Editörler : Lanet
11 Mayıs 2012 12:47

Sentetik İnsan Modeli

Duruma göre doğru ya da yanlış değeri alabilen insan modeli... Rüzgâra göre yön değiştirengiller de diyebiliriz bu insan modeli için...

Bu model insanlar özgürlük arayışı içerisine girip mevcut özgürlüğünden de olan insanlardır. Onlar kendisi olma amacı ile yola çıktığı halde kendisi olmadığı gibi bir başkası da olamayan insanlardır. Kendi renkleri olsun, kendi fikirleri olsun, kendi özgün ifade ve sembolleri olsun diye yola çıkarlar fakat yolda kendilerinden de olmuş bir vaziyette kaybolurlar...

Kültür bu tarz insanlarda yıllarla oluşan ya da yıllarla bir yerden bir yere taşınan bir olgu olmaktan çok uzak, olaylar silsilesi halini alır. Bu tarz insanlar akşam bir dizi karakteriyle uyuyup, sabah başka bir dizi karakteriyle uyanabilecek kadar hızlı değişim yaşayabilen ender insanlardır.

Bu insanlar Herbert Marcuse'un dediği sanayi toplumunun bize sermayasini güçlendirme amaçlı dayattığı insan tipleridir. Marcuse; "Teknolojiyi ve bilimi ele geçiren sanayi toplumu, kaynaklarından her zaman daha etkili biçimde yararlanabilmek için insana ve doğaya her zaman daha etkili bir biçimde egemen olmak üzere düzenlendi."der.

İşte bu toplumun getirdiği insan modeli; duyduğu her müziğe göre ayrı bir dans figürü geliştiren sentetik insan modelidir.

O her yılın giyim modası ve değişen renkleriyle beraber fikirlerini de değiştirir. Çünkü değişen her renk ve fikir, sanayi toplumu için sermayedir. Bu yılın hit rengi kırmızı; öyleyse gardırop baştan başa kırmızı... Bu yılın hit/gözde müziği caz; öyleyse tüm müzİk arşivi çöpe atılmalı ve yeniden bir arşiv edinilmeli... Bu yılın hit teknolojisi Apple; öyleyse yeni alınıp taksiti bile bitmeyen telefonlar ikinci ele düşmeli... Bu yılın hit insan modeli; değişimi yakalayan insan modeli...

Bu model insan, gelişimini değişimle sağlar ama değişimi gelişimden bir hayli uzaktır...


ece_kimya
Başbakan Müsteşarı
15 Mayıs 2012 22:23

nabza göre şerbet...yapay..doğrusu yanlışı yok...

uzak durmak gereken insan modu..bence.


m i s a l
Yasaklı
16 Mayıs 2012 13:02

uzak durmamalı tam aksine yakın olmalı belki bir faydamız dokunur öyle değil mi?


Kuzey Beyi
Kapalı
16 Mayıs 2012 14:47

:)


Kuzey Beyi
Kapalı
16 Mayıs 2012 14:52

Uzak durmalı / durmamalı tartışmasına girenler sentetik olmaktan kurtuluyor mu yane?? Böyle bir başlık var mı acaba..çok duyarız.."önce lafa bakarım laf mı diye bir adama bakarım adam mı diye" konuşan biri, adam olma statüsünü kendine mal etmiş olmuyor mu veya kendine adamlığı yaftalamış mı oluyor..:)


_neden_
Müsteşar Yardımcısı
19 Mayıs 2012 00:53

Bu model insan "bir kitap okudum ve hayatım değişti" diyebilecek ergenlikte zihin yapısıyla donatılmış insandır.

Onun hayatı ve felsefesi egemen güç tarafından her gün yeniden dizayn edilir. Bir bakmışsınız emperyalizm karşıtı, bir bakmışsınız Amerika'nın BOP savunucusu...

Onun doğruları ile medyanın, medyatik doğruları iç içedir.

O ağzı olan konuşur söyleminden çok, ağzı olanların ağzıyla konuşur... Ağzı olanlarsa onun ağzından konuşmaya bir hayli uzaktır. Yani aslında bu insan "ben yokum" dese başı ağrımayacaktır...

Varlığı yokluğuna denk, yokluğu varlığından evladır bu model insanların...

Kendileri oldukları, kendileriyle kaldıkları saatlerdir uyudukları saatler, onun da farkındalığında değillerdir.

Onlar gün ile günü değil yarını yakalamak adına, bu günü unutanlardır. Yarının modası sarmıştır sentetik ruhlarını ve kalabalık elbisesi örtmüştür, bütün vücutlarını...

Kendileri değillerdir, başkası da olamazlar... Hep kalabalığı ararlar, yalnızlık elbisesinin içindeyse, kaybolurlar...

Hep kuyuda gezerler, kıyıda gezdiklerini sanarak... Ve kuyudan kıyıya çıkacak olanlara derler; "iki kelam ettin diye unutma aslını, sen de bizdensin, bizi nasıl beğenmezsin!?."


elif_gibi
Müsteşar Yardımcısı
16 Haziran 2012 19:07

bu insan modelini kim oluşturuyor?buna bakmak lazım. her olayda oldugu gibi. insan ne kadar bireysel bişr varlık desekte bu sadece dışı donatılmış içi boş bir sozcuktur.

insan tam anlamıyla toplumsal bir varlıktır topluma gore sekillenen kendi iç dunyasında surekli karar alan ama en ufak bir toplum baskısı karşısında hemen fikrini degiştiren.

genellemeler hep bu yonde. zaten fikriyle toplumu sekillendirenler lider yada felsefeci supervisor vs nitelendirmiyor muyuz? bunlar toplumun kaçta kaç kesimi?

bahsettiginiz insan modeli tam anlamıyla topluma ait bir insan. gruba dahil olma mantığı.her renk ona aittir.


_neden_
Müsteşar Yardımcısı
18 Haziran 2012 19:13

Su mevsimde Aksaray yolcusu olmak var, Ege yolcusu olmaktansa... Sarı denizlerin seyrine dalmak, mavi denizleri arkada bırakmak...

Tefekkürü hep mevt icin öğrettikler bize, oysa tefekkür yasamın atardamarı gibidir, vücudu yasam icin kendinde, kendisi icin temize çeken... Tefekküre dalıyoruz, dehlizi olmayan, sarı deniz dalgalarında... Rüzgarın yönüne göre bir o yana bir bu yana dalgalansa da aynı mavi deniz gibi, şiddetli bir tusunamiye tutulmasını sürece, tasmaya, köklerini asmaya niyetli olmayan buğday başaklarına... 

Tefekkur hay; " Müslüman buğday başağı  gibidir, rüzgar onu bir o yana bir bu yana sallasa da, o hep ayaktadir" o hep köküne sadik...  19:12


Türkçeci0505
Başbakan Müsteşarı
18 Haziran 2012 19:57

Böyle insanlar çok; ama herkes de Nirvana'ya ulaşacak diye bir şart da yok!

Herkesin ulvî amaçlar içinde olduğu bir dünya ne kadar sıkıcı olurdu! Aman Allah'ım...


Türkçeci0505
Başbakan Müsteşarı
18 Haziran 2012 20:04

Ben çekirdek çıtlatırken bazen kabuğunu etrafa saçarım.

Bir ses:

"Hey sen, çekirdeği yerken kabuğunu biriktir, sonra çöpe at. Ama sen kabukları etrafa saçıyorsun. Sonsuza kadar lanetlendin."

Ben:

Sanane! Ben yüceliğin, ahlakın, kültürün, dogmatik felsefenin, ideolojinin, iyi insanın, sevginin, güzelliğin peşinden gitmek zorunda değilim.

Bir ses:

Seni gidi sentetik insan seni!

Ve ben:

Ha ha, çatla da patla. (Ve esas oğlan, "bir ses"in istediği kalıba girmemenin verdiği iç huzuruyla çekirdeği etrafa saçmaya devam eder)

*

hehehehe:) Yaşasın ben! Sentetik ben... :)


Türkçeci0505
Başbakan Müsteşarı
18 Haziran 2012 20:13

Bir alışveriş merkezindeyim, etrafta Amerikalıların fast food dediği restoranlar, karnım acıkmış durumdadır ve garsona seslenirim:

-Hey garson, bana en fast food'undan bir hamburger...

Bir ses:

-Hamburger yeme, obez olacaksın. Yüce amaçlarla donan, hamburger seni Nirvana'ya ulaştırmaz.

Ben:

-Yine mi sen!

Bir ses:

Yanlış yoldasın çekirge, her yanını popüler kültür sarmış, yanlış yoldasın, vHamburger'i, ver elini, Nirvana'ya gidelim.

Ben:

-Sen bi' gitsene yaa... Bak sana bi uçan tekme sallarım, feleğin şaşar. Nirvana'ymış. Acıktım ben.

( "bir ses"e uçan bir tekme sallanmıştır ve fezanın derinliklerine yollanıyordur.)

Ben: Nirvana'ymış. Pehh...

(Hamburgerler harika...)


_neden_
Müsteşar Yardımcısı
18 Haziran 2012 20:39

Afiyet olsun...

Simge bile seçemiyorum, iste bu yuzden bu kadar doğalım...

Bir cay daha mı istesem en doğalından tam da Erciyes'e karsı?..

:)


Türkçeci0505
Başbakan Müsteşarı
18 Haziran 2012 20:47

Simgeler bazen yorar.

Bizi de kuralların, teamüllerin, geleneklerin baskısı yorar.

Simgesizlik güzel; bazen kuralsızlık, teamülsüzlük ve geleneksizlikte...


Türkçeci0505
Başbakan Müsteşarı
18 Haziran 2012 20:53

üç noktayı tamamlayım:

kendimizi dinlemek harika.


tarihci09 82
Yasaklı
18 Haziran 2012 20:56

Boş insanlarla içi dolu hayaller kuramazsınız dostlarım...

Charles Bukowski


_neden_
Müsteşar Yardımcısı
01 Ağustos 2012 11:26

Bir insan tribüne neden oynar?.. Bir sporcu demiyorum, çünkü sporcu sırf spor için oynar ve her maç sonunda "kazanan dostluk olsun" der. Ve hatta bir çok maçını sırf dostluk için yapar; adını Dostluk Maçı koyar...

Peki tekrar soralım o halde; bir insan neden tribüne oynar?..

Saha içinde iyi olmadığından bunu kamufule etmek için. Nasıl yani?..

Kendisi olamadığından, bir başkasının adımlarını da takip edemediğinden, suya sabuna dokunmadan ortak bir adım bulmak için...

Diğer maçlarda aldığı yenilgilerle, kırılmaya uğrayan ego duvarını yeniden tamir için...

Kendi alkışlarının uğultusundan bıktığından, damara taze kan misali, kulağa yeni alkış sesleri duyurmak için...

Tribüne oynarken duyduğu alkış sesleriyle yalnızlığını kamufule etmek, kalabalıklara karışarak sesinin desibelini arttırmak için...

Müslüman mahallesinde salyangozun gitmediğini bildiğinden, açıktan satış riskini göze almaktansa, onu allayıp pullayıp, servise sunmak için...

Kültürlü olduğunu; popülist kültürden yeterince nasiplendiğini göstermek için...

Bu, gibilere hatırlatmakta fayda var;

Tribüne oynarken de tüm hareketleriniz kaydediliyor... Oyunun sonunda kendinizi ve takım arkadaşlarınızı küçük düşürmek de var...

Peki bu riske rağmen nihai amaç ne?!. Muhtar olmak. Bu gibiler er ya da geç, doğru söyleyenlerin kovulduğu 9 köyden birine muhtar olurlar...

Ve bir hatırlatma daha; hayat bir tiyatro sahnesi olsa da roller şahsa özel ve gerçek. Bu yüzden rolden role girmek anlamsız...

11 Ağustos 2012 19:05

son yazı süper !


greenhayyam
Kapalı
29 Ağustos 2012 01:04

o da bir yetenek ister nihayetinde...

Okuduğu kitapları veya cümleleri kopyalayıp hayatına yapıştırmak... Kendini unutmak...

Doğrusu büyük yetenek


_neden_
Müsteşar Yardımcısı
21 Eylül 2013 16:35

"Anladın sen onu" demek seni âlim yapmaz, muhatabını cahil yapmayacağı gibi!..

Ve bu uyanıklık da değildir... Bu, uykunun orta yerinde körkütük sızıp kalmaktır...


_neden_
Müsteşar Yardımcısı
07 Mart 2014 22:24

En güzel insan modeli...

Her düzene ayak uyduran, her düşüncenin en koyu savunucusu olan insan!..

Omurgası olmayan ve bundan dolayıdır ki sürünme ile yürüme arasındaki farkı bilmeyen ve yine bundan dolayı acınası durumda olduğunu da fark etmeyen ve hatta acıyan kendisine acıyanlara...

Yaşayan birkaç beyin hücresi olan ama onların da korteks ile bağlantısını kuramayan..

Süper insan modelidir bunlar... Bir ara nesli azalmak üzere gibi bir intiba oluşmak üzereydi ki önemli şahsiyetlerin özel gayreti ile, yurdum insanını yeniden özel konumuna çekme çabasına girildi...

Elinde mini oyuncağı ile ne düşüneceğini hazır paket halinde kendisine sunulan güzel insan... Sen çok yaşa, yaşa ki yaşatasın, gelecek nesilleri...

"Çağ atlıyoruz," hopppp... Düştü!.. Aaaa, öldü...

İyiydi ama öldü... Olsun, eğitim zayiatı, yeni nesillere bakacağız artık... 4g olanlara...

Onlar daha iyi eğitilebilir diyorlardı...


Estapitii
Kapalı
22 Mart 2014 22:00

oysa ben parçaladıklarımı toparlayamıyorum

analiz etmek kolayda sentetik hale getirmek ne zormuş

geliştikçe ilerleyemeyen insan modeli olmamalıydık

Toplam 20 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi