlerden bir bahar günü sararan gerçek bir aşkın öyküsünü anlatıyordu o uzak yunan ezgisi kendi yarattığımız Aristotelous sokağında...
Üzerine asfalt dökülmüş baharlar kaldı geride
Biz o toprakta
Ve başını bir sevdaya uzatan o sarı çiçeğin yaprağında değildik artık...
Kurşunlanmış ağaçlar gibi yaralanıp
? Ki ağaçlar baharı getirecek çiçekteydi sana -
Yüreğimiz vaktinden evvel sonbaharlara kavuştu..
O güzel iklimde, o toprağın üzerindeyken yani, mandalina kokuları arasında yürümeyi
Mavi kadife denizlerde bu dünyaya umut etmeyi,
Yani sevmeyi düşlüyorduk çıldırasıya?
Biz karbon kağıtlarıyla resimler yapan haylaz çocukların gururunda değil
geceleri uyurken sevdalımızın yüzünde çizmek istedik aşkı... İstedik ki benzemesin yarattığımız sevda hiç bir desene, hiç bir resme hiç bir geçmişe...
Sen mutluluğun resmini yapamadın belki Abidin ama görseydin...
Bir gece deniz köpük köpük dalgalanıyordu, dışarıda haylaz bir rüzgar, bulunmaz bir sevdayı koynuna almış yatağımızı dolduruyordu.
Dışarıda eski bir sandal bizde yeni sevdalar,
uyanıp uyanıp sarılmaların resmini yapsaydın keşke sen.
Zamanın sarkacından
gün ayrılıklara dönmeden öncenin resmini yapsaydın keşke sen Abidin.
Ve bize umut ettiğimiz şeylerin var olduğuna inandırsaydın....
Hayatımızdan çocukluğumuzu çıkartınca
geriye bir tek sevdiğimizin kokusu kalsın istiyorduk.
Sevişirken dört mevsim hasretler, bir de dudaklarını kanatırcasına öptüğün?
Bak bunun resmi de yapılmadı Abidin,
Yani sırılsıklam sevişmelerin.
Sen akrepten sonra böyle kararsız, ben yelkovandan önce böyle sevdalı olmasaydım keşke.
Çünkü anladım ki her aşk ARh + başlar 0Rh ? bitermiş...
Ve varlığında tercih etmediğimiz güzellikleri
aramaktır hayatın çelişkisi...
Birden bire oldu herşey
Dalda yaprak , suda köpük
Bahar toprağında ayak izin ve bana gelişin
Bahar birden bire gelmişti aşk birden bire
Ve sonra
Birden bire bitti her şey
Dalda yaprak kurudu, sudan köpük çekildi
Topraktan ayak izimiz birden bire silindi?
Düşlere yolculuğu sevenler için okunası bir kitap:)