Editörler : E.Kayı Han
17 Nisan 2010 19:36

Elif Lam Mim anlamı nedir.

lütfen bilenler söylesin.


esmeriklim
Şube Müdürü
17 Nisan 2010 19:45

kimse bilmiyomu şimdi.


fusul-i erbaa
Genel Müdür
17 Nisan 2010 19:53

müteşabih ayettir. bu ayetlerin manasını Allah ile Peygamber aslm ve bilmesine izin verilen kullar bilir.

17 Nisan 2010 20:16

Bu ayet, benim "nick"imin 3 harfe kısaltılmış halidir.

17 Nisan 2010 20:27

ğşçjwşxöxüjç

HOCAM BİR HARF UNUTMUŞSUN.

yabancı terimli harfler..

qqq QQQ YÜ UNUTMUŞSUNUZ.

17 Nisan 2010 20:29

güzel kardeşim, "nick"imi eleştirme, bak çarpılacaksın haa, benden uyarması.

17 Nisan 2010 20:31

ELEŞTİRMEDİM Kİ

bir harf eksik

simetri hastalığı var bende.

: :):)

17 Nisan 2010 20:33

benim "nick"imde ne bir eksik vardır ne de bir fazla. "nick"im tam bir ahenk ve ölçü üzerinedir. sadece müsade ettiğim zatlar bilebilir ve anlayabilir.

17 Nisan 2010 20:46

git hocaefendine sor o iyi cevaplar

adamlar arapçayı iyi biliyor.tani dünyada başka ırk yok.

herşey onların tekelinde

din onlara ahlak onlara

herşey onlarda.

helal be.artık bizde mi arabictan olalım


esmeriklim
Şube Müdürü
18 Nisan 2010 00:41

yine adam gibi bi cevap yok


Hakim Alajuan
Kapalı
18 Nisan 2010 00:45

1. Çoğu Mekke'de nazil olan yirmi dokuz sûrenin başında ya bir âyet ya da bir âyetin başlangıcı olarak, kelime oluşturmayan bazı harfler yer almakta olup bunlara hurûf-ı mukattaa (ayrı ayrı harfler) denir. Bunlar Arap alfabesinin on dört harfidir ve bazı sûrelerin başında tek harf olarak, bazılarının başında ise bir­den fazla harfin yan yana dizilişi şeklinde yer almışlardır. Bu harflerin Kur'ân-ı Kerîm'den bir âyet veya âyet parçası olduğunda şüphe yoktur. Mânaları ve hik­metleri üzerinde ise farklı görüşler ve yorumlar ileri sürülmüştür. Sıradan insanla­rın bilgi vasıtalarıyla mânalarını ve kullanılış maksatlarını (hikmet) bilmek ve an­lamak mümkün olmayan bu harflere, keza lügat mânalarında kullanılmamış olup ne mânaya geldikleri de açıklanmamış bulunan bazı kelimelere müteşâbihat adı verilmektedir. Selef denilen ilk devir din bilginleriyle onların yolundan giden son­raki bazı âlimler müteşâbihatı yorumlamazlar, oldukları gibi benimseyip iman ederler. "Kur'an'da bulunmasının elbette bir hikmeti vardır, Allah ve Resulü bun­ları açıklamadığına göre aklımıza dayanarak açıklamaya kalkışmak bizim işimiz değildir, yetki sınırımızı aşar" derler. Kelâm, felsefe ve tasavvuf ehli bazı âlimler ise tefekkür veya ilham yoluyla müteşâbihatın mânalarının anlaşılabileceğini ileri sürmüş ve her biri İçin çeşitli yorumlar yapmışlardır.

Bakara sûresinin ilk âyetini teşkil eden "elif-lâm-mîm"in manasıyla ilgili olarak yirmiden fazla yorum vardır. Bunlardan şu üçü nispeten daha tutarlı görün­mektedir:

a) Bunlar, mânaları olmayan alfabe harfleridir, Kur'ân-ı Kerîm'in vahiy yoluyla Allah'tan geldiğine inanmayanlara meydan okumak ve âciz olduklarını or­taya çıkartmak için bazı sûrelerin başına konmuştur ve "Bu Kur'an, şu gördüğü­nüz harflerden yapılan kelime ve cümlelerden oluşmaktadır. Siz harfleri de bili­yorsunuz. O halde haydi yapabiliyorsanız siz de böyle kelime ve cümlelerden olu­şan ve Kur'an'a benzeyen bir kitap yazın!? denilmek istenmiştir,

b) Başında bu­lundukları sûrelerin muhtevalarına dikkat çekmek için yemin olarak gelmiştir,

c) Başlarında bulunan sûrelerin isimleri olarak indirilmiştir.[9]

İmâm-ı Rabbani önce Selef âlimleri gibi düşünürken bilâhare Allah Te-âlâ'nın kendine, bu harflerin mâna ve sırlarından bir kısmını açtığını; böylece "müteşâbihatın mânalarının, Allah'ın bildirmesiyle bilinebileceğini ve bunların, açık manalı âyetlerin (muhkemât) özü ve amacı olduğunu" anladığını ifade etmiş­tir. [10]

Şah Veliyyullah, "Arap dilinde tek başına veya kelimelerin başlarına gelen harflerin özellikleriyle kelimelerin mânaları arasında bir ilişkinin bulunduğu" tes-bitinden yola çıkarak sûrelerin başlarında bulunan harflerin de muhtevalarına delâlet ve onların özünü ihtiva ettiğini ileri sürmüştür. Buna göre "elif-lânwnîm"İn mânası, "Yaratılmışların çeşitli oluşlar ve ilişkilerle belirlenmiş hayatlarının ge­rekli kıldığı, ihtiyaç duyduğu irşadlar gayb âleminden gelerek onların hayatlarına girmekte ve yollarına ışık tutmaktadır" demektir.[11]


Hakim Alajuan
Kapalı
18 Nisan 2010 00:50

risale-i nurda:

http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=35&sayfaNo=41(ve sonraki sayfalarda)


_nesil
Yasaklı
18 Nisan 2010 00:51

alakasız konularda hocaefendi hayranlığını ifade etmeyi ne çok seven var


esmeriklim
Şube Müdürü
18 Nisan 2010 00:51

teşekkür ederim


Hakim Alajuan
Kapalı
18 Nisan 2010 00:54

Konu İle İlgili Bazı Âlimlerin Görüşleri

Şüphesiz birçok konuda olduğu gibi, bu konuda da âlimlerin farklı düşünceleri sözkonusu olmuş ve tarih boyunca bu çeşitlilik artarak devam etmiştir. Bu sebeple biz burada, sadece bir fikir vermesi açısından orijinal bulduğumuz bazı görüşleri misâl olarak vereceğiz:

İbn Abbas'tan yapılan bir rivayete göre, münferit harflerden Elif, Allah'a; Lam, Hz. Cebrail'e; Mim ise, Hz. Muhammed (a.s)'e işarettir. (3) İbn Cerir Taberî, değişik âlimlerin farklı görüşlerini naklettikten sonra, "Âlimlerin münferit harflerle ilgili söyledikleri farklı görüşlerin hepsinin doğru olabileceğini; bu değişik anlamlarının yanında, bunların, ebced değerleri itibariyle de bir takım gerçeklere işaret ettikleri şüphesizdir." (4) şeklindeki kucaklayıcı sözleri dikkate değerdir.

Ebû'l-Aliye de konu ile ilgili bir hadis-i şerife dayanarak sûre başlarındaki hece harflerinin ebced hesabı ile çeşitli hadiselere işaret ettiğini söylemiştir. O'na göre bu sistem aslında kitap ehlinin kullandığı bir sistemdir. Ancak başka insanlar gibi Araplar arasında da ebced o kadar yayılmıştır ki, artık Arap Edebiyatı içerisinde mütalaa edilebilir. "Mişkat-Sıccil-kıstas" kelimeleri gibi ebced hesabı da artık Arap Edebiyatından sayılır. (5) Adı geçen müfessire göre, 29 sûrenin başında bulunan münferit harflerden herbiri mutlaka Allah'ın bir isminin anahtarı ve nimet, musibet gibi insana yönelik imtihanların birer şifresidir. Mesela: Elif, Allah isminin anahtarı, Lam, Latîf isminin; mim ise, Mecîd isminin anahtarıdır. Ayrıca Elif Allah'ın âlâsına (nimetlerine), Lam, O'nun lütfuna, Mim ise mecdine (yüceliğine) işarettir. Yine Elif bir seneye, Lam otuz seneye, mim ise kırk seneye işarettir." (6)

Kutrup ve Ferra gibi ilim adamlarına göre bu harflerle Kur'an, Araplara meydan okumuştur: "İşte benim kullandığım ifadeler, sizin de kullandığınız aynı harflerden aynı malzemeden yapılmıştır. Eğer benim bir insan sözü olduğumu iddia ediyorsanız işte meydan!." demiş ve muarızlarını susturmuştur. (7)

Rabi b. Enes gibi bazı âlimlere göre bu harfler, ebced hesabı ile birçok hakikata işaret ediyorlar. Onlara göre, 29 harften herbirisi, Allah'ın güzel isimlerinin birer anahtarı, O'nun nimet ve imtihanlarının birer sırrı ve milletlerin tarih sahnesindeki hayat ve ölümlerini gösteren birer şifredir. (8)

Muhammed b. Ali (Hakim-i Tirmizi)'ye göre, münferit harfler, başında bulundukları sûrelerin birer özetini ihtiva ediyorlar. Ancak onların bu sırrını peygamber ve velilerden başkası tam anlayamaz. Diğer insanların seviyelerini de gözönünde bulunduran Kur'an, onların anlaması için ayrıca o özet bilgiyi ilgili sûrelerde detaylı olarak açıklamıştır. (9)

Konu İle İlgili Bediüzzaman'ın Görüşü:

Bediüzzaman, münferit harfleri "Dört Mebhas"ta ele almıştır.

Birinci Mebhas: 29 sûrenin başında bulunan münferit harfler bir i'cazı yansıtmaktadır. İ'caz ise, inci gibi güzel, incecik belağat nüktelerinin parıltılarından meydana gelen bir nurdur. (10) Aşağıda bu nur'un bazı ışınları gösterilecektir.

Sayısal tablo açısından bir i'caz parıltısı

Hece harflerinin adedi -(elif-i sakine) hariç kalmak şartıyla- 28 harftir. Kur'an-ı Hakim, bu harflerin yarısını zikretmiş, yarısını terketmiştir.

Kur?an?ın zikrettiği harfler, insanlar tarafından terkettiği harflerden daha fazla kullanılmaktadır. Meselâ: En fazla tekrar ettiği harfler arasında, dile en hafif gelen "elif lam" harfleridir.

Kur'an, kullandığı harfleri hece harflerinin adedince sûrelere taksim etmiştir.

Kur'an, mehmuse, mechure, şedide, rahve, müsta'liye, münhafida, müntabika, münfetiha gibi hece harflerinin herbir çeşidinden yine yarısını kullanmıştır.

Kalkala, zelleka gibi, sayısı tek olan guruptan dile ağır gelen harflerden az, hafif gelenden çok alınmıştır.

Kur'an'ın bu taksimatı 504 ihtimalden(11) bin olarak seçilmiştir. Adı geçen taksimatın dışında hiç bir surette böyle dengeli ve yarı yarıya bloke edilmiş şekliyle bir bölüşüm söz konusu olamaz. Bu gibi i'caz parıltılarından zevk alamayan, kendi zevkini kınamalıdır. (12)

Hece Harflerinin Kur'an'daki Taksimatı

Zelleka harfleri: 6 tanedir: Bunların üçte ikisi alınmıştır. Alınanlar: "Rı-Lam-Mim-Nun", alınmayanlar ise: "Be-Fe"

Boğaz harfleri: 6 harf olup üçte ikisi kullanılmıştır. Alınanlar: "Ha-Ayın-He-Hemze", alınmayanlar: "Gayın -Hı"

Kadı Beydavî'nin de ifade ettiği gibi bu harfler çok kullanıldığından bunların üçte ikisi alınmıştır.

Kanaatimizce burdaki taksimat noktalı ile noktasız olanlar arasında da yapılmıştır. Boğaz harflerinden noktalı olan iki harf alınmayıp, noktasız olan 4 harf alınmıştır. Çünkü noktasız olanlar daha hafiftir.

Boğaz harfi olmayanlar: 22 adettir. Bunlardan da 10 adet alınıp, yine karşıt iki gruptan 14 tane harf kullanılmıştır. Alınanlar " Rı-Sin-Sad-Tı-Kaf-Kef-Lam-Mim-Nun-Ye".

Mehmuseler: 10 harf olup yarısı alınmıştır. Alınanlar: "Sin-Ha-Kef-Sad-He" alınmayanlar: "Fe-Se-Şm-Hı-Te". Bu harflerin 5 tanesi noktalı, beş tanesi noktasızdır. Kur'an bunu da yarılamış ve sadece beş noktasız olanları almıştır.

Mechureler: 18 olup yarısı alınmıştır. Alınanlar: "Hemze-Mim-Lam-Ayın-Rı-Tı-Kaf-Ye-Nun", alınmayanlar: "Be-Cim-Dal-Zel-Ze-Dad-Zı-Gayın-Vav". Görüldüğü gibi, birbirinin zıddı olan mehmus ve mechur harflerden toplam 14 tane alınmıştır ki, bu da hece harflerinin yarısıdır..

Şefehiler: İki tanedir. Alınan: "Mim", alınmayan:"Be".

Şedidler: (Sert harfler) 8 olup yarısı alınmıştır. Alınanlar: "Hemze-Tı-Kaf-Kef", alınmayanlar: " Be- Te- Cim-Dal".

Rahveler: (Yumuşaklar) 20 olup yarısı alınmıştır. Alınanlar: " Ha-Rı-Sin-Sad-Ayın-Lam-Mim-Nun-He-Ye", alınmayanlar: " Se-Hı-Zel-Ze-Şın-Dad-Zı-Ğayın-Fe-Vav" Yumuşak ve sert harflerden de 14 adet alınmıştır.

Muntabikler: (Kapalı harfler) 4 tane olup yarısı alınmıştır. Alınanlar: "Tı-Sad", alınmayanlar: "Dad -zı".

Münfetihler: (Açık harfler) 24 olup yarısı alınmıştır. Alınanlar: " Elif-Ha-Rı-Sin-Ayın-Kaf-Kef-Lam-Mim-Nun-He-Ye", alınmayanlar harfler ise: "Be-Te-Se-Cim-Hı-Dal-Zel-Ze-Şın-Ğayın-Fe-Vav". İki karşıt guruptan olan bu harflerden de toplam olarak 14 harf alınmıştır.

Müsta'liyeler: 7 harftir. Alınanlar: "Kaf-Sad-Tı", alınmayanlar: "Hı-Dad-Zı-Ğayın,"

Münhafideler: 21 harf olup kullanılanların sayısı 11'dir.

Alınanlar: "Hemze-Lam-Mim-Rı-Kef-He-Ye-Ayın-Sin-Ha-Nun", alınmayanlar: "Be-Te-Se-Cim-Dal-Zel-Ze-Şın-Fe-Vav". Karşıt bu iki gurup harflerden de toplam 14 tane kullanılmıştır.

Kalkalaler: 5 tanedir. Alınanlar: "Kaf-Tı", alınmayanlar: " Be-Cim-Dal".(13)

Bediüzzaman'a göre -daha önce de ifade edildiği gibi- 78 harften meydana gelen 14 şeklin bu tarzda taksimatı ancak 504 ihtimalden biri olarak seçilmiştir. Bu sayı da 7'nin katıdır. 504 =72x7.= 36x14

İkinci Mebhas: Bu mebhasta birkaç letâif vardır:

Münferit harflerde görülen garabet (alışılmışın dışında bir şekil), bu harflerin pek garip ve acip bir şeyin mukaddimesi ve keşif kolları olduklarına işarettir. Bu üslûbun dinleyiciler üzerinde büyük bir tesiri vardır.

Sûrelerin başındaki münferit harflerin takti' ile okunması ve ilgili harflerin isimlerinin hecelenmesi, onların kaynağına işarettir. Bununla Kur'an, muarızlarına adetâ "Benim kullandığım malzeme sizde de vardır. O halde neden ortaya çıkmıyorsunuz?" deyip, meydan okuyor.

Bu harflerin heceler halinde sayılması ile, "Biz Kur'an gibi, geçmiş milletlerin tarihim, kıssalarını ve kâinatla ilgili gerçekleri bilmiyoruz ki, bu konularda onunla muaraza edelim" diye mazeret beyan eden inkarcılara karşı Kur'an, "Ben sizden gerçeklere dair bir beyan istemiyorum. Yeter ki benim de kullandığım malzeme olan bu harflerden benzer bir edebi nakış dokuyun, varsın yalan ve iftiralardan ibaret olsun" diye şiddetle damarlarına dokunduruyor.

Harfleri hecelemek okumaya yeni başlayanlara mahsustur. Kur?an?ın, bu üslûbu ihtiyar etmesi, onun ümmî bir millete muallimlik yaptığını gösteriyor. Hece harflerinin "Elif- Lâm-Dal" gibi isimleriyle tabir edilmesi okur-yazar olanların bir eğitim prensibidir. Gerek okuyan ve gerek dinleyen birer ümmî olduklarına göre, Kur?an?ın asıl sahibi Hz. Muhammed (a.s) değil, Allah olduğunu gösteriyor. (14) Müellife göre bu ince belağat nüktelerini' göremeyen kimse belağat ehlinden değildir. (15)

Üçüncü Mebhas: Elif, Lam, Mim harfleri, i'cazın esaslarından biri olan icazın en ince derecesine bir misaldir. Bunda da bir kaç letâif vardır:

Elif, Lam, Mim, üç harfiyle üç hükme işarettir: Elif: "Bu Allah'ın ezelî kelâmıdır" hükmüne; Lâm: "Onu Cebrail indirdi." hükmüne; Mim: "Muhammed (a.s)'e" hükmüne ve kaziyesine remzen ve imâen işarettir. (16)

Sûrelerin başlarındaki huruf-u mukatta'a İlâhî birer şifredir. Allah onlarla has ve halis kulu Hz.Muhammed (a.s)'e bazı gaybî işaretler veriyor. O şifrenin anahtarı, o has abdi (özel kulu) ile onun varislerinin elindedir. (17) Kur'an mademki her asra hitap ediyor, elbette her asırda bulunan insanların bütün (seviyelerine hisselerini verecek şekilde mânâsının vecihleri bulunur. En hâlis parça selef-i salihinin hissesine düşmüştür. Ehl-i velayet ve tahkik ruhani seyr-u suluklarında, bu şifrelerden pek çok gaybî işaretler bulmuşlardır. (18)

Bu şifreli münferit harflerin kullanılması, Hz. Muhammed (a.s)'in eşsiz bir zekâya sahip olduğuna işarettir. Öyle ki, en gizli şifreleri en açık şeyler gibi telakki eder, anlar.

Şu münferit harflerin değeri, yalnız ifade ettikleri mânâlara göre değildir. Aksine bu harfler "esrar-ı huruf" ilminde beyan edildiği üzere, sayısal tablolarda olduğu gibi, harfler arasında da fıtrî münasebtlerin bulunduğuna da bir işarettir. (19)

Dördüncü mebhas: Müellif burada da Münferit harflerle takip edilen yolun yepyeni bir metot olduğunu vurgulamış ve daha önce mevcut olan edebiyat türlerinin hiçbirisinin taklit edilmediğini, böyle bir metodu takip eden Kur?an?ın, okur-yazar olmayan bir zatın elinde ortaya çıkmasının onun İlâhî menşeli olduğunu gösterdiğini belirtmiştir. (20)

Müteşabih ayetler hakkında detaylı bilgi için tıklayınız...

Dipnotlar:

1. Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, 134.

2. Yıldırım, Kur'an İlimlerine Giriş, 111.

3. bkz. el-Kurtubî, 1/156.

4. bkz. et-Taberî, I/93-94.

5. bkz. el-Beydavî, I/37.

6. bkz. et-Taberî, I/93-94; el-İtkan, II/13-14.

7. bkz. el-Kurtubî, I/155.

8. bkz. et-Taberî, 1/88.

9. bkz. el-Kurtubî, 1/156.

10. bkz. İşârât, 31.

11. İşârâtü'l-İ'caz tefsirine bazı şerhler koyan Sadrettin Yüksel hocaya göre bu sayı 784'tür. bkz. İşârât, (Tenvir nşr. yay.) ilgili yer. Ancak, Müellifi'in: "taksimler pek çok birbirine girmiş" ifadesinden anlaşıldığına göre, yapılan hesaplar, 28x28 =784' ün gösterdiği hesap tablosundan daha farklı bir çizgiyi takip etmiştir.

12. bkz. İşârât, 31-32.

13. bkz. el-Bakıllanî, Kadı Ebû Bekr, İ'cazu'l-Kur'an (İtkan ile birlikte), 1/81-85; ez-Zemahşerî, 1/20-21.

14. bkz.İşârât, 32-33; İşârât(Ar.), 11.

15. bkz. a.g.y.

16. Bu hususu daha önce İbn Abbas'tan da naklettik, bkz. el-Kurtubî, 1/156.

17. İşârâtü'l-İcazda, "onun vârisleri" tabiri yoktur, bkz. a.g.e., 35.

18. bkz Mektûbat, 365.

19. Bu dördüncü maddedeki bilgilerle ilgili düşülen dipnotta: "Kırk sene sonra Risale-i Nur, bu lema-i i'cazı körlere dahi göstermiştir." denilmektedir, bkz. İşârât, 35.

20. bkz. İşârât, 35-36.

Yrd. Doç. Dr. Niyazi Beki


Hakim Alajuan
Kapalı
18 Nisan 2010 00:57

Seyyid Kutubun doyumsuz-edebi anlatımıyla öğrenmek isterseniz:

*

"Birbirinden bağımsız bu harflerden anlaşılan mesaj şudur: Kur'an, bu tür harflerden oluşmuştur. Bu harfler ona inanmayan muhalif Araplar tarafından da bilinip kullanılıyordu. Fakat buna rağmen bu kitap; Arapların aynı harfleri kullanarak benzerini meydana getiremeyecekleri mucizevi bir kitaptır. Kur'an-ı Kerim bu Araplardan, meydan okuyucu bir üslupla şunu istedi: "Madem ki "bunu Muhammed uyurdu" diyorsunuz, o halde onun bir benzerini de siz uydurun. Bunu yapamazsınız, haydi onun on suresinin benzerini yazın. Bunu da mı başaramadınız. O halde Allah'tan başka tüm yardımcılarınızı da çağırarak onun sadece tek bir suresinin bir benzerini getirin." Bu meydan okuyuşa karşı Araplardan bir cevap çıkmadı, susup kaldılar.

Bu aciz bırakma realitesi, sadece Kur'an ile ilgili değil, yüce Allah'ın yaratmış olduğu her şey hakkında aynen sözkonusudur. Bu durum, her şeyde yüce Allah'ın yaratıcılığı ile insanların yapıcılığı arasındaki -bağdaşma kabul etmez farkı gösterir. Düşünelim ki, bu yeryüzü kütlesi, nitelikleri bilinen bir takım elementlerden oluşmuşdur. İnsan bu elementleri ele alınca onlardan yapsa yapsa ya bir tuğla ya bir kerpiç ya bir tabak ya bir sütun ya bir heykel ya da duyarlılık ve karmaşıklık düzeyi ne olursa olsun bir teknik aygıt yapabilir.

Oysa yarattıklarını doğrudan doğruya yaratan Allah bu elementlerden, kımıldayan, hareket eden canlıyı meydana getiriyor. Bu canlı, insanları aciz bırakan ilâhî bir sırrı, yani canlılık sırrını içeriyor. Öyle bir sır ki, insan bunu ne yapabiliyor ve ne de içyüzünü kavrayıp onu çözebiliyor.

İşte Kur'an da böyledir. Kelime ve harfler... İnsan bunlardan düzyazı ve şiir üretebilir. Oysa Allah onlardan Kur'an, Furkan meydana getiriyor. Bu harf ve kelimelerden meydana gelen Allah'ın sanatı ile kulun sanatı arasındaki fark, bir yandan kımıldayan ruh ile ölü vücud arasındaki ve öbür yandan hayatın özü ile onun kuru kalıbı arasındaki fark gibidir.


esmeriklim
Şube Müdürü
18 Nisan 2010 00:57

sayın editörüm arkadaş dediğiniz gibi yapmış ama yinede ciddiye alıp cevap vermiş onca kişinin arasından sıyrılıp.


Hakim Alajuan
Kapalı
18 Nisan 2010 01:00

Dirayet tefsiri değil de rivayet tefsirinden öğrenmek isterseniz , Taberi Tefsirina bakabiliriz

*

1- Elif, Lâm, Mîm.

Bu harflere, "Huruf-ı Mukatta'a" denir. Bunların herhangi bir mânâ ifade edip etmediği, ediyorlarsa ne mânâya geldikleri hususunda çeşitli görüşler iler sürülmüştür. Bunlan şöylece özetlemek mümkündür.:

a- Katade, Mücahid ve İbn-i Cüreyc'den, bu harflerin Kur'an-ı kerimin isimlerinden biri olduğu rivayet edilmiştir.

b- Mücahidden nakledilen diğer bir görüşe göre ise bu harfler, Kur'an-ı kerimin bazı surelerinin girişi mahiyetindedir, Allah teala bazı surelere bu harf­lerle başlamaktadır.

c-Abdurrahman b. Zeyd'den nakledilen bir görüşe göre ise bu harfler, ba­şında bulundukları surelerin isimleridir.

d- Süddi ve Şa'bî'den nakledilen bir görüşe göre de bu harfler, Allah tea-lanm ism-i A'zamıdırlar.

e- Abdullah b. Abbas ve İkrimeden nakledilen bir görüşe göre ise bu harfler Allah tealanın, kendileriyle yemin ettiği isimlerindendir. Allah teala bun­larla yemin ederek sureyi başlatmaktadır.

f- Bu harfler, isim ve fiillerden kısaltılmış mukatta'a harfleridir. Herbiri-nin kendine göre mânâsı vardır. Birinin mânâsı, diğerine benzememektedir. Mesela: "Elif, Lam, mim'in mânâsı, "Ben her şeyi en iyi bilen Allah'ım" demek­tir. Burada Elif "Ben", Lam "Allah", Mim "İyi bilirim.," mânâlarına gelmekte­dir. Bu görüş, Abdullah b. Abbas, Said b. Cübeyr ve Abdullah b. Mes'uddan nakledilmektedir.

g- Bu harfler, lisanda kullanılan normal hece harfleridir. Bu görüş te mü­cahidden nakledilmektedir.

h- Bu harflerin herbiri bir çok mânâya gelmektedir. Rebi' b. Enesten "Elif, Lam, Mim" harfleri hakkında şunlar rivayet edilmektedir: "Bu harflerden her biri, Allah tealanın isimlerinden birinin baş harfidir. Mesela Elif, "Allah", isminin. Lam, "Latif isminin, Mim "Mecid" isminin baş harfleridir. Bu harfler Allah'ın nimetlerini, musibetlerini, bir toplumun ne kadar yaşayacağını ve ecelinin ne zaman geleceğini gösterir. Hz. İsa'dan şunlar rivayet edilmektedir: Şaşa­rım İnsanlara ki onlar, Allah'ın isimlerini konuşurlar, nimetlerinin içinde yaşar­lar, buna rağmen ona nasıl nankörlük ederler?"

Elif, "Allah" isminin baş harfidir. Lam, "Latif isminin baş harfidir. Mim de "Mecid" isminin baş harfidir.

Elif, "Allah'ın nimetleri", Lam "Lütfü", Mim, "Yüceliği" anlamına gel­mektedir.

Hesaplamada Elif "bir sene"yi, Lam "Otuz sene"yi, mim de "Kırk se-ne"yi ifade etmektedir. Bu harflerin, kısaltılmış bir hesabı ifade ettiğini söyle­yenler de vardır.

I- Bir kısım âlimler ise bu harfler için şunu böylemişlerdir: "Her kitabın bir sırrı vardır. Kur'an-ı kerimin sırrı da, bazı surelerin basında zikredilen bu harflerdir. Yine de en iyi ve doğrusunu bilen Allah'tır.[13]

Surelerin Başinda Bulunan Bu Harfler Hakkında Lügat Âlim Leri İse Şunları Söylemiştir:

a- Bazıları, bu harflerin, yirmi sekiz hece harfinden bir kısmını teşkil et­tiklerini, bu harflerden bazılarının, bir kısım surelerin başında zikredilerek di­ğerlerine gerek kalmadığını söylemişlerdir. Nitekim bir insan, hece harflerini anlatmak isterken, baştan bazılarını saymakla yetinerek hepsini söylemez. Bu durum da buna benzemektedir.

b- Diğer bazıları ise bu haillerin, müşriklerin, Kur'an-ı Kerimi dinlemeye kulaklarını açmaları için zikredildiklerini söylemişlerdir. Zira müşrikler b irbir-lerine, Kur'an-ı kerimi dinlememeyi tavsiye ediyor ve diyorlardı ki: "Bu Kur'anı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın belki bu yolla galip gelirsiniz.., [14]

c- Bir kısım âlimler ise bu harflerin, surelerin başladığını ve butiğini gös­teren birer işaret olduklarını söylemişlerdir.

Taberi diyor ki: "Anlatılan bu görüşlerden her birinin bilinen bir yönü vardır. "Elif, Lam, Mim"in, Kur'anın isimlerinden biri olduğunu söyleyenlerin sözlerinin iki anlamı vardır.

1- Bunlar, "Elif, Lam, Mim, Kur'anın isimlerinden biridir," "Furkan" ismi gibidir." demek istemişlerdir. Bu izaha göre "Elif, Lam, Mim" yemin ifade eder. Allah teala: "Kur'ana yemin olsun ki bu kitapta hiçbir şüphe yoktur." de­mek istemiştir.

2- Bu âlimler: "Bu harfler, Kur'an-ı kerimin surelerinin isimleridir. Mese­la: "Ben, Elif, Lam, Mim suresini okudum" diyen kimse o surenin ismini zikret­miş olur. Böylece dinleyici de o kimsenin, hangi sureyi okuduğunu anlamış olur. Her ne kadar "Elif, Lam, Mim" gibi harflerle başlayan sureler bir'den çok olsa da bu gibi harflerin yanında başka şeyleri de zikrederek bu harflerle surele­ri birbirinden ayırdetmek ve o surelerin ismi olarak zikretmek mümkündür. Me­sela: Bir kimse, Ben, Elif, Lam, mim, Bakarayı veya "Elif, lam, mim, Âl-i İmra-nı okudum." der. Böylece anlatmak istediği sureyi tanıtmış olur. Nitekim, "Ah­met" veya "Muhammed" gibi isimlerle adlandırılan insanlar, bir'den çok olabi­lirler. Bu gibi insanları da birbirlerinden ayırdetmek için bir kısım sıfatlar zikre­dilir.

Bu mukatta'a harflerinin birer giriş olduklarını, Allah tealanın, kelamını bunlarla açtığını söyleyenlerin görüşlerinin izahı ise şöyledir: "Bu harfler, bir surenin başlayıp bittiğini ve başında bulunduğu diğer surenin başladığını göste­rirler. Böylece Arap dilinde Bel kelimesi bir kasidenin başlayıp diğerinin bittiğini gösterdiği gibi bu harfler de sureleri bu şekilde birbirlerinden ayırdet-miş olurlar." Bu hafrlerin bazılarının, Allah tealanın isimlerinin, diğer bazıları­nın da, Allah tealanın sıfatlarının kısaltılmış şekilleri olduklarını ve her bir har­fin, kendisine göre bir mânâsı olduğunu söyleyenler ise şu şekilde izahlarda bu­lunmuşlardır. "Elif harfi "Ene" yani "Ben" zamirinin kısaltılmışıdır. Lam harfi "Allah" isminin kısaltılmışıdır. Mim harfi A'lemu ya­ni "Ben bilirim." kelimesinin kısaltılmışıdır. Böylece Elif, Lam Mim'in mânâsı: "Ben Ali ahım, bilirim." demek olur. Bu şekilde izahta bulunanlar, Arapçada konuşan kimsenin Yâ Nuh, yerine Yâ Nu, Yâ Mâlik, yerine Yâ Mâl, dediği yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. İşte bu hafrler de bunlara benzer bir takım kısaltmaları ifade ederler.

Bu harfler bir kısım kelimeleierin kısaltmalarıdır. Ancak "bu harflerden her birinin bir'den çok mânâsı vardır." diyenler şunu kastetmişlerdir. Elif, Lam, mim deki Elif harfi sadece bir kelimeden değil bir çok kelimeden kısaltılmış bir harftir. Yani Allah.keiimesinin birinci harfi, Âlâ, ni­metler kelimesinin birinci harfi, Ebced hesabındaki (1) sayısının karşılığı olan ve ömürlerinden bir yıl kalanları gösteren kelimesinin birinci harfidir. Lam harfi, Allah tealanın Latîf, isminin birinci harfi, Lütuf sıfatının birinci harfi, yine Ebced hesabında 30 rakamını gösteren ve ömürlerinden otuz yıl kalanları gösteren bir harftir. Mim harfi Allah tealanın Mecid, isminin birinci harfi, Mecd, sıfatının birinci harfi, Ebced hesabında (40) rakamını gösteren ve ömürlerinden kırk yıl kalanları ifade den bir harftir. Allah leaîa, bu harfleri tek başına zikredip bunla­rın kısaltıldığı kelime ve cümleleri zikretmemiştir ki, bir harfle bir çok mânâ ifade edilmiş olsun. Böylece Allah teala, kelamına başlamadan önce, kendisinin her şeyden haberdar olan ezeli bir ilim sahibi olüuğnu bildirmiş olmaktadır. Kullarına da konuşmalarının, mektuplarının ve önemli işlerinin başlarında bu yolu tutmalarını öğretmiştir. Nitekim diğer bir kısım surelere de kendisine hamd'i zikrederek, diğer bazılarına da kendisini tesbih'i beyan ederek başlamış­tır. Böylece Kur'an-i kerimin bazı surelerinin grisini de kendisine hamd ile baş­latmış, bazılarım teşbih ile başlatmış, bazılarını da ta'zim ile başlatmıştır. Başla­rında mukatta'a harfleri bulunan surelerin bazılarında kendisini ilimle, diğerle­rinde adaletle diğer bazılarında lütufla Överek veciz bir şekilde başlatmıştır.

Bu harflerin,, kısaltılmış bir hesabı ifade ettiğini söyleyenler ise şunu di­yorlar: Biz, Mukatta'a harflerin, kısaltılmış bir hesabı ifade etme dışında bir mânâ taşıdıklarını bilmiyoruz. Allah tealanm, kullarına, anlayamadıkları ve dü­şünemedikleri şeylerle hitap etmesi caiz değildir. Bunlar, bu görüşlerine delil olarak, Abdullah b. Abbas'ın, Cabir b. Abdullah'tan naklettiği şu hadisi de delil olarak göstermişlerdir. Cabir diyor ki: "Resulullah Bakara suresinin girişi olan Zalikelkitabü Lareybe fin" âyetlerini okurken Ebu Ya-sir b. Ahtab onun yanından geçti ve Yahudilerle beraber bulunan kardeşi Huyey b. Ahtab'ın yanma vardı ve onlara "Biliyormusunuz, vallahi Muhammed'in, Aziz ve Celil olan Allah'ın, ona indirdiklerinden zali-kel kitabü âyetlerini okuduğunu işittim. Onlar, "Bizzat işittin mi?" diye sordu­lar, Ebu Yasir "Evet" dedi. Bunun üzerine Huyey b. Ahtab, oradaki Yahudilerle birlikte Resulullah'a gitti ve ona: "Ey Muhammed, sana indirilenler içinde zalikel kitabü, okuduğun anlatılıyor doğru mu?" diye sordular. Resu­lullah: . "Evet." dedi. Onlar: "Bunu sana Allah katından Cebrail mi getirdi?" dediler. Resulullah: "Evet." dedi. Onlar: "Allah, senden önce de Peygamberler gönderdi. Allah, onlardan herhangi bir Peygambere, iktidarının ve ümmetinin ecelinin ne kadar olacağını beyan ettiğini bilmiyoruz. Bunu ancak sana bildir­miş." dediler. Huyey b. Ahtab, arkadaşlarına yönelerek: "Elif (1) Lam (30) Mim ise (40) demektir. Bunlann hepsi (71) senedir. Şimdi sizler kendi iktidarı ve ümmetinin eceli yetmiş bir yıl sürecek olan bir Peygambaerin dinine mi gire­ceksiniz?" diye sordu. Sonra da Resulullah'a dönerek: "Ey Muhammed, bu za­mana ilave olarak başka bir şey var mı?" diye sordu. Resuluilah: "Evet." diye cevap verdi. Huyey: "O nedir?" dedi. Resulullah: Elif, Lam, Mim, sa'dir" dedi. Huvey: "Bu daha uzun." dedi. Elif (1) Lam (30) Mim (40) Sa'd (90)'dır. Hepsi (161) senedir. Bunun dışında başka bir şey var mıdır?" dedi. Resulullah: "Evet" dedi. Huyey: "Bu daha uzundur. Elif (1) Lam (30) Râ (200)dür. Bunla­nn hepsi, (231) senedir. "Ey Muhammed, bundan başka bir şey yar mıdır?" de­di. Resulullah: "Evet" (,jı ) Elif, Lam, mim, Râ'dır." dedi. Huyey :" Bu daha uzundur. Elif (1) Lam (30) Mim (40) Ra (200) dür. Bunların hepsi (271) yıl­dır." dedi. Sonra şunları söyIedi:"Ey Muhammed, senin işin bize karışık geldi. Öyle ki, sana çok şey mi yoksa az şey mi verildi bilemiyoruz." Bundan sonra Huyey kalkıp gitti. Ebu Yasir, kardeşi Huyey b. Ahtab ve onunla birlikte olan Yahudi hahamlarına şöyle dedi: "Ne biliyorsunuz, belki de Muhammed'e, bun­lann toplamı verilmiştir. Bunlar: 71 + 161+231+271= 734 yıl eder." Onlar da şu cevabı verdiler: "Onun durumu bize karışık geldi."

Mukatta'a harflerinin, kısaltılmış bir hesabı ifade ettiklerini zikreden âlimler şu âyetlerin, yukarıda rivayet edilen Huyey b. Ahtab ve benzerleri hak­kında nazil olduğunu söylemişlerdir. "Sana kitabı indiren o'dur. Onun bir kısım âyetleri muhkemdir. Mânâsı açıktır. Bu âyetler, kitabın esasıdır. Diğer bir kı­sım âyetleri de müteşabihtir. Anlaşılması güçtür. Kablerinde eğrilik bulunnalar, fitne çıkarmak ve arzularına göre açıklamak niyetiyle müteşabih olanlarına uyarlar. Oysa bunlann açıklamasını sadece Allah bilir. İlimde ileri gitmiş olan­lar ise "Biz bunlara iman ettik. Hepsi rabbimizin katındandır." derler. Ancak akıl sahipleri düşünür." [15]

Evet, bu görüşte olanlar, yukarıda zikredilen hadisin, söylediklerinin doğruluğunu ve bunlann dışındaki sözlerin fasit olduğunu gösterdiğini söyle­mişlerdir.

Taberi diyor ki: Bu görüşlerin doğru olanı" Bu harfler mukatta'a harfleri­dir, her birinin çeşitli mânâları vardır diyen görüştür. Öyle ki müfessirlerin zik­rettikleri bütün izah şekillerini kapsamaktadırlar "Bu harfler yirmi sekiz alfabe harfinden birer harftir. Allah teala bu hailleri zikrederek surelerin bu gibi harf­lerinden oluştuğunu bildirmek istemiştir." şeklindeki görüşü ihtiva etmemekte­dirler. Zira bu görüş, bütün sahabe ve tabiinin görüşlerinin dışında bir görüş ol­duğu için ve müfessirlerin görüşüne muhalif okluğu için fasit bir görüştür . Mevcut kesin delillerin bu görüşün aleyhine şehadet etmesi, bunun yanlışlığım ispatlamaya kâfidir. Aynca bu son görüşü ileri sürenlerin Zali-keMatabü', ifadesinin sonunun ötreli (merfu) okunması hususunda tereddüt et­meleri bazen Zalike'nin mübteda Kitabü'nün haber olduğunu söylemeleri bazan da Zalikel kitabü, mübteda "Lareybe fılV'in haber olduğunu bazan da "zalikel kitabü'nün mübte­da Hüden Lilmüttakîn'in haber olduğunu söylemeleri gösteriyor ki bunlar Elif-Lam, Mim harflerinin mübteda Zalikel Ki­tabü'nün de haber olduğu görüşlerinden vaz geçmişler ve "Bu harfler şu kitabın harfleridir" şeklindeki tevillerini bırakmışlardır.

Eğer denilcek olursa ki: "Mukatta'a harflerinden her birinin, değişik çeşit­li mânâları kapsaması nasıl caiz olabilir?" Ona cevaben denir ki: "Nasıl ki Arap-çada, bir kelimenin birden çok mânâsı olabilir, îek bir harfin de birden çok mânâsı olması mümkündür. Mesela Arapçada Ümmetün kelimesi, in­sanlardan oluşan bir cemaat" "Bir zaman dilimi" AUalıa itaat eden abıd kul an­lamına gelmekte, "Din" kelimesi. "Karşılık" "Kısas" İktidar" "itaat" ' Boyun eğme" "Hesap" vb, manalara gelmektedir. İşte, Allah tealanm zikrettiği gibi mukatta'a harflerinin her birinin de, bütün müfessirlerin söyledikleri görüşleri ihtiva edecek kadar mânaları olduğunu söylemek mümkündür. Bu harfler aynı zamanda surelerin başlangıcıdır. Bu harflerin, Allah tealanm isim ve sıfatlarından kısaltılmış harfler olduklarını söylemek, bu haillerin, surelerin başlangıcı olmalarına engel değildir. Zira Allah teala, Kur'an-ı kerimin bir çok surelerini, kendisine hamd ederek, kendisini överek, kendisini teşbih ve ta'zim ederek başlatmıştır. Bu harflerin de, Allah tealanm sıfatlarının ve isimlerinin kı­saltılmış şekilleri olarak surelerin başlarında bulundukları ve Allah tealanm bu sıfatlarına ve isimlerine yemin ederek sureleri başlattığını söylemek isabetlidir.

Aynı zamanda bu harfler, kısaltılmış birer hesabı ifade ederler, ve başla­rında bulundukları surelerin birer alamet ve isimleridirler, evet bu harfler bütün bu mânâları kapsamaktadırlar. Şayet bu harfler, bir çok mânâyı değil de tek bir mânâyı ifade etmiş olsalardı, ResuluUah (s.a.v.) o tek mânâyı, herhangi bir karı­şıklığa sebep olmayacak bir şekilde insanlara açıklardı. Çünkü Allah teala, Pey­gamberini, insanlara, ihtilaf ettikleri konulan açıklığa kavuşturması için gönder­miştir. Resululiahın, bunlann mânâlarını açıklamaması gösteriyor ki, bu harfler, yukarıda verilen mânâların sadece bir kısmını değil tümünü kapsamaktadırlar.

Taberi diyor ki: "Bu izah şeklini kabul etmeyenlere şunu sormak müm­kündür: "Bir kelimenin bir çok mânâya gelmesini kabul ediyorsun da bir harfin bir'den çok mânâya gelmesini nasıl kabul etmezsin?" Veya "Bu harfleri sadece mânâlardan birine tahsis edip diğerine tahsis etmemenin sebebi nedir? Senin ile­ri sürdüğün gerekçelerle diğerlerinin ileri sürdükleri gerekçeleri birbirinden üs­tün kılan delil nedir? Bu sorular karşısında teslim olmaktan başka çare yoktur.

Bu harfleri Arap şiirindeki Bel, harfine benzeterek bunlann sure­lerin başlangıç ve bitişlerini bildirme işaretleri olduklarını, bunlann başka bir mânâları bulunmadığını, sadece sözü uzatan harfler olduklarını söyleyen lügat âlimlerinin görüşlerine gelince: Bu görüş te bir kaç yönden yanlıştır.

Birinci olarak, bu görüş, Allah tealayı, Araplara kendi dillerinde bulun­mayan, hatta hiçbir dilde bulunmayan bir ifade ile hitabetmekle sıfatlandırmak­tadır. Zira Arapların, şiirlerinin başım Bel, harfiyle başlatmalan, kendile­rince bilinen bir husustu. Fakat bunların, herhangi bir sözlerini gibi harflerle başlattıkları, bilinmeyen ve görülmeyen bir husustur. Allah teala-nın, Araplara, bilmedikleri harflerle hiîabetttiğini söylemek, Kur'anın "Açıklayı­cı" sıfatına ters düşer. Halbuki Allah teala, Kur'an-ı kerimi açık bir Arap diliyle indirdiğini beyan ederek şöyle buyurmaktadır: "Ey Muhnmmcd, uyarıcılar­dan olasın diye bu Kur'am açık bir Arapça lisanı ile senin kalbine, ruhu! Emin olan Cebrail indirmiştir, [16]

Allah tealanm. Kur'anı, açık bir Arapça lisanıyla indirdiğini beyan etmesi, yukarıda zikredilen görüşü çürütmeye yeterlidir ve Arapların, bu harflerin mânâlarını bildiklerine delildir.

İkinci olarak Allah tealanm, kullarına, faydasız ve anlamsız şeylerle hita-bettiğini söylemek, onu boş bir şeyle meşgul olmak şeklinde sıfatlandırmak olur ki bütün muvahhitler, Alîaha böyle bir şeyin isnad edilmesini reddederler.

Üçüncü olarak, Arapların, şiirlerinin başında zikrettikleri Bel, har­finin, Arapçada bilinen bir mânâsı vardır. O da "Daha doğrusu, bilakis" demek­tir. Bu itibarla, mukatta'a harflerinin Bel, harfine benzeterek herhangi bir mânâ ifade etmediklerini söylemek doğru değildir. Zira Bel'in, bir mânâsı olduğu gibi bunlann da bir mânâsı vardır. Bu sebeple bunları Bel'e, benzetmek doğru değildir. [17]

**********************

BAŞKA DA HERHANGİ BİR RİVAYET VEYA DİRAYET TEFSİRİNDEKİ YAPILMIŞ AÇIKLAMAYI MERAK EDİYORSANIZ TEFSİR KİTABININ İSMİNİ VERMENİZ YETERLİ..HAYIRLI GECELER..


_nesil
Yasaklı
18 Nisan 2010 01:01

hakim alajuandan bahsetmiyorum hititten bahsediyorum..

rica ediyorum sizde yorumlarınızda o kelimeyi kullanmayın:)


esmeriklim
Şube Müdürü
18 Nisan 2010 01:04

tamam sayın editörüm kullanmam.hititten bahsediyosanız çok haklısınız.hakimde çok uzun yazmış toparlamakla uğraşıyorum.biraz özet olabilirmi.


Hakim Alajuan
Kapalı
18 Nisan 2010 01:07

İLK diyanet tefsiriydi ona bakın ve ondan sonrada Seyyid kutubun açıklmasına bakın..bu 2 kısa yazıyı 2 defa pşpeşe okuyun..fazlasıyla yetecektir siz..saygılar.

Toplam 25 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi